28
Mayıs
2024
Salı
EĞİTİM

Eski YÖK başkanından itiraflar!

Eski Milli Eğitim Bakanı ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam, 1995 sonrasındaki dönemde, YÖK'ün yapısında büyük değişiklikler yaşanmaya başladığını ifade etti. 

Mehmet Sağlam, Malatya'da, gazetecilerin YÖK ile ilgili sorularını yanıtladı. YÖK'ün devam etmesi gerektiğini, önemli bir müessese olduğunu, ancak şu anki yapısında çeşitli problemlerin bulunduğunu savunan Sağlam, şunları söyledi: 

''YÖK devam etmeli. 1981 yılında YÖK'ün kurulduğu dönem öncesinde üniversitelere bakarsanız, büyük bir düzensizlik içerisinde, derslerin yapılamadığı, öğrencilerimizin ideolojik kamplara ayrıldığı bir durumu yaşıyordu. 1981 bir ara rejim dönemidir. 1982'de YÖK'ün kuruluşu tamamlandı. 1983 seçimleri ve ondan sonra YÖK'ün merkezi yapısı, yapılan değişikliklerle, giderek üniversitelere daha fazla yetki vermek suretiyle değiştirildi. 1982 ile 1995 arasında YÖK en az 35-40'a yakın kanununda değişiklik gördü. Bütün bu değişikliklere dikkat edilirse üniversitelerimizi hep daha fazla inisiyatif sahibi yönetimler haline getirmek üzere yapılan değişiklikler olduğunu görürsünüz. Ama bu 1995 yılına kadar devam etti.''

-''1995'TEN SONRA BU EĞİLİM TERSİNE ÇEVRİLDİ''-

Sağlam, YÖK'ün üniversitelere inisiyatif verici nitelikteki yapısının, 1995 yılından itibaren tersine bir süreçle karşılaşmaya başladığını belirterek, şöyle devam etti: 

''1995'ten sonra gelen YÖK yönetimlerde bu eğilim tersine çevrildi. Yani tekrar merkezi otorite ağırlık kazanmaya başladı. Çıkarılan yönetmeliklerle, genel yönetim üslubu değişti. Dolayısıyla üniversitelerimizde tekrar YÖK'le problemler başladı.'' 

Sağlam, 1995'ten sonra YÖK'te meydana gelen değişikliklerden bir diğerinin, diğer kurumlarla kavgalı hale gelinmesi olduğunu ileri sürdü. Sağlam, şöyle devam etti: ''Ne doğramacı, ne benim dönemimde YÖK hiçbir anayasal kurumla kavga etmedi. Ama 1995'ten sonra, yani ben yanılıp da diyelim, politikaya girdikten sonra yerime gelen arkadaşımızdan sonraki dönemde, bütün müesseselerle kavga başladı.
Eğer kurumlar arasında kavga olursa hiçbir yeni proje yapamazsınız. İki testi çarpışırsa, birisi kırılır, öbürü çatlar. Dolayısıyla YÖK'te 1995 yılından bu yana kurumlarla kavga hiç bitmedi. Bundan da hiç hayır gelmez. Böylelikle birçok problem çözülemedi, yeni atılım yapılamadı, yeni projeler yaratılamadı. 15 yeni üniversiteyi nihayet bu sene hükümet bir kanun çıkararak kurdu ki hayırlı bir iştir. Çünkü 1995'te ben ayrılırken, üniversiteler arası geçiş sınavına giren öğrencilerin yüzde 21'i, 4 yıllık fakültelere girme şansına sahipti. 10 sene
sonra 2005'te, yani geçen yıl bu yüzde 21 rakamı yüzde 11'e indi. Bu bir skandaldır. Yarı yarıya düşmüş. Oysa bu rakam 10 sene sonra yüzde 40'lara çıkmalıydı. Dolayısıyla YÖK kendi fonksiyonunu iyi yaparsa, üniversitelerin planlanmasında, yeni üniversiteler açılmasında, öğretim görevlisi yetiştirilmesinde, üniversitedeki araştırma faaliyetlerinin desteklenmesinde bir koordinasyon görevi yaptığı zaman çok yararlı olabilir.''

