15
Haziran
2025
Pazar
EĞİTİM

AKADEMİSYENLERİN 'PATETİK' MAAŞLARI

Devlet üniversitelerindeki akademisyenlerin maaşları tek kelimeyle patetik! Aslında bu, 'hazin' ve 'acıklı' demenin örtmecesi. Çünkü, pek çok akademisyen saygınlıklarının zedeleneceği endişesiyle kamuoyu önünde maaşlarının konu edilmesinden hoşlanmıyor...

İki sene önce kendi üniversitemdeki bir grup arkadaşla beraber hazırlayıp imzalayarak yolladığımız mesajda şöyle diyorduk: “Bizler devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenler olarak içinde bulunduğumuz süreçte gerek normal hayatımızı devam ettirmek, gerekse üniversitelerin bizlerden beklediği eğitim-öğretim, servis ve bilimsel araştırma yapma görevini maddî gelirimizin çok düşük olması nedeniyle layıkıyla yerine getirmekte çok zorlanıyoruz. Özellikle yardımcı doçentler, doktor öğretim elemanları, öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin aylık gelirlerinin, çeşitli sivil toplum örgütlerinin yapmış olduğu araştırmalarda yoksulluk sınırının altında hatta açlık sınırının içinde yer aldığını görmekteyiz.

Toplumumuzun ve devletimizin ihtiyaç duyduğu insanı yetiştirmeyi, bilimsel araştırma yapmayı ve topluma ve devlete hizmet etmeyi kendine görev edinmiş olan bu öğretim elemanlarının maaşlarını insanca bir yaşam için gerekli olan seviyeye yükseltmek, onların zamanının ve enerjisinin çoğunu bilimsel çalışmalar için kullanmalarına fırsat sağlamış olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde yürütme gücünü elinde bulundurarak maaşlarda iyileştirme yapma yetkisine sahip olan hükümetimizden maaşlarımızı tatmin edici düzeyde artırmasını arz ediyoruz.”

Başka üniversitelerdeki meslektaşlarımızdan da destek alacağımızdan emin olduğum bu metni, imza sayısının meramı anlatmaya yeterli olduğu kanısıyla hükümet partisinin web sitesindeki iletişim merkezine e-posta yoluyla (492173 numaralı başvuru) yollamıştım. Çok geçmeden ismime hitaben elektronik ileti olarak cevabı geldi. Mesajımızın ulaştırıldığı Maliye Bakanlığı’nın ilgili biriminden gelen bu cevapta, genel ekonominin toparlanabilmesi için mali disiplinden taviz verilemeyeceğinden ve düşük enflasyonlu ekonomilerde satın alma gücünün önceki yıllara göre arttığından söz ediliyordu. Ayrıca, kurumlar arası hatta kurumda aynı işi yapanlar arasında maaş adaletsizliğinin olduğunun herkes tarafından bilindiği, bunun da o sıra hükümetin gündemine gelmiş olan kamu personeli kanun tasarısının yasalaşması halinde “eşit işe eşit maaş” ödeme ilkesi gereği olarak maaş sisteminin hepten değişeceğine olan inanç belirtiliyordu. (Cevabın tarihi 21 Eylül 2007)

Batı yakasında değişen bir şey yok
Hükümet nezdinde bu hususların politik olarak sürdürüldüğü iddia edilebilir. Nitekim geçen yıl eşit iş eşit maaşı sağlamak için hazırlanan kararnameyle devlet memurlarına yapılan ek zam oranları basına açıklanmıştı. (16 Ağustos 2008, gazeteler.) Ancak ben kendimle, bizle ilgili kısımda talep ettiğimiz maaş artışının tatmin edici düzeyde olmadığı inancını hâlâ taşıyorum. Yani Alman yazar Erich Maria Remarque’den aldığım ilhamla “batı yakasında yeni bir şey yok”. Böyle söylememin sebebi, yalnızca beni bağlayan inancım değil. Ne de sadece akademisyenlerin adeta sessizce söz birliği ettiği ve bugün gerçekten de maaşların yetersiz olduğuna ve aynı zamanda bunun bilimsel çalışmalarına olumsuz etki yaptığına inandıkları gerçeği. Bu durumu elbette gözönünde tutuyorum ama benim nazarımda artık kımıldanmaya karar verilmesini etkileyen asıl faktör bu değil. Bu konuda akademisyenlerin haklı olup olmadığından emin olunsa da bir şeyler yapmanın gerektiğini düşünüyorum.

