19
Mayıs
2024
Pazar
EĞİTİM

Kampuslar podyuma döndü

Yeni trendleri takip etmek, marka saat, çanta ve gözlük kullanmak, bir kot pantalona 1.000 TL para vermek ya da internetten sipariş edip yurtdışından parfüm getirtmek... Bazı gençler arkadaşlarını giydiği markaya, yemek yediği mekana ve kullandığı arabaya göre seçiyor. Bir çantaya 2.000 TL veren de var, bu paraya kışlık-yazlık gardrobunu tamamlayan da.

Durum böyle olunca, marka giyme merakı tutkuya, üniversite kampusları da podyuma dönüyor. Özellikle özel üniversitede okuyan kimi öğrenciler, "Sahte birşey giyemem alerji yapıyor", kimi de "Taklit ürün alırım, yeter ki marka olsun" diyor. Devlet üniversitelerinde ise durum farklı. Marka giyen orjinalini alıyor. Alamayan da zaten bunu dert etmiyor. Yahut etmez gibi yapıyor. Biz de bu hafta gençler ne yer, ne içer, ne giyer diye kampusları dolaşıp, öğrencilerle sohbet ettik.

Marka çanta kullanan Tuğçe, spor model arabası olan Cem ya da tikky (sürekli marka giyen) Mustafa. Kampuslarda öğrenciler birisini tarif etmek için artık saç-göz rengi ve fiziki özelliklerini değil, sahip olduğu şeyleri anlatıyor. Özellikle özel üniversitelerde, çevre edinmek, arkadaş ortamında kabul görmek ve popüler olmak için marka giymek şart!

 17-25 yaş arasında modaya uymak üstünlük ve statü olarak görülüyor. Marka giyen öğrencinin yürüyüşü, hatta konuşması değişiyor. Parası olan gözünü kırpmadan avuç içi kadar çantaya 2.000 TL veriyor.

 Olmayan da, "Sahte olsun yeter ki marka olsun" diyerek, birebir taklidini alıyor. Orijinal ürün almak isteyenler alışverişi Nişantaşı, Bağdat Caddesi gibi lüks semtlerden yapıyor. Beşiktaş çarşısı, Taksim Atlas Pasajı ve Kapalıçarşı da, ucuza taklit ürün almak isteyenlere farklı seçenekler sunuyor.

 Marka giyme merakı özellikle hazırlık ve birinci sınıf öğrencileri arasında yaygın. 14-15 yıl boyunca forma giyen yahut ana-babanın, öğretmenin-müdürün denetiminde yaşayan gençler, kapağı üniversiteye atınca fena halde giyim-kuşam düşkünü oluyor.

 1.5 saatte süsleniyorlar

Gençler, modaya ayak uydurmak için erken kalkıyor, kendilerine zaman ayırıyorlar. Sabah 9’daki derse yetişmek için 6’da yataktan çıkıyorlar. Aradaki 3 saatin 1,5 saati yola, kalanı da saça, makyaja ve giyinmeye ayrılıyor.

 2’nci sınıftan sonra dersler zorlaşınca yüzünü bile yıkamadan okula gelenler ise yadırganmıyor.

 Bilgi, İstanbul ve Bahçeşehir Üniversitelerinde sohbet ettiğimiz öğrenciler, kampus ve arkadaş ortamının, hatta seçilen bölümün giyim tarzını etkilediğini söylüyor. Onlara göre süsüne en düşkün öğrenciler İşletme, Halkla İlişkiler ve Uluslararası Reklamcılık Bölümü’nde okuyanlar. Hukuk Fakültesi’ndekiler ise ders çalışmaktan modayı çok yakından takip edemiyorlar.

 Erkekler fön çektirip manikür yaptırıyor

Kızlar kadar erkek öğrenciler de bakımına, giyim-kuşamına dikkat ediyor. Onlar makyaj yapmıyor ama solaryuma giriyor. Saçlarına fön çektirip, manikür yaptırıyor. Moda konusunda en az kızlar kadar bilgi sahibi olmuşlar.

 Hangi kıyafetin altına ne giyilir? Hangi ürün sahte, hangisi orjinal? Yeni trend saç modeli ve rengi nedir? Herşeyi biliyorlar. Kantinde oturup, geçen kızların kıyafetine puan verenler bile var.

 Modadın gerisinde kalmak istemeyenler, yerli-yabancı yayınları, TV programlarını ve dizileri takip ediyor. Mağaza mağaza dolaşıp, "Şu dizi oyuncusunun ayakkabısından var mı?" diye soranlar bile var.

 Arkadaş ortamı marka giymeye zorluyor

Kimi öğrenci, "Sahte birşey giyemem alerji yapıyor", kimi de "Taklit ürün alırım, yeter ki marka olsun" diyor. Yurtdışından saat, parfüm, ayakkabı ve çanta getirtmek öğrenciler arasında çok moda. Bazıları aynı ürünü Türkiye’de bulacak olmasına rağmen, internetten sipariş vermeyi tercih ediyor. Bu grupların (yani marka tutkunlarının) dışında kalanlar ise güzel giyinmek için markaya ihtiyaçları olmadığını söylüyorlar. "Moda kişinin kendine yakışanı giymesidir" diye düşünenler, "Beğenirsem pazardan da alırım, mağazadan da" diyorlar.

