22
Mayıs
2024
Çarşamba
EKONOMİ

Piyasalarda zor pazartesi

Son haftalarda son derece hareketli günler geçiren piyasalarda yeni haftanın da benzer bir şekilde geçeceği tahmin ediliyor.

Özellikle cuma günü ABD piyasalarında yaşanan çöküş göz önüne alındığında, pazartesi günü piyasaları zor bir günün beklediğini söylemek çok da zor olmayacak...

'Dolar ne olur' sorusunu bir kediciğe sordum 
Yiğit Bulut / Referans

Finans piyasalarında en doğru seçim kaotik ve kuantum yaklaşımı birlikte kullanarak ve her ihtimalin aynı anda gerçek olduğunu göz ardı etmemektir. Böyle bir yapı içinde kurun kaotik katsayının arttığı ortamda aynı oranda 1 YTL veya 3 YTL olabilme şansı barındırır.

Bu konuyu kedicik üzerinden daha önce de yazdım, bugün geliştirerek yeniden yazmaya çalışacağım. “Neden” derseniz, yaşamayı değil ama irdelemeyi en fazla sevdiğim konu; kaos.

Peki kaos kavramını, kediciğin de rolünü inkar etmeden, son günlerin en popüler sorusu; “Dolar kuru ne olur” ile birleştirirsek, ne elde ederiz?

Konuyu bölümlere ayıralım ve finans piyasalarına bakış açılarımızı tarif ederek sonuca gitmeyi deneyelim.

Klasik açıdan çok ucuz
Kaç yaklaşım ile dinamik, kaotik finans piyasalarına bakabiliriz?


- Klasik yaklaşım: Bu metot olayları lineer denklemler şeklinde algılar. Doğru veya yanlış, iyi veya kötü vardır. Zıtların varlığı veya nötr durum harici olasılıklar veya olasılıkların birlikte anlayamadığımız kaotik bir denklemle birbirine bağlanması, dikkate alınmaz. Bu yaklaşıma göre kur, TEFE-TÜFE hesaplarına göre zaten çok ucuzdur. Aynen geçmişte 1 milyon 700 bin seviyelerinde olduğu gibi. Beklenen sonuç; doların, doğrusal algılayanların hesapladığı seviyeye kadar yükselmesidir. Bu metot, analitik düşünme zahmetine girmeden konuya bakanlar için en makbul yapıdır. Halka çok büyük zarar verdiği “Kur 2.5 YTL olmalı” diyenlerin deneyimleri ile son üç yıl içinde kanıtlanmıştır.

- Kaotik yaklaşım: Bu seçeneği açıklarken, kaosun ne olduğunu tarif etmemiz gerekir. Lineer yaklaşımcılar ve algılamalarının yetersiz kaldığı sistemleri çözemeyenler, her yapıyı kaos olarak adlandırırlar. Gerçekte kaosun ne olduğu kısıtlı algılamalarımız ile tarif edilemese de bazı çıkarımlar yapılabilir: Kaosun tamamını anlamak mümkün değildir, yapılması gereken tanımlanmış aralıkları anlamaya çalışmaktır. Kaos her zaman, her yerde hazırdır ve kendi kurallarına göre kendi içinde istikrarlıdır. Sistemler düzenden kaosa doğru eğilim gösterir. Bizim algılama kapasitemiz ile kaos görünen yapılar, bir üst algılama ve zeka seviyesi için kosmos olabilirler. Bu yaklaşıma göre: Dolar kuru lineer davranış sergilemeyebilir. 1 milyon 700 bin seviyesinden 1 milyon 250 bine kadar geriler ve bu bölgede uzun süre kalabilir. Oluşan hareketler ve çizilen trendler bize tanımlanmış aralıklar oluşturma imkanını verir. Burada yapılacak hata kaotik davranış dinamiğinin uzun süre tanımlanmış aralıkta kalacağını varsaymaktır.

Dip seviyeden maliyet


Peki bu teoriye göre bundan sonra ne olur? Her şey olabilir. Teorinin amacı, ne olacağını bilmek değil, tanımlanmış aralıklar elde edildiğinde; eldeki bilgiye dayanan strateji geliştirmektir. Örnek: Kur 1 milyon 250-1 milyon 300 binli seviyeleri Ocak 2002 tarihinden itibaren defalarca test etmişse ve birileri ille de “alacağım” diyorsa, strateji çizilmiş aralıklar dışına da taşabileceğimizi bilerek, kesin alım kararında diplerden bir miktar maliyet yapmak üstüne kurulabilir.

