29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Yargıtay'dan kızlara hayat dersi!

Üç yıl birlikte yaşadığı erkeği 'evlilik vaadiyle kandırıldığı' gerekçesiyle dava eden 23 yaşındaki kadın manevi tazminat istedi. Yerel mahkeme istemi kabul ederken Yargıtay karşı çıktı. Yargıtay'a göre 20 yaşında biri yasal evlilik koşullarını bilir, bu yüzden yaptığının sonucuna katlanmalı

Yerel mahkeme, 'evlilik vaadiyle kandırıldığı' gerekçesiyle üç yıl birlikte yaşadığı erkeğe dava açıp tazminat isteyen kadını haklı buldu, Yargıtay bozdu: Ortada zorlama ve hile yok, davacı yasal bir evliliğin nasıl gerçekleşeceğini bilecek yaşta, yaptıklarının sonucuna katlanmalı...


İzmir'de yaşayan D.S., 'evleneceğini düşünerek, üç yıl karı-koca ilişkisi yaşadığı ve sonuçta evlenemediği' gerekçesiyle birlikte yaşadığı G.F. aleyhine, 'haksız eylem sonucu kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu' iddiasıyla manevi tazminat davası açtı. İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı kısmen kabul etti. Kararın davalı G.F. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkeme kararını oybirliğiyle bozdu. Dairenin kararında, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, 'yanılgılı değerlendirmeyle istemin kısmen kabul edilmiş olmasının usul ve yasaya uygun görülmediği' vurgulandı. Kararda özetle şunlar yer aldı:


Kişilik hakkına saldırı yok: Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının dava yoluyla korunacağı belirtilir. Kişisel hakları zarara uğrayan kimseler manevi tazminat isteyebilir. Böyle bir kimseye bir miktar para ödenmesi, ruhsal acıları kısmen de olsa giderme amacını taşır. Kişisel hakların halele uğraması' sözleriyle kişinin kişiliğe ilişkin hakları amaçlanır. Hayat, beden ve ruh tamlığı, vicdan, din, düşünce ve ekonomik çalışma özgürlüğü, şeref, haysiyet ve itibar, ün, ad, sır ve resim hep kişisel varlıklardır. Kişilik haklarının koruduğu bu maddi ve manevi değerlerin zarar görmesi halinde anılan yasa gereğince manevi tazminat istenebilir.
Zorla değil: Davalı ile ilişkisinin başladığını ileri sürdüğü 2003 yılında 20 yaşında bulunan davacı D.S.'nin, 'kendi isteğiyle üç yıla yakın bir süre davalı ile birliktelik (karıkoca gibi) yaşadığı görülüyor. D.S.'nin, davalı G.F. tarafından 'kandırıldığı, hile veya zorla ırzına geçildiği' konusunda yeterli kanıt bulunmuyor.


Kişisel değerlere saldırı değil
Suçlama yok: Ayrıca davacı, manevi tazminat istemini davalının suç sayılan bir eylemine dayandırmamış, bir şikâyet veya ceza davasının varlığını da ileri sürmemiştir. Bu itibarla davacının rızası ve değer yargısının gerçekleştirdiği bu olgunun, kişisel değerlere bir saldırı olarak nitelendirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Bilmemesi mümkün mü?: Reşit kişi olan davacının yasal bir evliliğin nasıl gerçekleşebileceğini bilmemesi düşünülemez. Hiç kimse, kendi kusurunun getirdiği sonuç acı da olsa, ıstırap da verse, katlanmaktan kurtulamaz. Davacının, kendi eylem ve davranışlarıyla öngörülebilen bir sonucu, tazminata dönüştürmek istemesi, bundan karşı yanı sorumlu tutması, hukuken mümkün değildir. Kişi haklı olduğu ölçüde hukukun himayesindedir. Ortada, sonucu başlangıçta öngörülebilen bir olay, yani sonuçta nikâh kıyılmaması olasılığı varken, hayatın olağan yaşantısı ve akışı içinde bunu iyi bildiği kabul edilen davacıya tazminat isteme hakkı tanınamaz.
Yerel mahkeme ilk kararında direnir ve bu karar da temyiz edilirse dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gelecek.

AA
Yayın Tarihi : 16 Ocak 2008 Çarşamba 07:44:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?