16
Mayıs
2024
Perşembe
EKONOMİ

Halkbank özelleştirmesine ikinci dava

Ankara Ticaret Odası (ATO), hissedarı olduğu Halk Bankasının özelleştirilmesine karşı ikinci kez dava açtı. 

ATO'dan yapılan yazılı açıklamaya göre, Danıştay 13. Dairesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açılan davada, idareninözelleştirme işlemi ile ilgili 2007/8 sayılı tebliğinin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istendi. Dava dilekçesinde, Halk Bankasının, ''kalıcı bir ekonomik kalkınma, sosyal denge ve toplumsal barışın korunması için uygun koşullarla esnaf-sanatkar ve küçük meslek sahibine kredi verilmesi amacıyla'' kurulduğu hatırlatılarak, bankanın kuruluş amacı gözetilmeden alınan özelleştirme kararının hukuka aykırı olduğu ve telafisi imkansız zararlara yol açacağı kaydedildi. 

Bankanın kamu yararına faaliyet gösteren bir kurum olması özelliğinin, alınan özelleştirme kararıyla ortadan kaldırıldığı bildirilen dilekçede, ''Halk Bankasının özelleştirilmesinde kamu yararı olmadığı gibi, ekonomik kalkınmaya yönelik bir yarar sağlanamayacağı, aksine sosyal dengeleri bozucu ve toplumsal barışı ortadan kaldıran gelişmelere yol açacağı'' kaydedildi. Dava dilekçesinde, ATO üyelerinin de Halk Bankasının müşterisi olduğu vurgulanarak, özelleştirme sonrasında kredi ilişkilerinin ne şekilde süreceği ya da tasfiye edileceğinin belli olmadığına dikkat çekildi.

NE KADARI, NE ZAMAN SATILACAK BELLİ DEĞİL
Tebliğde, Halk Bankasının yüzde 25'ine kadar olan kısmının halka arz yoluyla özelleştirileceği, halka arz işleminin 2007 yılı sonuna kadar tamamlanacağı şeklinde ''muğlak'' ifadelere yer verildiği bildirilen dilekçede, ''Halka arz edilecek oran kesin olarak belirlenmiş değildir. Halka arz ile ilgili oranın net bir biçimde tebliğde yer almamış olması, idarenin yaptığı bu işlemin objektif sınırlar içinde ortaya konulmadığının da göstergesidir'' denildi. 

Dilekçede, 2006 Eylül ayı itibariyle aktif toplamı 34 milyar YTL'ye, net karı 650 milyon YTL'ye ulaşan Bankanın halka arzının borsada önemli bir değişikliğe yol açacağı, halka arz miktarının yüzde 25'ine kadar gibi muğlak bir ifade ile belirlenmiş olmasının, borsayı ve borsada işlem yapan küçük yatırımcıları olumsuz etkileyeceği de belirtildi. 

Tebliğde halka arzın 2007 yılı sonuna kadar yapılacağı belirtilmiş olmasına karşın, Özelleştirme İdaresinin internet sitesinde ''2007 yılının ilk yarısında tamamlanması hedeflenmektedir'' ifadesine yer verildiğine işaret edilen dilekçede, süreye ilişkin belirlemenin ''objektiflik kaygısından uzak ve son derece keyfi'' bir biçimde yapıldığı savunuldu. Halka arzın süresine ilişkin belirsizliğin, borsada manipülasyona, yatırım ortamının güvensizleşmesine ve ülke ekonomisinin önemli kayıplara uğramasına yol açacağı da ifade edildi.

''HİSSEDARLARIN KAZANILMIŞ HAKLARI ORTADAN KALDIRILIYOR''
Dilekçede, ATO ve diğer hissedarların kazanılmış haklarına dikkat çekilerek, ''tebliğ işlemi ile makul nedeni olmayan, hakları kısıtlayıcı ve azaltıcı değişiklikler yapılması, kazanılmış haklara ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırı düşmektedir'' denildi. Dilekçede, kazanılmış haklara saygının, Anayasa'nın 2. maddesinde açıklanan hukuk devletinin temel unsurları arasında yer aldığına da dikkat çekildi. 

Anayasa Mahkemesi kararlarına göre hukuk güvenliğinin ''belirlilik ve öngörülebilirlik'' gerektirdiği ifade edilen dilekçede, şu görüşe yer verildi: ''Davalı idare, dava konusu tebliğ işlemi ile, dava konusu Bankanın yüzde 25'ine kadarının halka arz yoluyla özelleştirilmesine ve halka arzın da 2007 yılı sonuna kadar tamamlanmasına karar vererek, gerek hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine uymamak suretiyle, gerekse banka ortaklarının kanuni düzenlemelerle sağlanan kazanılmış hakları ortadan kaldırmak suretiyle, hukuki güvenlik ilkesini ihlal etmiş, müvekkil Oda, diğer ortaklar, yatırımcılar ve tüm ülke ekonomisi açısından telafisi imkansız zararların doğmasının yolunu bu şekilde açmıştır.''

BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ TALEP EDİLDİ
Bankanın özelleştirilmesi öncesinde yeniden yapılandırmanın yasal bir zorunluluk olduğu vurgulanırken, yeniden yapılandırma işleminin Banka Genel Kurulu'nda kabul edilen plan doğrultusunda ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara uygun olarak yapılıp yapılmadığı konusunda bilirkişi incelemesi talep edildi. 

Dilekçede, Türkiye'de faaliyet gösteren bankaların çalışmalarının AB mevzuatı ve uygulamaları ile uyumlu hale getirilmesine ilişkin en önemli sürecin Basel II olduğu hatırlatılarak, ''Banka için hazırlanan yeniden yapılandırma çalışmalarının, söz gelimi Basel II kriterlerinin öngörülerine uygun olup olmadığı bilinmemektedir'' denildi.

ATO BAŞKANI AYGÜN
ATO Başkanı Sinan Aygün de oda üyelerinin ve ülke ekonomisinin özelleştirme işleminden olumsuz etkileneceğini belirterek, hissedarı olarak odanın, Halk Bankasının müşterileri olan ATO üyelerinin ve ülke ekonomisinin çıkarlarını korumak için bu davayı açtıklarını bildirdi.
Halk Bankasının satılmasına karşı olduklarını, eğer mutlaka da satılacaksa halka satılması gerektiğini ifade eden Aygün, ''Halk Bankası, adı üstünde halkın bankasıdır ve öyle kalmalıdır'' dedi. 

Gelişmiş bütün ülkelerde Halk Bankası benzeri bankalar bulunduğuna işaret eden Aygün, bankanın yüzde 25'inin halka arz edilmesinin hiçbir anlamı olmadığını, sermaye artırımı ile halkın elindeki oran gittikçe düşeceğini ve sonunda bankanın yabancıların eline geçeceğini savundu. Aygün, Halk Bankasının Uluslararası Para Fonunun (IMF) ve Avrupa Birliği'nin (AB) isteği doğrultusunda satılmak istendiğini iddia etti.
AA
Yayın Tarihi : 24 Şubat 2007 Cumartesi 16:14:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?