26
Mayıs
2024
Pazar
BİLİM TEKNOLOJİ

TEKNOLOJİYİ ADAPTE EDEMEYEN AYAKTA KALAMAYACAK

Yeni yıla girmenin klasik ritüellerindendir; herkes kendisine ve sevdiklerine bol kazançlı iyi bir işle geçecek mutlu, sağlıklı günler diler. Fakat elbette temenniden daha fazlası gerekiyor. 'Beni nasıl bir gelecek bekliyor' sorusuna cevaplar üreten, kariyer planlaması konusunda kişilere yol gösteren, kurumlara yeni açılımlar öneren Fütüristler Derneği Başkanı Ufuk Tarhan'a göre herkes elini çabuk tutmalı. Zira yakın gelecekte, her şeyin bugünden farklılaşacağı hızlı bir değişim sürecine gireceğiz. Hatta belki farkında değiliz ama girdik bile... Bu değişime ayak uydurabilirsek ne ala, yoksa her şeyin temennilerde kalma ihtimali büyük.

 

- Gelecek ve kariyer planlamasına yönelik eğitimleri nerede veriyorsunuz?
Bersay İletişim Enstitüsü'nde açık seminerler veriyoruz, hafta içi ve hafta sonu sınıflarında, dileyenler tek haftalık eğitimlere, dileyenler 7 haftalık seminerlere katılabiliyor. Herkes katılsın diye fiyatları da makul bir düzeyde tuttuk. Derneğimiz 2005 yılında kuruldu ve o ilk yıllarda şirket çalışanlarıyla kapalı devre yapıyorduk eğitimleri. Fakat artık talepler arttı, katılanlar eşlerini, arkadaşını da getirmek isteyince açık yapmaya karar verdik. Başlangıçta ayda bir düzenleniyordu, sonra ikiye çıktı ardından da her hafta düzenlemeye başladık.

- Katılımcılar ne kazanıyor bu seminerlerde?
Belki de bu çalışmaların en çok yararı dokunacak kesimler genç çalışanlar ve öğrenciler. Eğer öğrenciyse eğitimini ve kariyerini nasıl şekillendireceği, gelecekte hangi alanların cazip olacağı ve bunu nasıl algılayıp anlamlandıracağı konuşuluyor seminerlerde. Herhangi bir şirkette çalışıyorsa ya da yatırımcıysa, yatırım potansiyellerinin hangi alanlara kayacağı, başarının artırılması için neler yapılabileceği, başarı kriterlerinin değişimi gibi konular üzerinde duruluyor. Genel olarak bu tür sorulara cevaplar üretiyoruz, yeni bir dal diyebiliriz.

- Fütürizm kavramı Türkiye için mi yeni, yoksa dünya için de geçerli mi bu yeni olma hali?
Tabii dünya için de yeni sayılır ama Türkiye için çok daha yeni. Bizim toplumumuzun genel yaklaşım ve kodlamasıyla, kültürel birikimiyle çok paralel bir dal değil. Biz disiplinli çalışmaya ve stratejik planlama yapmaya pek yanaşmıyoruz. Bu toplumsal halimiz, görüp kabullenmemiz lazım. Ama diğer taraftan da çok iyi bir adaptasyon yeteneğimiz var. Kısa hafızalı olmamızın, hemen unutmamızın dünyanın yeniliklerine hemen adapte olma becerisiyle ilişkisi var. Bu bakımdan olumsuz görünen bu halden olumlu, kolaylaştırıcı sonuçlar da çıkabiliyor.

TÜRKLER MEMUR ZİHNİYETLİ
- Peki, öngörünüz nedir? Gelecekte bizi ne bekliyor, neye hazırlanmalıyız?
Gençlerin şimdiki en büyük kaygısı iş. Herkes borçlu doğuyor ve çalışması gerekiyor. Gelecekte de bunun en önemli sorun olacağını ve herkesin kendini bu duruma göre hazırlaması, geliştirmesi gerektiğini söyleyebilirim. Ayrıca işsizliğin çaresinin de bugünkü biçimlerde bulunmayacağını söylemek gerek.

- Bu durumu biraz açıklar mısınız?
Yeni iş modelleri ortaya çıkacak. İstihdam, çalışma biçimleri değişecek. Servis ve hizmet alanları genişleyecek. Tek bir yerden ücret alma durumu kalkacak. Kendi işimizi kendimiz yaratacağız. Bireysel girişimcilik artıp trende dönüşecek. Şu anda bir okuldan mezun olup iş hayatına atılanların sadece yüzde 6'sı girişimci olmayı düşünüyor. O yüzde 6'nın yüzde 80'i de başka bir seçeneği kalmadığı için buna yöneliyor, yani çok küçük bir oran.

- Girişimcilik bize yabancı mı acaba?
Evet, öyle çünkü biz memur zihniyetli bir toplumuz. Örneğin ticarete hoş bakılmaması geleneksel bir durum. Bunun kaynağı biat etme kültürüne kadar uzanıyor. Birisinin güvenli kanatları altında çalışmak, otoriteye kapıkulu olmak daha makbul bulunuyor. Birileri ücret versin çalışayım anlayışı... Ne denir bizde, 'oğlum memur ol, işin garanti olsun.' Ticaret ve girişimcilik büyük risk olarak görülüyor, insanların ufku bu konuda dar.

