2
Mayıs
2025
Cuma
EĞİTİM

SARI SİYAHLILAR, 125'İNCİ DEFA MUM ÜFLÜYOR

Riyaziyeci (matematikçi) Mehmet Nadir Bey'in 1884'te Süleymaniye'de kurduğu Numune-i Terakki, bugünkü adıyla İstanbul Lisesi, 125 yaşında. Kutlama Tanpınar ilhamlı, şanlarına yakışır dev bir kitapla...

İstanbul (Erkek) Lisesi Eğitim Vakfı, pek çok konuda ilklere imza atması ve her alanda başarılı mezunlar yetiştirmesiyle adından söz ettiren okulun, bir asrı aşan tarihini tozlu arşivlerden indiriyor. Vakıf, 125. yıl kutlaması için isminde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Bursa’da Zaman’ şiirinden esinlenilen, ‘Billur Bir Avizedir İstanbul Lisesi’nde Zaman’ adlı bir kitap yayımladı. Kitapta ‘Sarı Siyahlılar’ın hüzün, başarı ve eğlence dolu hikâyeleri kadar unutulmaz fotoğraflar da var.

Sait Faik’ten Sadri Alışık’a...

İstanbul (Erkek) Lisesi, öğrencilerinin ya da mezunlarının anlata anlata bitiremediği, Eminönü, Cağaloğlu’ndaki eşsiz manzaralı okul... Dönemin ünlü mimarı Fransız Aleksandr Vallaury’nin eseri olan, simetrik oluşu sebebiyle içinde kaybolunan, Boğaz’a çöken akşam sisini ya da gün batımını izlemek için ideal mekân sayılan bu okul bir de ünlü mezunlarıyla biliniyor.

Sait Faik Abasıyanık’tan Tarık Buğra’ya, Fecri Ebcioğlu’ndan Sadri Alışık’a kadar pek çok ünlünün çocukluğunu ve ilk gençliğini geçirdiği okul, Alman disipliniyle yetiştirdiği mezunlarını en çok başarı konusunda motive etse de, mezunlar orayı hep ‘hayatı’ öğrendikleri mabet olarak anıyor.

Okulun bir asrı aşan tarihini bir araya toplayan ekipten olan Vakıf Müdürü Levent Deniz, bu kitabın tüm İstanbul Liselilere bir armağan olduğunu, tarihini derli toplu bir şekilde sunarak onlara okulla ilgili en doğru bilgileri vermek istediklerini söylüyor. Deniz, “Biz bu kitabı hazırlarken İstanbul Lisesi’nin sırrını aradık. 125 yıl boyunca başarılarına başarı katan bu okulun sırrı neydi? İstedik ki kuruluşunun 125. yılında, hem bu soruya yanıt arayalım hem de okulun tarihini belgeleriyle, fotoğraflarıyla, unutulmaz olaylarıyla ve gönüllerde yer etmiş hocalarıyla ölümsüzleştirelim. Hazırlıklara 2007’de başladık. Öncelikle elimizdeki eski belge ve fotoğrafları bilgisayar ortamına aktardık, sonra da okul tarihi üzerine yazılmış yazıları, hatıra defterlerini, kitapları bir araya getirdik. Vakfımızın 2000’li yılların başında Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde yaptığı araştırmaların ve eski gazete incelemelerinin sonucunda elde edilen bilgileri derledik ve iki yılın sonunda kitabımızı yayımladık” diyor.

Çanakkale’de hayatını yitirenler

Deniz’e göre İstanbul Lisesi sadece bir okul değil, aynı zamanda buradan mezun olan herkes için ömürlerinin sonuna kadar yanlarında olacak bir aile. Geleneği olan bir okul olmanın getirdiği en önemli değer de dayanışma. İstanbul Liseliler, öğrenciyken de, mezun olduktan sonra da bu dayanışmayı devam ettiriyor. Bir dönemin mezunları sadece kendi içlerinde değil, aynı zamanda farklı kuşaklarla da iletişim ve dayanışma halinde.

İstanbul Lisesi’nin tarihine baktığımızda, önemli olayların başında, 1915 yılında okul öğrencilerinin bir bölümünün Çanakkale Savaşı’na katılmaları ve 18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece Çanakkale’de hayatlarını kaybetmeleri olduğunu görüyoruz. Geride kalan öğrenciler savaşta hayatlarını kaybeden arkadaşlarının anısına, duvarları sarı olan sınıfların pencere ve kapılarını matem rengi siyaha boyayarak okulun renklerini sarı-siyah yapmışlar. Kız öğrencilerin okula alınmaya başlandığı tarih ise 1964. Deniz, “Farklı cinsiyetten kişilerin aynı sırayı, aynı yemekhaneyi paylaşması sosyal ilişkilerin gelişimi açısından da olumlu sonuç doğurdu” diyor.

‘O iğneyi koyan benim!’

Bir de Türk eğitim tarihine ‘iğne hadisesi’ olarak geçen bir olay var. Bu olay, 22 Ekim 1925’te Arapça öğretmeni Seyit Salih Efendi’nin sandalyesine iğne konması sonucunda tüm sınıfın disipline gönderilmesi ve hiçbir öğrencinin iğneyi koyanı ifşa etmemesi sonucunda tüm sınıfın okuldan atılmasıyla sonuçlanmış. Söz konusu sınıftan İhsan Sabri Çağlayangil (Eski Dışişleri Bakanı), Sıtkı Yırcalı (Eski Ekonomi ve Ticaret Bakanı), Hikmet Feridun Es (Gazeteci-yazar), Sait Faik Abasıyanık (Yazar) gibi meşhur isimler çıkmış.

