18
Mayıs
2024
Cumartesi
EĞİTİM

KATSAYI TARTIŞMALARI, REKTÖRLER VE TÜRKİYE GÜNDEMİ

Türkiye, günlerdir katsayıları tartışıyor. Barolar bile birbirine girdi. Yazarlar, çizerler ve diğer sivil toplum örgütleri de tartışmaya orasından burasından katılıyor. İktidara yakın isimler YÖK’ü, karşı olanlar ise ya sessizliği tercih ediyor ya da Danıştay’ın aldığı kararı destekliyor.

Daha önce olduğu gibi yine tüm bu tartışmaları çok yakından izliyoruz. Bıraktığı izlenim, koca bir hayal kırıklığı. Eğer diğer tüm sorunlarımızı da böyle tartışıyorsak vay halimize.

Neredeyse hiç kimsenin konunun özüyle ilgilendiği yok. Getirisine, götürüsüne, ayrıntılarına bakılmıyor. Ama bu tartışmalar içerisinde beni en fazla şaşırtan, bazı rektörler oldu. Öylesine beyanlar vermişler ki, sanki uzayda yaşıyorlar, sanki eğitimle uzaktan yakından ilgileri yok.

Öğrenciyi, veliyi ve eğitimi bir bütün olarak düşüneni ara ki bulasın! Oysa eğitim ciddi bir süreç. İlgi ve yetenekler doğrultusunda yapılırsa kişiye ve ülkeye katkısı olur. Yoksa Milli Piyango’da olduğu gibi şansa bırakılırsa, üç beş kişi sevinir, yüz binler hayal kırıklığına uğrar.

Eğitim, yaşam hakkından sonra en temel insan hakkıdır. Bu yüzden de hiçbir medeni ülkede, eğitim alma hakkından, özellikle de temel eğitimden hiç kimse yoksun bırakılamaz. Anayasal vatandaşlık haklarının en önemlilerinden biri de budur.

Keşke katsayılar nedeniyle, öğrenim hakkından dem vuranlar, zorunlu olduğu halde eğitim hakkından yoksun kalan milyonlarca vatandaşımızın haklarını da sorgulasalar. Bu çağda hâlâ 6 milyondan fazla vatandaşımızın, bırakın ilköğretimi, liseyi, üniversiteyi, okuma-yazma dahi bilmediklerinden haberleri var mı?..
Katsayılar konusunda demeç veren rektörlerimizden acaba kaçı, üniversitelerinde bir araştırma yaptı ve hangi liseden gelenlerin daha başarılı olduğunu tespit etti? Örneğin mühendisliklerde, meslek liselerinden gelen öğrenciler mi daha başarılı yoksa fen ve anadolu liseleri ile klasik liselerden gelenler mi?..

Hangi fakülteleri, hangi liselerden gelenler kaç yılda, kaç not ortalamasıyla bitiriyor? Keşke bu konularda ciddi araştırmalar yapılsa da, bu konuyu enine boyuna tartışanlar, önlerini daha iyi görebilseler.

Katsayı düzenlemelerine, hemen herkes bir şekilde eleştiri getirebilir ya da destek verebilir. Ama en fazla konuşması gereken makam MEB. Oysa çıt çıkmıyor. Bazen de, yaptıkları uygulamaların tam tersi yönde açıklama yapılıyor. Tıpkı Andımız konusunda olduğu gibi. Bakan ile bakanlık, zıt bir duruş içerisinde!..

İktidardaki hâkim görüş, katsayıların kaldırılması ve üniversiteye girişin sadece sınavdaki başarıyla gerçekleşmesi yönünde. Oysa Anayasa, Temel Eğitim Kanunu ve buna paralel olarak MEB’in liselere girişteki uygulamaları bunun tam aksi yönde.

Öğrencileri, ilgi, yetenek ve ülke ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirmek için, farklı liseler ve farklı branşlarda eğitim yapılıyor. Dünyadaki uygulamalar da zaten bu yönde. Meslek liseleri, anadolu liseleri, klasik liseler, fen liseleri, güzel sanatlar liseleri, spor liseleri, ticaret liseleri ve daha pek çok lise çeşitliliği bu yüzden. Ayrıca liselerdeki fen, sosyal, Türkçe-matematik, yabancı dil gibi alanların var oluş nedeni de yine bu yasal dayanak.

Lise ve dengi tüm bu okullarda ise 300’ü aşkın farklı ders okutuluyor. Ama giriş sınavlarında sadece 9 dersten soru soruluyor.

Bu tespiti yaptıktan sonra, meslek lisesi öğrencilerini hiç görmedikleri derslerden sınava zorlamak, nasıl bir insan hakkı, nasıl bir adalet ve nasıl bir pedagojik süreç anlamak mümkün değil.

Bir meslek lisesi öğrencisinin dershaneye gitmeden, on binlerce lira harcamadan üniversiteyi kazanması, istisnalar dışında çok zor. Üstelik bu konuda Sayın Başbakan’ın kesin talimatı var. “Öğrencilerimizi sınav ve dershane garabetinden kurtarın“ diyen o değil miydi?

Peki şimdi nasıl oluyor da öğrencileri, özellikle de meslek lisesi öğrencilerini, dershaneye zorunlu kılan bir sistem, iktidarca ısrarla savunuluyor?
Eminim ki, konunun önemi ve içeriği, başta Başbakan Erdoğan ve Bakan Çubukçu olmak üzere iktidar mensuplarına yeterince anlatılmadı.
Eğer anlatılmış olunsaydı, bu kriz bugüne kadar bin defa çözülürdü.
Bu sorun YÖK’ün çözeceği bir sorun değil. MEB bünyesinde iki saatte çözülür. Tabii eğer istenirse!..

Özetin özeti: Türkiye artık gerginlik değil, çözüm istiyor...

Abbas Güçlü - Milliyet
Yayın Tarihi : 21 Şubat 2010 Pazar 22:29:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?