18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Tetiği kimler çekiyor?

Televole kültürünü dayatan televizyon kanallarının, törenin tetiğini zorlaması göz ardı ediliyor. Kendisi de Urfalı olan ve yöre geleneğini iyi bilen sayılı gazetecilerden olan Cumhuriyet yazarı Mehmet Faraç, Türkiye’de ulusun her alanda ve anlamda tüm dokularına "en büyük zararı veren" televizyonların acınası hallerini değerlendirdi: "Töreye direnen Urfalı Evrim ve Selahattin Sarıçiçek çiftinin İstanbul’da katledilmesi, feodal yasaların Türkiye’nin kangrenleşmiş ve neşter vurulamayacak yaralarından biri olduğunu bir kez daha gösteriyor... Kaçarak evlenen çiftin kanlı sonunu hazırlayan, "Her kim ki birine kaçarsa takip edile ve öldürüle" içerikli 1927 tarihli aşiret yasası, uzay çağında varlığını ısrarla korurken cehalet tek suçlu gibi gösteriliyor. Dejenerasyonu pompalayan bir avuç magazin malzemesi ve televole kültürünü dayatan televizyonların, törenin tetiğini zorlaması ise göz ardı ediliyor!.."

"Tetiği Kimler Çekiyor?" başlıklı yazıyı alıntılayarak aktarıyoruz:

MEHMET FARAÇ / Cumhuriyet Gazetesi

8 Şubat 2005

Töreye direnen Urfalı Evrim ve Selahattin Sarıçiçek çiftinin İstanbul’da katledilmesi, feodal yasaların Türkiye’nin kangrenleşmiş ve neşter vurulamayacak yaralarından biri olduğunu bir kez daha gösteriyor... Kaçarak evlenen çiftin kanlı sonunu hazırlayan, ’’Her kim ki birine kaçarsa takip edile ve öldürüle’’ içerikli 1927 tarihli aşiret yasası, uzay çağında varlığını ısrarla korurken cehalet tek suçlu gibi gösteriliyor.


Dejenerasyonu pompalayan bir avuç magazin malzemesi ve televole kültürünü dayatan televizyonların, törenin tetiğini zorlaması ise göz ardı ediliyor!.. Türk televizyon kanalları toplumun sosyal gerçeklerinin sorgulanması ve sergilenmesinde dünyada eşi benzeri görülmemiş bir çifte standardın, bir yaman çelişkinin batağında çırpınıyor. 1990’dan itibaren televizyon kanallarından eksilmeyen Dallasvari pembe dizilerin, töre cinayetlerinin çok önemli bir nedeni olduğu göz ardı ediliyor. Töre kurbanlarının geçmişlerinde, mağdurların ve tetikçilerin, araştırmalara yansıyan açıklamalarında da bu konuda ciddi uyarılar bulunuyor.

İsotlu western!

Bu dizilerin özellikle kırsaldaki aile kültürü üzerinde yarattığı travma sürerken her gece Türkiye’de milyonlarca insan Güneydoğu’nun doğal atmosferinde ya da İstanbul’un yakın köylerindeki uyduruk mekânlarda çekilen, töreyi anlatırken sosyal gerçekleri katleden dizi filmleri izliyor. Güneydoğu’yu bilmeyen yönetmenler, absürd kostümler içinde, köprü altı lahmacununa dönmüş şivelerle konuşan tuhaf kişilikler ve onların diyaloglar aşuresini ekranlara getiriyor, bölge insanı gülmekten başka bir şey yapamıyor.

Gizemli kahramanlar

Kadının söz hakkının olmadığı Harran’ın göbeğinde, makyajlı, manikürlü mankenler gizemli kahramanlara dönüştürülüyor, Calamity Jane misali atlarla dolaşıyor, adam vuruyor. Ekranlara taşra manzarasından, spagetti westernlerin isotlu, tuhaf versiyonları yansıtılıyor!.. Son model ciplerde caka satan, çevresinde kölelerin dolaştığı hanım ağalar, bellerinde tabancalarıyla her sözü infaz emri gibi sayılan çete reisleri gibi gösteriliyor...

Feodaliteyi kendi hayal dünyalarıyla senaryolaştıranlar, töreyi çiğneyen hilkat garibesi ağa portreleri yaratıyor...

Harran’da, Urfa’da, Mardin’de, Hasankeyf’te, Gaziantep’te çekilen, bölgenin ve sosyolojinin hiçbir gerçeğine uymayan diziler, bilinçli ya da bilinçsiz kabuk tutmuş feodal yaraları kaşımaktan öteye gitmiyor!..

Sonra tüm bu filmleri üretenler, medyanın her gün yerlere vurduğu aşiretçiliği ve onun kurallarını soylu bir yaşam biçimi, görkemli bir dünya gibi süsleyerek ekrana getiriyor.

Bu da yetmiyor, töresel vurgulu filmlerin ardından televizyonlarda yayımlanan televole bataklığı, cahil bırakılmış Anadolu kadınını şaşırtıyor, geri kalmışlığın bıçakları bileniyor... Ekrandan ekrana dolaşan bir avuç magazin malzemesinin marjinal yaşamı ise tüm duyguları bastırılmış kırsal kesim kızlarını dürtüyor, sonra da onları aşiret tetikçileriyle yüz yüze bırakıyor.

Kan bulaşmış gerçekler!

Gelin kaynana kavgasının tavan yaptığı programlar, dedikodu, fitne ve ihanet yuvalarını, çomak sokulmuş arı kovanlarına dönüştürüyor. Ve törenin yönettiği bölgelerde yaşayanlar, kızlarının en küçük hatalarında, televizyonların yarattığı görkeme kanıyor, toplumun dedikodu çarkı içinde silaha sarılıyor ve töreyi televizyonların haber bültenlerinde kan bulaşmış gerçeklere dönüştürüyor.

’Töre iyi mi kötü mü’ sorusu havada kalıyor

İstanbul’un göbeğinde katledilen Evrim ve Selahattin ile onları vurmamak için canına kıyarak hem kendini hem de televizyonların gizemleştirdiği töreleri toprağa gömen Cenap Şimşek ’in dramı ibret içeriyor. Bu acı olayda da, Doğu kültürü üzerine yazılan senaryolar, canlandırılan çelişkiler, iki yüzlülükler, çarpıklıklar dışa vuruyor, ’’Töre iyi mi kötü mü’’ sorusu ise havada kalıyor.

Töre kimi zaman kan uğruna toprağa düşüyor, kimi zaman da reyting uğruna göğe yükseliyor!.. Ve namus cinayetlerinde tetiği sadece ’’keko’’ lar, ’’kıro’’ lar, ’’köylü’’ ler, ’’feodal’’ ler ve cahil bırakılanların çekmediği daha net anlaşılıyor!..

CUMHURİYET
Yayın Tarihi : 8 Şubat 2005 Salı 16:41:32
Güncelleme :8 Şubat 2005 Salı 16:44:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?