30
Mayıs
2024
Perşembe
EKONOMİ

Ankaralılar krizi hissetmiyor!

Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, global ekonomik krizin Türkiye'yi etkisi altına almaya başladığını belirterek "İster teğet geçsin ister psikolojik olsun problemin varlığını kabul edelim. Birçok üretim tesisi duruyorsa, kapılarını kapatıyorsa, işçilerini izne çıkarıyorsa, birçoğu da çıkarmamaya çalışıyorsa ortada bir sebep var onu iyi analiz etmek lazım" dedi. Özilhan, kendi hissiyatına göre krizin Ankara'da hissedilmediğini de belirtirken "Siyaset, işdünyası ve bürokrasi arasında diyalog yetersiz" diye konuştu.

Tuncay Özilhan, otomotivden finansa, gıdadan içeceğe, kırtasiyeden sağlığa farklı sektörlerde faaliyet gösteren, 20 bin kişiye istihdam sağlayan Türkiye'nin köklü şirketlerinden Anadolu Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su. 4 milyar dolar ciroluk bir grubu yönetiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kriz tellallığı yaptığını öne sürdüğü Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 2001 krizi sırasında başkanı olan Özilhan, yaşanan global ekonomik krizin çok ciddi ve farklı boyutu olduğunu söylüyor. Türkiye'de hâlâ teğet mi geçecek, psikolojik mi tartışmalarının yapıldığını söyleyen Özilhan'a göre ABD, Avrupa paketler açıklarken Türkiye iyi analiz edilmiyor. Ankara'nın bu krizi hissetmediğini savunan Özilhan "2000'de TÜSİAD Başkanı'ydım. O zaman bakanların bürokratların bunu hissetmediğini görüyordum. Ankara'nın bir sistemi var. Herkes maaşını alıyor. Böylece esnaf da hissetmiyor. Çarkta herhangi bir aksama yok. Devlet parasını ödüyor, kamu yatırımları sürüyor. Oysa dönüp üretim merkezlerine bir Denizli'ye bir Antep'e baktığın zaman gerçekten çok ciddi sıkıntılar var" diyor. Kriz psikolojik olsa bile bunu giderecek önlemlerin açıklanması gerektiğini söyleyen Özilhan, iş dünyası, bürokrasi ve hükümet arasında diyalog eksikliği bulunduğunu söylüyor. Özilhan'ın yanıtları şöyle:

Dünya ekonomisinde yaşanan kriz ezberleri bozdu. Dünyanın en sağlam görünen bankaları batıyor, şirketler devlet destekleriyle kurtarılıyor. Bu gelişmeler sizi şaşırtıyor mu? Böyle bir kriz bekliyor muydunuz? 

Yaşadıklarımız, gördüklerimiz beni çok şaşırtıyor tabii ki. Ben böyle bir kriz beklemiyordum. Davos toplantılarında bir kriz olacağını hissettim. Herkes problemin boyutlarını konuşuyordu. Rating kuruluşları, odit firmaları eleştiriliyordu. Bu krizin gelişeceğini, yayılacağını tahmin ediyordum ama bir Lehman batacak, bankalar gidecek, Citibank devletten destek alacak, Avrupa'daki bankalar sıkıntı yaşayacak deseler inanmazdım. Bunların hiçbirini tahmin edemezdim. Bu kadar hasar beklemiyordum. Ayrıca ABD'nin sistemi bu kadar kontrolsüz bıraktığına da inanamadım. Bize ders verenlerin, bizi derecelendirenlerin 100 misline varan bu kadar yüksek kaldıraçlama yapabileceklerini göremedim.

Türkiye bu krize nasıl yakalandı? Daha iyi bir noktada mı? 

Türkiye bundan önce 2001 krizini yaşadı. Resim farklıydı. O kriz Türkiye'nin kriziydi. Krizden çıkarken dünyada da likitide bolluğu olduğu için krizi çok kolay atlattık. Şimdi Türkiye'de problem daha az hissediliyor gibi gözüküyor ama ne yazık ki durum değişti. 

Dünyada bütün duvarlar kalktığı için global ekonomide bir yerdeki gelişme herkesi tesiri altına alıyor, bu da çarpan etkisiyle yayılıyor. Şu anda dünyada güven krizi var. Ekonomiler küçülüyor, gelirler azalıyor. İşini kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya kalan da tüketim eğilimini azaltıyor. Bunun yanı sıra dünyada bir finans krizi yaşanıyor ve artık dışardan kaynak bulmak mümkün değil.

Türkiye'de kriz nasıl başladı? Sektörler nasıl etkileniyor? 

