16
Mayıs
2024
Perşembe
EKONOMİ

Çağlayan: Erdoğan'la frekansımız tuttu

SİYASET kararı hep beklenen, ama ekonomi politikalarını sıkça eleştirdiği AKP saflarına katılması tartışma yaratan ASO Başkanı Zafer Çağlayan, karar sürecini Hürriyet’e anlattı. Kendisiyle aynı ismi taşıyanların çoğu gibi "Büyük Taarruz" yıldönümünde değil, 10 Kasım’da doğan Çağlayan, "Ata’nın öldüğü gün, neyin zaferi?" sorusuna verdiği yanıtla, siyasi geleneğine dair kritik bir ipucu aktarıyor: "1957’de Amcamın DP’den ikinci kez milletvekili seçilmesinden hemen sonra doğmuşum. Onun zaferi manasında koymuşlar adımı."

BABA DP’Lİ, ANNE TARAFI CHP’Lİ

Çağlayan’ın babası, DP lideri Mehmet Ağar’ın babasıyla yarım asır önce Muş’tan arkadaş. Adına vesile, DP’nin Muş il teşkilatı kurucusu amca Şefik Çağlayan, Yassıada’da yargılanıp Kayseri Cezaevi’nde yatmış bir milletvekili. Anne tarafında ise köklü bir CHP geleneği: Annenin büyük amcaları Mustafa Kemal’ın Cumhuriyet’i ilan ettiği TBMM’nin ilk milletvekilleri. Kendisi ise üniversite yıllarında "ülkücü hareket"e katılmış. Çağlayan, sorularımızı şöyle yanıtladı:

2002 seçimlerinde bütün partilerden teklif almıştınız ama siyasete bugün girdiniz. Beş yılda ne değişti?

- O dönem kendimi siyaset için hazır hissetmiyordum. Bu kez çevremden yoğun baskı oldu. ASO’ya 1987’de 30 yaşında geldim. 20 yılın 12 yılını başkanlıkla geçirdim. Arkadaşlar "Daha fazla oda başkanlığı yaparsan tekrara düşersin" dedi.

BAYKAL ABİM GİBİDİR

Liderlerle temasınız hep sürdü. CHP’nin önerisini neden kabul etmediniz?

- Deniz Bey benim için çok değerlidir. Abim gibidir. Ama CHP ile bazı ekonomik politikalarımızın çatıştığını gördüm. Başta bölgesel asgari ücret olmak üzere beş yıl Türkiye gündemine pek çok öneri getirdim. Maalesef ciddi bir elektrik yakalayamadım.

ÜNİVERSİTEDE ÜLKÜCÜYDÜM

Üniversitede "ülkücü hareket" içindeydiniz. MHP’den size teklif gelmedi mi?

- Sayın Bahçeli ile görüşmedim. Temsilcisi aracılığıyla öneri geldi. Teşekkür ettim. Sayın Bahçeli, Başbakan Yardımcılığı döneminde en rahat görüştüğüm liderlerden biriydi. Evet, üniversite yıllarımda ülkücü hareket içinde oldum. Ülkeye bağlılık, milliyetçilik o anlamda kalıcı olmuştur. MHP’de siyaset yapma konusunda içimde görüş belirmemişti. MHP ile görüştüğüm dönemde AKP ile belli bir mesafe katetmiştim. Asıl önemli sebep budur.

FREKANSIMIZ AYNI

Başbakan Erdoğan ile kaç kez biraraya geldiniz?

- Dört kez. Benimle en erken temasa geçen sayın Başbakandır. Sayın Baykal’dan da eskidir. İki sene önce çağırakak seçimlerde çalışmak istediğini söyledi.

"Evet" dediğiniz nokta hangisi oldu?

- "Ekonomik istikrarın sağlandığı dönemde başkanlık yaptın; yeter. Gel bu sefer elini taşın altına koy. Görev al" dedi. Dışarıdan yaptığım öneriler Sayın Başbakan ve parti nezdinde kabul gördüyse, içinde olunca daha çok kabul göreceğini net gördüm. Ama asıl sebep çok değer ve iyi niyet görmemdir. Ekonomik lisanımız, frekansımız aynı. Sayın Başbakan’ı beklentimin çok ötesinde benden daha fazla liberal olduğunu gördüm.

Başbakan’la bakanlık pazarlığı yapmadık

Başbakan ile tanımlanmış bir görev konuştunuz mu?

- Hayır. Ben kalkıp sayın Başbakan "şunu isterim" diye herhangi bir şey söylemedim. Söylemem de. Sayın başbakanın takdiridir.

Bakanlık sözü verilmedi mi?

- Hayır çok net söylüyorum, olmadı.

Bakanlık verilmezse hayal kırıklığı yaşamayacak mısınız?

- "Bana bir bakanlık vermezseniz bu işin içinde olmam demedim. Ben hizmet adamıyım. Ne hayal kırıklığım, ne başka bir şey olur. Pazarlığa girmedim.

ASO’yu bırakmak istedim oybirliğiyle ’kal’ dediler

Yasal engel yok ama adayken ASO Başkanlığınızın sürmesi doğru mu?

