22
Mayıs
2024
Çarşamba
EKONOMİ

5 milyor dolar alan bankacı?

Tevfik Bilgin'in "5 milyon dolar prim alan bankacı var" açıklaması üzerine Hakan Ateş'ten yanıt....


Tevfik Bilgin'in 'Banka satışından 5 milyon dolar prim alan bankacı var' sözleri ister istemez gözleri Denizbank CEO'su Hakan Ateş'e çevirdi. Tartışmanın odağındaki isim Ateş'e 'Patron olsaydınız 5 milyon dolar bonus verir miydiniz' diye sorduk. Ateş'in cevabı 'Anamın ak sütü gibi helal ederdim' oldu

Zorlu Grubu'nun Denizbank'ı Belçikalı Dexia'ya 3.25 milyar dolara satmasının ardından Türkiye'de patronuna en çok para kazandıran bankacı ünvanını kazanan Hakan Ateş geçen hafta bankacılık kulislerindeki hararetli tartışmanın göbeğine düştü. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin'in 'Banka satışından 5 milyon dolar prim alan bankacı var' sözleri ister istemez gözleri Hakan Ateş'e çevirdi. Peki 5 milyon dolarlık primi alan bankacı Ateş miydi? Denizbank CEO'su Hakan Ateş sorularımızı yanıtladı.

En çok merak edilen konudan girelim sohbete. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin'in 'Banka satışından 5 milyon dolar prim alan bankacı var' şeklinde bir açıklaması var. Şimdi sektördeki hemen herkesin aklına sizin isminiz geldi. Malum en iyi fiyata giden, en büyük başarı hikayesinin yazıldığı banka sizinki... Siz miydiniz o bankacı?

Bizim her şeyimiz açık. Mal beyanlarımız düzenli olarak veriliyor. Polemiğe girmek istemiyorum. Ancak BBDK Başkanı'nın 'üst düzey bankacıların maaşlarını açıklaması' yönündeki beyanatına katılıyorum. Üstelik bu sadece bankalar değil tüm şirketler için geçerli olmalı.

Benim ya da değilim diye bir cevap yok anladığım kadarıyla?

Ben 27 yıllık bir bankacıyım Hayatım boyunca iki banka kurmuş çok az insandan biri olsam gerekir. Bunlardan biri Rusya'daki Garanti Bank Moskova'dır biri de Denizbank. Bu ücret konusunda şunu söyleyebilirim, bankacılıktaki maaşlar diğer sektörlerden daha yüksektir. Aldığı sorumluluk da öyle. Yine de biz Denizbank olarak çok yüksek ücretler ödeyen bir banka değiliz. Başından beri böyledir. Fakat Denizbank'ta profesyonel bir başarı olduğu muhakkaktır. Bu yalnızca bana değil, bütün ekibe aittir. Biz de bu çerçevede tabii ki emeğini satarak geçinen insanlar olarak, çalışmamızın karşılığı iyi değerlendirildiği sürece memnun oluruz. Keşke bütün bankalarımız Denizbank gibi büyüme sağlayabilseydi.

Malesef 34 bankayı 2001'deki arbedede şehit bıraktık. Keşke bütün bankalarımız Denizbank gibi kendisine yatırılan toplam 200 milyon dolarlık sermaye karşılığında Türkiye'nin en büyük 6'ncı bankası olsun, 7 bin 500 kişiye iş versin, yurtdışında bankaları olsun, 12 milyar YTL krediye ulaşsın da oradaki yönetici de keşke o dediğiniz primleri ve daha fazlasını alsın. Bundan kim ne zarar görebilir ki? Bugün siz 200 milyon dolara mal olan bir bankayı Denizbank'ın yaptığı gibi 3.25 milyon dolara satsanız, yurtdışında nasıl bir sonuçla karşılaşacaksınız? Ancak kurumsal yönetişimin bir gereğidir. Alınan ücret ve primlerin açıklanması uluslararası normlara uygundur. Bugün web sitesini açın Dexia'nın CEO'su Axel Miller'in maaşını öğrenebilirsiniz. Bu genel bir kural haline getirilirse uymak boynumuzun borcu.

Açıklamaktan değil, polemikten rahatsız oluyorsunuz...

