18
Mayıs
2024
Cumartesi
EKONOMİ

MELEK AHMED PAŞA'NIN BAŞINI KRİZ YEMİŞTİ

Ekonomik tabloda meydana gelebilecek bozulmalar günümüz siyasetçilerinin korkulu rüyası. Sabah güne borsa verilerine göz atmadan başlayan, akşam son bilgileri almadan yastığa başını koyan yok gibi.

Durum bugün böyle ama dün de farklı değildi. Örneğin Fatih döneminde sefer harcamalarının kabarıklığı ve fethedilen yeni toprakların imar/ onarım giderleri dolayısıyla enflasyonun yüzde 15’e yükselmiş olmasının Cem’in saltanatını engellediğini söylemek mümkün. Babasının sağlığında onun siyasetini aynen sürdüreceğini açıklamış olan Cem Sultan’ın yerine Osmanlı askeri bürokrasisi, yeni sefer açmaktansa eldeki topraklarda kök salalım, diyen Bayezid’i tercih etti. Buna rağmen 16. yüzyıla kadar Osmanlı dünyanın en güçlü ekonomisine sahipti dersek yalan olmaz.

16. yüzyıl başında ‘globalleşmeden’ söz edilemez elbette, ama tıpkı bugün olduğu gibi dünyanın bir ucundaki gelişmenin kısa sürede diğer bölgelere yansıdığı da gerçek. Amerika’nın keşfinden sonra Portekiz ve İspanya’nın gerek yeni kıta gerekse Hindistan yolunun açılması dolayısıyla gelişen ticaretle, maruz kaldığı altın yağmuru Osmanlı’yı da sıkıntılandırmış, devlet gelirlerini giderlerin karşılanamadığı noktaya geriletmişti.

Paranın değeri düşünce1651 senesi Ramazan ayında hazine askere ulufe dağıtamaz, maaş veremez hale geldiğinde sadrazam Melek Ahmed Paşa çaresizlikten altın ve gümüş oranı yüksek olan parayı piyasadan toplayıp yerine ayarı düşük para verme kararı aldı... Has para manasında içinde yüksek oranda gümüş olan Osmanlı ‘Akçe’sinin ‘Züyuf Akça’ya dönüşmesi manasına geliyordu karar... Ramazan’ı öfkesi burnunda geçiren esnaf bayrama yakın devletin eldeki paraları zor kullanarak toplamaya başladığı, inzibat nezaretinde dükkânların basıldığı haberini alınca sokağa döküldü...

Bezzistan, bedesten yani çarşı kethüdası esnafı Saraçhane’de topladı. O ana kadar toplanan paralar orada depolanmıştı. Kethüda hem uygulamadan haberi olmayanları uyardı hem de bu durumu içe sindirmeyip sadrazamın kapısına gitmeleri gerektiğini anlattı. Esnaf ‘Bu kadarına tahammülümüz yoktur’ diyerek Keyhüda’ya uydu ve Sadrazam Melek Ahmet Paşa’nın konağına giderek şikayetlerini aktardı. Ancak umduklarının aksine Melek Ahmet Paşa’dan olumlu bir karşılık alamadı. Daha ötesi, Evliya Çelebi’nin dayısı olan Paşa şikayet için gelen esnafı sert bir şekilde azarladı. Bunun üzerine soluğu Şeyhülislam Aziz Efendi’nin konağında aldı esnaf. Aziz Efendi’yi saraya gidip şikayetlerini Sultan 4. Mehmed’e iletmeye ikna ettiler. Sokakta rastladıkları diğer esnaf ve halkı da yanlarına katarak beraberlerinde zorla götürdükleri şeyhülislamla Topkapı Sarayı’na yaklaşıp Sultanahmet Meydanı’nda toplandılar. Binlerce insan bir araya gelmiş ‘Adalet padişahım adalet...’ diye bağırıyordu.

Onlar bağrışırken Şeyhülislam Aziz Efendi Sultan 4. Mehmed’in (Avcı Mehmed) huzuruna çıktı. Esnafın şikâyetlerini anlatan şeyhülislama Sultan ‘Böyle zulme rızam yoktur’ dedi ve Melek Ahmet Paşa’yı saraya çağırttı. Melek Ahmet Paşa işin bu noktaya varacağını hesabedememişti. Ama emre uyup saraya giderse daha huzura çıkmadan kalabalığın saldırısına uğrayacağını görerek yerine bir adamını gönderdi. Beklenen oldu, Melek Ahmed Paşa’nın adamı Sultanahmed’e girdiği an taşlı sopalı saldırı sonunda yıkıldı. Esnafın işi daha da ileri götürmesinden çekinen saray tedbir için Yeniçeri Ocağı’nı harekete geçirirken 4. Mehmed, Melek
Ahmed Paşa’yı görevde tutmaya devam ettiği takdirde öfkenin kendisine yönelebileceği düşüncesiyle sadaret makamına Siyavuş Paşa’yı getirdiği haberini gönderdi meydana. Saray adamları hızla Siyavuş Paşa’nın konağına ulaşıp tecrübeli devlet adamını Sultanahmed’e getirdiler.

