7
Haziran
2025
Cumartesi
EKONOMİ

AHLAKSIZ PİYASANIN ÇÖKÜŞÜ

Birileri malı götürdüğü için yaklaşan krize karşı önlem alınmadı  ‘Ahlaksız piyasa’nın çöküşü'

Serbest piyasa ideolojisinin neredeyse bir inanç sistemi haline getirildiği ABD’de, çöküşün eşiğindeki finans sektörünü ve ekonomiyi ayakta tutmak için tüm umutların, ABD hükümetinin kotarmaya çalıştığı dev kurtarma paketine bağlanmış olması gerçekten de dramatik bir gelişme. Bu dramatik gelişmenin ardında yatan olgu ise, kapitalizmin beşiği olan Anglo-Sakson dünyasında benimsenen, finans sektörünün şişirilmesine dayalı modelin iflas noktasına gelmiş olması.
Bu çöküntü, yalnızca ABD üniversitelerinden en iyi derecelerle mezun olan parlak çocukların yarattığı karmaşık finansal yapının, iskambilden bir kule gibi devrilmesinden ibaret değil. Finans sektöründe son 25-30 yılda oynanan ‘ahlaksız piyasa’ oyununun çöküşüne tanıklık ediyoruz şimdi.

Adam Smith’in kemikleri

Kapitalizmin büyük teorisyeni Adam Smith’in kemiklerini sızlatacak olan olay da gelinen noktada devletin ekonomiye müdahale etmek zorunda kalması değil, sistemin ahlaki temellerinin bu denli çürümüş olması. Şimdi başta Amerikalılar olmak üzere dünyanın dört bir yanında milyonlarca, belki de milyarlarca insanı sarsacak olan gelişmeleri öngörmek ve önlemek mümkünken bu yapılmadı, çünkü bu sürecin sürmesi sayesinde muazzam servetler yapanlar vardı.
Evet, aşağıda değinilen IMF raporunda da görüldüğü gibi bu sürecin felaketle sonuçlanacağını görebilenler vardı ancak suyun başını tutanlar bu süreçte iyi para kazanıyordu ve onlar için bu sürecin sürmesi gerekiyordu. ‘Ahlaksız piyasa’nın nelere kadir olduğunu gösteren ABD’deki bazı uygulamaları bir hatırlayalım.
- Mortgage kredisi alacak mali profile sahip olduğu halde kredi kullanmayan Amerikalı kalmayınca, cirolarını artırmak ve prim almak isteyen mortgage pazarlamacıları, geri ödeme gücü olmayan insanları kandırıp onlara kredi açtılar ve onları altından kalkamayacakları ödeme planlarına mahkûm ettiler. Sonunda balonu patlatan ”subprime mortgage” kâğıtları işte böyle ortaya çıktı.
- Finans sisteminin harika çocukları bu yüksek riskli kâğıtları düşük riskli başka kâğıtlarla paçal edip yeni enstrümanlar yarattılar ve bunları düşük riskli-yüksek getirili kâğıt gibi yatırımcıya yutturdular. Şimdi içinden çıkılamayan risk yumağı böyle oluştu.
- Mortgage sektörünün iki devi olan Fannie Mae ile Freddie Mac bu süreçte adeta kontrolsüz biçimde büyürken Washington’da büyük paralar harcayarak devlet denetiminden sıyrılmanın yolunu buldu. 8 Eylül 2008 tarihli New York Times’ın haberine göre, son on yılda Freddie Mac 94.8 milyon dolar, Fannie Mae ise 79.5 milyon dolar harcamış Washington’daki lobicilik faaliyetleri için.
- Gene New York Times’a göre bu kuruluşlarda tepe yöneticilerin yüksek prim alabilmesi için kârlar yapay olarak yüksek gösterilmiş. Fannie Mae’in son tepe yöneticilerinden Franklin Raines 1999-2004 arasında 52 milyon doları cebe indirmiş.
- Son hengâmede batan, devlet korumasına alınan ya da ortaklığa zorlanan bankaların tepe yöneticilerinin aldıkları paralar da dudak uçuklatıcı boyutlarda. New York Times’ın haberine göre batan Lehman Brothers’ın son CEO’su Richard Fuld’un CEO olarak kazandığı toplam 466 milyon dolar, ayrıca 62 milyon dolar ayrılma tazminatı almış; Bear Stearns’in CEO’su James Cayne CEO olarak 232 milyon dolar götürmüş, 61 milyon dolar da ayrılma tazminatı almış. Merrill Lynch’in son CEO’su Stanley O’Neal’ın ayrılma tazminatı ise 161 milyon doları bulmuş.