Evet. Ülkesine 3.25 milyar dolar döviz getirmiş. Ana hissedarına 2.5 milyar dolar para kazandırmış bir yönetim varsa gayet tabii ki hissedarın bunu takdir etmesi gerekir. Bunda sıkıntı göremiyorum. Bu nedenle anlımız ak, başımız dik ve veremeyecek hesabımız yok. Ben zaten şube müdürü olduğum 28 yaşından bu yana her yıl mal beyanı veriyorum. BDDK Başkanı'nın da bu olayda polemik yaratmak için değil, uluslararası normlara uyalım şeklinde bir açıklaması olduğunu düşünüyorum.

Son bir soru daha ve sonra kapatalım... Siz patron olsaydınız Hakan Ateş'e Denizbank'taki performansından dolayı 5 milyon dolar bonus verir miydiniz?

Anamın ak sütü gibi helal ederdim. Bunun bir rakamı yok ama gücüm yettiği kadar tabii ki verirdim.

IMF Türkiye Temsilcisi Lorenzo Giorgianni geçen hafta Türkiye'ye gelince Denizbank'a bizzat gelip sizi ziyaret etti. Dikkat çekti bu ziyaret...

IMF her geldiğinde Bankalar Birliği'nde bir toplantı yapıyoruz. Bu kez de öyle oldu. Bana münferiden ziyaretleri de oluyor. Zaten bu sonuncusu üçüncü ziyaretleri oldu. Ancak sonuncusu nasıl duyuldu bilmiyorum ama meşhur oldu. Üstelik IMF sadece bize değil, başka bankalara da gidiyor. Demek ki bizden kapsamlı bilgi alabildiklerini düşünüyorlar. Banka olarak ekonomiyi çok yakından izliyoruz. Bu bankacının görevi. IMF bizi ziyaret ettiğinde de kendilerine bizim perspektiften Türkiye ekonomisinin durumu hakkında görüş alışverişinde bulunuyoruz.

Nasıl bakıyorlar son duruma?

Genelde Türk ekonomisinin gidişatından memnunlar. Ancak seçim yılı nedeniyle biraz kemerlerin gevşetildiğini düşünüyorlar. Bunu eski sıkılığına getirmek gerektiğini belirtiyorlar.

Çiftçi için çıkardığımız ürün sayısı manavdakinden fazla

Temalı krediler konusunda çok yol aldınız. 'Çiftçileri tefeciden kurtaran bankacı' diye haberler yapılıyor hakkınızda. Üretici Kart diye bir ürününüz var. Başka neler yapıyorsunuz bu alanda?

Ülkemizde tarım konusunda yapılan hatalar var. Biz ya sanayi ya tarım demişiz. Oysa nüfusun üçte biri, istihdamın dörtte biri kırsal alanda yaşıyor. Buna karşın tarımdan bihaberiz. Bu nedenle tüm gayretimizi bu alana kanalize ettik. Bütün bankalar da peşimiz sıra bu alanda koşturmaya başladı. Elemanlarımıza teklifler yağdırıyorlar. Hatta rakiplerimizden biri Head Hunter (Beyin avcısı) bile tutmuş. Takip edilmek güzel bir şey tabii. Örneğin biz şubelerimizde 100 tane ziraat mühendisi istihdam ediyoruz. Anadolu'nun her yanında koşturuyorlar.

Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Bir CD hazırlattık görseniz inanamazsınız. Hatta seyrederken 'Bunları özellikle mi söylettirdiniz' diye sordum. Denizbank'a dua edenlerden, 'Bu banka olmasaydı çiftçiliği bırakırdım' diyene kadar onlarca mesaj var. Çünkü adamlar zamanında tefecinin elinde kalmış. Geçen pazartesi günü Trakya'daki 4 şubemizi ziyaret ettim. Dördünde de oranın ziraatle ilgili odalarının başkanları karşıladı. Bir açılış da değil. Onlardan dinlediğim bizimle iftihar ediyorlar. Biz de çalışmaya devam ediyoruz. Bugün çiftçilere yönelik 104 tane ayrı ürünümüz var. Armut için, vişne için bile ayrı kredi çıkardık. Çünkü hepsinin yetişme dönemi farklı. Yani manavdaki meyve sebzeden çok çiftçilerimize yönelik kredi seçeneği var bizde. Bugün bir ceviz ağacı dikmek isteyen bir çiftçi gelsin -ki bu ağaç 50 yılda ürün veriyor- biz sonuna kadar kendisini desteklemeye hazırız.

