1
Haziran
2024
Cumartesi
EĞİTİM

KAMU EĞİTİMİ Mİ DEDİNİZ?

Eğitim-Sen’in İstanbul’da 75 okuldaki 100 bin öğrenci ve veli ile 3000 öğretmen üzerinden yaptığı araştırma, kamu eğitiminin nasıl nitelik değiştirdiğini gösteriyor

“Hiç boş vaktim yok. Okuldan zaten çok ödev veriliyor, haftasonları da kursa gitmek zorundayım. Çünkü SBS’den iyi not almam gerek. Aslında ben voleybol oynuyordum ama bırakmak zorunda kaldım, çok üzüldüm. Çünkü voleybol haftasonları, SBS dershanesi de haftasonları”. 11 yaşında bir öğrenci. “Kayıt için gittiğimizde bizden 1000 YTL istediler. Böyle bir şey yok diye itiraz ettim ama o 1000 YTL’yi ödediğimi gösteren belge olmazsa belgelerim eksik diye çocuğu kaydedemeyeceklerini söylediler. Mecburen pazarlık yaptım ve 400 YTL vererek, oğlumu kaydettirdim. Ben de memurum, 1000 YTL’yi nereden bulabilirim ki?” 40 yaşında bir veli. “Sabahtan akşama kadar, neredeyse 55 kişilik sınıfa ders anlatmaya çalışıyorum. Çocuklar zeki ama mümkün mü hepsiyle tek tek ilgilenmek. Bir de şimdi bu SBS’yle çocuklar dersleri de, SBS’de çıkar mı acaba diye dinliyor. Çıkmazsa önemli değil. Kitap okutmak bile imkansızlaşmaya başladı.” 33 yaşında bir öğretmen.
Yukarıdaki cümleler ilköğretimin sacayağından. Eğitimdeki durum herkesin malumu. Eğitim-Sen İstanbul 2 Nolu Şube’nin yaptığı son araştırma da, eğitimdeki ciddi sorunların gitgide arttığını apaçık ortaya koyuyor. Araştırma, her ne kadar “kamu” eğitimi dense de “kamu” velilerinin, neredeyse “özel” okul velisi gibi harcamalar yapmak yolunda ilerlediğini gösteriyor.

Araştırmanın gösterdiği

Eğitim-Sen’in araştırması 2008 Eylül, Ekim, Kasım aylarını ve İstanbul’un Kadıköy, Ümraniye, Üsküdar, Sancaktepe, Ataşehir, Çekmeköy, Beykoz ilçelerini kapsıyor. Eğitim-Sen alt, orta, üst gelir grubuna mensup halkın yaşadığı bölgelerdeki 75 ilk ve ortaöğretim okulunu ziyaret etmiş. Araştırmaya konu olanlar bu 75 okuldaki 100 bin öğrenci ve veli ile 3000 öğretmen. Yukarıda sıralanan ilçeler öğretmen, öğrenci ve okul sayıları bakımından İstanbul’da bulunan toplam kamu okul sayısının yüzde 20’sini, öğrenci sayısının yüzde 22’sini, öğretmen sayısının yüzde 19’unu oluşturuyor. Çalışmanın en çarpıcı yanı, çocukların dershanelere gitmesini engellemek amacını da güden Seviye Belirleme Sınavları’nın (SBS) velileri yoksullaştırması ve ekonomik kriz nedeniyle öğretmenlerin de giderek fakirleştiğini ortaya koyması.

Velilerin derdi


Velilerin en önemli şikayeti Milli Eğitim Bakanı’nın ısrarla yok dediği “kayıt” parası ve ardından katkı, kırtasiye, kurs, teknolojik gider, etüd, sınavlara hazırlık, beslenme vs. adı altında alınan paralar. Araştırma verilerine göre kayıt için alt gelir grubundan bir aile 50 YTL, orta gelirli bir aile 200 YTL, üst gelir grubu ise 500 YTL civarı bir para ödüyor. Yukarıda saydığımız diğer kalemlerle birlikte toplamda veliler bir yıl içinde eğer alt gelirliyse 2200 YTL, orta gelirliyse 3500 YTL ve üst gelirliyse 5100 YTL harcama yapmak durumunda kalıyor. Velilerin şikayetleri bu kadarla bitmiyor. Sürekli değişen eğitim programlarını takip etmekte zorlanmaları, kantinde satılan ürünlerin pahalı ve -denetimsizlikten kaynaklı- temizlik yönünden sorunlu olması şikayetlerden birkaçı.

