Eskiden neyi tutsak altın olurdu artık o günlere zor geri döneriz
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, "Her yere yatırım yapma devri geride kaldı. Eskiden neyi tutsanız altın oluyordu, öyle bir dönemin geri gelmesi biraz zor" dedi. Fortune Türkiye Dergisi’ne konuşan Suzan Sabancı Dinçer, birleşmelere sıcak bakmak gerektiğini söyledi.
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, dünyada büyüklüklerin ve ölçek ekonomisinin çok önemli olacağını belirterek, ’Küçük olsun, benim olsun’ anlayışından vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. Suzan Sabancı Dinçer, Fortune Türkiye Dergisi’nin Şubat sayısında yer alan haberde, "Birleşmelere sıcak bakmak ve teşvik etmek gerekir" diyen Suzan Sabancı Dinçer, "Eskisi gibi her yere yatırım yapma devri geride kaldı. Eskiden neyi tutsanız altın oluyordu, öyle bir dönemin geri gelmesi biraz zor" dedi.
"Dünyada büyüklükler, ölçek ekonomisi çok önemli olacak" diyen Suzan Sabancı Dinçer, şöyle konuştu: "Şirketlerin bulunduğu sektörlerde birleşebilecekleri, sinerji yaratabilecekleri bir ortam varsa bu konulara açık olmaları lazım. Sahiplerin ölçek ekonomisine farklı bakmaları gerekiyor. Yani ’Ben, ben, ben kontrol edeceğim, ben yapacağım olmayabilir. Çünkü tüm dünyada rekabet var, para-kaynak azaldı, risk algılaması da farklılaştığı için insanlar belirli yerlere yatırım yapacak. Eskisi gibi her yere yatırım yapma devri geride kaldı. Eskiden neyi tutsanız altın oluyordu, öyle bir dönemin geri gelmesi biraz zor."
Sadece IMF yetmez
Uluslararası Para Fonu (IMF) ile görüşmelerin Türkiye için pozitif olacağını belirteren Suzan Sabancı Dinçer, "Ankara’da iyi bir pazarlık olacak. Ama sadece IMF yetmez" diyerek, şöyle devam etti: "IMF’nin yanında bizim iş dünyası, sivil toplum örgütleri ve ülke olarak birlikte olmamız, kenetlenmemiz, odaklanmamız, dikkati dağıtmamamız ve Türkiye’nin önceliklerini belirlememiz gerekiyor. IMF’den gelecek kaynağın bir kısmının reel sektör için kullanılması bizim için çok pozitif olur. Gelecek kaynağın reel sektöre gitmesi, reel sektörün iş yapması, büyümesi ve finansal ihtiyacını karşılaması için kullanılmalı."
Ekonomide Amerika odaklı toparlanmaların 2009 sonu 2010 başı gibi yavaş yavaş başlayacağını tahmin eden Suzan Sabancı Dinçer, şu değerlendirmeyi yaptı: "Konut kredileri ve konut fiyatlarıyla ilgili sorun çözülmediği sürece çarkın dönmesi zor. Finansal oyuncuların global krizden doğan zararları bir trilyon doları buldu. Ekonomiyi canlandırmak, finansal oyuncuların sorunlarını çözebilmek ve güveni sağlamak için Amerika ve Avrupa’da açıklanan çok büyük paketlere rağmen 2009’da toparlanma zor gözüküyor. İlk çeyrek, 2008’in son çeyreği gibi kötü olacak. Ondan sonra belki bir yumuşama görebiliriz ama iyileşme zaman alacak."
İçe kapanma tehlikesine dikkat edelim
FİNANSAL sorunların, hükümetlerin kendi ülkelerindeki dev firmalara sermayedar olmalarını zorunlu kıldığını hatırlatan Suzan Sabancı Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi çoğu banka ve finansal kurumda büyük hissedar devletler oldu. Devlet o ülkelerde vergi ödeyen halkının parasını, o ülkenin kaynağını kullanıyor. Dolayısıyla burada birinci öncelik kendi ekonomimizi canlandıralım, ülkemize bakalım olursa; içine kapanma, kendine odaklı olma, başka ülkeleri düşünmeme gibi bir sonuç yaratabilir. Bu bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin tercih ettiği bir durum değil. Ekonomimizi, üretimimizi canlı tutmamız gerekir. Türk mallarının rekabetçi hale getirilmesi önemli."
Artık ağlamak yerine çözüme odaklanmalı
İŞ dünyası, Ankara ve sivil toplum örgütlerinin ülke için birlikte hareket etmesi gerektiğine inandığını söyleyen Suzan Sabancı Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Fazla ağlamak da doğru değil. Farklı düşünüyor olabiliriz. Ama biz iş insanları olarak, işimizin başında her zaman çözüm bulup, çözüm önermek zorundayız. Kritik yapmaktan çok iş yapmaya odaklanmalıyız. Müteşebbis, iş dünyası olarak bizim ülkeyi pozitif tutmamız, moralleri bozmamamız, hiçbir zaman moral kırıcı olmamamız lazım. İnsanlar yatırım yapmış, tesisleri kurulmuş, işçi çalıştırıyor. Ekonomik sorumluluklarınız var, hissedarlarınız var. Tabii ki bunun en iyi gitmesi herkesin arzusu. Bu nedenle herkes bir an evvel çözüm istiyor. Bu işi nasıl en avantajlı bir şekilde halledebilirize odaklanmamız lazım. Bunun için de güven çok önemli. Güven tesis etmemiz lazım ki kriz dönemi atlatıldıktan sonra bir an evvel yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekebilelim."