23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Türkiye AB’nin yükünü hafifletecek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir siyasi lider olarak kendi şahsında bir ikilem yaşamadığını belirterek, “Ben sadece bir Müslümanım, dindar olmanın gayreti içindeyim. Bir Hıristiyan’ın siyaset yapması ne kadar hakkıysa benim de siyaset yapmam o kadar hakkımdır. Dindar olmaktan korkmayalım, aşırılıklardan korkalım” dedi.


Erdoğan, Davos’ta kaldığı See-Hof Oteli’nde düzenlenen Türkiye yemeğine katıldı. Devlet Bakanı Ali Babacan, Maliye Kemal Unakıtan ile milletvekili ve bürokratların da katıldığı yemekte konuşan Erdoğan, Davos’taki temasları hakkında bilgi verdi.

Yaptığı görüşmelerde, Türkiye’nin 25 ay içerisinde ortaya koyduğu performansı anlatmaya çalıştığını ifade eden Erdoğan, görüştüğü siyasetçi ve işadamlarının Türkiye’yi yakından tanıdıklarını, güven ve istikrar tablosuna işaret ettiklerini kaydetti.

Erdoğan, işadamları ile yapılan görüşmelerde Türkiye’nin ekonomik durumunun ele alındığını, siyasetçilerle yapılan görüşmelerde ise ağırlıklı olarak Irak, İran, Kıbrıs ve Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin değerlendirildiğini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine şunları söyledi: “Aslında din-devlet ilişkilerini ayırmayan ülke diye tespitte bulunan ülkelerin liderlerine ben tam aksi bir yaklaşımla şunu söylüyorum: Ben bu anlayışı maalesef sizde görüyorum. Yaklaşım tarzlarının önyargılı olduğunu görmenin sıkıntısını yaşıyoruz. Bu önyargılardan öncelikle kurtulmak gerekiyor. Bu başarılamazsa Türkiye’yi anlamak zor olur. Şu anda somut yaklaşımlarla bize bunu anlatırlarsa biz de bunu açık açık ifade ederiz.”

Hükümet olarak göreve geldikten itibaren programları içerisinde özellikle de laiklik konusunda ne varsa bunu harfiyen yerine getirdiklerini kaydeden Erdoğan, partisinin, 1982 Anayasası’nın gerekçesindeki laiklik tanımını programına aynen aldığını, tüm inanç gruplarına hükümet olarak aynı mesafede olmayı laikliğin bir gereği olarak yerine getirme çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı.

Laikliğin din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması olduğunu belirten Erdoğan, ancak dünyada gerek kıtalar arasında, gerekse ülkeler arasında bunun uygulamasında birçok farklılıklar bulunduğunu kaydetti. Erdoğan, “Avrupa’da farklı, İngiltere ve Amerika’da farklı uygulamalara şahit olmak mümkün. Bizler bu noktada laikliğin gerçekten adeta ortalamasını almış bir ülke olarak 1982 anayasasındaki tanıma uygun bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

“KİMSENİN NİYET OKUMAYA HAKKI YOK”

Erdoğan, şunları söyledi: “Gelecekte bu şöyle olacak, böyle olacak gibi tespitlerde bulunmak önyargıdan başka bir şey değildir. Buna niyet okumak diyoruz. Kimsenin niyet okumaya hakkı yoktur. Yaptıklarımıza ve yapılanlara bakalım. Ben bir siyasi lider olarak her şeyden önce kendi şahsımda bir ikilemi yaşamıyorum. Sadece bir Müslümanım, dindar olmanın gayreti içerisindeyim. Bir Hıristiyan’ın siyaset yapması ne kadar onun hakkıysa, bir Müslüman olarak benim siyaset yapmam hakkımdır. Ben Hıristiyan siyasiler arasında herhangi bir değerlendirme yapma hakkını kendimde bulamıyorum. Kendimde bulamadığıma göre aynı şekilde onlar da bizim aramızda böyle bir değerlendirme yapma hakkını kendilerinde bulamazlar. Tam aksine biz bir değerler dünyasını kurmanın gayreti içerisindeyiz. Hıristiyanıyla, Müslümanıyla, Ateistiyle, Musevisiyle hepimiz çeşitli uluslararası oluşumlarda nasıl birarada oluyorsak ve birbirimize saygı gösteriyorsak, bunu insanlar arasında da başarmanın gayreti içerisinde olmalıyız.”

“Dindar olmaktan korkmayalım aşırılıklardan korkalım” diye konuşan Erdoğan, hür düşüncede aşırılığın zararlı olduğunu belirtti. Erdoğan, “Orta olan en iyisidir” dedi.

“TÜRKİYE’NİN OLMASI ŞARTTIR”

Başbakan Erdoğan, bir başka soru üzerine, AB’nin kuralları belirlenmiş bir oluşum olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu oluşum içinde olmak için kurulduğu tarihte müracaat ettiğini anımsattı.

“Hıristiyanlar bize o zaman girmeyin diyebilirlerdi. O zaman Türkiye’nin nüfusu da bunların içerisinde en yoğun olanıydı. Arazilerimiz de 1963’ten beri genişlemedi” diye konuşan Erdoğan, Türkiye’nin AB’ye bir şeyler katacağını, bunun iyi düşünülmesi gerektiğini kaydetti.

AB’nin kurulduğunda olduğu gibi Çelik-Kömür Birliği, Avrupa Ekonomik Topluluğu veya bir Hıristiyan kulübü olmadığını anlatan Erdoğan, AB’nin bir siyasi değerler bütünü olduğunu söyledi. Erdoğan, “Eğer siyasi değerler bütün olduğunu iddia ediyor ve bunu kabul ediyorsa burada Türkiye’nin olması şarttır. Bir siyasi değerler bütünü olduğunu ifade ederken, bunu sağlayacak olan Türkiye’dir” dedi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin AB’ye yük olmaya değil aslında yük almaya geldiğine işaret ederek, yükselen ekonomisi, dinamik insan gücüyle Türkiye’nin AB’nin ciddi bir yükünü alacağını kaydetti.

Başbakan Erdoğan bir başka soruyu yanıtlarken de göreve geldiklerindeki ekonomik durum ile aradan geçen süreç içerisindeki ekonomik durumu değerlendirdi.

Hükümetleri süresince faiz ve enflasyon oranlarının düşürüldüğünü, ihracatta çok ciddi sıçrama yapıldığını belirten Erdoğan, “2 yıl içinde çok ciddi bir aşama kaydedilmiştir. Şu andaki yönetim, hükümet özellikle parayı çok ucuza satın alacak konuma gelmiştir. Bu bir güven ve istikrarın neticesidir” dedi.


AA
Yayın Tarihi : 28 Ocak 2005 Cuma 16:23:19
Güncelleme :29 Ocak 2005 Cumartesi 00:06:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?