22
Mayıs
2024
Çarşamba
EKONOMİ

Küresel ekonomide 7 deprem riski

Küresel likidite bolluğunun sona erdiğine ilişkin sinyaller artıyor. Dünya ekonomisinin önünde resesyondan mortgage batıklarına kadar birçok risk var. En büyük kırılganlık ise Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde.

İşte küresel ekonomi için risk unsuru oluşturan maddeler:

ABD'DE RESESYON RİSKİ

ABD'de "istikrarlı büyüme, düşük enflasyon"a dayanan yumuşak iniş senaryosunun temelleri henüz çok da sağlam değil. 2 yıldır süregelen faiz artırımlarının etkisi ekonomik büyümeyi yavaşlatmış olsa da enflasyon tarafından karmaşık sinyaller geliyor. Çekirdek enflasyon, ABD Merkez Bankası'nın (FED) rahat düzey olarak gördüğü yüzde 2'nin henüz altına inebilmiş değil. Ancak, faiz artırımlarının büyüme tarafındaki etkileri tam gaz devam ediyor. Büyümedeki yavaşlamanın bu yıl da sürmesi bekleniyor. Ekonomik canlılık açısından en kritik nokta emlak sektörü. Faiz artırımları, mortgage kredi maliyetlerini de artırdı. Bu da talebi azaltınca sektörde ciddi bir yavaşlama söz konusu. Önümüzdeki dönemde emlak sektörünün seyrinin yanı sıra ABD'den gelecek enflasyonist göstergeler kritik öneme sahip. FED'in faiz kararları konusunda enflasyonu izlemeye devam edeceği kesin. ABD ekonomisindeki olası bir resesyonun, ticari ilişkilerden dolayı Avrupa ve Asya gibi diğer gelişmiş bölgeleri de etkilemesi kaçınılmaz.

BATIK MORTGAGE KREDİLERİ

ABD'de düşük gelir grubuna yüksek faizle verilen mortgage kredilerinde (subprime loan) batık oranı artıyor. Elindeki mortgage kağıtlarını piyasaya satarak fon temin eden yüzlerce kuruluş zorda. Bunlardan yalnızca New Century'nin Barclays, Morgan Stanley ve UBS gibi büyük yatırım bankalarına 13 milyar dolar borcu var. Batıklar HSBC gibi büyük bankaları da zarara sokuyor. Normal faizli mortgagelarda da batıklar yayılırsa tehlike büyüyecek. Sorun ABD'yle de sınırlı değil. Birçok Avrupa ülkesinde ve gelişen piyasada da son dönemde mortgage borçlanmalarında patlama yaşandı. Rusya'da geçen yıl 12.4 milyar dolar, Yunanistan'da 52.5 milyar dolar mortgage kredisi dağıtıldı.

ÜLKELERİN BORÇLARINI GERİ ÖDEYEMEMESİ

2000'li yılların başında peş peşe borç krizine giren gelişmekte olan ekonomilerin, hâlâ en kırılgan noktasını dış borçları oluşturuyor. Bu nedenle de bir gelişen ülkenin borç ödeme gücüne hassasiyet hâlâ çok yüksek. Brezilya, Arjantin, Filipinler Endonezya gibi ülkeler, borç geri alım planları ve IMF gibi kuruluşlara olan borçlarını vadesinden önce kapatarak yüklerini hafiflettiler. Ancak, gelişen ülkelerin hemen tamamında kamu borcunun gayrısafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 50'nin üzerinde kalmaya devam ediyor. Son olarak Ekvador'un 11 milyar dolarlık borcunu yeniden yapılandıracağı tedirgin yarattı. Böylesi bir adımın diğer ülkelere sıçraması olasılığından korkuluyor.

