1
Mayıs
2025
Perşembe
EKONOMİ

Enerjide 10 yıllık eylem planı hazırlanıyor

Enerji sıkıntısı konusunda ‘yol haritası’ hazırlıklarına başlayan bakanlık, kısa, orta ve uzun vadeli çözümler üzerinde duruyor. İlk etapta tasarrufa gidilecek, kaçak önlenecek. Daha sonra yerli kaynaklar devreye alınacak.

Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan doğalgaz krizi, enerjide dışa bağımlı ülkeleri yeni bir durum değerlendirmesine itti. Bir süre enerji darboğazıyla karşı karşıya kalan Avrupa Birliği, kaynak çeşitliliğine gideceğini açıkladı. Kriz, doğrudan gaz sıkıntısı yaşamamasına rağmen Türkiye’de de büyük bir endişeye yol açtı. Elektriğin yaklaşık yüzde 40’ının doğalgazdan üretilmesi endişelerin temelini oluşturdu. Muhtemel bir gaz kesintisinin, elektrik darboğazının yanı sıra, sanayi ve konutlarda ciddi üretim ve ısınma sorunlarına sebep olacağı dile getirildi. Bütün bunları göz önünde bulunduran Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 10 yıllık bir eylem planı hazırlıklarına başladı. Türkiye’nin enerji potansiyelinin sadece üçte birinin kullanıldığına dikkat çekilen çalışmada, arz güvenliğinin sağlanması için yerli kaynaklara ağırlık verilmesi gerektiği belirtildi. Enerji Üst Kurulu, özel sektörün önü açılırsa sorunun büyük oranda çözüleceğini düşünüyor.

Türkiye, enerji kaynaklarında kâğıt üzerinde kendi kendine yeter gözüküyor olsa da pratikte durum farklı. Enerji yatırımlarının pahalı ve uzun süreli olması, kısa vadeli çözümleri zorunlu kılıyor. Durum böyle olunca çözüm konusunda fikir birliği sağlanamıyor. Bakanlığın kısa vadeli çözüm önerileri arasında doğalgaz ile elektrik üretiminin bir süre daha devamı yer alıyor. Bunda en önemli etken doğalgaz çevrim santrallarının kısa sürede kuruluyor olması. Ulusal rezerv (stok) oluşturulması ve doğalgazın payının zaman içerisinde azaltılması öngörülüyor. Kısa vadeli çözümler arasında, tasarruf da önemli bir yer tutuyor. Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nin çalışmasına göre, yüzde 2’lik bir tasarruf ile 2015 yılına kadar 10,5 milyar dolarlık tasarruf mümkün. Ayrıca Enerji Üst Kurulu, elektrik kayıp-kaçağında sağlanacak iyileşme ile yıllık 20 milyar kilovatsaat tasarruf yapılabileceğine dikkat çekiyor. Bu rakam 3-4 büyük barajın yıllık üretimine denk geliyor.

Elektrik ihtiyacının karşılanmasında orta vadede ise yerli kaynakların devreye sokulması öne çıkıyor. Öncelikle kömür ve su potansiyelinin iyi değerlendirilmesi önerilirken, rüzgar, güneş, jeotermal gibi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesi tavsiye ediliyor. Dik nehirli bölgelerde bent barajların inşa edilmesi, sıcak bölgelerde güneş enerjisi panelleri kurulması gibi bölgesel çözümler tavsiye ediliyor.

Enerji sorununun tartışıldığı ortamda Enerji Bakanlığı, 3 nükleer santralın (dört bin 500 megavat kurulu güç) yapılacağını duyurdu. Hedef, Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamada kaynak çeşitliliğine gitmek ve dışa bağımlılığı azaltmak. Bakanlığa göre arz-talep projeksiyonunda Türkiye 2012 yılından itibaren nükleer enerjiyi kullanmaya başlayacak.

Enerji yatırımlarının maliyetli olması kaynak sorununu gündeme getiriyor. Enerji Bakanlığı'na göre 2020 yılına kadar sektöre yapılacak yatırım tutarı 130 milyar dolar. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), tüketimin yılda yüzde 6-8 civarında artacağını dikkate alarak yıllık 2-3 milyar dolar yatırım yapılması gerektiğini belirtiyor. Üst Kurul, sektörde yerli-yabancı özel sermayenin önünün açılması durumunda enerji sorununun çözüleceği görüşünde. Kurul Başkanı Yusuf Günay, dünyada kamunun elektrik üretmek, dağıtmak ve ticaretini yaptığı dönemlerin tamamen bittiğini söylerken, Türkiye'de kamu ağırlığının devam etmesinin yanlışlığına dikkat çekiyor: "Kamu, işletmecilikten çekilmeli. Özel sektör bu işi yapmalı. Bu arzu da var. Kuruma yaklaşık 14 bin megavatlık kurulu güç başvurusu var. 2010 yılına kadar devreye girebilecek bu yatırımların yarısı kömür, diğer yarısı ise hidrolik ve rüzgar santralı projelerine ait." Kamunun da elinde yıllık yaklaşık 100 milyar kilovatsaatlik üretim projesi varlığına dikkat çeken Günay, arz güvenliği açısından tasarruf ve verimliliğe vurgu yapıyor. Günay, açığın kapanmasının nükleer santrallara bağlanmasını doğru bulmuyor.

