16
Haziran
2025
Pazertesi
EKONOMİ

Akaryakıt gelirinden köylere yardım

Sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirirken kırsal kesimin fena şekilde ihmal edildiğini gördük. Köylü öğrenmeye ve bilgiye aç. Bana göre kalkındırmaya öncelikle köylerden başlanması gerek. Fiziksel iyileştirmelerin yanında köy halkının kazancını artırmak için fotoğrafçılıktan takıya kadar çeşitli kurslar başlattık.

"Benim için önemli olan şey, bir insanın hayatı boyunca edindiği deneyimi bu dünyaya kalıcı şekilde bırakmasıdır. Bir insanı ortaya çıkaran, olgunlaştıran onun için verilen emeklerin toplamıdır. Ben, bugüne değin benim için yapılanların karşılığını vermek istiyorum. Bu anlayış benim jenerasyonumda var. Ancak bunu giderek kaybediyoruz. Bireyselliğimiz daha çok öne çıkıyor. Oysaki toplumsal sorumluluklarımızı unutmamalıyız. Projelerimize baktığımda hem yorulduğumu hem de bu işler için ciddi bütçe ayırdığımızı görüyorum. Ancak OPET olarak yaptığımız projelerde toplumsal duyarlılığı hatırlatmayı istedik. Ülkemizdeki diğer kuruluşların da toplumsal duyarlılığı olan 'kurumsal sosyal sorumluluk' projelerine girmesini istiyorum."

Nurten Öztürk, köy enstitülü bir babanın çocuğu. Bolu'nun Mengen kasabasının Alibeyler köyünde doğan Opet Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk, baba mesleğini seçmiş ve öğretmen olmuş. İlk eğitimini köy okullarında almış. Önce Sinop Kız Öğretmen Okulu'nu, ardından da Çapa Yüksek Öğretmen Okulu ve Fen Fakültesi Zooloji-Botanik Bölümü'ne devam etmiş. İlk görev yeri, Akşehir Öğretmen Okulu'nda biyoloji öğretmenliği olmuş. Üçüncü çocuğunu dünyaya getirmeye karar verdiğinde ise bir süreliğine öğretmenlikten ayrılmış; ama sonradan da tekrar dönmemiş.

1980 yılında eşinin öğretmenlikten ayrılarak kurduğu Öztürkler Petrol'e, eşi Fikret Öztürk'ün yanına geçmiş. Öztürk çifti 90'lı yılların başında İstanbul'a gelmişler ve Türkiye'nin ilk yerli akaryakıt şirketi olan OPET Petrolcülük AŞ'yi kurmuşlar. Uzun yıllar boyunca eşiyle birlikte OPET'in her kademesinde çalışan Nurten Öztürk, şimdilerde kurumun kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin lideri olmuş. Bence Nurten Öztürk'ün OPET'teki görev alanını seçişi bir tesadüf değil.

Temizlik, hepimiz için önemli

Ayrıntıların insanı olan Nurten Öztürk, Türkiye'nin önemli bir sorununa dikkat çekmek için 2000 yılında OPET istasyonlarında 'Temiz Tuvalet' kampanyasını başlatır. Kampanyanın uygulamaları ülkenin en ücra köşelerine kadar götürülürken, Nurten Öztürk'ün dikkatini küresel ısınma problemi çeker. 'Doğal ortamın korunması ve geliştirilmesi' amaçlı başlatılan Yeşil Yol projesi, bu gözlem sonucu başlatılır. OPET bu iki projeyle uluslararası iki de ödül kazanır. Kanaatimce Öztürk, yarışmacı ve iddialı bir kişiliğe sahip. Ancak o kendi kendisiyle yarışanlardan. Yoksa Temiz Tuvalet kampanyası gibi pek çoklarının neden yapıldığına dahi anlam bile veremediği zor bir projeyi niye seçmiş olsun ki!