- Aslında rozeti taktığım gün başkanlıktan ayrılmak istiyordum. Kapalı bir yönetim kurulu toplantısı yaptık. Dakikalarca ayakta alkışladılar. Ki benim Meclisimde her partiden üye var. Biri CHP’den milletvekili adayı. Oybirliğiyle kalmam istendi. ASO’daki odamı ve makam arabamı artık kullanmıyorum. İki çalışma arkadaşım ücretsiz izinli maaşlarını ben ödüyorum.

Size partide bir yer gösterilmedi mi?

- Bizim öyle saunalı bir odamız yok. (Kahkahalar) Ama, sakın yanlış anlaşılmasın, Sinan (Aygün) kardeşime herşey yakışır.

Seçim bütçesi çıkardınız mı?

- Henüz belli değil. Ama arayan çok oluyor. Avustralya’dan bile telefon geldi. "Maddi manevi yanınızdayız" diyorlar. Ben de kendilerine "Bana manevi desteğiniz yeter" diyorum. Masrafların hepsini kendim yapacağım.

Atatürk’e ve devrimlerine genetik bağımlılığım var

Cumhuriyetin temel kazanımları konusunda, Hükümetin uygulamalarından kaynaklanan kaygılar ve hassasiyetler var. Bunları paylaşıyor musunuz?

- Cumhuriyet’e, laikliğe demokrasiye, Atatürk’e, devrimlerine genetik bir bağlılığım var. Belki gerek yoktu ama partiye katılma töreninde vurguladım. Bu konularda en ufak tavizim olamaz. Belki o dönemlerde çok iyi icraatlar yapılamamış olabilir. Maksadı aşan başkaları olabilir.

Hükümet bir 27 Nisan bildirisi yaşadı?

- 27 Nisan’da seçim konusu yoktu. On gündür seçim beyannamesi için çalışıyoruz. Şu ana dek, laiklik, Atatürkçülük, ülkenin bölünmez birlik ve bütünlüğü, demokrasi konusunuda tek bir kelime bir ima bırakın duymayı, Sayın Başbakan’ın hepimizin hassasiyetinin üstünde bir hassasiyetini gördüm. Kafamda en ufak bir soru işareti yok. Bu heyette Sayın Ertuğrul Günay da var.

Beyanname ne zaman açıklanacak?

- Az kaldı. Günü gelince Sayın Başbakan açıklayacak. Başbakan, tüm konuşmaları söz kesmeden, süre limiti koymadan, dikkatle tek tek not alarak dinliyor. Doğrusu ben birileri gelip not alacak yazacak sanıyordum. Toplantılarda Sayın başbakanın sekreteryasından kimse yok.

Ali Abi başımın tacıdır

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, hepinizin Ali Abi’sidir. Belki de halef-selef olacaksınız. Ama "Ali Abi" liste dışı kaldı. Bekliyor muydunuz?

- O benim hep Ali Abim. Samimiyetle söylüyorum, ben de o akşam öğrendim. Çok üzüldüm. O akşam ve ertesi gün beraber olup konuştuk. Başbakanlık’ta kalp krizi geçirdiğim gün kendime geldiğimde, gördüğüm ilk şey, bir çift çakmak çakmak göz. O gözlerden iki damla yaş akıyor. O Ali Abi’ydi. Hastanede kalbim durmuştu, şok yaptılar. Yoğun bakımda ilk gözümü açtığımda karşımda gördüğüm ilk insan yine Ali Abi’ydi. O benim her zaman başımın tacıdır.

Ağar, ’Sinan’ı mı Zafer’i mi alalım’ dedi, sonra sadece aracı gönderdi

Ailede köklü bir geleneği varken, DP’yi neden düşünmediniz?

- Orası ailem sayılır. Ama isim olarak. Birleşme konusunda ne yapacaklarını kendileri de bilmiyorlardı. Sayın Ağar’dan da son dönem ciddi bir "oturalım konuşalım" önerisi gelmedi. Oysa geçen yıl bir davette Sayın Ağar’ın bir yanında ben, bir yanında Sinan Aygün vardı. "Nasıl gidiyor?" diyen bir gazeteciye aynen şöyle dedi: "Yüzde 20 oyumuz var. Bir tarafıma Sinan Başkan bir tarafıma Zafer Başkanı alırsam, üçerden altı puan. 26 puanla biz iktidar oluruz." Buna rağmen, son dönemde "Gel ne yapacağız" çağrısı olmadı. Aracılar geldi. Ama ben aracılarla konuşulacak yaşı ve zamanı geçtim.

Ağar’ın bir ortamda "Sinan’ı mı Zafer’i mi alalım?" dediği konuşuluyor. DP’ye mesafeli duruşunuzda bu sözün etkisi oldu mu?

- O söz beni fazlasıyla üzdü. Sinan Aygün benim çok sevdiğim kardeşim, arkadaşım. Sayın Ağar’ın "Sinan’ı mı Zafer’i mi?" demek yerine "Acaba iki Zafer iki Sinan bulabilir miyiz?" demesini beklerdim. Böyle bir lafa gerek de yoktu, anlamı da yoktu. Ki Sayın Ağar’la ailece görüşürüz. Hanımı "yengem" diye hitap ettiğim, oğlu Tolga kardeşim kadar sevdiğim.
Çiğdem Toker / Hürriyet
Yayın Tarihi : 9 Haziran 2007 Cumartesi 09:45:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?