2
Mayıs
2025
Cuma
EKONOMİ

NİTELİKLİ SANAYİ BÖLGELERİ HİKAYESİ VE OBAMA

Amerikancası Qualifed Industrial Zone (QIZ) olan, bizlerin ise "nitelikli sanayi bölgeleri" (NSB) olarak isimlendirdiğimiz konu Türkiye ile Amerika arasında 7 yıldır konuşulan bir konudur.

Konu ilk defa, 2002 yılı ocak ayında zamanın başbakanı rahmetli Ecevit'in gerçekleştirdiği ABD ziyaretinde o zamanki ABD Başkanı Bush ile yaptığı toplantı sırasında gündeme gelmiş ve "Stratejik Ticari Ortaklık" paketi içerisinde konuşulmuştu.

Bu talebin amacı, Türkiye sınırları içerisinde kurulacak (Fakat İsrail-Ürdün NSB'sine bağlı olacak) bir nevi serbest bölgede üretim yapmak ve bu bölgede ürettiği ürünleri Amerikan pazarına kotasız ve gümrüksüz ihraç etmekti. Bu amaçta tabii İsrail ve Amerikan ürünlerine de kırmızı ışık yakılmakta ve bu özel bölgelerde üretilecek ürünlerde yüzde 20 oranında İsrail ve Amerikan menşeli ürünler kullanma mecburiyeti olacaktı.

Konu bu özde, Ecevit tarafından Başkan Bush'a aktarılmış, ancak Amerikan tekstil lobisinin tepkisiyle karşı karşıya kalan Bush hükümeti, "NSB'lere sıcak bakabileceğini ancak bu bölgelerde tekstil, konfeksiyon, deri ve ayakkabı sektörlerinin olamayacağı, tamamen Higth-Tech ürünleri içerebileceği" şeklinde bir açıklama yapmıştı.

ABD'nin bu yaklaşımı Türk tekstil, hazırgiyim ve konfeksiyon ve deri ve ayakkabı ihracatçılarınca da şiddetli tepki ile karşılandı ve sektör temsilcileri ABD tekstil lobisi üzerinde yoğun bir baskı oluşturdular.

O sıralarda Çin, ucuz ve devlet destekli ürünleriyle hem, Amerikan ve hem de Türk pazarlarını tehdit etmekte ve özellikle tekstil ve konfeksiyon pazarlarını ele geçirmekteydi. ABD'li tekstilcilerle İTKİB yöneticilerinin İstanbul'da yaptıkları ve adını "İstanbul Deklarasyonu" olarak koydukları girişim ardından ABD'li tekstil lobisi ile bir ortak deklarasyon yayımladılar. Ortak deklarasyonun açıklanan kararları gereği ABD'li ve Türk tekstilciler beraberce hareket edecekler ve Türk tekstilcileri Amerika pazarındaki Çin hâkimiyeti için ABD'li tekstilcilere destek vereceklerdi.

Ancak, o deklarasyonun bir de açıklanmayan yanı vardı. Türk tekstilcilerinin ABD'li tekstilcilere verdikleri bu destek karşısında ABD'li tekstilciler de hükümetleri üzerinde kurdukları lobi baskısını geri çekecekler ve NSB'ler içerisinde "Tekstil, konfeksiyon, deri ve ayakkabı sektörlerinin olmaması" kararlarında ısrarcı olmayacaklardı.

Gelin görün ki, hem ABD'li tekstil lobisi ve hem de AB'li yetkililer sözlerinden durmadılar. ABD'li tekstilciler hükümetleri üzerinde etkisiz kaldılar, daha doğrusu böyle bir niyet dahi göstermediler. AB'li yetkililer ise Çin'in baskılarıyla Çin'deki toplantıya Türkiye'yi davet etmeden gidip kendi anlaşmalarını Türkiyesiz yaptılar.
Yapılan onlarca toplantı sonrasında ABD hükümeti kararını değiştirmeyince TİM, TOBB ve TUSİAD başkanları hükümete ortak bir mektup göndererek "İçinde tekstil, hazırgiyim, konfeksiyon deri ve ayakkabı olmayan, emek yoğun sektörleri kapsamayan, ileri teknoloji ile sınırlandırılan bir NSB'nin Türkiye'ye fayda sağlamayacağını ifade ederek NSB'leri bu nedenlerle ve teklif edilen haliyle kabul etmiyor, tümüyle reddediyoruz" diyerek karşı çıktılar.

Yazılan bu mektubun o tarihlerde dış ticaretten sorumlu bakan Tunca Toskay'a, sonra Dışişleri Bakanı olan rahmetli İsmail Cem'e ve ardından Cem'den sonraki Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel'e gönderildiği bilinse de Dışişleri'nde böyle bir mektubun olmadığı ve o tarihlerde ABD ile yaşanan hassas dengeler nedeniyle ABD yönetimine gönderilmediği söylenmekteydi.

Konuşulmasından bu yana 5 hükümet ve 8 Dışişleri bakanının değiştiği, yapılan onlarca toplantı sonrasında bir netice alamayan Türk tekstilcileri NSB konusunu Obama'nın ülkemizi ziyareti ile bir kere daha gündeme getirdiler.
TİM ve İTKİB başkanları konuyu 6 bakana ilettiler. Ayrıca konunun TİM başkanının ekonomiden sorumlu bakanlardan biri olan Nazım Ekren'e ve onun tarafından da Obama'ya aktarılmak üzere Başbakan'a bilgi verildiği söylenenler arasında.
Bu seferki NSB'nin 2002 yılındaki NSB'den farkları var.

O tarihlerde kota vardı, şimdi yok ama yüksek gümrük vergileri hâlâ ortada duruyor. Yeni NSB olursa İsrail Ürdün yapılanmasının bir parçası değil, bağımsız olacak. Dahası, kurulması istenilen yer Türkiye Irak sınırı. Bu bölgenin seçilmesinin nedeni Güneydoğu'nun kalkınmasına yardımcı olmak ve Iraklı yatırımcıların da bu bölgede yatırım yapıp ABD'ye gümrüksüz mal ihraç ederek kalkınmalarına katkıda bulunmak. Bu yaklaşımla ABD yönetiminin de memnun edileceği düşünülmüş, iyi de edilmiş.

Yeni NSB tabii yeni sorunlara gebe.

ABD'de "Korumacılık" düşüncesinin giderek yayılması ardından ABD yönetiminin artık bu tip yapılanmalara sıcak bakmaması bir sorun. ABD'li tekstilcilerin yine benzer tavrı koyabilecekleri söylentisi ise bir başka sorun.

Bir de konunun Türk yetkililerince ABD yetkililerine ve Obama'ya aktarılıp aktarılamadığı ve aktarıldıysa onların da konunun önemini ne oranda kavrayıp kavrayamadıkları sorunu var.

Başkan Obama'yı 2 gün önce yolcu ettik.

Ancak, bu sürede Ankara'dan "NSB'leri anlattık, ilgilendiler veya ilgilenmediler"türünde bir ses yok ve bu garip sessizlik iyi değil.
 

Şevket Sürek - Referans
Yayın Tarihi : 12 Nisan 2009 Pazar 17:26:44
Güncelleme :13 Nisan 2009 Pazartesi 15:36:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?