Nurten Öztürk'ün bir hayali daha vardır. O da kendisinin tanımlamasıyla, 'kendi kaynağını oluşturabilen köyler oluşturmak'. Nasıl mı? 'Var olan kültürel ve tarımsal zenginliklerini değerlendirebilen eğitimli köyler oluşturarak'. Örnek köy projesi de işte bu hayalin bir sonucudur. Proje Siirt Eruh'tan başlatılır. Mardin'in tarihî doku üzerine kurulu Dara köyü ile devam edilir. Bu köyleri gezmeye gelen turistler için çağdaş tuvaletler inşa edilir, işletmesi de köy muhtarlığına bırakılır. Ayrıca evlerinde oturan hanımlara takı, el işi, halı dokuma gibi becerilerini geliştirip, ürettiklerini satabilecekleri 'kadın kültür merkezleri' oluşturur. Köylülerin evlerinin önüne dikecekleri, bölgenin bitki dokusuna uygun fideler hediye edilir. Gaziantep'in Yesemek köyü, Hitit dönemi heykellerinin yapıldığı taşocaklarının bulunduğu bölgedeki heykeller toprak altından çıkarılıp, açık hava müzesi haline getirilmiş. Bolu'nun Pazarköy beldesinde de örnek köy çalışması başlatılmış.

'Tarihe Saygı' projesi feribotta başladı

2006 yılında tarihî Gelibolu Yarımadası için Temiz Tuvalet, Yeşil Yol ve Örnek Köy projelerinin birleşimi sayılabilecek 'Tarihe Saygı' projesi başlatılır. Çanakkale Savaşları'nın geçtiği Gelibolu Yarımadası köylerinde fiziki ve sosyal iyileştirme çalışmaları başlatılır. Amaç, bölgenin şehitlerimizin hâtırasına yaraşır bir görüntüye kavuşmasıdır. Evler boyanır, çevre ve meydan düzenlemeleri yapılır. Eğitim çalışmaları ise yöre halkının kazanç sağlayabileceği alanlara yönelir. Proje kapsamında Alçıtepe, Seddülbahir, Bigalı, Kilitbahir ve Büyük ve Küçük Anafartalar'da yapılan çalışmalar tamamlanmış. Gelibolu Yarımadası'ndaki diğer köylerde çalışmalar ise halen devam ediyor. Atatürk'ün evinin yer aldığı Bigalı köyünün düzenlenmesi son hızla gerçekleştirilirken, Nurten Öztürk, çalışmalar için, "Bu ülke için hepimizin elinden geleni yapması gerekir. Tarihe Saygı projesi barışa inanç, insan sevgisi, istek ve azmin neleri başarabileceğinin de ispatı." diyor.

Nurten Öztürk, zoru başarmayı sevenlerden. Bütün bu enerji, zaman ve bütçe gerektiren çalışmalara nasıl başladığını soruyorum. Tarihe Saygı projesiyle devam eden onca KSS projesinin fikri nasıl doğmuştu?

"Bize projelerle gelenler olur; ama TSP tamamıyla bizim. Kimse bize 'Şunu yapın!' demedi. Çocukluğumda beş sınıflı okullarda okudum. Babamızın görev nedeniyle gittiği köylerde köylülerle iç içe yaşadık. Çocukluğumdan başlayan bir düşünce bu. Pek çok eksikliğini gördüğüm bu yerlerle ilgili bir şeyler yapmak arzusu hep vardı içimde.

Hep 'öğretmen olacağım ve Doğu'ya gideceğim' derdim. Eğer kendi köyüme gidersem de bir traktör alıp tarlaları köylülerle birlikte süreceğimi hayal ederdim. İlk KSS projemiz olan 'Temiz Tuvalet' kampanyasına gelince; başlangıcı köylerden değil de Opet istasyonlarından yapabileceğimizi gördük. Daha sonra 'Örnek Köy' projemiz ile köylere gittik. Burada en önemli nokta halktan kopmamaktı. Onların tepkisi ve desteği çok önemliydi. Bazen, 'Bir kadın bunu nasıl hayata geçirecek?' diyenler de oldu. Bu proje nedeniyle tüm Anadolu'yu dolaştık. Ardından da 'Yeşil Yol' projesini başlattık.

