18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Türkiye soyguna gebe bir ülke oldu

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Oyan, Türkiye’nin "soyguna gebe bir ülke olarak ortada bırakıldığını" söyledi. İktidardan hesap sorulması için çağrıda bulunan Oyan, "Türkiye’de hukuk cinayetleri, mali cinayetler işlenmektedir" dedi. Oyan, 37.6 milyar dolarlık batık banka yükünün silinmesi girişimini de hükümetin ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) havlu atması olarak nitelendirdi.

CHP Banka Karadeliği Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor, bir basın toplantısıyla açıklandı. "Oğuz Oyan, Mustafa Özyürek, Bihlun Tamaylıgil, Kemal Kılıçdaroğlu, Nazif Ekzen ve Şahin Mengü"den oluşan komisyonun 41 sayfalık raporunu açıklayan CHP Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Oyan, Torba Yasa’nın 37.6 milyar dolarlık banka batığının üzerine su içilmesi yaklaşımının sonucu olan bir düzenleme içerdiğine dikkat çekti. Oyan, "Burada kamu borcunun konsolidasyonu söz konusudur.

İç borçların tahkimi ya da konsolidasyonu denilince çok fazla başlıklar atılıyor. Kamunun içinde olunca birşey denilmiyor. Ortada bir çifte standart var" dedi. Oyan, 37.6 milyar doların gözler önünden silinmesi sürecini TMSF ve hükümetin "havlu atması" olarak nitelendirdi. Oğuz Oyan, Torba Yasa’yla getirilmek istenen batık borcunu silme operasyonunun söz edilen 6.2 milyar dolarlık tahsilatın kendisini de zora sokacağına dikkat çekti.


Toplam 45 milyar dolara ulaşan batık banka yükünün oluşumunun TMSF’nin örgütlenme yetersizliği ve siyasi iradenin olmamasından kaynaklandığını anlatan Oyan, siyasi iradenin olmamasının yeni soygunlara gebe bir ülke ortada bıraktığını söyledi.

"Böylesi büyük soygunların hesaplarının peşini bırakarak, tarihe bırakılması demek, aslında Türkiye’de her türlü soygun olabilir, olsa olsa bunun etkisi 2 yıl sürer anlamına gelmektedir" diyen Oyan, kamuoyunu da bu konuda hükümeti sıkıştırmaya davet etti.


Oyan, raporda yer alan birden çok konunun ayrı ayrı araştırma komsiyonu açılmasını gerektirecek önemde olduğunun altını çizerken, AKP iktidarının da mali krize önemli katkısı olduğunu söyledi.


Oyan, konuşmasında özetle şu noktalara dikkat çekti:


"-Demirbank’ın likidite sıkışıklığı aşılsaydı bu büyütklükte kriz yaşanmaması mümkün olurdu. Krizi tetikleyen olay ve aktörlerden hesap sorulması gerekir. Toplma 45 milyar dolar banka batığından söz ediyoruz. Bu milli gelirin yüzde 15’i düzeyindedir. İkincisi Hazine, Kasım 2000 krizinden sonra çok yüksek risk faizleriyle borçlanma sürecine girmiştir. Bu yük de en az banka batıklarının getirdiği yük kadardır.


-Aralık 2000’de mevduat güvencesi sadece tasarrufu kapsarken, Başbakan’ın eline bir mektup tutuşturularak yabancı bankaların alacakları da kapsama alınmıştır.


-Bu iktidar döneminde çok önemli İmarbank faciası yaşanmıştır. Uzun bir sürecin sonucu. Ama niçin bu iktidar döneminde yetkisiz olarak Hazine bonosu satmasına izin verilmeye devam edilmiştir? Çünkü bu iktidar döneminde de kendisine bu konuda uyarılar var ve bunu yerine getirmiyor. 12 Haziran’da ÇEAŞ ve KEPEZ’e el konulmuş, herkes İmar Bankası’na el konulmasını beklemeye başlamış. Yönetim Kurulu’ndaki eksiklikler iktidar tarafından tamamlanmadığı için ancak BDDK 3 Temmuz’da İmar Bankası’na el koyabilmiş. Eğer hükümet süresi biten üyelerin sürelerini geçici olarak uzatsa yine el konulabilirdi. Bu iktidarın tasarruf sahiplerine, Hazine’ye verdiği zararın hesabının sorulması gerekir. Mevduat sigorta tavanı 50 milyar liradan sınırsız hale getirildi. 3 Temmuz-31 Ekim tarihleri arasında kimler tanınan sınırsız güvenceden çıkar sağlamıştır. Burada da dış güçlerin, dış ve iç güçlerin ittifakı olabilir. Tasarruf mevduatı dışında ticari mevduatlar da kapsama alındı. Hükümet önemli değil. 8.5 trilyon lira diyor. Biz bunların kimler olduğunu bilmek istiyoruz. Tasarruf mevduatlarından kesilen primler tasarruf sahiplerini koruyor. Şimdi nasıl ticari mevduat kapsama alınıyor? Türkiye acaba bir muz cumhuriyeti mi oluyor?


-Krizler herkese zarar getirmez. Kirzler aynı zamanda tekelleşmeye, bazı sermaye sahiplerinin palazlanmasına yol açarlar. Bu tür krizin en büyük zararı geniş toplum kesimlerine olmuştur. Devletin üstlendiği yükler topluma vergi olarak yansımıştır. Yükselen kamu borcu topluma daha az hizmet olarak yansımıştır. Bunun hesabını kim verecektir? Daha doğrudan zarar görenler de var. Bankazede, offshorezede, belki de AKPzede demek lazım. Eğer hukuk devletiysek bunlar nasıl oluyor? Bir tarihten önce mevduat hesabına dönen off-shore hesapları güvence altına almıyoruz. Bu anayasaya aykırı bir olaydır.


-Türkiye’de hukuk cinayetleri, mali cinayetler işlenmektedir. Türkiye bu anlayışla kalkınamaz, yoluna devam edemez. Daha düşük satın alma gücü, daha düşük refah düzeyi olarak bunun sonuçları ortaya çıkmaktadır. Başbakan, 3-5 puan fark için onlar da paralarını oralara yatırmasalardı demiştir. Aynı Başbakan, birkaç milyon dolar fark için Petkim’i kime satmaya kalkmıştır. İmar Bankası’nı batıran Uzanlar’a. Bu ne perhiz.


-Bu hesaplar sorulacaktır. Bundan sonraki hükümetlerde sorulacaktır. Tıpkı şimdi bunların eskiyi sorduğu gibi. Ama toplumsal denetim olmazsa bunlar unutulur. Biz bunun peşini bırakmayacağız."


ANKA / SANSURSUZ.COM
Yayın Tarihi : 20 Mart 2005 Pazar 20:22:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?