TİCANET: İNTERNET ÜZERİNDEN TİCARİ İCAT
- Durum pek iç açıcı görünmüyor o zaman. İyimser misiniz bu konuda?
Bundan sonra girişimci olmak isteyenlerin oranı artacak. 'Ticanet' dediğimiz, internet üzerinden yapılacak ticari icat temelli girişimcilik trend olacak. Birçok insan için çözüm bu şekilde mümkün hale gelecek. Bu aynı zamanda kaçınılmaz bir şey. Türkiye'de 2010'da yaklaşık 13 milyon kişinin iş yapması lazım. Ama Türkiye'de iş üretebilme kapasitesi şu anda 700 bin. Dolayısıyla büyük bir uçurumdan bahsedebiliriz. Bu uçurum en iyi biçimde internet üzerinden işleyen hizmet alanıyla kapatılabilir. İşin ilk maliyetinin de küçük olduğunu düşünürseniz böyle bir trend zorunluluğun yanında imkanların genişliğinden de kaynaklanacak.

- Bunları söylerken halen yaşadığımız ekonomik krizi hesaba katıyor musunuz?
Bu kriz denilen şey aslında ekonominin ve üretim biçimlerinin değişiminin ve değişmesi gerektiğinin bir göstergesi. Nano teknolojinin ve genetiğin önem kazandığı yeni bir çağa giriyoruz, yaşadıklarımız bunun sarsıntısı. Bütün üretim ve hizmet alanları bu dönüşümden etkilenecek. İş dünyasındakilerin kendi alanlarındaki nano teknolojik ya da genetik gelişmeleri takip edip anlamlandırması gerek. Otomobil sanayiinden inşaat teknolojisine kadar... Yeni teknolojileri öngöremeyip kendilerini bu gelişmelere uyarlayamayanlar ayakta duramayacak.

MEDYA SEKTÖRÜ DE ÇAĞA AYAK UYDURMALI
- Bu sarsıntılardan özellikle çok etkilenecek sektörler olacak mı?
Dediğim gibi etkilenmeyecek sektör yok ama bir örnek istiyorsanız medyayı gösterebilirim. Gençler artık internet üzerinden gazete okuyor, hatta gazeteyle yetinmeyip bloglara, sosyal paylaşım adreslerine ilgi gösteriyor, mobil iletişimi kullanıyorlar. Dolayısıyla bir yazarsanız, bu alanları bir fantezi unsuru olarak görmeyip kullanmayı becermelisiniz. Burada önemli olan yeni gelişmeleri anlamlandırıp neyin önem kazanacağını fark ederek ona göre yön belirlemek.

- Bu anlamlandırma işi kolay olmasa gerek...
İşin problemli yanı daha çok kurumsal ölçekte ortaya çıkıyor. Aslında görünen köy var ama kılavuzlarda sorun var. Sistemin kritik yerlerinde gençler değil yaşlı erkekler var ve görmemekte ısrar ediyorlar. Yaşam onlara dayatana kadar alışkanlıklarını değiştirmeye niyetleri yok. Ama bunu yaparken enerjinin, potansiyelin boşa harcanmasına neden oluyorlar.

İş dünyasında Starbucks jenerasyonu
'Artık ofis çalışanları ofisten nefret ediyor. Aslında ofis işi denilen bir sürü şey gayrı insani. Gencecik insanlar oralarda robot gibi çalışıp enerjilerini boşa harcıyor. Mesela bir tezgahın arkasında gün boyu müşteri gelsin diye bekliyorsun. Yeni iş modellerinin en büyük farkı her yerin iş sahası haline gelmesi ve bildiğimiz anlamdaki ofislerin işlerliğini yitirmesi olacak. Mesela 'Starbucks jenerasyonu' adında bir jenerasyon oluştu. Gidin bakın, birçok genç oralarda çalışıyor, iş toplantısı yapıyor. Sadece kahve sunulan bir yer değil, işle hayatın iç içe geçtiği keyifli ortamlar. Ne yazık ki çoğu ofis ortamı üretkenliği artırmıyor. O kafe zincirlerinin sorunları ve yeni eğilimleri erkenden fark ettiğini ve internet bağlantısı sağlamak gibi basit, etkili çözüm bulduğunu söyleyebiliriz.'

Yeni çağa ayak uyduramayan işsiz kalacak
Yeni iş modellerinin sonunda büyük şirketler daha da büyüyecek. Bir alt seviyedeki yaratıcı şirketleri satın almakla devasa büyüklüğe ulaşacaklar. Yeni sistemlere ayak uyduramayanlar parçalanıp küçülecekler. Aralarındaki fark uçuruma dönüşecek. Ekonomik çarka tutunamayanlar için yardımlaşma mekanizmaları genişleyecek. Dramatik değişiklikler yaşanacak. O yüzden çalışanlar 'işimi kaybedecek miyim' derdinden çok, 'yeni çağa nasıl ayak uydurabilirim' sorusuna cevap aramalı. Yüzde 80 işini kaybedecek çünkü. Korkunun ecele faydası yok. Ekonominin realitesi var, bunu erken fark edip cesur davranmaları lazım. Kimse iş yerinden medet ummasın.
 

Eyüp Tatlıpınar - Akşam
Yayın Tarihi : 27 Aralık 2009 Pazar 20:27:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?