Merkez faizi yavaş yavaş düşürür

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Erol Sabancı'nın geçen hafta bir açıklaması oldu. Siz de biliyorsunuz Erol Bey çok fazla açıklama yapan bir bankacı değildir: Ancak bu kez Merkez Bankası'nın para politikası hakkında oldukça net konuştu. Faizlerin düşmesi gerektiğini, hatta olası bir indirimin 'göstermelik' olmaması gerektiğini de söyledi. Peki siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Reel faiz olarak enflasyonunu iki katı oranlar dünyanın hiçbir yerinde olmaz: Biz bunun farkındayız da Merkez Bankası değil mi? Tabii ki onlar da bunun farkında. Ancak Türkiye'nin de geçmişte ağzı yanmış, 30-35 yıllık bir enflasyon çilesi var. Hepimiz biliyoruz ki bütün kötülüklerin anası enflasyon. Bunu eninde sonunda ortadan kaldırmamız gerekir. Bu birinci önceliğimiz olarak kalmalı. Diğer taraftan artık görüyoruz ki ekonomide bir yavaşlama sinyali var. Gelecek yıl küresel krizden dolayı daha da zor bir dönem. Böyle bir ortamda biz ekonomiye canlılık verecek tedbirlerin, ki bir ölçüde reel faizleri düşürmek demektir, alınması gerektir. Kaldı ki zaten bono faizlerine baktığınızda piyasalar faiz indirimini yaptı. Ben de Merkez Bankası'nın faiz indirimi yapacağı kanaatindeyim.

Sizin de yüksek bir indirim beklentiniz var mı?

Farklı görüşler var tabii. Ama hiçbir Merkez Bankası tek seferde büyük bir indirim yapmaz. Kredibilitesi itibarıyla yapmaz. Merkez Bankaları faizi artırırken hızlı artırır ancak düşürürken yavaş davranır. Bence biraz böyle olmasında da yarar var. Tedbiri elden bırakmamak gerekir.

13 metrelik kayık aldım Marmara'yı turluyorum

Bütün işadamlarının, bankacıların bir yat hayali olmaya başladı. Denizbank'ın kaptanı olarak sizde var mı böyle bir tutku?

Denizbank olarak 6 ayda bir 'Kaptan'ın seyir defteri' diye açıklamalar yapıyoruz. Böyle olunca ben de ne yapayım gidip bir denizci ehliyeti aldım. Bunun üzerine bir de 'kayık' aldık tabii. 13 metre yelkenli. Aslında öyle açılmaya çok fırsatım olmadı. Zaten çok yeni. Ama yarışlara katıldım. Donanma Kupası'nın sponsoruyuz. Orada insanın kanına giriyor denizcilik. Çok hızlı bir öğrenme sürecindeyim. Ama deniz, kadın gibi öğren öğren bitmiyor. Vaktim olmadığı için Güney'e inemiyorum. Ancak Marmara'yı keşfettim ve bu spor için çok uygun olduğunu gördüm. Bir tatil günü akşamüstünü ayırsanız bir adaya 4-5 saat içinde yelkenliyle gidip gelebilirsiniz. Rüzgar çok iyi. Tabii bu motoryatlara göre uzun süre ama mazot yakmıyorsunuz. Tasarrufa uygun yani. Bu nedenle yelken bana uydu yani.

Sizin bir işkolik yanınız vardır. Orada kurtulabiliyor musunuz tempodan? Yoksa 'Şu teknelere de kredi versem' fikri kalıyor mu akılda?

E tabii bankacılık aklımıza düşmezse olmaz. Kanımıza önce bankacılık girmiş. Ama denizde o rüzgar ve su sesi ve mücadeleniz başka bir duygu. Alıp götürüyor, rakamları unutabiliyorum.

Oğuz Karamuk/vatan
Yayın Tarihi : 15 Ekim 2007 Pazartesi 13:07:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?