18
Mayıs
2024
Cumartesi
EĞİTİM

OKUMAKLA ADAM OLUNMAZ!

Türk kültürünü ve kimliğini nesnel bir şekilde dünyaya tanıtıp pazarlayan dahi bir edebiyatçıyı tu kaka edeceksin, sonra kalkıp “neden okumuyoruz” diye eyyam keseceksin! İşte, bu kasvetli eyyamcılar yüzünden yurdum insanı okumuyor.

Türk toplumunun dilinde pelesenk olmuş bir söz vardır: Oku da adam ol! Bu genel yargının gerçekliği nedir? Adam olmanın yolu yalnızca okumadan mı geçer? Her okuyan adam da, af buyurun okumayanlar eşek mi? Okuyup da adam olanların sayısı okumayıp da adam olanların sayısından daha mı yüksek?

Zamanla klişe olmuş hükümler sorgulanmaz, hatta başka hükümler tümdengelim yöntemiyle bu klişelerden türetilir veya doğruluğu bu klişelere dayandırılır: “Kitap okumak iyidir”, “Türkler kitap okumadığı için azgelişmiştir” vb. Öyle ise, toplum olarak kitap okumadığımız için adam olamıyoruz. Okumanın önemiyle ilgili verdikleri istatistikler ise insanın yalnızca yüzünü kızartmıyor, aynı zamanda sado-mazoşist duygularını uyandırıyor. Neymiş efendim! Yılda 25 Türk’e bir kitap düşerken, 1 Japon’a yılda tam yirmi dört kitap düşüyormuş.

Öte yandan, kitap okumakla adam olmaklık ve/veya toplumsal gelişmişlik arasındaki ilişkiyi bütünüyle yadsımıyorum. Ancak, ilişkinin yönünün zamana ve duruma göre değiştiğine inanıyorum. Doğan Cüceloğlu’nun yalancısıyım: “..Batı’da okuma düzeyi ve kariyer arttıkça bireysel dürüstlük ve güvenilirlik artıyor, ama Türkiye’de tam tersine düşüyor..” Bunu toplum boyutuna uyarlamak mümkün:

Türkiye’nin yakın geçmişinde geriliklerin çoğu okumuşlardan, değişim ve iyiliklerin çoğu ise okumamışlardan kaynaklanmıştır. Bu ölçüyü eklektizme düşmeden sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel alanlara uyarlamanızı öneriyorum. Ha! Orhan Pamuk örneği nedir, diyeceksiniz? Ülkemizde Orhan Pamuk gibi nice değerlerin var olduğunu belirterek kısaca cevap vereyim: Orhan Pamuk bizi o kadar şaşırttı ki, baktık baktık inanamadık ve çekip koparmaya çalıştık. Orhan Pamuk’un ödülü için okumuş büyük akillerimiz bakın nasıl tepki verdiler: “Bu ödülü neden verdiler, acaba bunun altında ne var! Öküzün altında buzağı olmadığı gibi, bunun da altında bir şey yok. Mutlaka bir analoji yapmak gerekiyorsa “trene bakan sığırlar” misali daha uygun düşer.

Türk kültürünü ve kimliğini nesnel bir şekilde dünyaya tanıtıp pazarlayan dahi bir edebiyatçıyı tu kaka edeceksin, sonra kalkıp “neden okumuyoruz” diye eyyam keseceksin! İşte, bu kasvetli eyyamcılar yüzünden yurdum insanı okumuyor. Okumuyor, çünkü okuyan modeller çok büyüklerimiz tarafından itilip kakılıyor, aşağılanıyor, hapse atılıyor, takoz olunuyor, tek tek fişlenerek toplum içinde kuyruğuna teneke takılmış kedi gibi gezdiriliyor. Okuyanlar ise ya yüzünden okuyor ya da okudukları ritüeller ve amigo sloganlarıyla sınırlı kalıyor.

Ebeveynlerimizin ders kitabı dışındaki okumaları neden azarladıklarını bir düşünün! Neden? Çünkü, resmi müfredatın dışında bir okumanın başa bela getireceğini tecrübe etmişler. Haklı olarak yurdum insanı, okumayı genelde devletin hazinesine anahtar uydurmakla ilgili görmüş.

Her şeye rağmen, geleneksel imajına uygun olarak, okumakla adam olunacağına inanıyorum. Şöyle ki, geçim için bir okula ve okul ortamına katılmak bir şekilde akla karpuz kabuğunun düşmesine, kulağa su kaçmasına vesile oluyor. Bu tarz okuyanların başına küçük veya büyük mutlaka bir sıkıntı açılmış, çok yüksek yerlerden mutlaka başına bir saksı düşmüştür. Ancak, ironik bir şekilde, kafaya düşen saksılar onun aydınlanmasına, yani adam olmasına yaramıştır.
Belirtmem gerekir ki, okumakla bir meslek edinmeyi, bir işin uzmanı olmayı kast etmiyorum. Bu anlamda okumanın marangozluktan, demir doğramacılıktan farkı yoktur. Okumuş, çekirgebilim uzmanı olmuş, ama mesleği dışında fark edilir bir birikime sahip olamamış.

Kitabi anlamıyla “adam olmak”, faydalı bir meslek edinmenin yanı sıra insanlığın onuruna sahip, yaşadığı topluma duyarlı, ilkeleri ve ahlak’ı her zaman kar ve kazancın önüne koyabilen insan demek, başarı ve ödülün değerliliğini, amaca giden yöntemlerin doğruluğunda gizli olduğunu bilmek demek.

Geleneksel dönemde okumanın anlamı yalnızca meslek sahibi olmakla sınırlı değildi, aynı zamanda iyi bir insan ve ahlaklı bir birey olmayı da kapsıyordu. Ki, bu doğrultuda okumak her zaman için mesleki ve parasal başarıyı garantilemiyordu.
Okumakla mutlaka başarının gelmediği konusunda acıklı bir karşılaştırma yapmak istiyorum:

Eski Sovyet ülkeleri, okuma yazma ve üniversiteleşme oranı bakımından dünyanın en ilerileri arasındadır. Ama bu, siyasal ve toplumsal sistemlerinin çökmesine engel olamamıştır. Geçenlerde BDT başkanı Putin, Almanya başbakanı Merkel’den ülkesini modernleştirmesi için ricacı oldu. Okumamış memati kılıklı yurdum insanı eski Sovyet ülkelerinde bir çok yeniliğin öncüsü oldu ve oluyor. Kaba ve cahil bir tonda bir gerçeği sizinle paylaşayım: Türkiye gelişmişlik bakımından Rusya’dan geri değildir, hatta ileridir. Rusya’nın Petrolu ve doğal kaynakları bizde olsa bütün dünyayı sallarız valla..

Sonuçta, enseyi karartmamak adına, akla karpuz kabuğu düşüren, kulağa su kaçıran cinsten okumakla adam olmak arasında güçlü bir ilişkinin olduğuna inanıyorum. Ama, karın doyurup doyurmayacağına kefil olamam!

İshak Torun: Niğde Üniversitesi Öğretim Üyesi

Radikal
Yayın Tarihi : 25 Temmuz 2010 Pazar 15:02:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?