 Ancak özel üniversitedeki ortam ve arkadaş çevresi, insanı orijinal ya da sahte ama mutlaka marka giymeye zorluyor. Parası olan da, olmayan da varmış gibi davranarak bir gruba ait olmaya çalışıyor.

 Devlet ünivesitesinde marka giymek itici bulunuyor

Devlet üniversitelerinde ise durum tam tersi. İstanbul Üniversitesi’nde sohbet ettiğimiz öğrencilermarka giyenlerin kampus içinde göze battığını söylüyor. Buradakiler genellikle rahat, marka olsa bile dışardan belli olmayan kıyafetleri tercih ediyor. Alışveriş yapmak isteyenler, mağazaların indirim günlerini takip ediyor. Ya da benzer ürünlerin satıldığı alteratif dükkanlara gidiyor.

 Marka giyen orijinalini alıyor. Alamayan da zaten bunu dert etmiyor. "Modayı takip etmek gibi bir takıntımız yok" diyenlerin arasında saçı mavi olan da var, hiç makyaj yapmayan da.

 Pahalı telefon elde, ucuz olan çanta ve cepte taşınıyor

Özel üniversite okuyanların tercih ettiği 3 marka cep telefonunu var. Fiyatları da 800 ila 2.000 TL arasında değişiyor. Kampanyalar sayesinde öğrencilerin yüzde 70’i bu markalara sahip. Son model olduğu için değil, ihtiyaçları olduğu için aldıklarını iddia ediyorlar. Çift telefon kullanmak yaygın bir alışkanlık. İyi marka olan telefon elde, olmayan da çanta ve cepte taşınıyor. Derste not tutup tekrar temize çekmek yerine, notlar Netbook’ta yazılıyor. Fiyatları da 500 ila 2.500 TL arasında değişiyor. Devlet üniversitesinde de teknoloji yakından takip ediliyor. 100 TL’lik telefon kullanan da var, 1.500 TL’lik telefon da. Dizüstü ve el bilgisayarları her yerde internete bağlanmak için kullanılıyor. Ancak, olmazsa olmazlardan değil.

 Kampuslar podyuma döndü

Ait olma duygusu gençleri marka giymeye zorluyor

 Kadir Keleş (Bilgi Üniversitesi İşletme Enformatiği 1’inci sınıf öğrencisi): Öğrenciler pahalı kıyafetler giyince daha popüler olacaklarını düşünüyorlar. Üniversitede burslu okuyan öğrenciler de var. Sırf ortama ayak uydurabilmek, daha çok arkadaş edinmek için sahte de olsa marka ürünler alıyorlar. Özellikle özel üniversitelerde bir gruba ait olma duygusu insanları buna mecbur ediyor. İyi yerlerde yemek yemek, ünlü mekanlarda eğlenmek, son model bir arabaya sahip olmak üstünlük olarak kabul ediliyor. Devlet üniversitelerinde ise salaş giyinmek moda. Orada herkesin farklı tarzı var. Bazı öğrenciler üniversitenin ortamına göre seçim yapıyor. Kimi eğitim almak için gidiyor, kimi de kendini göstermek için.

 Dersler zorlaşınca yüzünü yıkamadan gelenler var

Sevde Erek (Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi): TV dizilerindeki karakterler öğrencilerin giyim tarzını etkiliyor. Dizi oyuncularının giydiği kıyafetler, taktığı aksesuvarlar gençler arasında hemen moda oluyor. Hatta mağaza mağaza dolaşıp, bu ürünleri arayanlar var. Özellikle hazırlık sınıfı öğrencileri giydiklerine, saçına ve makyajına daha çok dikkat ediyor. İlk sene gece kıyafeti gibi elbiselerle okula gelenler oluyor. Amaç dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak. Ancak dersler zorlaşınca yüzünü yıkamadan okula gelen yadırganmıyor. Herkesin belli bir süre sonra tarzı oluşmaya başlıyor. Salaş giyineni de, süslenip, püslenip geleni de oluyor.

 Ayı patisi gibi botlar moda ama çok çirkin

Yağız Yürüker (Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği 2’nci sınıf öğrencisi): Erkeklerin çok fazla seçeneği olmadığından kızlar kadar şanslı değiller. Bir kot, bir gömlek ya da kazak ile kendi modalarını yaratıyorlar. Kızların bu imkanı olmasına rağmen herkes aynı şeyleri giyiyor. Şimdi tüylü garip çizmeler moda. Herkesin ayağında var. Ama çok çirkin, çünkü ayı patisi gibi duruyor. Bir de tayt giymek kampus içinde yaygın. Yakışan da yakışmayan da giyiyor. Biz de arkadaş grubumuzla kantinde oturup, geçen kızlara not veriyoruz. Şişman kızların tayt giymesine şiddetle karşıyız. Duyurulur...