İsteklerini kabul ettirdiklerini gören esnaf coşmuştu. Başkaca taleplerinin de olduğunu bildirdiler saraya. Padişah’tan ‘Makul isteklerinin elbette kabul edileceği ancak vaktin geç olması sebebiyle ertesi sabah toplanılmasının münasip olduğu’ haberi geldi. Padişahın isteğini haklı bulup ertesi sabah Sultanahmed’te toplanma kararıyla sessizce dağıldı esnaf.

Ertesi sabah ne oldu derseniz, beklenenden farklı oldu. Sabah yeniçeri taburları Sultanahmed’e çıkan yolları kesmişti. Meydana gelmek isteyenler zorla dağıtıldı...

Çerçeve

Ebussuud Efendi ve Kanuni
Adalet meselesi gündemde... Siyaset karşısında bağımsızlık konusu da... Bu bahiste ünlü şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin ve elbette Kanuni’nin tavırları örnek olabilir sanırım..
İlginç pek çok hadise var...

Onlardan biri vakıf mütevellilerinin Ayasofya vakıflarına ait dükkânların kira bedelleri yükseltme kararıyla yaşanan. Kiracılar durum kendilerine tebliğ edildiğinde itiraz edip şikâyetlerini Kanuni Sultan Süleyman’a kadar ilettiler. Vakfın son derece zengin olduğunu, dükkânların mevcut gelirinin giderlere fazlasıyla yettiğini, dolayısıyla kira bedellerinin artırılmasına gerek bulunmadığını, esasen kendileri de Müslüman ve dar gelirli oldukları için daha yüksek miktarda kira münasip olsa dahi kendilerine kolaylık gösterilmesinin dinen caiz olduğunu anlattılar. Haklılardı Kanuni’ye göre. Esnaf tespit edilen kirayı ödemekte zorlanabilirdi. Huzuruna gelen heyeti dinledikten sonra kira bedellerinin bir yıl daha sabit kalmasına dair ferman yazdırdı Kanuni. Amaçlarına ulaşmış olmanın mutluluğu içindeki esnaf ferman yazıldıktan sonra kapıp Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin kapısına dayandı. Gereğinin uygulanması için fermanı kadılara tebliğ görevi Şeyhülislam’a aitti. Kayıtlarda Ebussuud Efendi’nin fermanı okur okumaz itiraz etti var.

‘Bu fermanı tamim etmem.

Padişah fermanı ile kira tespiti yapılamaz. Zira yanlış olan bir şey padişahın emriyle yapıldığında meşru olmaz, haram olan nesne ferman ile helal olmaz. Bu hususlarda Emr-i Şer’i Şerif budur. Şer’i hükümlere vakıf iken onları hükümsüz saymak, Kur’an’a muhaliftir.’

Esnaf soluğu Kanuni’nin huzurunda aldı. Durumu arz etiler. Kanuni Şeyhülislam’ın itiraz gerekçesini dinledi, boynunu büktü ‘Şeyh’in sözü haktır’ dedi ve geri gönderdi esnafı.

Kanuni kendisine lakabını kazandıran kurallar manzumesini vazederken de Ebussuud Efendi’nin fetvalarından yararlanmıştı.

Kanuni’nin bir defasında ünlü şeyhülislamaTopkapı Sarayı bahçesindeki meyva ağaçlarına musallat olan karıncaların itlafında dinen mahsur olup olup olmadığına dair manzum bir başvuruda bulunduğu bilinir. ‘Dirahta ger ziyan etse karınca/ Günah var mıdır anı kırınca?’ diye soran hükümdara benzer kafiyeli bir beyitle cevap vermiş Ebussuud Efendi: ‘Yarın Hak’ın divanına varınca/Süleyman’dan hakkın alır karınca!..’

Avni Özgürel - Radikal
Yayın Tarihi : 25 Nisan 2010 Pazar 17:46:26
Güncelleme :25 Nisan 2010 Pazar 17:55:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet IP: 88.236.158.xxx Tarih : 2.05.2010 10:52:07

demek ki yönetim anlayışında hiç bir şey değişmemiş probleme suni cözümler üretip deneme yanılmayla günü kurtarmışlar zaten kurtuluş savaşı sırasındaki osmanlı halkının hali ortada