Türkiye'nin 10 yıllık elektrik üretim kapasitesi projeksiyonunu Enerji Bakanlığı Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) hazırlıyor. Kurumun yaptığı çalışmaya göre, geçen yıl 160 milyar kilovatsaat (kWh) olan elektrik tüketiminin bu yıl 171 milyara çıkması bekleniyor. Elektriğin yarıya yakını ithal kaynaklardan (doğalgaz, kömür ve petrol) elde ediliyor. Aynı çalışmada gelecek projeksiyonu da çizildi: Elektrikte yıllık talep 2010'da 242, 2015'te 330 ve 2020'de 500 milyar kilovatsaate çıkacak. Elektrik, aşağı yukarı aynı oranda yurtdışı kaynaklara bağlı olacak. Yani, mevcut yapının devamı durumunda üretimde dışa bağımlılık sürecek. Buna karşılık, yerli kaynakların tamamının devreye alınması durumunda Türkiye enerjide 2015-2018'e kadar kendi kendine yeter hale gelebilir. İnşası devam eden, lisans alınmış ve geriye kalan yerli kaynaklardan elde edilebilecek enerji potansiyeli yılda toplam 370 milyar kilovatsaat. Aynı rakam, kurak şartlara göre hesaplandığında ise 350,5 milyar olarak çıkıyor. Elektrik Mühendisleri Odası'nın enerjide yerli kaynakların yeterlilik süresi tahmini ise 2030.


Çevreciler tartışıyor, nükleer santral sayısı 500’e yaklaştı

Türkiye'nin enerji darboğazına düşmemesi için yıllardır tartışılan konuların başında nükleer santral kurulup kurulmaması geliyor. Çevreciler, nükleer santralların çevreye ve insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle karşı çıkarken, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) göre dünya nükleer enerjiden daha fazla faydalanma planları yapıyor. Nükleer santralların kapatıldığı iddialarını doğru bulmayan kurum, kapanan santralların ise 1960'lı yıllarda kurulan ve ekonomik ömrünü tamamlayan santrallar olduğu görüşünde. Kurumun Nükleer Bilgi Birimi Başkanı Gül Göktepe tarafından hazırlanan Bilgi Notu'nda, günümüzde dünyada nükleer santralların çevreye olumsuz değil bilakis olumlu yönlerinin tartışıldığına dikkat çekiliyor. Notta şu bilgilere yer veriliyor: “Dünyada 2005 yılı itibarıyla 440 nükleer santral işletilmektedir. Son yıllarda özellikle ‘küresel ısınma-iklim değişikliği' sorunu dolayısıyla nükleer enerjiye çok daha olumlu bir kamuoyu tutumunun ve nükleer santralların üstün performans özellikleri dolayısıyla ‘Nükleer Rönesans' denilen yeni bir döneme girilmiştir. Ticarî olarak nükleer elektrik üretiminde 11 bin 705 reaktör yıllık işletme deneyimi oluşmuştur.” Göktepe'nin verdiği bilgiye göre, dünyada Ocak 2006 itibarıyla 31 ülkedeki 440 nükleer santralın işletilmesinin yanı sıra farklı ülkelerde 23 nükleer santral inşa halinde, 39 nükleer santral planlaması yapılmış, 98 nükleer santralın ise yapımı öngörülmekte. Elektrik talebinin yüzde 16'sını karşılayan reaktörler, büyük kentlerin yanında, nehir ve denizlerin kenarında, tarlaların ortasında, ormanların içinde baca gazları olmadan, atmosferi kirletmeden çalışıyor. Nükleer santralların avantajları ise şöyle sıralanıyor: Hammadde sorunu yaşanmıyor, inşaatlar depreme dayanıklı yapılıyor, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltıyor, orta ve uzun vadede yakıt maliyeti düşük ve fosil yakıtlı santrallara kıyasla daha ekonomik, ayrıca çevreye zararları az.

Elektrik Mühendisleri Odası, Enerji Bakanlığı gibi enerji ihtiyacının karşılanmasında yerli kaynaklara ağırlık verilmesine taraf. Ancak oda, bakanlığın çözüm önerilerinde yer alan nükleer santrallar konusunda farklı düşünüyor. Başkan Kemal Ulusaler, “Biz, sorunun çözümü için öncelikle kendi kömür ve su kaynaklarımızın değerlendirilmesinden yanayız. Yaptığımız projeksiyona göre kendi kaynaklarımız 2030 yılına kadar bizim ihtiyacımızı karşılıyor.” diyerek, nükleer santrala karşı çıkıyor. Odanın, nükleer enerjiye karşı çıkış gerekçeleri şöyle: Nükleer enerjide de doğalgazda olduğu gibi yakıtta (uranyum) dışa bağımlı olunacak, çevreye zarar verilecek, deprem ülkesi olunması dolayısıyla güvenlik sorunu ortaya çıkacak. Oda, ayrıca nükleer santralın yapımının pahalı olduğu ve ayrıca bu enerjiden vazgeçtiğini öne sürüyor. Kemal Ulusaler'e göre enerji ihtiyacının karşılanmasında, su ve kömürün yanı sıra rüzgar, güneş, bend barajlar, biyomas, biyodizel, jeotermal, enerji ormanları ve benzeri yerli kaynaklar da değerlendirilmeli ve zaman içerisinde doğalgazın payı yüzde 20'lere çekilmeli. Enerjide bir devlet politikası oluşturulmasını isteyen Ulusaler, bakanlıklar arasında koordinasyon sağlanmasını, Ulaştırma Bakanlığı'nın ulaşımda demiryollarına ağırlık vermesini ve Sanayi Bakanlığı'nın üretimde verimliliği öne çıkarmasını öneriyor. 








Zaman/İsmail Altunsoy
Yayın Tarihi : 8 Ocak 2006 Pazar 13:04:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?