Deniz bu olayın perde arkasını şöyle anlatıyor:

“O tarihlerde, Mustafa Kemal’in Kastamonu’da şapka giymesi ve Sarı Siyahlıların bunu hemen benimsemeleri, gençlerdeki bu inkılapçı ruha rağmen bazı öğretmenlerin hâlâ sarık ve cüppe giyinmeleri bu olayın nedeni. İşin ilginç yanı, aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen hâlâ iğneyi koyanın ismi esrarını koruyor. Hikmet Feridun Es’in şu sözü meşhurdur: ‘Biz 43 iğneci idik. Fakat sonradan o kadar çok kişi iğneci sınıftan olduğunu iftiharla iddia etti ki hayret etmemek mümkün değil...’”

Yolu İEL’den geçenler anlatıyor

Bahadır Baruter (Karikatürist, ressam)

12 Eylül 1980’de 17.5 yaşındaydım. Son iki yılı hem sağcı hem de solcu olarak geçirmiştim. İEL’de 400’ü aşkın solcu vardı; 11-12 de sağcı. O en son şüpheli 12. bendim. Liderlerimiz ‘Boğaziçili’ abilerdi. Ahmet Davutoğlu bunlardan biriydi. Şimdi Başbakan’ın danışmanlarından biri.

Önce ülkücü oldum. Meşhur Armutlu kampına katılanlardanım. Evde Sezgin Burak’ın ‘Tarkan’ına benzeyen Orta Asya’lı Türk savaşçılar çizip okulda sabahtan akşama kadar dayak yiyordum. Sonra Selametçi oldum. Okuldaki gizli mescitimizde beş vakit namaz kılmaya başmadım. O yıl Muhammed Ali Clay’in Milli Selamet Partisi mitingi ziyaretinde ayaklarının dibindeydim. Evde anneme başını örtmesini telkin ediyordum. Şehitlik mertebesine ermek istediğimi söylüyordum babama. Ailem tedirgin bir sabırla izledi fırtınayı.

Derken bir gün okulda alçıdan bir penis heykeli yaptım. Ertesi gün ‘Seyfi’, bütün okulu elden ele, sınıf sınıf dolaştı. Ve sağcılık maceram o gün oracıkta bitti. Sonra hemen solcu oldum; Nâzım beni ağlattı diye... Sonra da 12 Eylül soğukları geldi ve ben son halimle dondum kaldım. Son iki yılımı 10-15 kişilik ‘tembel ama mutlular’ sınıflarında geçirdim. Son sınıfta kaldım ve en nihayetinde de sanırım sonunculukla mezun oldum.

Her zaman okulumun ruhuna âşıktım. O zamanki okul müdürü Mahir Yeğmen bile beni İEL’den soğutamadı. Tarihi yarımadanın doruklarından birinde, sekiz eşsiz yıl boyunca İstanbul’a baka baka büyüdüm. Büyürken de bizlere aşılanmaya çalışılan Alman düşünme tekniğini ister istemez hatmettim. Daha sonraki yaşamımda bu tekniğin birçok fayda ve zararını gördüm.

İEL’de beyin göçü teşvik edilirdi ve her yıl mezuniyet törenlerinde seçkin beyinler Batı Almanya’ya paketlenirdi. Mezun olduktan sonra okulumun ve benzerlerinin bu özelliğini hep ayıpladım. Ben sanırım sağcılarda da, solcularda da en çok yurtseverliği sevdim. İEL’de geçirdiğim yılları şükranla hatırlarım; maskara yazgıma katlandıkları için...

Tanıl Bora (Yazar)

Çocukluktan gençliğe geçişini 1970’lerin ikinci yarısında İstanbul Erkek Lisesi’nde eda eden bizim kuşağımızın bildiğim bütün mensupları, hayatlarının en güzel zamanlarından biri olarak hatırlar o dönemi. Özellikle yatılı mektep ürpertisini ve neşesini tadanlar. İEL’nin hem memleketin en iyilerinden biri hem de farfarasız bir kamu okulu olması, kolej kibrinden uzaklık, varlıklı ailelerin çocuklarıyla darlıktan gelenlere bir eşitlik havası teneffüs ettiren kalenderlik... Bunların birçok arkadaşım gibi bende de kıymetli bir hatırası ve çıkmaz bir izi var. Ama mutlaka altını çizmeliyim: Bu havanın tabii ki zamanın ruhuyla, mevsimin sol olmasıyla ilgisi vardı.

Banu Güven (Haberci)

İstanbul Erkek Lisesi’ne ilk gidişim ortaokul giriş sınavına hazırlık kursu içindi. Ben küçücüktüm, bina çok büyüktü ama çok güzeldi. Keşfedilecek birçok köşesi vardı ve sonra o okulu kazanınca gördüm ki, hem tarihinde hem de içinde keşfedilecek çok daha fazla şey var.

Devlet okulu olması, her kesimden öğrenciyi barındırması ama özel okullardan çok daha iyi imkânlar sunması bizim okulun en sevdiğim tarafıdır. Bizim dönemimizde özellikle Almanlardan, 68 kuşağı öğretmenlerimiz vardı.
İyi bir döneme denk geldik.

Başlarda “Hangi okula gidiyorsun?” diye sorulduğunda, “İstanbul Erkek, ama kızlar da gidiyor” gibi aptal açıklamalar yapardık hepimiz. Okulun adı İstanbul Lisesi oldu, ben hâlâ, hatta ısrarla, İstanbul Erkek diyorum. Okulumu seviyorum...

 

Elif Türkölmez - Radikal
Yayın Tarihi : 12 Nisan 2009 Pazar 18:03:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?