-''SON 10 YILDA YÖK DESTEK DEĞİL, KÖSTEK OLMUŞTUR''-

Sağlam, YÖK'ün 1995 öncesi dönemde üniversiteler açısından çok yararlı olduğunu ancak son 10 yıldır verimli olunamadığını savunarak, şunları söyledi: 

''YÖK, geçmişte çok yararlı olmuştur. Mesela ilk defa YÖK'ten sonra Malatya ve Kahramanmaraş gibi Anadolu'nun illerine üniversite açılmıştır. Buralara öğretim üyeleri, profesörler gelmiştir. Daha önce bunları göremezsiniz. Dolayısıyla YÖK'ün bir sahibi, bir koordinatörü olacak. Bu anlamda YÖK devam etmeli ama üniversitelerimizi daha rahat bir bilim atmosferine getirmek üzere çalışmalar yapmalı, yeni projeler üretmeli, üniversitelerin daha iyi çalışmasına destek olmalı. Halbuki son 10 yılda YÖK destek değil, köstek oldu. Bu anlamda halen 'YÖK gitmeli mi? Kalmalı mı?' tartışmaları yapılıyor. Halbuki bu sistem oturmuştu ve 1995'ten evvel 'YÖK gitmeli mi? Kalmalı mı?'
tartışması artık bitmişti.'' 

Sağlam, YÖK'ün mevcut yapısına ilişkin bir soruya ise şu yanıtı verdi: ''1981'de YÖK kurulduğu zaman Türkiye'nin 19 üniversitesi vardı. 24 kişilik tam zamanlı bir Yüksek Öğretim Kurulu, 19 üniversiteyi yönetiyordu. Şimdi Türkiye'nin 92 üniversitesi var, YÖK'te 9 kişilik tam zamanlı üye var. Yani 19 üniversiteye 24 üye, 92 üniversiteye 9 üye. Bu yapı bu ağırlığı çekemiyor, süratle değiştirilmesi gerekiyor.''

-CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ-

Sağlam, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili soruları da yanıtladı. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, cumhurbaşkanının nasıl seçileceğinin, anayasada yazılı olduğunu belirten Sağlam, şunları söyledi: 

''Anayasada hükümetlerin nasıl teşekkül edeceği de yazılı. Şimdi bunun dışına çıkmanız için bir sebep olması gerekir. Eğer, 'Meclisteki çoğunluk, ilk iki turda üçte iki, sonra çoğunlukla seçer' diyorsa, bu yerine getirilecektir. Anayasayı değiştirmediğiniz sürece başka yapılacak bir şey yoktur. Dolayısıyla burada ben tartışılacak bir şey görmüyorum açıkçası. Bu meclis kendi içerisinden kendi çoğunluğuna dayalı olarak cumhurbaşkanını seçecektir. 'Efendim, aradan 4 sene geçmiş, bu meclis yenilensin de cumhurbaşkanını seçsin' Böyle bir söylem, Türkiye Anayasa'sındaki cumhurbaşkanı seçimi ve seçilme usulü ile bağdaşmıyor. Şunun için bağdaşmıyor. Geçmişte hatırlarsanız, geçmiş anayasalarda, 4 yılda bir seçim yapılırdı. 4 yılda bir de o meclis cumhurbaşkanını seçerdi. Sonra bunun
bazı sakıncaları görüldüğü için, yeni anayasamızda, yürürlükteki anayasamızda, cumhurbaşkanlarının süresi 7 yıla çıkarılmıştır. Meclisin seçim yapmasından ayrı tutulmuştur. Yani zaman zaman da ikisi, birbirinden ayrı olabilir düşüncesi hakimdir. Bugünkü sistemde 'meclis yenilenmeden cumhurbaşkanı seçilmemelidir' mantığı bu anayasanın sistemine aykırı düşmektir. Dolayısıyla meclis, kendi çoğunluğu ile
cumhurbaşkanını seçecektir. Ve bundan da hiçbir olağanüstü durum yoktur. Bunun dışındaki iddialar anayasaya aykırıdır. Olağanüstü düşüncelerdir, kişilerin düşünceleridir.'' 

Sağlam, Vali Halil İbrahim Daşöz ve Belediye Başkanı Cemal Akın'ı ziyaret etti.
aa
Yayın Tarihi : 22 Aralık 2006 Cuma 20:32:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?