Yeşil Yol projesinde gördüğümüz önemli bir şey var ki; o da kırsal kesimin fena şekilde ihmal edildiği. Burada yaşayan halk öğrenmeye ve bilgiye aç. Bana göre kalkındırmanın öncelikle köylerden başlaması gerek. İşte bu tespitlerimizi yerel mercilere götürmeye karar verdik. Tabandan tavana her kademeyi ince eleyip sık dokuyarak ilerledik. Köylerde yapılabilecekleri gündemimize aldık. Çanakkale'de katıldığım bir seminerde yetkililer, 'Örnek Köy' projesini çok beğendi. 'Buraya da bir örnek köy yapar mısınız?' dediler. Haziran 2005'te verdiğim söz nedeniyle Çanakkale'ye Vali Orhan Kırlı'nın yanına gittim. 'Bana bir örnek köy seçin!' dedim. Vali de bana açık yüreklilikle; 'Bu yöreye çok ödenek gelir; ama doğrusunu söylemek gerekirse bugüne kadar köylere pek bir şey yapamadık. Alçıtepe köyüne gidip bir bakmanızı rica ediyorum.' dedi.

Çanakkale Boğazı'ndan Kilitbahir'e yaklaşırken gördüğüm manzara karşısında irkildim. Tüm bu çevresel kirlilikten, düzensizlikten çok etkilendim. Özellikle Kilitbahir beni yıktı. Çirkin yapılar, çöpler ve birbiriyle uyumsuz bir manzara. Tarihî yarımadanın bütün köylerini gördükten sonra Örnek Köy projesinin sadece bir köyle sınırlı kalmaması gerektiğini anladım. Bütün adaya yönelik bir çaba göstermemiz gerektiğine karar verdik. Bütçemiz sınırlıydı ama, 'Ben para bulacağım' dedim. Bütün bayileri işin içine kattım. Hizmet aldığımız firmaları destek vermeye çağırdım. Fahri müfettişlerin desteğini istedim. 'Yapacağınız her şey önemli dedim.' OPET'in öncülüğünde iyileştirme çalışmaları kapsamında tarihî Çanakkale-Gelibolu Yarımadası'nda Çanakkale Savaşları'nın geçtiği bölgeler olan Alçıtepe, Seddülbahir, Kilitbahir ve Bigalı köylerini de katarak restorasyon ve düzenleme çalışmalarına başladık.

Gelibolu Yarımadası'nda gerçekleştirdiğimiz 'Tarihe Saygı' projesi ile tarihin nasıl tekrar yaşatılabileceğini ispatladık. Projelerimizin uygulandığı Alçıtepe, Seddülbahir, Bigalı ve Kilitbahir köyleri değişim içine girdi. Şubat 2006'da Gelibolu Yarımadası'nda başlayan yarımadadaki toplam 12 köyü kapsayan 'Tarihe Saygı' projesi çerçevesinde; 17 Mart'ta Alçıtepe, 24 Nisan'da Seddülbahir, 11 Haziran'da ise Bigalı köyündeki çalışmalar tamamlandı." diyor.

OPET YKÜ'si Nurten Öztürk, köylerin fiziksel iyileştirmelerinin yanı sıra köy halkının kazancını artırmak için fotoğrafçılıktan takı kursuna kadar bir dizi kursu başlatır. Çevre köy ve kasabalarda 'Alçıtepe'deki taksi şoförleri bile projelerin hayata geçmesi sonrasında farklılaştı' söylemleri yayılmaya başlar. Projenin tamamlanmış olmasından daha çok bu değişim Nurten Öztürk'ü memnun eder.

Nurten Öztürk'ün özverisi olmasaydı bu kadar uzun süreli ve meşakkatli bir proje kesintisiz devam eder miydi? Öztürk'e, 'Bu proje içime çok sindi ve benim hayatta var oluş nedenim ülkeme böyle bir dokunuştu' diyebilir misiniz?' diye soruyorum.

"Aslında Tarihe Saygı projesinden önce Örnek Köy projesi çalışmalarında o duyguyu, gücü hissettim. Mardin Dara'ya gitmiştik. Daralılar Örnek Köy projesine gerçekten sahip çıktılar. Açılış günü sandıklarında ne varsa çıkarıp sergilediler. O zaman inandım ki, Daralılara bir şeyler verebiliyoruz. Köy halkı aylarca kurslara katıldı, öğrenme çabasını gösterdi. Bunlar umutlanmam ve heyecanlanmam için yeterliydi." diye cevap veriyor.