Türkiye'de pek çok sektör ilk dokuz ayda krizi az hissetti. İlk hisseden inşaat oldu. İnşaat dediğiniz zaman yanında 30 farklı iş kolunun üretimini etkiliyor. Daha sonra dalga dalga yayılıp mobilyadan, demir çeliğe, çimentodan boyaya kadar birçok sektörü durdurdu. Çok uzun zamandır Türkiye'de duran çimento fabrikası bilmiyordum. Üçüncü çeyrekte durmaya başladı. Dokuzuncu aydan sonra ise biz bunun otomotiv ayağını hissetmeye başladık. 

Türkiye ihracatçı olduğu için siparişler teslim edildikten sonra iptaller başladı. Otomotiv devleri üretimlerini durdurdu ve tatile çıktılar. Onlarla da konuşuyorum. O tatiller sürecek. Tekstil zaten düşen trenddeydi. Orada iyice bozulma görüyoruz. İçecek gıda gibi hızlı tüketilen mallar daha az hissediyor. Zamanla daha fazla etkilemeye başlayacaklar. 

Bunun neticesinde de finans sektörü etkilenmeye başladı. Krizin Türkiye'ye gelmekte olduğunu geleceğini hisseden finans sektörü de bir takım tedbirler aldı. Kredilerini yavaşlattı.

Yani Türkiye'nin en sağlam sektöründe de tıkanmalar başladı
Şu anda böyle bir sorun yok ama tıkanacak. 2001 krizinde sektör yeniden yapılandırıldı. Rasyoları güçlü olduğu için BDDK tarafından denetim altında olduğu için etkilenmedi. Bankacılık 2000-2001'de açık pozisyonda yakalanmıştı. Bu krizde ise bankaların açık pozisyonu yok reel sektörün var. Çünkü dövizdeki borçlanmanın maliyeti çok düşük olduğu için özel sektör döviz borçlanmak zorunda kaldı. Kırılganlık oluştu. Bu da bankaları tedbirli davranmaya yöneltti.

Bankaların krizin ilk dönemlerinde biraz da panik havasıyla davranması eleştirildi. Hâlâ o hava sürüyor mu? 

Bankalar suçlandı ama bugün birçoğunun ödeme kabiliyeti olan sıkıntıdaki şirketlere destek olduğunu biliyorum. İlk günlerdeki panik azaldı. Eski krizden elde edilen deneyimlerle şirketlerle görüşülüyor, borçlar yeniden yapılandırılıyor. Uzun vadeye yayılıyor. Dolayısıyla ben burada bankalar kanalıyla reel sektöre destek verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Burada reel sektörün çökmemesi kapılarını kapamaması için bankalara yapılacak desteklerle bunun reel sektöre aktarılması, reel sektöre destek sağlanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu konuda bir adım atıldı. Munzam karşılık oranları düşürüldü. Bu destek yeterli mi?
2.5 milyar dolarlık bir kaynak sağlandı. Onun dışında nakit, keş bu problemi çözecek daha bir şey çıkmadı ortaya. BDDK'nın bir çalışması, karşılık ayırma kararnamesi var. O da bir miktar finans sektörünü rahatlatacaktır. Ama problem büyük.

Problem büyük diyorsunuz ama hükümetten yapılan açıklamalara bakarsak Türkiye'ye krizin gelip gelmediği bile tartışmalı. Teğet mi geçecek, kriz psikolojik mi tartışmaları yaşanıyor. 

İster teğet geçsin ister psikolojik olsun problemin varlığını kabul edelim. Evet Türkiye gelişmiş ülkelere göre daha az hissediyor ama sonuçta etkilerini gösteriyor. Birçok üretim tesisi duruyorsa, kapılarını kapatıyorsa, işçilerini izne çıkarıyorsa, birçoğu da çıkarmamaya çalışıyorsa ortada bir sebep var onu iyi analiz etmek lazım.

İş dünyası krizin ilk günlerinden itibaren uyarılar yaptı ama kriz tellallığı yapmakla suçlandı. Sizce bu açıklamalar moral mi bozdu? 

Krizi büyük göstermenin kimseye faydası yok. Bundan kimsenin çıkarı yok. Tam tersine kimse konuşmuyor. Kol kırılıyor yen içinde kalıyor. Moral bozmamak için çok çok dikkat ediliyor. Ama ortada reel bir gerçek var. Hiç kimse neticede ateşin üstüne benzinle gitmek istemiyor. Herkes aynı gemide. Önümüzdeki günlerde ihracat daha da yavaşlama trendine girecek. Dünya bir tasarruf dönemine, fakirlik dönemine giriyor. ABD'de, Avrupa'da paketler açıklanıyor. Sistemin ne kadar tehlike altında olduğunu görüyoruz. Yani görünenden daha ciddi sıkıntı var.

