2
Mayıs
2025
Cuma
EKONOMİ

Büyüme sürdürülebilir değil

Türkiye'nin ithalatı bu yılın ilk dokuz aylık döneminde 100 milyar dolar sınırını aşarak, yılın tümünde 135 milyar doların aşılacağı sinyalini verirken, dış ticaret açığı da 40 milyar dolara dayandı. Eylül sonu itibariyle son bir yıllık dış ticaret açığı ise 51.3 milyar dolara ulaştı. 

Harvard Üniversitesinden Prof.Dr Dani Rodrik, “Türkiye’de dışardan gelen sermaye azalan iç tasarrufları finanse ediyor. Bunun özelleştirmelerle geçici bir durum olduğunu düşünüyorum. Yapısı da sağlıksız. Bu nedenle sorunlar var” dedi. 

DIŞ TİCARET AÇIĞI 39.8 MİLYAR DOLARA ULAŞTI 

Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre Türkiye'nin ihracatı eylülde yüzde 7.4 artarak 7 milyar 316 milyon dolara yükselirken ithalat yüzde 12.2 büyüdü ve 11 milyar 630 milyon dolara çıktı. Dış ticaret açığı ise 4 milyar 314 milyon dolara ulaştı. 3 milyar 552 milyon dolarlık dış ticaret açığı verilen geçen yıl eylül ayında yüzde 65.7 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı da bu yıl yüzde 62.9'a kadar geriledi. 

Eylülde ithalat artışı aramaları ithalatındaki yüzde 19.3 oranındaki büyümeden kaynaklandı. Yatırım malları ithalatındaki artış yüzde 1'de kalırken, tüketim malları ithalatı ise yüzde 11.8 oranında azaldı. 

OCAK-EYLÜL DÖNEMİ 

Ocak-eylül döneminde ise ihracat yüzde 13.4 artarak 60 milyar 697 milyon dolara çıkarken, ithalat yüzde 17.8 büyüdü ve 100 milyar 540 milyon dolar oldu. Dış ticaret açığı ise 39.8 milyar dolara kadar tırmandı. Geçen yıl aynı dönemde Türkiye 53 milyar 515 milyon dolarlık ihracat, 85 milyar 329 milyon dolarlık ithalat yapmış ve 31 milyar 813 milyon dolarlık dış ticaret açığı vermişti.
Türkiye bu yılın ilk dokuz aylık döneminde yaptığı ihracatla ithalatının yüzde 60.4'ünü karşıladı. Bu oran geçen yıl aynı dönemde ise yüzde 62.7 olarak gerçekleşmişti. 

72 MİLYAR DOLARLIK ARA MALI İTHALATI 

Türkiye'nin ocak-eylül döneminde 100 milyar doları aşan ithalatının 72 milyar 314 milyon dolarlık kısmını ara malları ithalatı oluşturdu. Ham petrol ve doğal gaz gibi enerji maddelerini de kapsayan ara malları ithalatı geçen yıla göre yüzde 19.5 oranında arttı. Bu dönemde yatırım malları ithalatı yüzde 9.9 artarak 15 milyar 932 milyon dolara yükselirken, tüketim malları ithalatı ise yüzde 11.9'luk büyümeyle 11 milyar 933 milyon dolara çıktı.
 
Aynı dönemde Türkiye'nin ara malları ihracatı yüzde 21.8'lik büyümeyle 27 milyar 33 milyon dolara çıktı. Tüketim malları ihracatı yüzde 5.8 artarak 26 milyar 679 milyon dolar oldu. Yatırım malları ihracatı ise yüzde 11.6 artarak 6 milyar 550 milyon dolar oldu.
Bu dönemdeki ihracatın 57 milyar 117 milyon dolarlık kısmı imalat sanayi ürünlerinden oluştu. Tarım ürünleri ihracatı 2 milyar 326 milyon dolara yükselirken, madencilik ihracatı 819 milyon dolarda, balıkçılık ihracatı 72 milyon dolarda kaldı. 

AB'DEN İTHALAT YÜZDE 10.3 ARTTI 

Türkiye'nin AB ülkelerinden yaptığı ithalat bu dönemde yüzde 10.3 oranında artarak 39 milyar 693 milyon dolara kadar çıkarken, serbest bölgelerden yapılan ithalat yüzde 18.4'lük artışla 654 milyon dolar, diğer ülkelerden ithalat ise yüzde 23.3 artarak 60 milyar 191 milyon dolara yükseldi. Türkiye ithalatının yüzde 39.5'ini AB ülkelerinden gerçekleştirdi. 