Öğrencilerin çilesi


İlk ve ortaöğretimdeki öğrencilerin en çok şikayetçi oldukları konuların başında SBS geliyor. Araştırma dershaneye gitme yaşının 4. ve 5. sınıflara kadar indiğini gösteriyor. İlköğretimde dershaneye gitme sıklığı alt gelir grubunda yüzde 14.5, orta gelir grubunda yüzde 30, üst gelir gruplarında yüzde 66’ya yükselmiş. Dershaneye ulaşım aile bütçelerine aylık ortalama 40 ile 80 YTL arası ek yük getiriyor. Öğrencilerin diğer şikayetleri arasında şunlar var: İkili eğitimin zorlukları, okul bahçesinde oyun ve yeşil alanların yeterli olmaması, kitap ve defter ağırlığının bazı günler 5-6 kiloya ulaşması, sınıfların kalabalık oluşu nedeniyle öğretmenlerin kendilerine yeteri kadar zaman ayıramaması, sınav stresi ve baskısından psikolojik olarak kötü yönde etkilenmek, öğretmen-öğrenci iletişim ve ilişkilerinde baskıcı, otoriter tutumlar, okuma metinlerinin anlaşılması zor, konuların ağır olması, dershane, okul, ödev, araştırma arasına sıkışmaları nedeniyle kendilerine ve oyun oynamaya zaman ayıramamaları vs.

Öğretmenler


Eğitim çalışanlarının sorunları da ciddi tavan yapmış durumda. Öğretmenler de diğer tüm yoksullar gibi “küresel kriz”in sillesini yemiş. Araştırma bir öğretmen maaşı üzerinden yaptığı örneklemede, aylıklarda krizle birlikte erimenin Eylül ayına göre, Kasım ayında cumhuriyet altınında yüzde 20, dolarda yüzde 20, avro bazında yüzde 15 olduğunu gösteriyor. Öğretmenlerin diğer sorunlarından bazıları da şöyle: Okul yönetimlerinin değişik ihtiyaçlar için para toplama işini öğretmenlere yıkmak istemeleri, not verme aralığında “1”e karşılık gelen oranın (0-44) çok yüksek olması, SBS’den sonra okullarda sosyal amaçlı etkinliklere 5., 6., 7. ve 8. sınıflarda okuyan öğrencileri katmanın zorlaşması, her yıl sonunda programlar ve yöntemlerele ilgili önerilerini yazılı olarak belirtmelerine rağmen sonucun değişmemesi, öğretmenler için doldurulan sicil raporlarının, ödül ve ceza uygulamalarında objektif davranılmaması, yöneticilerin yaklaşımında keyfiliğin ve taraf tutmanın yoğun olması, haftasonu yapılan veli toplantıları ve haftaiçi nöbetleri için ek ders ücreti ödenmemesi gibi.

Bir de genel sorunlar


Araştırmada bu üç gruba da konulamayan konular da var. Ki bunlar da diğerleri kadar önemli. Araştırmaya göre gezilen tüm okulların sadece birinde bir kadrolu hizmetli bulunuyor. Diğer hizmetliler öğrencilerden alınan paralarla güvencesiz çalıştırılıyor. Temizlik sorunları yoğun: Bir tuvalete ortalama 180-200 öğrenci düşüyor. Laboratuarlar, kütüphaneler var ancak yetersiz. Araştırmaya göre 1500 öğrenciye bir laboratuar ve kütüphane düşüyor. Başarılı öğrenciler seçilerek özel sınıflar oluşturulmuş ve bu da düpedüz ayrımcılık demek. Gecekondu okullarında kadrolu öğretmen yerine, sözleşmeli (4/b) ücretli ve usta öğretici çalıştırma yaygın. 800 -1000 öğrenciye bir rehber öğretmen düşüyor. Haftasonu kursları ve etüdler gönüllü olmaktan çıkmış, SBS ile birlikte bir zorunluluk halini gelmiş. Bilgisayar odaları var ama kullanıma açık değil. Varolan bilgisayar sayısı yetersiz. Ortalama 75-100 arası öğrenciye bir bilgisayar düşüyor. Araştırmacılar yüksek gerilim elektrik tellerinin üzerinden geçtiği okul bile gördüklerini kayıtlara geçirmişler. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e duyurulur!

Radikal
Yayın Tarihi : 22 Aralık 2008 Pazartesi 18:55:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?