FBI’ın araştırması

Şimdi buna tepki olarak finans kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin ücretlerine sınırlama getirilmek isteniyor. Öte yandan Federal Araştırma Bürosu (FBI) da gözünü batma noktasına getirilen bu kurumlara çevirdi ve ahlaki çöküntünün yasal olmayan işlemlere yol açıp açmadığını araştırmaya başladı. Fannie Mae, Freddie Mac, Lehman Brothers ve gene devlet desteğiyle ayakta tutulan sigorta devi AIG’nin işlemleri mercek altına alınmış durumda.
‘Ahlaksız piyasa’nın damgasını taşıyan sistem, kaymağını yiyenleri paraya boğarken toplumun geniş kesiminin gelirini artırmadı, konut balonu da patlayınca orta sınıf Amerikalı kaderiyle baş başa kaldı. Finans sistemindeki çöküntüyü önlemek için şimdi hazırlanan 700 milyar dolarlık kurtarma operasyonunun bedeli de halkın cebinden çıkacak. Son 25 yıla damgasını vuran ‘ahlaksız piyasa’ ekonomik ve toplumsal bir çöküşe yol açmış bulunuyor.

IMF bu tabloyu 2006’da görmüştü

Aslında bugün tam bir felaket filminin senaryosu gibi ortaya çıkan durumu Uluslararası Para Fonu (IMF) tam iki yıl önce, 2006 yılındaki IMF-Dünya Bankası yıllık toplantısı öncesinde yayımladığı raporda ortaya koymuştu. 17 Eylül 2006 tarihli Milliyet’te yer alan yazımda bu raporun bazı bulgularını sizlere aktarmıştım. 2006 Eylül’ünde IMF’yi kaygılandıran olasılıklar şunlar:
- ABD konut piyasasında yaşanacak çöküşün ABD ekonomisinde ciddi bir daralmaya yol açması
- Buna karşın enflasyonist baskıların artması
- ABD’nin büyük dış açığı nedeniyle ABD doları üzerindeki baskının artması ve doların değer kaybetmesi
- Türkiye gibi ‘Yükselen Pazar’ ülkelerine dış kaynak akışının yavaşlaması
- ABD’deki olası yavaşlamanın tüketim üzerindeki olumsuz etkisini telafi edecek bir küresel talep artışının yaratılamaması
- Dünya ekonomisinde ciddi bir yavaşlama yaşanması
- Uluslararası finans sisteminin bu süreçte ciddi yara alması
IMF finans sisteminin bu süreçteki tetikleyici rolünü belki öngörememiş ama bugün ortaya çıkan tablonun bütün unsurlarını bulmak mümkün IMF’nin raporunda. Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: IMF gibi finans kesiminin kendi uzmanları ve analistleri de bu olasılıkları öngörebilecek durumdayken neden önlem alınmadı? Tam tersine, ABD’de hane halkının ve finans kesiminin içinden çıkılmaz bir borç sarmalına sürüklenmesi adeta özendirildi mi?

Osman Ulagay - Milliyet

-----------------------------------------------------

1929'DA CEKETLERİNİ SATTILAR, 2008'DE NE YAPTILAR?

Aradan yıllar geçti ve Wall Street'te tarih tekerrür ediyor, Lehman Brothers gibi dev bankalar iflas açıklıyor, bazıları Merrill Lynch gibi rakiplerine satılıyor

Bir anlık cinnetle işyerinin 10'uncu katından atlayan broker'lar, köşe başlarında elma, kâğıt, kalem ve ellerine geçen her türlü "ıvır zıvır"ı satmaya çalışan üniversite mezunu işportacılar, işsiz kalan 17 milyon aile babası ve sofrasına bir tencere çorba koyamayan milyonlarca aile.. Hepsi romantik bir edebiyatçının başyaptından zihinlere kazınmış satır araları gibi geliyor kulağa. Ancak tüm bunlar bir süredir dünya kamuoyunu meşgul eden ABD'deki krizin sık sık benzetildiği "1929 Büyük Dünya Bunalımı"nda gerçekten yaşandı. 1929 yılının 24 Ekim sabahına uyananlar tıpkı bugün olduğu gibi o dönemde de gayrimenkul piyasasında şişen balonla ilk emarelerini göstermeye başlayan krize "Büyük Buhran" tanımlamasının yapılacağı günün geldiğini akıllarına belki de hiç getirmemişti. Nasıl iki hafta önce dev yatırım bankası Lehman Brothers'ın iflas açıklaması ile küresel piyasalar dikiş tutmaz hale geldiyse o gün de ekonomi literatürüne geçecek krizin başlangıç vuruşu yapılmıştı.

