İngiliz The Economist dergisi, yayımladığı raporda, Türkiyede Avrupa Birliğine desteğin zamanla azalacağını bildirdi.
Bu duruma gerekçe olarak ise Avrupa müktesebatının çoğu üzerinde, pazarlık edilemeyeceğinin zamanla anlaşılacak olması gösterildi.
The Economist, Avrupa Birliğine 1 Mayıs 2004te üye olan 10 ülkenin de benzer bir deneyim geçirdiğini hatırlattı.
Dergi üye ülkelerde, yetiştirilen elmanın boyundan, fabrikalardaki tuvaletlerin nasıl olması gerektiğine kadar, herşeyin Brükselde kararlaştırılacağını vurguladı.
Tüm bu ifadeler ise The Economistin son sayısında yer alan ve Türkiyenin ekonomik ve siyasi yapısının değerlendirildiği raporda yer alıyor.
The Economistin Türkiye raporunda ülke ekonomisinin durumu, siyasi yapıdaki değişimler, azınlıklar, kadının toplumdaki yeri, Türkiyenin Avrupa Birliğine üyelik şansı gibi konuların yanı sıra Türkiyenin komşularıyla ilişkileri ve yolsuzluk da mercek altına alınıyor.
Türkiyenin Avrupa ile ilişkilerini konu alan iki bölümde yapılan reformlar hatırlatılıp geleceğe bakılıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gülün İslamcı geçmişlerine rağmen, iktidara gelir gelmez "En acil işimiz Avrupa, kaybedecek vaktimiz yok" diye işe başladıkları hatırlatılıyor.
Ancak ekonomi ve dış ilişkilerdeki başarıya rağmen İstanbul ve Ankaradaki Kemalistlerin çoğunun, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinin gizli bir gündemi olduğundan kuşkulandıkları belirtiliyor.
Kemalistlerin, AKPnin, Avrupa üyeliğini kullanıp ordunun gücünü azaltmayı, sonra da ülkeyi İran benzeri bir İslam Cumhuriyetine dönüştüreceklerini, düşündükleri söyleniyor.
Yine Kemalistlerin, AB üyeliği güvencesini de, hiçbir zaman birliğe üye olunamayacağı gerekçesiyle kabul etmedikleri vurgulanıyor.
The Economiste göre; AKPnin desteği her geçen gün artmasına rağmen, içinde bulunduğu şanslı durumun devamı, Başbakan Erdoğana bağlı.
Dergi Erdoğan hakkında şu yorumu da yapmış: "Eğer yeniden seçilirse, belki yedi yıl daha bu avantajlı pozisyonunu koruyacak."
Uygulamada hala sorun var
The Economist dergisinin raporunun insan hakları ve azınlıklar konusunun ele alındığı bölümünde ise, hükümetin işkence ve kötü muamele uygulamalarına verilen cezaları arttırdığı ancak uygulamada hala sorunlar bulunduğunun altı çizildi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfının verilerine dayanılarak insan hakları ihlallerinden örnekler verilen raporda, Avrupa Komisyonunun temel özgürlükler, kadın hakları, sendikal haklar, azınlık hakları ve Müslüman olmayan dini grupların haklarının güçlendirilmesi gerektiği yönündeki uyarılarına gönderme yapılıyor.
Kürtlerin yaşadıkları sorunlara işaret edilen raporda ayrıca, hükümetin Alevilere dini azınlıktan çok kültürel bir grup gibi davrandığı, böylece alevilere dini ibadet yeri sağlama konusundaki yasal sorumluluktan kaçındığı öne sürülüyor.
Yolsuzluk, Türkiyenin en büyük sorunlarından biri
Raporda özellikle vurgulanan konulardan biri de, yolsuzluğun Türkiyenin en önemli sorunlarından biri olması.
The Economiste göre yolsuzluk, ülke ekonomisinin önündeki en büyük engellerden biri.
Yolsuzluk artık daha fazla tartışılmaya başlansa da, Türkiyede henüz bu suçu işleyenler ağır cezalara çarptırılamıyor.
Dergi, AKP hükümetinin göreve gelir gelmez gündeme getirdiği yolsuzlukla mücadele yasa tasarısının henüz Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmediğini hatırlatıyor.
Milletvekilleri ve bakanların dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik seçim vaatlerinin de yerine getirilmediği belirtiliyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yolsuzlukla mücadele sürpriz bir şekilde hükümetten daha cesur davrandığı vurgulanıyor.
The Economiste göre, yolsuzluğun Türkiyeye, sadece ahlaki değil, ekonomik maliyeti de ağır oldu.
Dergi bu konuda şu yorumları yapmış:
"Türkiyenin bu kadar az yabancı sermaye çekebilmesinin başlıca nedeni yolsuzluk. Yolsuzluk kalkmadıkça Türkiye sadece Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerden yatırımcı çekebilir. Avrupalılar ve Kuzey Amerikalıları ise çekemezler. Türkiyedeki yabancı yatırım 1980lerdeki seviyenin de altında."
Türkiye, çeşitliliğin tadını çıkarmalı
The Economistin raporunu kaleme alan Tim Hindle, bulgular konusunda İstanbul ve Ankarada düzenlenen panellere katılmak üzere Türkiyede.
BBC Türkçe Bölümünün sorularını yanıtlayan Hindle, Türkiyenin bugüne dek kültürel zenginliğini reddeden ya da görmezden gelen bir tavır içinde olduğunu söyledi.
Avrupa Birliğinin çeşitlilik anlamına geldiğini hatırlatan Hindle, Türkiyenin ABye katılırken, kendi çeşitliliğini kabullenmek zorunda olduğunu, çeşitliliğinin keyfini çıkarması ve bu zenginliğin Avrupaya taşınması gerektiğini belirtti.
Tim Handle ayrıca, diğer Avrupalılarca daha fazla tanındıkça İslamdan daha az korku duyulacağını vurguladı.
Handle sözlerini şöyle noktaladı: "Türklerin ibadetlerini nasıl yerine getirdiklerini gördükçe, Avrupalılar, bunun kendi dinleri Hristiyanlıktaki ibadetlerinden çok farklı olmadığını görecekler. Umuyorum ki, bu korku zaman içinde ortadan kaybolacak."
BBC TÜRKÇE
Yayın Tarihi :
19 Mart 2005 Cumartesi 01:21:24