Yalçın Ayaydın, iç pazarda yaşanan ve ekonomik kriz kadar önemli olan bir soruna dikkat çekerek 'Avrupa'da kalan malları satılsın diye Türkiye'ye getiriyorlar. Onlara göre Türkiye, çöplük ülkesi. Eğer indirimli satışları düzenleyen yasa çıkmazsa, bir yıl sonra Türk markası kalmayacak. Çünkü, batıyoruz' diyor.
İndirimli satışları düzenleyen yasa konusunu kaç yıldır konuştuğumuzu artık hatırlamıyorum bile. Tahmin ediyorum, üç yıl falan oldu. Ha bugün çıktı, ha yarın çıkacak diye yıllardır tartışıp, duruyoruz.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, indirimli satışlara yeni düzenleme getiren yasa tasarısı, 2006 yılı sonunda Meclis Sanayi Komisyonu'nda kabul edilmişti. Ancak sonra, ne hikmetse bu tasarı rafa kalktı. 2007 yılında ise dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, tasarının yeniden gündeme alınacağını ve 2008 yılında mutlak suretle yürürlüğe gireceğini söylemişti.
2007'yi devirdik. 2008'i de devirdik. 2009'un neredeyse yarısına geliyoruz. Halen yasadan ses yok.
Geçen hafta ise yeni Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Tüketici Yasası'nda değişiklik yapacaklarını ve bu konuda da hazırladıkları taslak hakkında bir açıklama yaptı. İşte bu taslakla birlikte, indirimli satışlar konusu da yeniden gündeme geldi. Hatta Nihat Ergün'ün açıklamasına göre, tekstil firmalarının indirim tarihleri bile belli olmuş.
Geçenlerde Ayaydın Miroglio Group Yönetim Kurulu Başkanı, İpekyol'un da sahibi Yalçın Ayaydın ile sohbet ederken bu konu da gündeme geldi.
Aslında Ayaydın ile krizin etkileri üzerine konuşuyorduk, ama indirimli satışlar yasasının gecikmesinin; iç pazarda, ekonomik kriz kadar etkin bir sorun olduğuna değinince, sohbetin konusu ister istemez bu yöne kaydı.
Tüketicinin güveni kalmadı
"İç pazar ciddi sıkıntı içinde. Türk markaları ciddi sıkıntı yaşıyor" diyerek anlatmaya başlıyor Yalçın Ayaydın ve 80 öncesi dönemi hatırlatarak, o dönemde Ticaret Odası'ndan indirim izni ile indirim başlangıç ve bitişini gösteren belgeyi almayan hiçbir firmanın, ucuzluğa giremediğine dikkat çekiyor.
Ayaydın'a göre, bugün uygulanan indirimler hem haksız rekabete neden oluyor hem de tüketiciyi yanıltıyor. Tüketicilerin artık firmalara ve markalara güveninin kalmadığını da belirten Ayaydın, "Bu, bizim sorunumuz değil devletin sorunu. Serbest piyasa ekonomisi deniyor. 'Herkes istediği fiyata malını satabilir' diyorlar. Satamaz. Dünyanın hiçbir yerinde istediği fiyata satamaz" şeklinde tepkisini gösteriyor.
Hatta Ayaydın, üç yıl önce bu konuda yaptırdıkları bir araştırmayı da sohbetimizde gündeme getiriyor:
"Batı'da da serbest piyasa ekonomisi var ama onun karşısında bir de tüketicileri bu konuda koruyan yasa var. Tüketiciyi aldatmama yasası ise bizde yok. Bu konuda bizler bir çalışma yaptık ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na da ilettik."
Kanun çıkmazsa batacağız
Kanunun bir an önce çıkmaması halinde ise Ayaydın'a göre, durum gerçekten de vahim boyutta. Türkiye'de bir markanın var olabilmesi için en az 20-30 yıl geçmesi gerektiğini ifade eden Ayaydın, "Şimdi size acı bir tablo çizeceğim. Eğer bu kanun çıkmazsa, önümüzdeki bir yıl içinde bugün piyasada olan Türk markalarının yüzde 80'ini göremeyeceksiniz. Daha açık bir anlatımla, batacağız. Bakıyorsunuz, 10 ay indirim yapılıyor. Bu şartlar altında hangi marka ayakta kalabilir. Sadece iki ay sezon malı satılıyor, geri kalan tüm aylarda indirim var" diyor.
Yalçın Ayaydın'ı dinlerken kafamı bazı noktalar kurcalıyor. Mesela, uygulanan bu indirimler gerçekten indirim mi, yoksa "ucuzluk" adı altında mal mı satılır hale geldi?
Ayaydın'ın bu soruma yaklaşımı çok net oluyor: "Gerçekten de indirim." Ayaydın'a göre Türk tüketicisi son iki-üç yıldır şanslı. Çünkü, dünyaya göre ciddi anlamda çok ucuza mal satın alabiliyor.
Yalçın Ayaydın'ın indirimlerin erken başlaması hakkında da ilginç bir yorumu var. Dünyadaki birçok markanın KDV'nin yüzde 8 olmasından dolayı Türkiye'ye geldiğini, Avrupa'da KDV'nin minimum yüzde 18 olduğunu belirten Ayaydın, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Herkes artık hızlı moda satıyor. Avrupa'da kalan malları hızlı bir şekilde toplayıp, Türkiye'ye getiriyorlar. Onlara göre Türkiye, çöplük ülkesi. Buradaki mağazaya hemen bir indirim levhası asıyorlar, malı paraya çeviriyorlar. Çünkü o tarihlerde hiçbir Avrupa ülkesinde mal satılmıyor."
Yalçın Ayaydın'ın bir de iddiası var. O da yasanın en kısa sürede çıkmaması halinde, Türk markalarının öleceği ve Avrupa mallarının Türkiye'ye yayılacağı. Ayaydın, "Bir yıl sonra Türk markası göremeyeceksiniz" diyor ve ekliyor: "Eğer bizim markamız olmazsa istihdamı kim sağlayacak. Ötekileri geliyor, mağazasını açıyor, malı getirip, satıyor; parayı alıp gidiyor."
Yalçın Ayaydın, ile sohbetimiz böyle. Daha doğrusu krizi konuşalım derken, Türk tekstilcisinin iç pazarda yaşadığı, kriz kadar önemli bir sorun sohbette daha ön plana çıktı... Ve tam da yeni Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'ün, Tüketici Yasası hakkında açıklama yaptığı günlere denk geldi.
Yalçın Ayaydın'ın bahsettikleri üzerine fazladan bir yorumda bulunmayacağım. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Bir tüketici olarak, mağazadan satın aldığım bir ürünün fiyatının, iki hafta sonra yarı yarıya düştüğünü görünce, kendimi enayi yerine konmuş hissediyorum.