19
Mayıs
2024
Pazar
EKONOMİ

Erdoğan yine yanılttı

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Hindistan'da işadamlarına yaptığı konuşmada, kamu bankalarını diğer bankalara karşı piyasayı belirlemek için kullanacaklarını söylemesi, bankacılık kesiminde yeni tartışmalara yol açtı.
2001 krizinden sonra alınan tedbirlerle, politikacıların kamu bankalarını siyasi kararlar doğrultusunda kullanmaları önlenmiş durumda. Kamu bankalarının anasözleşmelerinde yeralan "kamu bankaları maliyetlerinin altında kredi kullandıramazlar" maddesi, bankaların yönetim kurullarını ve yöneticileri bağlıyor. Yani bu kurala uyulmadığı takdirde kamu bankaları yöneticileri idari ve mali soruşturmaya uğrayacaklarını biliyorlar.
Kamu bankaları yöneticileri ile konuştuğunuzda, kendilerinin normal bankacılık kurallarına bağlı çalıştıklarını, hiçbir imtiyazlarının bulunmadığını belirterek, "diğer bankaların yapmadığı işleri kendilerinin de yapamayacaklarını" söylüyorlar.
Bunun tek istisnasının "zırai krediler" olduğunu kaydeden yetkililer, bunun da devletin bütçeye koyduğu ödenek çerçevesinde yürüdüğünü söylediler. Yani düşük faizli tarımsal kredileri ile bankanın kaynak maliyeti arasındaki fark, bütçeye ödenek koyularak Hazine tarafından ödeniyor. Bu bir şekilde devletin görevlendirmesi ile yapılan bir kredilendirme ama bankaya ek yük getirmiyor.
İşte bu kapsamda kamu bankalarının zırai kredilerde olduğu gibi, örneğin KOBİ kredilerinde de aynı yöntemi uygulayabileceklerini söylüyorlar. Yani eğer Halk Bankası'na, Ziraat Bankası'na KOBİ'lere diğer bankalardan daha ucuz kredi verilsin denirse, buradaki faiz farkının bütçeye konup ilgili bankaya ödenmesi gerekecek.

Kamu bankalarının kaynakları sınırlı


Ancak hükümetin görevlendirmesiyle böyle bir yola gidilse bile, verilecek kredilerin hacmi, bankanın kaynakları ile sınırlı olacak. Yani Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK)kredi vermeyle ilgili koyduğu kurallar ve dayandığı kaynağa ilişkin limitler, diğer bankalarda olduğu gibi kamu bankaları için de geçerli. Bu sınırların ötesine geçip kamu bankalarının sınırsız kredi vermeleri sözkonusu değil.
Yöneticiler, kamu bankalarının bilançolarının büyük olduğunu ama hareket kabiliyetlerinin normal bankalar kadar olmadığının da altını çiziyorlar. 2001 krizinden sonra verilen, yüklü miktarda piyasada alım satımı yapılmayan Hazine kağıtlarının bilançoları şişirdiğini ama bunların kullanılabilir kağıtlar olmadığını hatırlatan yöneticiler, "kamu bankalarının hacimleri, verilecek krediler konusunda baz olamaz" dediler.
Kamu bankalarının mevduat hacimlerini yükseltmek için atacağı radikal adımlar ise bankacılık sisteminde ciddi rahatsızlıklar yaratacak. Şu anda mevduat hacmi açısından belirli bir dengenin kurulduğunu, kamu bankalarının mevduat için agresif davranmayarak yerinde davrandığını kaydeden ticari banka yöneticileri, sık sık bunun sorumlu bir davranış olduğunu söylüyorlar.
Yani kamu bankalarının daha fazla kredi verebilmek için mevduat hacimlerini artırmak istemeleri halinde, ister istemez sistemde zaten yüksek olan faiz oranlarının çok daha yukarılara çıkması sonucunu getirir. Ayrıca böyle bir davranış bankacılık sistemindeki likidite dengelerini daha da bozar.

Gurbetçi paraları Ziraat'e kayarsa


Bu arada Merkez Bankası'nda bulunan "gurbetçi paraları" olarak bilinen kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarının Ziraat Bankası'na devrinin sağlanarak bir kaynak yaratılacağı da söyleniyor. 10 milyar euro civarındaki bu kaynağın krediye dönüşmesi de o kadar kolay değil.
Ziraat Bankası'nın yaklaşık 1-1.5 yıl önce bu tür bir öneriyi hükümete götürdüğünü ama bu konuda henüz somut bir adım atılmadığını biliyoruz. Bildiğimiz kadarıyla; Ziraat Bankası bu birikimlerin giderek eridiğini, bu hesaplara verilen faiz oranlarının yükseltilerek birikimin korunacağını hatta bir miktar artırılabileceğini söylemişti. Yani Ziraat Bankası'na geçişte faiz oranlarının yükselmesi sözkonusu.
Bu birikim Ziraat Bankası'na "mevduat" olarak geçse bile, bunun da normal bankacılık kuralları içerisinde krediye dönüşebilmesi gerekiyor. Yani bu döviz mevduatı karşılığında döviz bazında aktif yaratmak gerekiyor ki, bu da sadece ihracata verilecek döviz kredileri ile mümkün. Yani KOBİ'lere ucuz faizli kredi için bu kaynağın kullanılabilmesi de çok zor.

Başbakan Erdoğan'ın sözleri


Bu kapsamda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "kamu bankalarını piyasayı zorlamak için kullanacağız" sözlerinin altının pek dolu olmadığı gözleniyor. Bankacılar, Başbakan'a yanlış bilgi verildiğini sandıklarını tekrarlayarak, bankaları sanayicilere şikayet etmenin mantığını ise anlamadıklarını söylüyorlar.
Başbakan Erdoğan'ın, bankaların kredi konusunda daha esnek davranmaya zorlamak için böyle bir yola gittiği, yani yine "aba altından sopa gösterme" yöntemi uygulamaya çalıştığı tahmin ediliyor. Ancak bankaların kaynak maliyetleri ve kurallara da ortada...
Toplumda, sanayiciler nezdinde bankaları kötü duruma düşürmek ise, hem bankacılık sistemine hem de ülke ekonomisine büyük zararlar verecektir.

Referans
Yayın Tarihi : 25 Kasım 2008 Salı 19:12:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?