20
Mayıs
2024
Pazertesi
EĞİTİM

HAYAT ONAYLI DİPLOMA

Bölgenin ihtiyacına göre açılan bölümler, ruhu olan eski kampüs binası, hayata hazır yetiştirilen gençler... Kapadokya Meslek Yüksek Okulu, Alev Alatlı’nın da rüzgârıyla kuru nottan çok daha fazlasını barındırıyor

O güzel insanlar o güzel atlara bindiler ama bu kez gitmediler. O güzel atların arkadaşı çocuklar kendi topraklarından göçmesin diye kalıp orada bir okul kurdular. Medrese ve konakları restore edip okul binaları yaparak, ellerinde avuçlarında ne varsa ortaya koyarak bir hayal yöre yarattılar. Çoğumuzun haberi bile olmadan dört yaşına basan bir olağanüstü çabadan, sımsıcak bir fikirden bahsediyoruz. Başta Alev Alatlı olmak üzere, bir avuç aydının ortaya koyduğu Kapadokya Meslek Yüksek Okulu (KMYO), ‘güzel atlar ülkesi’ Kapadokya’da kurtuluşun mümkün olduğunu düşündüren bir deniz feneri gibi ışık çakıyor.

Burası çocuklarına ‘Seveceğin bir işi seçersen bir gün bile çalışmazsın’ diye seslenen bir okul. Bigâne kalamayan aydınların ama en çok da Anadolu insanının desteğiyle her gün büyüyen, derinleşen, kurumsallaşan bir okul. Bu okulu konuşmak üzere Alev Alatlı’nın evindeydik. Hocanın pırıl pırıl parlayan gözlerinden imecenin gerçek hikâyesini dinledik.
İlk kez 2005-2006 döneminde öğrenci kabul eden Kapadokya Meslek Yüksek Okulu (KMYO), bu sene 16 bölümüyle, bölgesinin kalkınma hedeflerine göre kurulmuş ilk yerel halk yükseköğretim kurumu olma özelliği taşıyor. Öğrenciler, eğitim hayatlarını seçtikleri mesleklerde günceli yakalamış, donanımlı, iş hayatına hazır birer mezun olacak şekilde geçiriyorlar. Bölüm sayısı az tutulmaya çalışılsa da ihtiyaçların çeke çeke açtırdığı bölümlerle eğitim yelpazesi her gün genişliyor. Geçen yılkilere ilaveten Dış Ticaret ve Avrupa Birliği, Uluslararası Lojistik, Borsa ve Finans, Uygulamalı İngilizce-Türkçe Çevirmenlik bölümleri bu yıl eğitime başlamış.

Tuzköy’e personel

KOBİ’ler başta olmak üzere Anadolu sanayiinin ihtiyacı olan elemanları, sektördeki oyuncularla sürekli istişare halinde yetiştiren okuldan mezun olanların iş bulmak gibi bir problemi de oluyor dolayısıyla. Ayrıca girdikleri işyerlerinde de ekstra eğitime ihtiyaç duymayan, hazır ve maliyetsiz elemanlar olmaları hedefleniyor. Hayat kavgasına hazırlamayan, ezberci ve teorik eğitim diplomalarının kâğıttan başka bir şey olmayacağının bilincindeler. Bu yüzden müfredat hazırlamaktan başlanarak, her aşamada müstakbel işverenlerin, sektör duayenlerinin fikirleri alınıyor. Stajın eğitim alınan sektörlerdeki lider firmalarda olabilmesi, ‘sektör ağabeyleri’ diyebileceğimiz, öğrencinin ihtiyaç duyunca soru sorabileceği yol göstericilere sahip olması sağlanıyor.

İş olanakları için bölgenin imkân, ihtiyaç ve planları, idari ve ticari kurumlarla birlikte müzakere edilerek açılan her bölümle hem eleman eksiğinin kapatılması hem de göç veren konumundan göç alan konumuna geçilmesi hedefleniyor.

Örneğin Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği Bölümü’yle ülkenin en büyük üçüncü havalimanı olan ve bölgeye 2 milyondan fazla turist getirmesi öngörülen Tuzköy Havalimanı’na personel yetiştirmek amaçlanıyor. Yine önde gelen banka ve sigorta şirketleriyle fikir alışverişi içinde kurulan Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü, Büyük Kapadokya olarak tanımlanan bölgenin önümüzdeki beş yılda ihtiyaç duyacağı belli olan 13 bin bankacı ihtiyacına dayanıyor. Nevşehir’in Türkiye’nin kara nakliyatında merkez olma durumundan hareketle bu sene açılan Uluslararası Lojistik Bölümü ise sektördeki firmalarca şimdiden sevinçle karşılanmış. Alatlı, özellikle Türkiye’de işe yeni mezun eleman alan firmaların bu elemanları baştan eğitmek için harcadıkları akıl almaz paraya dikkat çekiyor. Amaç, para ve zaman kaybını önlemek.