Dünyada 50 milyon kişinin işsiz kalmasına, küresel tüketim ve ticaretin bir anda yarı yarıya azalmasına yol açan kriz, 4 bin bankanın iflas etmesiyle birlikte iyice derinleşince aralarında Wall Street çalışanları ve yöneticilerinin de bulunduğu birçok kişi maddi varlıkları kadar sosyal statülerini de kaybetmiş, binlerce kişinin ruh sağlığı bozulmuştu. Bir dönem yüksek binaların en şık döşemelerle kaplanmış odalarında oturdukları deri koltuklarda milyarlarca doları yöneten Wall Street çalışanları ve yöneticileri, ne iş olsa yapmaya razı hale gelmişlerdi. Şanslı olanlar sokakta açtıkları tezgâhlarda sattıkları birkaç parça eşyadan ekmek parasını çıkarabiliyordu. Şanssız olanlar ise hem bankalarına ve müşterilerine verdikleri zararın ağırlığı hem de içinden çıkamadıkları ruhsal sorunlar yüzünden intihara kadar sürükleniyordu.

Narsist yöneticiler


Aradan yıllar geçti ve Wall Street'te tarih tekerrür ediyor, Lehman Brothers gibi dev bankalar iflas açıklıyor, bazıları Merrill Lynch gibi rakiplerine satılıyor, Goldman Sachs ve Morgan Stanley gibi yatırım bankacılığı guruları ise nakte sıkışınca mevduat toplama işine dönüp ticari bankacılık yapacağını söylüyor. Yani bir devir kapanıyor. Tıpkı o zamanlardaki gibi banka yöneticilerinin, tacirlerin "sorumsuz" kararları, hırsları ve egoları iyice karmaşıklaşan finans sistemi ürünleriyle de birleşince ortaya kan gölünü aratmayan bir tablo çıkıyor: 600 milyar doları aşan ve 2 trilyonu bulacağına kesin gözüyle bakılan Wall Street'in pozisyon zararları, işini kaybeden milyonlarca insan. Ancak tek bir farkla: Artık yöneticiler bankasına verdiği zararlar, kaybettirdiği paralar yüzünden camlardan atlayıp intihar etmek bir yana, bankası milyarlarca dolar zarar açıklarken arkadaşlarıyla oturduğu briç masasından kalkmaya bile tenezzül etmiyor.

JP Morgan'a FED'in ittirmesiyle zar zor satılan Bear Stearns'ün CEO'su James Cayne krizin patlak verdiği 2007'nin temmuz ayında Nashville'de 12 günlük bir briç turnuvasındaydı. Hakkında konuşulmaya başlayınca çareyi iki numaralı yönetici Warren Spector'ı suçlamakta buldu ve Spector'ın işine son verdi. Bankası 2008'in mart ayında likite sıkıştığı sıralarda ise Cayne, Detroit'de başka bir briç turnuvasında elindeki kâğıtları karıyordu. Üstelik cep telefonunu da ulaşılmamak için kapatmıştı. İflas açıkladığından beri piyasaları allak bullak eden Lehman Brothers'ın CEO'su Richard Fuld'un da Cayne'den geri kalır tarafı yok. Lehman Brothers hakkındaki şüpheler artmaya başladığı sırada Hindistan'da bulunan Fuld, ABD'ye dönmediği gibi kendisine de o dönemde ulaşılamamıştı. Yatırımcıların kaygılarını gidermek için görevlendirdiği Eric Callan'a ilişkin eleştiriler artınca yetkisini düşürmüştü.

İş ahlakı örselendi

Üstelik bu yöneticilerin aldığı ücretler ne krizden etkilendi ne de bankaların yazdıkları devasa zararlardan. Sadece Fuld bile 2007'de 22 milyon 30 bin dolar toplam ödeme aldı. 2007 yılında CEO'luk görevini 2 ve daha fazla senedir yürütenlere verilen ortalama ödeme yüzde 5 arttı ve 11.2 milyon dolara ulaştı. Yeni CEO'lar eklendiğinde bu miktar 11.7 milyon doları buluyor. İki yıldır görev yapan CEO'ların aldıkları toplam prim ödemesi ise 2006'ya kıyasla yüzde 1,1 artarak 2.8 milyon doları gördü. Yani krizin bir anlamda sorumlusu olan CEO'lar kendi ceplerini doldurmaya baktı.

