29
Mayıs
2024
Çarşamba
EKONOMİ

Krizi bilgisayar onu sanıyorlar

İsviçreli bilim adamları denince Türkiye'de ilk akla gelen şey "üç açılı diş fırçasıdır". Bu algıyı yıllar önce yayınlanan bir diş fırçası reklamına borçluyuz. Ancak, dünyanın en önemli inovasyon merkezlerinden biri sayılan Zürih'teki IBM araştırma laboratuvarına adım atan herhangi bir Türk'ün kafasındaki İsviçreli bilimadamı algılaması darmadağın olabilir.
Bir grup gazeteci olarak, İsviçre'nin Zürih kentindeki bu laboratuvarı gezip, gün boyunca farklı konularda çalışan bilim insanlarından aldığımız brifingler sayesinde, nanoteknolojiden, inovasyona, süper bilgisayarlardan, yönetim organizasyonlarına kadar farklı konularda bilgi ediniyoruz.
Zürih'in hemen dışında yemyeşil ağaçların arasındaki bu tesis, günümüzde bir kavram kargaşasına dönüşmüş olan inovasyon ve bilişimin ne kadar iç içe geçtiğini kanıtlayan çalışmalar yapıyor.

1956'da kurulan laboratuvar 52 yıl içinde tam 4 tane Nobel ödüllü çalışmaya imza atmış. Bugün 30 ülkeden 350 bilim insanının çalıştığı tesiste, nanoteknolojiden, iş organizasyona kadar farklı alanlarda çalışmalar yapılıyor.
İnovasyonun kelime anlamı daha çok "yenileşme"ye karşılık geliyor. Ancak IBM'in Zürih araştırma laboratuvarında bu yenileşme sadece teknoloji açısından kullanılmıyor. Bir yandan yeni, hızlı ve çok daha güçlü bilgisayarlar için çalışmalar sürerken diğer yandan uluslararası şirketler için çözüm önerileri de üretiliyor. Mesela, Finlandiya Hava Yolları'nın müşteri profilini kağıda dökerek yeni bir fiyatlandırma politikası üretip şirketi içinde bulunduğu darboğazdan kurtaran formül de burada "İsviçreli bilim adamlarının" elinden çıkmış.

IBM Türkiye Genel Müdürü Eray Yüksek, günümüzde inovasyonun, insana karşılık geldiğini söylüyor. Teknoloji ne kadar insana olan ihtiyacı azaltıyor gibi görünse de Yüksek, gelişimin vasıflı insana olan ihtiyacı artırdığını söylüyor. Buna göre Türkiye'de de özellikle bilişim sektöründe yakın gelecekte önemli bir iş gücü açığının olması bekleniyor. Bu durumda 2 yıl içinde Türkiye bilişim sektöründe 50 bin kişilik yeni istihdama ihtiyaç duyulacak.

Lazer ve etiket okuyucu

IBM'in Zürih'teki tesisinde inovasyon birçok bilim dalıyla birlikte yürütülüyor. Bilimsel ilerlemenin sonuçları da reel ekonomi açısından şaşırtıcı olanaklar yaratabiliyor. Mesela lazer ışığının kontrol altına alınması başlangıçta büyük heyecan yaratmazken, bu teknolojinin "etiket okur" hale gelmesiyle perakende sektörünün işini muazzam ölçüde kolaylaştıran bir buluşa imza atılmış olunuyordu.
Laboratuvarda bugünlerde sağlık teknolojileri konusunda çalışmalar yapılıyor. Tıbbi görüntüleme alanında kullanılan teknolojinin neden bu kadar geri kaldığı sorusundan yola çıkan iki bilimadamı üç boyutlu bir görüntüleme sistemi üzerinde çalışıyor. İlk sonuçlarını gördüğümüz çalışma hayata geçtiğinde, tıp dünyasında teşhis ve tanı konusunda "devrim" sayılabilecek gelişmelerin yaşanması bekleniyor.
İşin ilginç yanı inovasyon için dört duvar arasındaki bilim insanlarından çok, daha geniş kitlelerle temasa geçilmiş olması. Bunun için IBM'in 104 ülkede 150 bin kişi ile yürürlüğe koyduğu "Innovation Jam" adlı bir projesi bulunuyor. Proje kapsamında IBM yetkilileriyle bir araya gelen her ülkeden "akil insanlar" bilim ve teknoloji alanında bekledikleri dönüşümü anlattıyor. Türkiye de proje kapsamındaki ülkeler arasında. Jan Nahum, Fuat Keyman, Zafer Parlar gibi isimler IBM'in projesi çerçevesinde bu konuda uzun toplantılar gerçekleştirmiş. Ancak inovasyon projeleri için en önemli katkı genç nesilden geliyor. Eray Yüksek, Türkiye'deki bir proje için en dikkate değer katkının 14 yaş ve altındaki gençlerden geldiğini söylüyor. Özellikle teknolojik gelişim açısından şirketin odaklandığı kesim de bu genç nesil.

Oyun bitti, tekrar dene

Geleceğin küresel teknolojik gidişatına ilişkin bir brifing veren Moshe Pappoport ise, genç neslin iş dünyasındaki farklı konumundan bahsediyor. Gelecekte ekonomi ve bilişim gibi konulardaki 10 yıllık tahminlerin tutma olasılığının hayli düşük olduğunu anlatan Moshe'nin ABD merkezli küresel krize ilişkin çok farklı bir değerlendirmesi var.
Krizin bir yanıyla, yeni nesil çalışanların dünya görüşü çerçevesinde derinleştiğini düşünüyor. Bugün, ABD ve Avrupa'da 34 yaşın altında 56 milyon çalışabilir durumda insan var. Moshe, "bilgisayar oyunları kuşağı" olarak gördüğü bu neslin, çocukluktan itibaren "oyun bitti! Tekrar dene" algılamasıyla hayatını devam ettirdiği görüşünde. Bu neslin bakış açısının, "her şey bir oyundur, biter ve yeniden başlar" olarak özetlenebileceğini düşünüyor. Wall Street'tekilerin de aynı algılamayla hareket ettiğini söyleyen Moshe'nin oyunun sonuna dair bir fikri yok. Ama söz konusu, nanoteknolojiden, şirket yönetimine kadar farklı alanlarda çözüm üreten "İsviçreli bilim adamları" olduğunda analizlerini dikkate almamak pek akıl karı gözükmüyor.

Milliyet
Yayın Tarihi : 30 Eylül 2008 Salı 16:32:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?