Türkiye'nin AB ülkelerine yönelik ihracatı ise yüzde 13.6 artarak 31 milyar 624 milyon dolara kadar yükseldi. Bu kapsamda eski 15 AB ülkesine yapılan ihracat yüzde 13.2 artarak 29 milyar 501 milyon dolar, yeni 10 AB ülkesine yapılan ihracat ise yüzde 20.5 artarak 2 milyar 123 milyon dolar oldu. Türkiye içerisindeki serbest bölgelere yapılan ihracatın yüzde 2.9 azalarak 2 milyar 137 milyon dolara indiği bu dönemde, diğer ülkelere yapılan ihracat ise yüzde 14.7'lik artışla 26 milyar 934 milyon dolara yükseldi.

PROF.RODRİK:”TÜRKİYE’DEKİ BÜYÜME SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”

Ulusal İktisadi Araştırma Bürosunda araştırmacı ve Londra’da Ekonomi Politikası Araştırma Merkezi’nde görev yapan Harvard Üniversitesinden Prof. Dr. Dani Rodrik, Türkiye’deki büyümeyi sürdürülebilir görmediğini bildirdi. Makine ve teçhizat yatırımlarının yeterli olmadığını belirten Rodrik, yabancı sermaye girişinin yatırım patlaması yaratması halinde endişe edecek bir durum olmayacağını söyledi. Ancak Rodrik, “Türkiye’de dışardan gelen sermaye azalan iç tasarrufları finanse ediyor. Bunun özelleştirmelerle geçici bir durum olduğunu düşünüyorum. Yapısı da sağlıksız. Bu nedenle sorunlar var” dedi. 

Forum İstanbul çerçevesinde düzenlenen Uluslararası Yarıyıl Finans Konferansının öğlenden sonraki oturumunda konuşan Rodrik, kur, verimlilik ve büyüklük gibi konulara ilişkin görüşlerini aktardı. 

Yüksek kurun rekabet gücünü yapay bir şekilde artırırken, verimliliği de düşürdüğünü belirten Rodrik, kur düzeni ve politikalarının makrodengeleri bozmadığı, dış ödemeler dengesini çok etki göstermediği sürece büyümede ikinci derecede önemli olduğunu söyledi. Rodrik, yüksek kurun rekabet gücünü yapay bir şekilde artırdığını ve verimliliği düşürdüğünü vurguladı. 

Türkiye’de sektörler arasındaki verimlilik uçurumunun çok yüksek olduğunu, bu uçurumun ancak kaynak ve istihdamın verimliliği yüksek olan sektörlere aktarılmasıyla aşılacağını kaydeden Rodrik, Türkiye için hızlı ve adil bir büyüme stratejisinin özellikle yapısal değişime dayanmak zorunda olduğuna dikkat çekti. Rodrik, Türkiye’de sektör bazında verimliliği artırmaya yönelik eğilimin, emeğe olan talebi azaltmaya ittiğini dile getirerek, bunun büyüme yaratsa da istihdam yaratmayan bir model olduğunu anlattı. 

EK İŞGÜCÜNÜN SADECE YÜZDE 10’NU SANAYİYE GİTTİ 

2001-2005 yılları arasında bazı verilere dayanarak yapılan hesaplamalarla konuşmasını sürdüren Dani Rodrik, ekonomide faal nüfusun 3.3 milyon arttığını, tarım daraldığı için ekonominin diğer sektörlerine de 1.5 milyon ek emeğin kaydığını ifade etti. Rodrik, toplam 4.8 milyonluk bir işgücü ortaya çıktığını kaydederek, bunun ancak yüzde 10’unun sanayide istihdam edilebildiğini söyledi. Rodrik, yüzde 32’si hizmet sektöründe, yüzde 58’inin de ekonomik olarak faal olabileceği halde emek piyasalarına girmediğini kaydetti. Önemli bir iş potansiyeli bulunduğunu belirten Rodrik, “2001-2005 arasında sanayi daha çok istihdam yaratsaydı, işgücüne katılan ek 4.8 milyon nüfusun büyük bölümü sanayide istihdam edilebilmiş olsaydı, Türkiye’de 2005 ya da 2006’da kişi başına düşen milli gelir yaklaşık yüzde 30 daha yüksek olurdu” dedi. 

Dani Rodrik, yapısal değişim ve bunun itici gücünün imalat sanayide yatırım ile kapasite artışından geçtiğini, bunun sanayide göreli karlılığın artırılmasını gerektirdiğini dile getirirken, sanayide göreli karlılığın ise reel kur ile yakından ilgili olduğunu anlattı. Rekabetçi kur politikalarının ekonomide verimliliği yapısal değişim vasıtasıyla körüklediğini ifade eden Rodrik, ekonomik büyüme ile rekabetçi kur arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunu söyledi. 