Sırada Eceabat'a açık hava müzesi var

Düşünceyi uygulamaya dönüştüren liderlerin başarılı olduğunu biliyoruz. OPET'in aksiyona geçmesinde fikir liderliğini Nurten Öztürk yapmış. Ancak tüm çalışanlarla bayiler bu düşüncenin yanında yer almış. Nurten Öztürk, "OPET bayisi olmak kolay değildir. Birlikte başarıyoruz." diyor.

"Tüm OPET olarak tam bir aksiyon planı çizdik. Geceleri de çalıştık. Böylelikle proje hedefine ulaştı. Şimdi bir başka projemiz daha var. Eceabat'ta tüm savaşların üstünde gösterildiği bir açık hava müzesi yapmak. Bir park üzerinde yer alacak müzenin önemi şu: Gelibolu Yarımadası üzerinde dağınık bir biçimde yer alan tarihi alanları bir günde gezmek imkânsız. Ayrıca bu kopuk geziş sonunda insanların aklında ne kalacak belli de değil. Bu 2.520 metrekarelik açık hava müzesinde Gelibolu Yarımadası'nın bir maketi yer alacak. Tarihe Saygı Anıtı hem karadan hem de denizden gözükecek ve park içine yerleştirilmiş kiokslardan pek çok dilde tarih anlatımları dinlenebilecek. Böylelikle turistler tarihin içinde yaşayabilecek ve bir parçası olabilecekler.

Elbette her şey anlatıldığı gibi kolay olmadı. Pek çok sorun yaşadık. İlk müracaatlarda izin alamadık. Bakanlıklar düzeyinde girişimlerde bulunduk. O dönemki Turizm Bakanı Sayın Atilla Koç, 'Projenin arkasındayım.' dedi. Ardından Çevre ve Orman Bakanlığı'na gittik. 'Köylerde çalışmaya başlayabilirsiniz' dediler. Bundan sonra engel olmak bir yana arkamızdan ittiler. 18 Mart Çanakkale Zaferi'ne projeyi yetiştirin dediler. Proje çok kapsamlıydı. 150 kişi birlikte çalıştık ve bir ayda Alçıtepe'yi bitirdik. Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan aradılar, '24 Nisan'a kadar da Seddülbahir projesini yapabilir misiniz?' dediler. 24 Nisan'a yetiştirdik. Çanakkale garnizon komutanı Tuğgeneral Dursun Bak Paşa'mız da, 'Görev sürem bitmeden önce Bigalı'da benzer çalışmalar yapmak istiyorum. Bu köye öncelik verebilir miyiz?' dedi. Çalışmalara hemen başladık. Çok ciddi bir asker desteği aldık. Bu projeleri hayata geçirirken çok mutlu olduk ve zevk aldık." diyor.

Toplumsal duyarlılığı herkes göstersin

Söyleşimiz boyunca Nurten Öztürk'ün kontrollü duruşunu fark etmiştim. Hiç duygularını özgür bıraktığı zamanlar olmuş mudur? "Şiir yazarken, fotoğraf çekerken kendimi çok özgür hissederim." diyor. Öztürk, toplumsal duyarlılık gösterilmesini de istiyor. 'Hep birlikte çaba göstermeliyiz' inancını paylaşıyor. Birbirine bağlı zorlu dört projeyi hayata geçirdikten sonra herhalde OPET'in yapacağı artık bu kadardır diye düşünüyorum. Hayır! Tamam değilmiş. "Şu an 'Kardeş Okulum' projesi var. Hazırlık aşamasındayız. 680 OPET bayisi ile ve görece daha küçük, kırsalda yer alan 600'ü aşkın Sunpet bayisiyle yeni projemize başlıyoruz. Yeni projede herkes çevresindeki okulları izlemek ve geliştirmek için emek, zaman ve bütçe ayırmak durumunda. İyi yerlere konuşlanmış OPET bayileri bizim projelerimizi gerçekleştirecek büyüklükteler. Bu nedenle beklentilerimiz OPET bayilerinden." diyor. Peki, Kardeş Okulum projesi Nurten Öztürk ve OPET için nihai proje olabilir mi? Edindiğim izlenimle şahsen ben hiç zannetmiyorum! Ayrıca diğer güçlü kuruluşların da toplumu 'kandıran projeleri' değil de gerçek KSS projelerini hayata geçirmesini diliyorum.

Zaman
Yayın Tarihi : 27 Aralık 2007 Perşembe 18:15:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?