Fuld "kaba güç gösterileriyle zirveye çıkan, şık giyimli, sert, öfkeli ve narsist" biri olarak tanınırken, taksi şoförlüğü günlerini çabuk unutan Cayne de briç oyuncusu patronlarla dost olup Bear Stearns'ün tepesine kadar yükselişi ile anılıyor. Bu nedenle de Wall Street'in geldiği son noktada büyük ölçüde Cayne ve Fuld gibi "kibirli ve narsist" CEO'ların etkisi olduğu düşünülüyor. 1929'daki krizde "iş ahlakı" henüz örselenmemiş olan üst düzey yöneticiler sokaklarda elma satar hale gelirken şimdi 28 milyon ABD'linin gıda karnesine bağlanmayı beklediği bir dönemde CEO'lar ceplerini doldurup köşelerine çekiliyor. Bu da Amerikan kapitalizminin ciddi biçimde sorgulanışını beraberinde getirecek.

Gettolar patladı, 'halk bahçeleri' bedava sebze dağıttı


Krizin toplumsal hayata etkisinin en önemli somut sembolleri ise yoksulluk yüzünden bir arada yaşamak zorunda kalan düşük gelirlilerin şehirlerin belli bölgelerinde kendilerine "kurtarılmış alan" sağladıkları banliyöler ve gettolar oldu. Toplumun gerek ekonomik gerekse kültürel açıdan dışına atılmış yanını temsil eden banliyo ve gettolar 1929 Buhranı'nın çürük meyvesi olarak ortaya çıktı.

Boşanma oranları patladı, liseye giden öğrenci sayısı bir yılda 4 milyon kişi kadar düştü. 1932'de 20 milyon mudi bankaların önünde çadır kurup paralarını almadan dönmeyeceklerini haykırıp durdu. Ekmek kuyrukları, manavlar tarafından devlet programlarına hibe edilen sebzeler, kasapların verdiği et artıkları o zamanların sıradan günlük görüntüleri haline gelmişti. Futbol maçlarında toplanan paralar da devletin yardım programına aktarılıyordu. Gıda şirketleri okullara bedava süt dağıtıyor, kurulan "halk bahçeleri" bedava sebze ve meyve yetiştiriyordu.

Marksist düşünce güçlendi


1929 Bunalımı resim, sinema ve müziğe kadar sanatın her dalında ve edebiyat üzerinde ciddi izler bıraktı. Siyaset ve devlet anlayışı o dönemin sanatçıları, yazarları ve entelektüelleri bunalımı ne kadar iyi bir malzeme olarak kullandılarsa, krizin toplum ve politika üzerindeki etkisi de bir o kadar yadsınamaz hale geldi. Siyasi düşünceler sivrildi, ABD'de komünist akım hiç olmadığı kadar güçlendi. Şu anda kapitalizmin beşiği olan ABD'deki Komünist Parti İkinci Dünya Savaşı'na kadar hiç olmadığı kadar güçlü bir dönem yaşadı. Marksist düşünce ve radikal sosyal çözüm arayışları hızlandı, ülkede SSCB modeli devlet anlayışı tartışılır hale geldi. Şimdi ise ABD kapitalizminin sonunun gelip gelmediği tartışılıyor.

Faşist eğilimler


Aynı dönemde krizin vurduğu Avrupa'da da faşist eğilimler artmaya başlamış, Almanya'da nasyonalizmi ırkçılık boyutuna taşıyacak olan Hitler güç kazanmaya başlamıştı. 1920'lerde 1'inci Dünya Savaşı'na bile kayıtsız kalan entelektüeller Büyük Buhran karşısında harekete geçti, krizin sosyal etkileri üzerinde kafa yormaya başladılar. Edebiyat alanında John Steinbeck'in "Gazap Üzümleri" 1929 Buhranı'nı en iyi anlatan kitap oldu. Ünlü ressam Edward Hopper ise resimlerinde iflas etmiş işyerlerini, alıcı bulamayan kiralık evleri, ümitsiz ve güvenini kaybetmiş insanları betimlemişti.

Referans

Osman Ulagay - Milliyet - Referans
Yayın Tarihi : 28 Eylül 2008 Pazar 16:47:40
Güncelleme :28 Eylül 2008 Pazar 17:09:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
HALİT DEMET IP: 88.227.181.xxx Tarih : 3.10.2008 21:09:32

ABD KENDİ OLUŞTURDUĞU KRİZ ORTAMINI DÜZELTMEK İÇİN, TEMSİLCİLER MECLİSİNDEKİ 2. OYLAMADA KABUL OYU İLE HATALARINI KISMEN AFFETTİRDİKLERİNİ SANIYORUM. SIRA AVRUPA MERKEZ BANKASININ FAİZ İNDİRİM KARARINI BİRKAÇ GÜN İÇERİSİNDE VERMESİ GEREKECEKTİR BÖYLECE DÜNYA NEFES ALACAKTIR