Rodrik, aşırı değerlenme ile aşırı oynaklığın büyüme ve verimlilik için maliyetli unsurlar olduğunu dile getirerek, son, 10, 20, hatta 30 yıl öncesine kadar sürekli olarak yüksek verimlilik ve büyüme sağlamış ülkelerin istisnasız hepsinin rekabetçi ve yüksek reel kur takip etmiş ülkeler olduğunu söyledi. Öngörülebilen ve yüksek kur ile enflasyon hedeflemesi rejiminin çatışmak zorunda olmadığını, Merkez Bankasının açıkça reel kur hedefi belirlemeden para politikasını belirleyen unsurlardan biri olarak reel kuru göz önünde bulundurmasının prensip olarak mümkün olduğunu kaydeden Rodrik, şöyle konuştu: 

“Dalgalı kur rejimi, kurun seviyesini ve oynaklığını ihmal etmek anlamına gelmez. Aşırı değerlenmiş ve oynak reel kur Türkiye’de verimlilik artışlarını, büyümeyi ve istihdamı engeller. Kuru rekabetçi düzeyde tutmak amacıyla takip edilebilecek (piyasaları gerektiği şekilde yönlendirebilecek) ekonomik politikalar vardır. Bu politikalar, tüm ekonomik birimlere sorumluluklar tahsis eder ve aralarında koordinasyon gerektirir.” 

Rodrik, gelişmekte olan ülkelere kıyasla Türkiye’de kısa vadeli borç yükünün yüksek olduğunu belirterek, 2004 yılında gelişmekte olan ülkeler kısa vadeli borçları ve rezervleri azaltarak kısa vadeli dış borçları azaltırken Türkiye’de bunun tam tersi oldu” dedi. Rodrik, cari açığın arkasında kamu sektörünün değil özel sektörün açıklarının yattığını vurgulayarak, rezervler seviyesinin Türkiye’de göreli olarak düşük olduğunu, rezervlerin armasının maliyetli olduğunu söyledi. 

“BÜYÜMEYİ SÜRDÜRÜLEBİLİR GÖRMÜYORUM” 

Katılımcıların sorularını yanıtlayan Dani Rodrik, “Konuşmalarınızdan Türkiye’deki büyümeyi sürdürülebilir görmediğinizi anlayabilir miyiz” sorusuna, “Evet büyümeyi sürdürülebilir görmüyorum. Mesela makine ve teçhizat yatırımları 1990’lardaki seviyeye erişmiş değil, yani yeterli değil” yanıtı verdi. Yabancı sermaye girişinin yatırım patlaması yaratması halinde endişe edecek bir durum olmayacağını belirten Rodrik, “Türkiye’de dışardan gelen sermaye azalan iç tasarrufları finanse ediyor. Bunun özelleştirmelerle geçici bir durum olduğunu düşünüyorum. Yapısı da sağlıksız. Bu nedenle sorunlar var” dedi. Türkiye için iki tren bulunduğunu dile getiren Rodrik, bunlardan birincisinin sürdürülemeyen büyüme; ikincisinin de, AB treni olduğu, ikincisi birincisin yakalamazsa ortaya bazı sorunlar çıkabileceğini kaydetti. 

EM Ekonomik Araştırmalar, EM Kurumsal araştırmalar ile piyasa ve Niceliksel Araştırmalardan oluşan EEMEA’dan sorumlu Arnab Das da Merkez Bankası politikalarıyla enflâsyon beklentilerinin gelişmekte olan ülkelerde kontrol edilebilir olduğunu söyledi. Das, Türkiye’yi başka ülkelerle karşılaştırıldığında döviz kuru düşük olan bir ülke olarak görüldüğünü ifade ederek, “Türkiye’de Merkez bankası bağımsızdır ancak burada bir kredibilite, güvenilirlik sorunu olduğunu söylememiz lazım. Merkez Bankası bağımsızsa, iyi bir mali politika varsa enflasyon artmaz, stabilizeye ulaşılır ve dalgalanmalardan etkilenmez. Merkez Bankası bağımsız olursa dışarıda yaşanan gelişmeler sizi fazla etkilemez” dedi. 

Belçika Merkez Bankası Baş Direktörü Peter Praet ise, Avrupa’da “Fiyat istikrarı finansal istikrar getirmek zorunda değil”i öğrendiklerini belirterek, fiyat istikrarı olunca piyasa oyuncularının çok olumlu baktığını ve gayrimenkul fiyatlarını artırdığını söyledi.

anka
Yayın Tarihi : 31 Ekim 2006 Salı 17:23:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?