19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

YARSAV'dan zehir zemberek çıkış

YARSAV Başkanı Emin Ağaoğlu, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili düzenlediği basın toplantısında ''Kimse yargının bağımsızlık ve tarafsızlığına gölge düşürmemelidir'' dedi.

İşte Ağaoğlu'nun açıklamasının satırbaşları:

Yargı bağımsız olmalıdır. Yargı her türlü hukuk dışı eylemde eli kolu bağlanmadığı sürece hesap soracak. Ama yargı bazı adımlar attıkça ülkemizde yargı darbesi yorumları yapılmıştır.

Yargının tek bir referansı vardır o da hukuktur. Kimse yargının bağımsızlık ve tarafsızlığına gölge düşürmemelidir.

Cumhurbaşkanı olsa bile iddialar var ise yargıdan kaçınmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti yargı organları üstlendiği görev ile hukuksuzlukların üstesinden gelmek için var gücüyle çalışmıştır.

Türkiye’nin en saygın yaratıcı ve örnek kurumlarından, ömrünü adalete hizmet etmekle geçiren, onursal Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun yakın zamanda hukuksuzluğa uğradığı kamuoyunun bilgisindedir.

O Kanadoğlu ki çetelere karşı verdiği hukuk savaşı görmezden gelinemezken, ismi onların yanına konulmuştur.

Yargıtay’a suikast planı yaptıkları iddia edilenlerle irtibat içinde gösterilmiş, katiller savcıların evlerinde aranır hale gelmiş, gerekçeler ise arama kararlarında görülememiştir.

Bir hukuk devletinde bu olamaz. Kurgulara dayandırılarak, sosyal ya da tesadufi telefon konuşmaları kanıt gösterilerek soruşturmalar yürütülemez.

Kamuoyunda ikna yaratılabilmek için yakalanan silahlar, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın onayı olmayan, toplumu yönlendirme amacıyla anında görüntülü olarak kamuoyuna sunulmuştur.

Soruşturma sürecinde haber alma hakkının ötesinde tüm bilgilerin medyaya sunulması, soruşturma ve yargılamanın yargı organlarına bırakılmaması, yargı ne karar verirse versin, medya yoluyla yargılama yapılması yolu kullanılmaktadır. Soruşturma ve yargılamalar yargıya bırakılmalıdır.

Ülkemizde artık telefon dinlemeleri herkesin beynine geçmişte yaşananlarında ötesinde, işkencenin de ötesinde, söz konusu olabilen telefon dinlemeleri en başta tercih edilmekte, insanların önüne metin olarak sunulmaktadır.

Yargıç ve savcı dışındaki kişilerin elde edilen evrakı inceleme yetkisi olmadığı unutulmuştur.

Soruşturmalar polisin etkisinde gerçekleştirilmeye başlanmış.

Savcının talep ettiği kişiler önce yetkisi olmayan polis tarafından dinlenmeye başlanmış, savcılar polis olmadan yürütecekleri soruşturmaları kendi yapacak hale getirilememiştir.

Terörle mücadele yasası’nın birinci maddesini yorumlama sadece savcılarda olmasına rağmen, polis tarafından yorumlanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti bir polis devleti değildir, olamaz da olamayacakta. Şüpheliyi yorma ilkesi unutulmuştur.

Sadece Cumhuriyet Savcısı'na bağlı, bir adli kolluk kurmaktan ısrarla kaçan, bağımsız bir ülke başsavcılığı kurmaktan uzak duran irade, Cumhuriyet Savcısı'na bağlı olmayan, ancak kendisi olayın savcılığına soyunarak, bu soruşturmaların yürütülmesini sağlamış, neredeyse kendisi soruşturur hale gelmiştir.

Tüm adli dinlemeler, tüm faaliyetlerinden derhal bilgi vermekle görevlendirilen kuruluşu, iktidar soruşturma adımlarını, sürecin doğrudan içerisinde yer almaktan geri durmamıştır.

Soruşturma sırasında yargının emrinde olması gereken yürütme birimler, yargının emri altına sokulmamıştır.

Gözaltı arama yakalama tutuklama koşul ve yöntemleri konusunda kurallar yerine yeni uygulamalar yaratılarak insan hakları ihlalleri ortaya çıkmıştır.

Bir hukuk devletinde esas olan insan haklarıdır. Darbe, militarizm, YÖK, MGK, laik hukuk karşıtlığı söylemleri medyanın soruşturmayı göklere çıkarmaya neden olmuştur.

Devlet katındaki sorumluluk dönemlerinde anayasal sistemde, bağlılıkları ile ön plana çıkan kişilere, kameralar önünde, sanki kaçma eğilimi izlenimi verilmek istenircesine, yaka paça kollarına girmek suretiyle, sağlıklarını kaybedecek biçimde gözaltı sürecinin başlatılması ise bir güç gösterisidir.

Aksine davranışlar toplumun hukuka olan güvenini sarsacaktır. Korkuyu egemen kılmak, hukukun güçsüzleştirilmesi sonucunu doğuracaktır.

Geçmişte yaşanan olaylar hakkında kesinleşmiş yargı kararlarının tekrar ele alınmasının yolu açıkça belliyken bu kararlar bile tartışmalara konu edilir olmuştur.

Mahkemelerin ve savcıların davranış kurallarını, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen kurallar yerine, fiili uygulamaların ortaya çıkması, polisten gelen taleplerin altına imza atılması, yargının bağımsızlığının zedelendiğini, yargının hukukla baş başa bırakılmasının amaçlanmadığını ifade etmektedir.

Bunun somut bir örneği suç öncesi izleme ile ortaya çıkmıştır. MİT, Emniyet ve Jandarma tarafından getirilen, ucu açık talepler irdelenemeden sorgulanamadan yargı kararı haline gelmiş bu hukuksuzluk jandarma yönünden engellenmiş ancak MİT ve Emniyet tarafından devam ettirilmiş, fakat adalet bakanlığı buna kol kanat germiş, hukukun ve yargının yanında değil, istihbarat organlarının yanında yer almaktan geri durmamıştır.

Adalet Bakanı, konu MİT ve Emniyet olunca yargı süreci başlatılmamıştır. MİT ve Emniyet hukuksal çalışan kurumlar olmaktan uzaklaştırılmamalıdır.

iha
Yayın Tarihi : 12 Ocak 2009 Pazartesi 13:53:09
Güncelleme :12 Ocak 2009 Pazartesi 13:57:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?