Bu noktada, maaşların yetersizliği sorununda yapılabilecek iki tavrı ele alacağım ve her birinin sonuçlarını tahayyül etmeye çalışacağım.

İlk önermemiz gerçek anlamda ciddi bir maaş iyileşmesinin yapılmayacağı yönünde. Bu durumda, bir kısım akademisyen bilimsel araştırmaları bir kenara iterek yetmeyen maaşına ilave olmak üzere ek ders ücreti için daha çok ders almaya çaba sarf edecek ve böylece araştırmacıdan ziyade öğreticiliğe yönelecek. Kimileri faydasına inansa da hayat şartlarının zorlaması ile daha fazla geliştirme ödeneği ve katma değeri çok daha yüksek olan ücretler alabilmek umuduyla Farabi Değişim Programı çerçevesinde, kadrosunun geçici olarak başka üniversiteye naklini isteyecek; kimileri de öğrencilerin pek çoğunun işine geleceği hâlde diline dolayacakları “yeni bir araba” veya “evin taksiti” için yaz okullarına öğrenci bırakmaya zorlanacak. (Yoksa bunlar kısmen gerçek mi?) Bu yüzden de akademisyenlerin saygınlığı gitgide azalmaya devam edecek.

İkinci önermemize göre ise maaş artışları şimdiye dek düşünülenden çok daha büyük oranda gerçekleşecek. İktisadi refahı ve akıl huzuru sağlanmış akademisyenler büyük iştiyak ve heyecanla bilimsel çalışmalarına yoğunlaşacak, niteliği artan bu çalışmalara bilimsel atıf sayısı artacak, büyük ölçekli parlak araştırma projelerine yönelecek, çalışma günlerinde makul/az sayıda tutacağı ders saatlerinde öğrencileriyle bildiklerini paylaşacak ve onlara arzu ettiği rehberliği yapacaktır. (Yoksa bunlar kısmen gerçek değil mi?) İşte o zaman üniversitelerin gerçek bir atılımına şahit oluruz. Bu konuya ilişkin olarak yetkililer hangi yolu tercih etmelidirler; ne olursa olsun demeyi mi, yoksa bir hamle yapmayı mı?

Yukarıdaki ifadelerde ajite edici dilin farkındayım. Benimkisi zaten romantik bir çıkış. Öte yandan bu yazıyı kaleme almamdaki amaç da bu. Gerilemeyi önlemek amacıyla durumun vahametine dikkat çekmemenin bir vebal olduğunu söylemek. Yoksa akademisyenlerin ekonomik durumunu gösteren daha somut verilere ve rakamlara boğarak anlatmak değil. Üstelik bunlar, istenirse, çok kolay bulunabilir.
Sonuçta gerçek olan şu ki, devlet üniversitelerindeki akademisyenlerin maaşları tek kelimeyle patetik... Yani, dokunaklı. Aslında bu, düpedüz “hazin” ve “acıklı” demenin örtmecesi. Çünkü, pek çok akademisyen saygınlıklarının zedeleneceği endişesiyle kamuoyu önünde maaşlarının konu edilmesinden hoşlanmıyor. Bu bilimsel olmayan, subjektif kanıyı ortaya koyan sosyal bir araştırma var mı diye sorulabilir? Ya sizce, olmalı mı?

SÜLEYMAN İNAN:Doç. Dr., Pamukkale Üni., Sosyal Bilgiler Eğitimi

Radikal
Yayın Tarihi : 10 Ağustos 2009 Pazartesi 20:21:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?