26
Mayıs
2024
Pazar
EĞİTİM

DOĞUDA ÖĞRETMEN OLMAK

Cıvıl cıvıl minikler... Hepsi de güleryüzlü... Özenle giyinmiş, belli ki akşamdan hazırlıklı. Nasıl da güzeller... Çocuk sesleri kuş seslerine karışıyor. Ne çok özlemişiz okul bahçesinin sesini. Bir eğitimciyi mutlu edebilecek çok az görüntüden birini yaşıyoruz.

Okul bahçesinde etrafımı dolduruyorlar. Ceketimden tutup çekiyorlar. “Neler yaptınız yazın?” sorusuna genellikle fındık bahçelerinde ya da tarlalarda çalıştık cevabını alıyorum. Bu cevabı almak içimi acıtıyor ama öğrencilere belli etmemeye çalışıyorum. Rengarenk demeyeceğim maalesef tek renk giyinmiş hepsi. Tek fabrikadan çıkmış gibi. Eğitim sistemimiz tektip düşünen nesiller istediği için, tektip giyinen öğrenciler de istiyor.

İçimiz bu sevinçle yeni dolmuşken, akla gelen sıkıntılar canımızı sıkıyor. İlk günden buruk başlıyoruz yeni eğitim-öğretim yılına. Sıkıntımız öyle Yozgat’ın, Afyon’un bir köyünde karşılaşılabilecek sıkıntılar değil: Doğuda öğretmen olmak. Ne düşük maaştan, ne kalabalık sınıflardan, ne personel olmadığı için toplamak zorunda olduğumuz aidatlardan, ne materyal eksikliğinden ne de grev hakkımızın olmamasından bahsedeceğim. Bunlar Türkiye’nin her bölgesinde karşılaşılabilecek sıkıntılar. Doğuda çalışıyorsanız daha beter bir sorununuz var: Anadil sorunu!

Okul açıldı. İşe her gün öğrencilere “Türküm... Ne mutlu Türküm diyene... Varlığım Türk varlığına armağan olsun”la dolu, ne kadar milliyetçi koktuğu bütün öğrenciler Kürt olduğunda daha net anlaşılabilen, “Andımız”ı okutarak başlıyoruz. Haftasonu ilk veli toplantımızı yapıyoruz. Genellikle hep anneler gelmiş. Onlara ebeveyn olarak görevlerini uzun uzun anlatıyorum. Hiçbirinde çıt yok. Nihayet biri ayağa kalkıyor. Bozuk Türkçesiyle “Hoca, boşa konişisen. Bunların hiçbiri Türkçe bilmez” diyor. Onun doğru söylediğini ben de çok iyi biliyorum. Aynı bölgede büyüdüm çünkü. Kürtçe bilmeme rağmen Türkçe konuşmam gerektiğini de çok iyi biliyorum. Neylersin, malum yasalar böyle. Toplantı bittikten sonra anlattıklarımı Kürtçe özetliyorum. Gereken malzemeleri de kağıda yazıp ellerine tutuşturarak, durumu kurtarıyorum. Kürtçe bilmeyen öğretmenlerin halini siz düşünün. Doğuda çalışanların büyük kısmı Kürtçe biliyor, velilerin zaten bildiği tek dil Kürtçe. Ama toplantı dili Türkçe!

Kime ne zararı var?
Türkçe dersindeyiz. Ana dilimiz Türkçenin ne kadar önemli olduğundan, Türkçe karşılığı varken yabancı kelimeler tercih edilmemesi gerektiğinden, Türkçenin İngilizce karşısında zayıf düşmesinin kabul edilemez olduğundan bahsediyoruz. Arkalardan söz alan bir öğrenci, “Madem ki ana dil önemli biz neden anadilimizle konuşamıyoruz?” diyor. Böyle bir soruya sadece susuyorsun. Ya anlattıklarınla çelişeceksin ya “ama, fakat” ile başlayan cümleler kuracaksın ya da susacaksın. Ben sonuncusunu tercih ediyorum. Sanırım en masumu o... Dersin sonlarına geliyoruz. Türkü söylemek isteyen kızı reddetmek istemiyorum. Başlıyor hareketli Kürtçe şarkısına. Bense ona sınıfta Kürtçe konuşulmayacağını nasıl anlatacağımı düşünmekle meşgulüm. Allahtan hemen çalan zil, beni bu durumdan kurtarıyor.
Yukarıda anlattıklarım, doğuda çalışan öğretmenlerin hemen hemen her gün karşılaştıkları durumlar. Bugünlerde gündemde olan Kürt açılımı tartışmalarından umarım bir eğitim açılımı da çıkar. Hükümetin yapacağı açılım, anlatılan sorunları değiştirebilir. En azından ikinci resmi dil olmasa bile Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması bile sorunun büyük kısmını çözer diye düşünüyorum. Türk olmayan insanlara her gün “Türküm” diye and içirmenin yanlışlığını herkes görebilmeli artık. Toplantılarda Türkçe bilmeyen velilerle Kürtçe konuşmanın kime zararı olur. Küçük kızın anadilinde türkü söylemesinin ne sakıncası olabilir, doğrusu anlamıyorum.

ABUZER GÜLPINAR: Türkçe öğretmeni, Diyarbakır

 

Radikal
Yayın Tarihi : 13 Ekim 2009 Salı 22:05:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
bermal karagöz IP: 88.225.240.xxx Tarih : 31.01.2010 13:35:30

hocam ellerinize sağlık çok güzel olmuş okudum ama biraz duygulandım ama yine de müthiş olmuş

 


murat IP: 88.227.104.xxx Tarih : 6.03.2011 21:52:05

Hocam ben türküm ve size katılıyorum ben de Muşun Varto ilçesinde çalışıyorum. Yani farklı batıdan gidiyorsunuz bambaşka bir yere gelmiş gibisiniz. Çocuğun teki parmak kaldırıyor şarkı söyleyebilir miyim diye başlıyo kürtçe bir türküye ne yapacağımı şaşırıyorum baktım yapacak bir şey yok söylettiriyorum. velilerin bir kısmı geliyor durum sormaya ama türkçe bilmiyor hemen çocuklardan birini çağırıyorum tercüman olarak gerçi ben iyiyim ilçe merkezinde çalışıyorum varın siz köyleri düşünün