Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen, ilerleme raporunun açıklanmasının ardından BBC’nin sorularını yanıtladı.

Ucu açık bir süreç ifadesi ile komisyon ne kastediyor, örneğin, Alman hristiyan demokratların önerdiği gibi üyelik dışında bir sonuca da kapı mı açılıyor?

Müzakerelerin ucu açık bir süreç olması sürecin doğasının bir gereği.

Müzakerelerde hiç bir zaman sonucun ne olacağını garanti edemezsiniz.

Fakat, biz, üyelik müzakereleri diyoruz bunun adına, başka bir isim vermiyoruz.

B veya C planları önermedik. Bir kaç seçenek sunmadık.

Bir tek şey söylüyoruz. Üyelik için müzakere edeceğiz.

Ama yine de tarih vermiyorsunuz. Sizce Türkiye’nin müzakere sürecini tamamlaması ne kadar sürecek?

Hiç bir fikrim yok.

Tarih konusu tamamen tek tek üyelere kalmış bir şey.

Ayrıca sürecin hangi hızla ve nasıl ilerleyeceğini önceden kestirmek güç.

Üstelik bu büyüklükte ve önemde bir ülkeyle daha önce hiç müzakere yapmadık.

Bu tamamen yeni bir deneyim bizim için.

Tek söyleyebileceğim; Türkiye’nin üyeliğinin, gelecek mali döneme kadar, yani 2013 yılına kadar gerçekleşemeyeceği.

Peki bütün bu süreç başarıyla tamamlanırsa, Fransa ya da Avrupa’nın başka ülkelerinin, Türkiye’nin üyeliğiyle ilgili olarak referandum yapıp, üyeliği veto etmelerinden kaygı duymuyor musunuz?

Hayır duymuyorum.

Çünkü üyelik ve üyelik anlaşması zaten, Avrupa vatandaşlarının çıkarlarına uygun düşmez ve kaygıları giderilmezse gerçekleşemez.

Türkiye konusunda, ilk kez, müzakerelerin askıya alınması olasılığından söz ettiniz. Ne tür koşullarda müzakereleri askıya almanız söz konusu olabilir?

Bakın yine yeni bir şey değil bu.

Müzakerelerin askıya alınması olasılığı daha önceki üye adayları için de söz konusuydu ama ilk kez yazılı olarak ifade ediliyor.

Üyelik müzakereleri konusunda üye ülke hükümetleri karar veriyor ve her bir aşamada bütün üyelerin görüş birliği içinde olmaları lazım.

Her bir üye ülke, istediği zaman müzakere sürecini durdurabilir.

Biz burada bunu kayda geçirerek, aslında müzakerelerin askıya alınmasını güçleştirmiş oluyoruz.

Eğer gerçekten yükümlülükler konusunda, özellikle de siyasi kriterler konusunda ciddi bir ihlal söz konusu ise gündeme gelebilecek.

Ama ben bunun yaşanmayacağı kanısındayım.

Türkiye’nin siyasi reformlara devam edeceğine güveniyorum.