Okulun para kaybını önleme konusunda bir diğer uygulaması da hakikaten Türkiye’ye keşke model, hatta kural olsa dedirtecek cinsten. Okul Türkiye’de ailelerin birincil harcaması olan eğitimde en büyük paranın öğretmen maaşlarına veya bilimsel çalışmalara değil de yeni bina yapmaya gittiği gerçeğinden hareketle, bölgedeki eski medrese, konak gibi yenilenmeye muhtaç binaları restore ederek okul binalarına çevirmiş. Böylelikle hem bölgenin tarihini kurtarmak için katkıda bulunmuş, hem de öğrencilere ruhu olan, kişilikli binalarda okuma ayrıcalığını hediye etmiş.

Okulun şart olduğuna inandığı bir diğer konu da yabancı dil eğitimi. Haftada resmi olarak sekiz, ancak geceleri açık laboratuvarlar sayesinde 14 saati bulan yoğun bir eğitim var. “Buradan bir dili iyice öğrenmeden çıkmak mümkün değil” diyor Alev Alatlı. İngilizce, Fransızca, Almanca gibi yaygın dillerin yanı sıra yine bölgeye gelen yılda 400 bin Japon turiste karşın rehber eksiğinden dolayı öğrencilere Japonca da öğretiliyor.

Bilmeyen maskara olur!

Avrupa Birliği’ne girişle birlikte oluşabilecek rekabete hazır olmak da, okulun temelini oluşturan düşüncelerden. Alatlı bu konuda, “Serbest dolaşım çift taraflı olacak. Yarın öbür gün bütün Kapadokya, Fransız bistrolarıyla dolduğu zaman biz dil bilmeyen, vizyonsuz, kendini geliştirememiş bir hizmetle onlarla nasıl rekabet edeceğiz?” diye soruyor. Fransız’ın, Alman’ın bir gün kendi rehberini getirebileceği bir Kapadokya tehlikesini fark ettiklerini ve buna donanımlı işgücü yetiştirmek için çalıştıklarını söylüyor. Bunun için öğrencilere köşe dönücülüğün, kısa yoldan zenginliğin asıl değer olmadığını öğrettiklerini anlatıyor: “Emek vererek, zorlanarak ama kadim bir doğrunun peşinde koşacağız. Bir mesleği dürüstçe dünya standartlarında icra edecek çocuklar yetiştiriyoruz.”

Öğrencilerin gerçek yaşamda hiçbir konuda eziklik ve mahcubiyet yaşamamaları için yeni dünya düzeninin farkında olmalarını ve oynanan oyunun onlardan ne beklediğini iyice anlamaları gerektiğinin altını çizen Alatlı’nın sıklıkla dile getirdiği ‘Dünyayı bilmeyen dünyanın maskarası olur’ sözünün, bu okulun eğitim politikasında önemli bir yeri var. Çocuklar ‘image making’den kuralına uygun özgeçmiş yazmaya, insan kaynakları mülakat ritüellerinden giyim kuşama kadar her konuda oyunu kurallarına göre oynayacak, dünyayı bilecek düzeye ulaştırılmaya çalışılıyor. Bunun için okulda verilmesi eksik kalınan, öngörülmeyen veyahut gözden kaçan bilgilerin telafisinde mezunların deneyimlerinden de yararlanılıyor. Okul da, başka yerlerde çok ender görebileceğimiz bir uygulamayla, Mezunlar Derneği Başkanı Mütevelli Heyeti üyesi.

“Sıradan ve her şeyi tekrarlayan bir üniversite olmak en büyük korkumuz” diyor Alev Alatlı. Türkiye de her dört üniversite öğrencisinden üçünün işsiz, 750 üniversite öğrencisinden birinin meslek sahibi olduğu gerçeğinin bu ülkede nasıl kabullenebildiğini anlamadığını, okulun kaybolan itibarını iade etmedikçe ‘Gönder bacım çocuğunu okula’ demenin tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini söylüyor. “Elimizi taşın altına sokmalıyız, milli eğitim bakanlarına köşelerden fetva vererek değil, bu çocukları eğiterek, endüstriyle üniversiteyi eklemleyerek bu dertlerden kurtuluruz” diyor. Ve modelinin ülkenin dört bir yanına taşınmasının en büyük düşü olduğunu, bu konuda her türlü bilgi ve tecrübe desteğini, bu düşü başka yörelerde de uygulayacak herkesle paylaşmaya hazır olduğunu da gözlerinin içi gülerek ekliyor.

Hocanın evinden çıkarken içimizde unutulmuş bir inanç tazelenmişti. Siz de bir gün Ürgüp tarafından geçerken radyonuzda birden ‘Kütahya’nın Pınarları’ çalmaya başlarsa anlayın ki orada birileri var. Zira Alev Alatlı’nın en sevdiği olan bu türkü, okulun yeni kurulan radyosunda sıklıkla çalıyor.

Radikal
Yayın Tarihi : 9 Ağustos 2008 Cumartesi 18:52:42
Güncelleme :16 Ağustos 2008 Cumartesi 03:30:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?