Ancak Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz "Paket beklemeyin" dedi.
ABD, Avrupa neden paket açıkladı. Türkiye'yi iyi analiz etmek lazım. Benim şöyle bir hissiyatım var. Ankara bu krizi hissetmiyor. Ya da geç hissediyor. 2000'de TÜSİAD Başkanı'ydım. O zaman bakanların bürokratların bunu hissetmediğini görüyordum. Ankara'nın bir sistemi var. Herkes maaşını alıyor. Böylece esnaf da hissetmiyor. Çarkta herhangi bir aksama yok. Devlet parasını ödüyor, kamu yatırımları sürüyor. Oysa dönüp üretim merkezlerine bir Denizli'ye bir Antep'e baktığın zaman gerçekten çok ciddi sıkıntılar var.

Yani Başbakan'a ya da bakanlara krizin boyutları iyi yansıtılamıyor mu? 

Ben o komünikasyonun hâlâ çok az olduğu kanısındayım. Bürokrat, iş dünyası ve siyasetin iyi komünikasyonu olmadığı inancındayım. Özellikle kriz dönemlerinde çok geliştirilmesi gerekir. Kapalı kapılar ardında konuşulması gerekir.

Galiba biraz TÜSİAD'ın eleştirilerine tepki fazla oluyor gibi.
TÜSİAD'ın konuşmalarının alerji yaratmaması lazım. Kriz konuşulmamaya çalışılıyor ama bir kısmı da medyaya yansıyor. Şimdi bir işadamı borcunu ödeyemediği için intihar ediyorsa medyaya yansımaması mümkün mü? Problemi eminim ki yok saymıyorlar ama varsa taraflar oturup konuşmalı, diyalog içinde olmalı.

Peki krizin ilk günlerinden başlayan işçi çıkartmalarında şirketler kriz fırsatçılığı yapıyor mu? 

Kimse işçisini çıkartmak için almaz. Ama maaşını ödeyemeyecek duruma geliyorsa yapacak bir şey yok. Kimse bundan keyif alamaz. Bu acı bir uygulamadır. Kimse fırsatçılık yapmaz diye düşünüyorum. Ama herkesin bir dayanma gücü var. Fırsatçılıkla suçlamaktan ziyade nasıl durdurabiliriz. Kriz gelmediyse teğet geçecekse, neler yapılmalı bunları konuşmak lazım. Sayın Başbakan psikolojik dedi. Bu psikolojiyi nasıl yeneriz bunu araştırmalıyız. Kriz yok diyerek bu psikolojiyi yenemeyiz. Ancak vereceğimiz güvenle bunu güçlendiririz.

Yerel seçimlerin etkisi var mı bu söylemlerde? 

Tabii siyaset biraz da seçimlere kilitli, haklılar da. Seçim tabii ki siyasetçi için önemli ama böyle bir ortamda ekonomi göz ardı edilmemeli, gündemden düşmemeli.

Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma da gecikti. Bu bir sorun yaratıyor mu?
Türkiye kendi resmini iyi çekmeli. IMF Türkiye için önemli bir çıpaydı. Bu sayede Türkiye güvenilir bir ülke konumuna geldi. Hükümetin en iyi yaptığı konulardan biri buydu. O çapa bitti. Ancak krizin gündeme gelmesiyle tekrar IMF çıpasının hızlandırılması gerekiyordu. Kriz olmasaydı buna belki ihtiyacımız olmayacaktı. IMF konusunda hükümet niye alınıyor ben anlamıyorum. Bu kriz hükümetin sebep olduğu bir kriz değil. Dünyanın krizi bu. Adım atıp tedbirini alıp, 25 milyar dolarını koyabilseydi kenara, bize güven verecekti. Burada kimsenin kimseyi suçlamaya hakkı da olmazdı. Muhalefetin de dikkat etmesi lazımdı. Nihayet anlaşma safhasına gelindi.

KÖRFEZ SERMAYESİ BATIYA GİDER

Hükümetin bir umudu Körfez sermayesini çekmek. Buradan önemli bir kaynak gelir mi? 

Ben orada çok bir sermaye olduğu kanatinde değilim. Petrol eski fiyatlara yaklaştı, onların da gelirleri azaldı. Körfez'deki bankaların fonların olduğuna inanmıyorum. Körfez bankalarının batıda çok paralar kaybettiğine inanıyorum. Parlayan yıldızların sıkıntıda olduğunu, destek istediklerini biliyorum. Tabii ki bir miktar fon vardır amla bu fon Türkiye'ye mi gelir, daha büyük yapılara mı gider belli değil. Mesela Citibank'ı alabilir, büyük şirketlere ortak olabilirler. Konutlar çok ucuzladı, arazi geliştirme imkanları ortaya çıktı. Önemli markalar zorda yani dünyada büyük fırsatlar çıktı. Türkiye bu fırsatlar içinde önemli olabilir ama esas diğer büyük fırsatlar Avrupa ve ABD'de.


YATIRIMLARI DURDURDUK
BÜTÇE YAPMAKTA ZORLANDIK

Grup olarak 2009 yılı tahminlerinizi öğrenebilir miyiz? 

