17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

TÜSİAD'tan hükümete 2005 uyarısı

EKONOMİDE önemli kazanımlar olduğunu söylemekle birlikte, hükümetin elde edilen kazanımları yapısal iyiştirmelerle destekleyerek kalıcı hale getirmekte eksiklik olduğunu dile getiren Türk Sanayici ve İşadamları Derneği(TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, dış ticaret dengesindeki olumsuzluklara dikkat çekti. Bu olumsuzluğun iyi yönetilmediği takdirde, 2005 yılında ekonomik istikrara yönelik ciddi riskler oluşturabileceğini belirten Sabancı, "Hükümet, ayakları yere sağlam basan bir politika ile bu gidişatı ülke ekonomisi için bir avantaja çevirebilir" diye konuştu.

Çaba için işaret yok

Mersin SİAD toplantısında yaptığı konuşmada Sabancı, kriz sonrası dönemde dengelerinin yeniden oluşturulması yönünde yapılanlar ve bu politikaların bir hükümetten ötekine değişmemesi sayesinde ekonominin önemli kazanımlar elde ederek bugünkü noktaya ulaştığını belirtti. Buradaki eksikliğin "Hükümetin, elde edilen kazanımları yapısal iyileştirmelerle destekleyerek kalıcı hale getirmek için, çaba sarfetmeye devam edeceği hususunda, net işaretler vermemesi" olduğunu söyleyen Sabancı, "Daha açık söylemek gerekirse, hükümet, ülkeyi bugüne kadar ekonomik istikrarsızlıklara sürükleyen bazı alanlarda, cesur düzenlemeler yaparak, istikrarsızlık kaynaklarını ortadan kaldırmayı henüz başaramadı" diye konuştu. Sabancı, vergi reformu, sosyal güvenlik, özelleştirme ve yatırım ortamının iyileştirilmesi gibi konularda cesur ve radikal düzenlemelerin beklediğini vurguladı.

2005 risk yılı

"Dış dengede izlemeye başladığımız olumsuzluk, iyi yönetilemediği taktirde, 2005’te ekonomik istikrara yönelik ciddi riskler oluşturabilir" diyen Sabancı’nın bu konuda şunları söyledi: "Henüz finanse edilemez bir seviyeye ulaşmamış bulunan ancak dikkatle izlenmesi gereken cari açık, büyümenin hızlanmasının doğal bir sonucu. Yükselen petrol fiyatları gibi konjonktürel olumsuzlukların da devreye girmesiyle cari açığın daha da büyümesi olası. Bugünkü işsizlik seviyesi ile Türkiye’nin büyümenin hız kazanmasını ve sürdürülebilir bir seviyede istikrara kavuşmasını desteklemekten başka çaresi yok. Son altı ayda cari açığı artıran faktörlerin yatırım ve ara malı ithalatı olduğu dikkate alınırsa, tüketimi kısmaya yönelik polisiye önlemlerin bir yarar getirmeyeceği görülecek. Türkiye ne zaman hızlı büyüme sürecine girse, cari açık da büyür ve bu açıkların finansmanı sorun yaratır. Bu eğilim sorunun yapısal olduğunu bize gösteriyor. Kısa dönemde dalgalı kur politikası bir fren etkisi yapabilir ama, büyümeye iradi bir fren koymak yerine, orta vadede açığı sağlıklı biçimde finanse etmenin yollarını aramak gerekiyor."

avantaj sağlanabilir

Bu boyuttaki cari açıkların ancak doğrudan yabancı sermaye girişi ile finanse edilebileceğini savunan Sabancı, "Hükümet, ayakları yere sağlam basan bir politika ile bu gidişatı ülke ekonomisi için bir avantaja çevirebilir" dedi. Sabancı bunun dayanaklarını ise şöyle sıraladı: "IMF anlaşması mali piyasalara güven verir. Cari açığın finansmanında güven faktörü birinci derecede önemli. Siyasi güven ve istikrar ortamı hassas dengelerden kaynaklanan olumsuz beklentileri en aza indirir.. Beklenti yönetimi, başarının önemli koşullarındandır. AB ile müzakerelerin başlaması, ya da bu doğrultuda çok açık bir kararın açıklanması, ekonominin geleceği açısından ciddi olumlu beklentiler yaratarır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi ekonomik büyümenin nihai amacına yani istihdam ve refah artışına ulaşmak için en kritik faktör olarak önümüzde duruyor."

’İlerleme’den önce hukuk boşluğu kalmasın

AVRUPA Birliği (AB) Türkiye ilerleme raporu öncesindeki eleştirel değerlendirmelere de dikkati çeken Sabancı, ‘Olumlu uygulama örneklerinin bulunmayışı bir yana, Avrupa kamuoyundaki olumsuz Türkiye imajını destekleyen olaylar da işlerimizi zorlaştırıyor" dedi. Sabancı, 6 Ekim’de açıklanması beklenen AB Türkiye İlerleme Raporu öncesinde Türkiye’nin hiç değilse hukuk alanında bir boşluk bırakmaması gerektiğini belirterek, yasa değişikliklerinin arzu edilen reformların ruhuna zarar verecek sapmalara uğramadan gerçekleşmesinin zorunluluğuna dikkat çekti. Kamu reformu çalışmaları çerçevesinde Sabancı, "Mevcut yönetim sistemini baştan aşağı yeniden düzenleyen ve onun felsefesini değiştirmeyi öngören bu kapsamda bir reform çalışmasının, gerekli Anayasa değişiklikleri yapılmaksızın gündeme gelmesini doğru bulmuyoruz" dedi.

TCK değişikliklerini kaygıyla izliyoruz

ÖMER Sabancı, Türk Ceza Kanunu’na ilişkin düzenlemelere ilişkin gündeme gelen değişikliklerini "kaygıyla karşıladıkların" ve "hayretle izlediklerini" söyleyerek, şu değerlendirmeleri yaptı:

Terörle Mücadele Kanunu’nun ifade özgürlüğünü sınırlayan eski maddelerini çağrıştıran düzenlemelerin TCK’nda da yer alması gibi olumsuzlukları kaygıyla karşılıyoruz.

Kadın hakları konusunda, bir utanç abidesi olan ’töre cinayetleri’ ve ’ırza geçme’ konularındaki ceza indirimi ve ceza infazının kaldırılması gibi maddelerin, artık hukuk tarihimize gömüleceğini umuyoruz. 6 yıl önce suç olmaktan çıkarılmış bulunan zinanın yeniden TCK kapsamına alınması girişimlerini ise bir ’geriye gidiş’ olarak görüyor ve bu konudaki tartışmaları hayretle izliyoruz.

Olağan görevleri yapmayı erdem saymaya başladık

BAŞARININ tarifinin artık, "kriz çıkarmadan ekonominin yönetilmesi" ile yapılamayacağını söyleyen Sabancı, şöyle konuştu: "Hepimiz, yıllardır öyle sorunların altında ezildik ki, hükümetlerin ve kamu görevlilerinin olağan görevlerini yerine getirmelerini bir erdem saymaya başladık. Başarının tarifini değiştirmek zorundayız. Bize göre başarı, yılların kemikleşmiş sorunlarına neşter vurulması, sorun kaynaklarını kurutarak, kalıcı bir değişimin egemen kılınmasıdır. Başarıya götüren yolu katedebilmek için, akılcılığı elden bırakmadan, radikal değişimler yaratacak cesur adımlar atabilmek gerekir."

hürriyet
Yayın Tarihi : 7 Eylül 2004 Salı 12:06:22
Güncelleme :7 Eylül 2004 Salı 15:05:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?