2
Mayıs
2025
Cuma
EKONOMİ

PATLAYAN YANARDAĞ MI, KÜRESELLEŞME BALONU MU?

Bazı şeylerin değerini ancak onları yitirince anlıyoruz! İşte ‘uçakla yolculuk etmek' de bunlardan biri imiş… İzlanda'da adını bile okuyamadığım bir yanardağ patlamasının bütün Avrupa'yı nasıl esir ettiğini hayretle okumuyor muyuz?

Benim de çok yakın iki arkadaşım İtalya'da mahsur kaldı. Biri Venedik'te, diğeri Bolonya'da. Ben ise saatlerle kurtuldum. Çünkü eğer çarşamba akşamı Frankfurt'tan gelemeseydim sanırım ben de hâlâ Avrupa'da mahsur olacaktım!
Yanardağı krizinin başlangıcında bir espri duymuştum: İngilizler İzlandalıları pek sevmezlermiş; şimdi ise nefret ediyorlarmış! Öyle ya; nüfusu küçük bir İngiliz kentinden bile az olan İzlanda, şu anda bütün Avrupa'yı esir almış durumda… Üstelik bu "krizden" sadece sade vatandaşlar da etkilenmiyor; başbakanlar ve devlet başkanları da gittikleri yerlerden dönemeyerek mahsur kalıyorlar.
İngilizlerin İzlandalıları sevmeme nedenini de biliyor musunuz?

Küresel kriz başlangıcında iflas eden/ devletleştirilen İzlanda bankalarında en çok parası olanlar İngilizler ve Hollandalılarmış. Aynı bizim off shore bankalarda hesabı olanlar gibi. Malum, Türkiye'de bankalar batınca hesaplara devlet güvencesi geldi; ama off shore hesaplar bu güvence dışında kaldı. Yani daha yüksek gelir sağlamak için off shore hesap açtıranlar, küçük de olsa var olan risk gerçekleşince bütün birikimlerini yitirdiler.

İşte İngilizler de küresel krizde bu durumu yaşadılar. Kriz öncesi yüksek getiri sağlamak için birikimlerini İzlanda bankalarında değerlendiren İngilizler, kriz ile bankalar batınca ‘bir bardak soğuk su içmek' zorunda kaldılar.

Ya da kalmışlardı.

Çünkü sonra İngiliz Hükümeti devreye girdi; baskı yaptı; uluslararası baskıyı artırdı ve İzlanda, bankalarında batan yabancı mudilerin paralarını ödeme sözü verdi.
Ama hop seçimlerle İzlanda'da Hükümet değişince "devri sabık" başladı. Yeni yönetim batan paraların geri ödenmesi kararını halkoylamasına götürdü ve doğal olarak "hayır, ödemeyelim" kararı çıktı.

Eh siz olsanız İzlanda'yı ve İzlandalıları sever misiniz ?

İşte küreselleşme denen olgu tam da bu değil midir ? Aynı Türkiye'ye gelen sıcak para sahiplerinin belki de çoğunun Türkiye ile ilgili bilgilerini çok sınırlı olması gibi; ya da yaşamlarında hiç Türkiye'ye gelmemiş olmaları gibi…

Ülkeler arasında hala fiziki sınırlar olsa da; hatta bu sınırlardan daha önemli kültürel, sosyal ve etnik sınırlar var olsa da, artık mali piyasalar için hemen hiç sınır kalmamıştır. Dünyada para ve likidite sınırsızca ve bir şelale gibi hızla her zaman daha yüksek kazanç sağlayacağı yöne doğru akmaktadır.

Türkiye de son yıllarda bu uluslararası likiditeden bolca yararlanıyor. Ya da "rakamlara göre yararlanıyor diye gözüküyor". Ama acaba gerçekten ekonomik olarak bol likiditenin bize gerçekten bir katkısı ve yararı var mı?

Ekonominin asıl hedefi, enflasyon yaratmayan ve istihdam yaratan ekonomik büyüme olduğuna göre, uluslararası likiditenin Türkiye'de bu amaca nasıl hizmet ettiğine bakalım mı?

Doğrudur ki uluslararası likidite, Türk Lirasının değerli kılarak ve dışalımla gelen malları ucuzlatarak, Türkiye'de enflasyonun düşük kalmasına neden oluyor.
Aynı biçimde piyasalardaki bol para, her türlü ucuz krediye dönüştüğü için, tüketim de canlanıyor ve ekonomi büyüyor. Ama istihdam yaratılamıyor. İşte örneğinin 2002-2007 arasında yaşadık. Türkiye o yıllarda yılda ortalama nerede ise yüzde 7 büyümesine karşın işsizliği bir türlü yüzde 10'un altına indiremedi.

Çünkü sadece yüzer gezer uluslararası likidite ve sıcak para ile sağlanan ekonomik büyüme ve düşük enflasyon kalıcı / sürdürülebilir değildir. Gün gelir balon patlar. Nitekim 2008'de ve 2009'da balon patlamıştır. Gerçekler en kaba ve sıkıcı hali ile ortaya çıkmıştır.

Aynı İzlanda yanardağının patladığı ve insan oğlunun doğaya karşı aslında ne kadar çaresiz kalabileceğinin görüldüğü gibi…

Ertuğ Yaşar - Referans
Yayın Tarihi : 19 Nisan 2010 Pazartesi 16:32:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?