2009 çok zor bir yıl olacak. Çok dikkatli ve tedbirli olacağumuz bir yıl. Yatırımlarımızı daralttık. Nakit girişine, stoklara tahsilata çok ağırlık verdiğimiz bir yıl olacak. Yaşadıkça gördükçe politikaları uygulayacağız. Bütçe yaparken tabii ki çok zorlandık. Her zaman bütçelerimizi kasım alında bitirir, aralıkta yönetim kurulundan geçirirdik. Krizden az etkilenecek bazı sektörlerimizde bütçe yaptık ama bazı sektörlerimizde ocak ayında durumu görelim diye erteledik. Ama en az iki sefer değiştirdik. Zarar bütçelenmez ama kontrol edecek yapıya bakıyoruz. Bütçede kurlara göre analizler yaptık. Dövizin 1.50'lerle kapanıp 2009'un ortalamasında 1.60-70 arası olacağını tahmin ediyoruz. Nakit kral olacak.


İLK 9 AY İYİYDİ; HEM AĞLAR
HEM KÂR EDER DEMESİNLER

İçecekten otomotive kadar birçok sektörde faaliyet gösteriyorsunuz. Bu sektörlerde nasıl etkilendiniz. Krizin ne zaman yumuşayacağını düşünüyorsunuz? 

En az hızlı gıda ve içecekte etkilendik. Yiyecek ve içecekte ilk 9 ay iyiydi, son çeyrekte rakamlar düştü. Ekim-kasım-aralıkta gittikçe hızlanan düşüş gördük. Şimdi bu rakamlara bakarak hem ağlarlar hem kar ederler denmesin. Kriz 3'üncü çeyrekte etkilemeye başladı. Dördüncü çeyrek ya sıfır ya da negatif çıkacak. Bu trend ilk aylarda devam edebilir. Herkes buna göre planlıyor. Psikolojik olarak dikkatli bütçe yapıyor. Hissiyatım 2009 sonundan sonra böyle devam etmez. Dünyada hâlâ iniş sürüyor, bunun stabilize olması lazım. 2009'un 9'uncu ayından itibaren hareket başlayacak kanaatindeyim. Ama yüzde 2 büyürsek büyük başarı olacak. 2010'dan itibaren ise büyümeyi konuşabileceğimiz kanaatindeyim.

Ne tür önlemler aldınız? Grup olarak işçi çıkardınız mı? Ya da planlıyor musunuz?
Darboğaz giderme yatırımlarını minimuma düşürdük. Enerji yatırımlarımız uzun vadeliydi, çalışıyoruz. Finans sektörü sağlıklı, biz de o sektörde olmayla devam edeceğiz. Ama şu anda yeni şubeler açıyorduk, durdurduk. Perakende bankacılığın niş kısmını yapacağız. Büyük bankalarla rekabet etmemize imkan yok. Bankacılıkta lokal yerli bankaların olması gerektiği kanısındayım. Kriz dönemlerinde çok önemli oluyor. İşçi konusunda ise bugüne kadar azaltmadık. Düşünmüyoruz ama bir noktaya gelinir ki krizin etkileri daha uzun sürecek der yaparız. Zammı ise ocak ayında konuşacağız. Ama onu da dikkatli yapacağız.

Sermaye el değiştiriyor mu? 

Öyle bir şeyin olacağı tartışmalarına katılmıyorum. Fakirleşiyorsa bütün sistem fakirleşiyor. kaybediyorsa herkes kaybediyor. Herkes aynı gemide. Rahmetli Sakıp Bey'in 2000'deki o sözlerine hazırlıyorum. Bir gecede servetimin yarısını kaybettim, demişti. Bu herkes için geçerliydi. İşi olan işini kaybediyor, fabrikası olan fabrikasının değerini, evi olan evinin değerini kaybediyor. Dolayısı ile bundan istifade etmek, sermayenin el değiştirmesi gibi bir takım ifadelerin doğru olmadığına inanıyorum. Bu tartışmaları da doğru bulmuyorum.


TUNCAY ÖZİLHAN KİMDİR?

1947 yılında Kayseri'de doğdu. İktisat Fakültesi ve ABD'de Long İsland Üniversitesi İş İdaresi (MBA) bölümünü bitirdi. Kariyerine Anadolu Grubu'nda çalışarak başladı. Grubun çeşitli şirketlerinde çeşitli pozisyonlarda çalıştıktan sonra İcra Kurulu Başkanı oldu. 2001 yılı başından sonra bir dönem TÜSİAD Başkanlığı yaptı. Evli ve 3 çocuğu var.

Referans
Yayın Tarihi : 29 Aralık 2008 Pazartesi 20:18:48
Güncelleme :1 Ocak 2009 Perşembe 19:30:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?