"Medeniyetler Çatışması" adlı kitabın yazarı ünlü siyaset bilimci Samuel Huntington, "Türkiyenin İslam dünyasına liderlik etmek için en iyi konuma sahip olduğunu" söyledi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Harvard Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Huntington, İslam dünyası içinde büyük bir ayrılık yaşandığını ve bunun çok büyük bir problem yarattığını, İslam ülkelerinin hep birbirleriyle rekabet ettiklerini ve aralarında liderlik rolünü üstlenen tek bir ülke bulunmadığını savundu.
Huntington, "Türkiye, İslam dünyasına liderlik etmekte, Müslüman ülkelerin yanı sıra Müslüman ve Müslüman olmayan ülkeler arasındaki çatışmalarda arabulucu olmada ve ekonomik kalkınmayı teşvik etmede üst düzey yapıcı ve sorumlu rol üstlenecek en iyi pozisyona sahip ülke" dedi.
Dünya düzeninin asla durağan olmadığına, ülkeler arasındaki ilişkilerin sürekli değişmekte olduğuna dikkat çeken Huntington, Batının uzun bir süredir "hakim medeniyet" konumunda bulunduğuna işaret ederek, İslamın demografik genişlemesinin Batıya "bir meydan okuma" oluşturduğu görüşünü dile getirdi.
Huntington, diğer bir meydan okumayı da Çin ve diğer Doğu Asya ülkelerinin ekonomik kalkınmasının getirdiğini savundu. Samuel Huntington, dünyadaki en tehlikeli çatışmaların farklı medeniyetlere ait gruplar arasında olacağını ve bunların artış göstereceğini düşündüğünü belirtti. Gelecekte dini savaşların çıkmasının olasılık dahilinde olduğunu, ancak büyük bir dini çatışma beklemediğini, bunların yerel düzeyde kalacağını düşündüğünü ifade eden Huntington, bu tür çatışmaların, daha geniş çaplara yayılmadan kontrol altına alınması gerektiğini ve bu konuda hem Batı hem de İslam dünyasının büyük güçlerine sorumluluklar düştüğünü söyledi.
"ABD, UZUN BİR SÜRE DAHA TEK SÜPER GÜÇ OLARAK KALIR"
Huntington, ABDnin uzun bir süre daha dünyadaki tek süper güç olarak kalacağı görüşünü de dile getirdi. Çinin, yüzyıllardır Doğu Asyada sürdürdüğü hakim konumunu yeniden kazanma yolunda güçlü bir istek içinde olduğunu belirten Huntington, "Bu durum bazı problemler yaratabilir, çünkü ABD, son 50 yıldır Doğu Asyadaki bir numaralı güç" diye konuştu. Huntington, Çinin, yakın bir zamanda ABD gibi küresel çapta bir süper güç olabileceğini sanmadığını kaydetti.
Samuel Huntington, Çin ve ABDnin Doğu Asyada oynadıkları rol konusunda bir uzlaşmaya varmalarının da hayati öneme sahip olduğunu kaydetti. Soğuk Savaşın sona ermesinin, Türk siyasetinin oturduğu eski çerçeveyi tümüyle ortadan kaldırdığı görüşünü de savunan Huntington, "işlerin artık değiştiğini" belirterek, Türkiyenin, değişen bu koşullarda oynayacağı yeni rolü tanımlama konusunda fırsatlar ve zorluklarla yüz yüze olduğunu ifade ederek, İsrail ile sürdürülen fiili müttefikliğin bunun bir örneğini oluşturduğu görüşünü ortaya koydu.
Türkiyenin, Atatürkün modernleşme ve Batının hayat tarzını benimseme yönünde gösterdiği modeli yıllardır sürdürdüğüne işaret eden Huntington, Atatürkün bıraktığı mirasın zamana uyarlanabileceği, genişletilebileceğini ve ona yeni boyutlar eklenebileceğini belirtti.
Huntington, Türkiyenin AB üyeliğinin, birliğe mutlaka etkilerinin olacağını, Türkiyeye, üye olabilmek için yükümlülükler getirilmesinin nedeninin de bu olduğunu kaydederek, Türkiyenin, üye olması halinde birliğin en yoğun nüfuslu ve en yoksul ülkelerinden biri olacağına işaret etti. Huntington, Avrupalıların, Türkiyenin üyeliği konusunda ekonomik bağlamda bazı kaygılarının olduğuna dikkat çekerek, Türk işçilerin Avrupa ülkelerine göçünü buna örnek gösterdi.
"ABD ORTADOĞUDA DAHA DENGELİ SİYASET YÜRÜTMELİ"
ABDnin, İsrail ve Filistinliler arasındaki çatışmayı sona erdirme yolunda elinden geleni yapması gerektiğini de ifade eden Huntington, şu anki Amerikan siyasetinin fazlasıyla İsrail yanlısı olduğuna işaret ederek, ABDnin bölgede daha dengeli bir siyaset yürütmesi gerektiğinin altını çizdi.
Huntington, Türkiyenin de İsrail-Filistin anlaşma sürecinde mutlaka oynayabileceği bir rolün olduğunu kaydetti.
ABD Başkanı George Bushun, ülkesinin dünya politikasındaki en önemli amacının demokrasiyi yaymak olduğunu açıkladığını hatırlatan Huntington, diğer ülkelerdeki çok sayıda kişinin bunu bir "neo-emperyalizm" olarak gördüğünü savundu.
Iraktaki savaşı, farklı medeniyetlere ait devletlerin çatışması olarak niteleyen Huntington, Bushun, bu savaşı terörizme karşı mücadelesinde bir kanıt olarak tanımladığını belirtti.
Huntington, İslam dünyasındaki hemen herkesin, bu savaşı İslama karşı açılan savaşın bir parçası olarak gördüğünü düşündüğünü, bazı Avrupa ülkelerinin savaşa karşı çıkmasının nedeninin de bu olduğu görüşünü dile getirdi.