HEDGE FONLAR: BÜYÜK BİR FON BATARSA FELAKET

Tahminen 1.2 trilyon doları yöneten hedge fonlar arasında iflasların geçen yılın sonundan itibaren artması tedirgin edici bir gelişme oldu. Bunlardan Amaranth adlı fon, vadeli doğalgaz kağıtlarına yaptığı yatırım yüzünden bir haftada 6 milyar dolar kaybetmişti. Uzmanlar, benzer büyüklükte bir hedge fonun çok da derin olmayan bir gelişen piyasada yaşayacağı hezimetin etkisinin çok daha büyük olacağı ve diğer piyasalara da hızla bulaşacağı konusunda uyarıyor. Gelişen piyasalara yüklü para girişi sağladığı için bazı uzmanlar tarafından müdahalenin gereksiz olduğu söylenen hedge fonların dalgalanma süreçlerinde gelişmekte olan piyasalara verdiği zarar çok büyük olabilir.

GİRİŞİM SERMAYESİ: ŞİRKET ALIMLARINA DENETİM GEREKLİ

Girişim sermayesi şirketleri (private equity) geçen yıl dünyada 664 milyar dolarlık şirket satın alma ve birleşmesi gerçekleştirdi. Bunların 33.2 milyar doları ise gelişen piyasalara oldu. En agresif yatırımcılar arasında yer alan bu fonların tek kaygısı sahip oldukları şirketlerin hisse değerini artırmak. Bu yüzden hem rekabet kurallarını hiçe sayıyor, hem de kazanç uğruna binlerce çalışanı kapı önüne koyabiliyorlar. Üstelik şirket alımlarını büyük borçlar altına girerek gerçekleştirebildikleri için mayınlı arazi gibiler. Duruma müdahale etme ihtiyacı hisseden hükümetler bu fonların kullandıkları krediler üzerinden ödedikleri faizi vergilendirmeye çalışıyor.

ÖDEMELER DENGESİ

Gelişmekte olan piyasaları dış şoklara karşı en korumasız kılan nokta ödemeler dengesi. Cari açığının gayrı safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı yüzde 8,5'i bulan Türkiye de zayıf halkalardan biri. Güney Afrika'nınki yüzde 6, AB üyeleri Macaristan'ınki yüzde 9, Letonya'nınki de yüzde 22. Küresel likidite bolluğundan faydalanan bu ülkeler, yüklü miktarda sıcak para aniden güvenli merkezlere dönmeye başlarsa zor durumda kalacak. Petrol gibi emtia kalemlerini ithal etmek zorunda olan Türkiye gibi ülkeler son dönemde fiyatlardaki düşüşle biraz rahat nefes aldı. Ama emtia sayesinde 3 yıldır cari işlem fazlası veren Latin Amerika ülkeleri için durum tam tersi.

CARRY TRADE: YENLE BORÇ ALMA ARTIK DAHA ZOR

Japonya'nın 6 yıl önce uygulamaya koyduğu sıfır faiz politikası küresel yatırımcının ucuza yenle borçlanıp yüksek faizli gelişmekte olan ülkelerde yaptığı yatırımların (carry trade) itici gücü oldu. Yenin son dalgalanmalarla birlikte dolar karşısında geçen hafta yüzde 4 değer kazanması, carry trade avcılarının yenden uzaklaşmaya başlamasına neden oluyor. Bu da gelişen piyasalara giren kısa vadeli sıcak paranın azalması riskini taşıyor. Yenin değerlenmeyi sürdürmesi halinde bundan en fazla etkilenecek ülkelerin başında Türkiye ile Brezilya var. Yüzde 0,50 faizle Japonya'dan aldığı yeni yüzde 17,50 faiz veren Türkiye ile yüzde 12,75 faiz uygulayan Brezilya'ya yatıran küresel yatırımcı, yendeki sert bir değerlenme halinde bu ülkelerdeki kısa vadeli pozisyonlarını azaltabilir. Yenle yapılan carry tradein miktarı tam olarak bilinmiyor ancak bazı tahminlere göre 200 milyar doları buluyor. Bazı çevrelere göre ise bu rakam 1 trilyon dolar.


Referans Gazetesi
Yayın Tarihi : 10 Mart 2007 Cumartesi 17:15:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?