 Diş tellerin var kimse seninle konuşmaz

Gözde Uçar (Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakülkesi 3’üncü sınıf öğrencisi): Üniversiteye başlamadan diş telim vardı. Arkadaşlarımla konuşuyorduk. Bana bir özel bir üniversitenin adını söyleyerek, "Sakın oraya gitme çünkü senin diş tellerin var. Kimse seninle konuşmaz." dediler. Şaşırdım. Bazı okullarda öğrenciler arasında uçurumlar, gruplaşmalar var. Sahip olunan arabanın markası da çok önemli. Erkek arkadaşını seçmeden arabasının markasını soran kızlar var. Sırf iyi mekanlara gitmek, yemek yemek, gezmek için çıkar ilişkileri yaşıyorlar.

 Çay parasına 3 çeşit yemek

Aslı Engel (İstanbul Üniversitesi Sinema Tv Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi): Burası devlet üniversitesi olduğundan öğrencilerin maddi durumları belli. Durumu çok iyi olanlar da var. Ancak çoğunluk orta gelirli ailelerin çoçukları. Kimileri anne-babasını zor durumda bırakmamak için bir işte çalışıyor. Kimse gereksiz yere para harcamak istemiyor.

 10 kişilik bir arkadaş grubumla yemeğe gittim. Menüdeki fiyatları görünce kalkmak zorunda kaldık. Herkesin kendine göre bir bütçesi var. Özel üniversitelerin kantininde çay içilen parayla bizim kantinde 3 çeşit yemek yeniyor. Burada öğrencilerin gösteriş yapma, marka giyme gibi takıntıları yok. Arabam olmasına rağmen okula toplu taşıma araçlarıyla geliyorum. İnsan bulunduğu ortama ayak uydurduğunda mutlu oluyor.

 Marka giymek isteyip alamayan var

Emre Hacısaliğoğlu (İstanbul Üniversitesi Sinema Tv Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi): İlk yıl kimlik ve statü kazanmak uğruna giyim kuşama dikkat ediliyor. Burada kimsenin belirli bir tarzı yok. Fakülteden fakülteye farklılık gösteriyor. Örneğin İletişim Fakültesi’ndeki öğrenciler daha marjinal ve rahat, İktisat Fakültesi’ndekiler ise klasik giyiniyor. Giyim-kuşamına çok dikkat eden kızlar da var. Saçını ve makyajını yapmak için sabah 6’da kalkıyorlar. Bana böyle şeyler komik geliyor, gülüyorum. İstanbul Üniversitesi’ndeki öğrencilerin tarzı genelde sportif ve rahat. Durumu iyi olanlar da var olmayanlar da. Maddi durumdan kaynaklanan nedenlerden dolayı marka giymek isteyip de, alamayanlar var.

 Araba sahibi olmak prestij katıyor

Araba sahibi olmak öğrenciye prestij ve üstünlük katıyor. Kampusa son model arabayla gelenler herkesin görebileceği bir yere park ediyor. Erkek öğrenciler sahip olduğu arabanın markasıyla tanınıyor. Plakaya adının harflerini yazdırmak çok moda. Bazı üniversiteler de araba konusu o kadar abartılmış ki, kuş modelleri (Doğan, Serçe ve Kartal araba gibi) kampusa giremez deniliyor. Artık bu modeller trafikte pek görülmese de ’geyiği’ devam ediyor. Devlet okullarında ise öğrenciler genellikle toplu taşıma araçlarıyla ulaşım sağlıyor. Arabası olanlar da var. Son model-eski model ayrımı yapılmıyor. Sahip olmak üstünlük olarak görülmüyor.

Havalı tipler kantinden sadece çikolata alır

Marka düşkünü öğrenciler arasında iyi kafelerde yemek yemek, oturmak çok önemli. Okul kantinin de yiyen var. Bazıları ise (çok havalı tipler) kantininden en fazla çikolata alıyor. Öğlen yemeği için lüks semtlere gidip bir tabak salataya 20 TL veriliyor. Ya da tarz yaratmak için son model arabayla seyyar satıcıdan ekmek arası köfte yeniyor.

Devlet okullarında okuyanlar çok para harcamamaya özen gösteriyor. Genellikle fast food tarzı yiyecekler tüketiliyor. Okul kantinindeki fiyatlar yüksek olduğu için protesto ediliyor. Örneğin, İstanbul Üniversitesi kantinindeki 3 çeşit yemek 1 TL olduğu için öğrenciler tepki göstermiş. Bu önce 75 kuruşa ardından da 50 kuruşa kadar inmiş.

 Arkadaş çevresi önemli

Gençler arasında Twitter ve Facebook gibi arkadaşlık siteleri çok kullanılıyor. Her 10 öğrenciden 7’si bu sitelere kayıtlı. Buralarda sahip olunan çevre de önemli. En çok arkadaşı olan, en popüler kişi olarak kabul ediliyor. Hatta sayıyı arttırmak için hiç tanımadığı kişileri listesine ekleyenler var. Kimisi çevre edinmek için, kimi de sosyal amaçlı olarak kullanıyor.

Hürriyet İK
Yayın Tarihi : 10 Ocak 2010 Pazar 13:42:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?