- Kuantum yaklaşım: Bu noktada girişte referans verdiğimiz kediciğe başvuracağız. Kuantum terimini açıklayan en iyi örnek “Schrödinger'in kedisi” yani bizim küçük kediciktir. Schrödinger'in kedisi için, bütün ihtimaller aynı anda var olur; kedi ya ölü, ya diri ya da hem ölü, hem diridir. Buna rağmen gözlemi yaptığımız an; kediyi ya ölü, ya da canlı görürürüz. Aynı anda var olan birçok gerçekliği-ihtimali, algılama anında tek seçeneğe indirger ve durumu öyle algılarız. Gerçekliği belirleyen veya değiştiren bizim gözlemimizdir. Yaptığımız gözlem sırasında çok boyutlu ihtimallerin var olma hatta aynı anda var olma gerçekliğini, gördüğümüz gerçeğe indirgeyerek, yaptığımız gözlemin bir parçası oluruz. Kediyi öldürürüz veya yaşatırız. Bu noktada aklınıza şu soru gelebilir; bu teori ile hele ilk okuyuşta saçma gelen bu kedicik ile finans piyasalarının, dolar kurunun ne ilgisi var? Hemen arz edeyim; piyasalarda yanlış karar verenlerin büyük bir bölümü olayları yanlış algıladığı için hata yaparlar. “Kur ne olur” sorusuna cevap ararken kediciği kapağı kaldırıp gördüğü an gibi, “Kur şu olmalı” ifadesini arayışlarına referans olarak ipotek koyarlar. Kendi algılaması içinde konuya baktıkları için cevabı ararken bağımsız olamazlar.

Sonuca nasıl varılır


Sonuç: Üç yaklaşım sonrası öze gelirsek; sadece sayıları sorgulayarak piyasa denen kaotik yapı analiz edilemez. Finans piyasalarında en doğru seçim kaotik ve kuantum yaklaşımı birlikte kullanarak ve tanımlanmış aralıklardan yola çıkarak her ihtimalin aynı anda gerçek olduğunu göz ardı etmeden, sonuca varmayı denemektir. Böyle bir yapı içinde kur 1:70’lerdeyken 1.25’e gelmesi ne kadar saçma görünüyorsa, 1 YTL ve 3 YTL’nin de, aynı saçma görüntüye rağmen, kaotik katsayının arttığı ortamda aynı oranda olabilme şansı barındırdıklarını bilmek gerekir.

Not: Piyasanın kaotik olması sadece bulunduğu ülkeden veya yapısından değil, aktif yapı taşı olan insanın karmaşasından ve insan doğasının sosyal,ekonomik, sayısal sistemlere dahil olduğunda yarattığı anomaliden kaynaklanır. 11 Eylül’ü de yaratan insandır, lale çılgınlığını da, 80 dolarlık petrolü de.

YTL'nin altındaki hisseler küresel dalgaya meydan okudu 
Referans / Oktay Özdabakoğlu


İMKB'nin uluslararası piyasalardaki dalgalanmaya teslim olduğu son dönemde, hisse fiyatı 1 YTL'nin altında olan hisseler değer kazandı. Mensa'da 9 Temmuz'dan bu yanaki çıkış yüzde 726'ya ulaştı.

ABD'deki konut kredilerine ilişkin endişelerin etkisiyle, risk iştahında yaşanan azalma tüm dünya piyasalarında dalgalanmaya neden oldu. Geçen yılki dalgalanmada olduğu gibi bu yıl da, endeks bazında en fazla düşüşün yaşandığı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB), fiyatı 1 YTL'nin altında olan hisseler ise krize adeta meydan okuyor. Borsada İMKB-100 Endeksi, tarihi kapanış rekoru kırdığı 23 Temmuz'dan bu yana yüzde 8,8 değer kaybetti. Endeks, fiyatı 1 YTL'nin altında olan hisselerde çıkışın başladığı tarih olan 9 Temmuz'dan bu yana ise yüzde 1,1 geriledi. Borsada 9 Temmuz'dan bu yana en fazla değer kazanan 15 hisse senedinden 12'sinin fiyatının 1 YTL'nin altında olduğu dikkat çekti. (...)

SPK Başkanı: "Mortgage piyasasında problem yok"

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı (SPK) Turan Erol, Türkiye'de tutsat (mortgage) piyasasında hiçbir problem bulunmadığını belirterek, "Ancak yurt dışında yaşanan gelişmeler hem kredi kurumları hem de düzenleyici otoriteler tarafından yakından takip edilerek, bu gelişmelerden gerekli dersler çıkarılmalı" dedi.
Turan Erol, AA muhabirine, global finansal piyasalardaki son gelişmeler ve tutsat konusunda değerlendirmelerde bulundu.

SPK Başkanı, dünyanın en büyük ve sofistike ipotekli konut kredisi (tutsat-mortgage) piyasasına sahip ABD'de yüksek riskli (subprime) tutsat'ların geri ödemelerinde yaşanan sorunun, global ölçekte herhangi bir krize dönüşmeden bir düzeltme hareketi düzeyinde kalma olasılığının daha yüksek olduğunu belirtti.

Yüksek riskli tutsat'ların zamanında ödenmeme oranının yüzde 20'lere çıktığını ve 40'ın üzerinde yüksek riskli tutsat sektöründe uzmanlaşmış tutsat şirketinin battığını anlatan Erol, "Geri ödemelerde yaşanan söz konusu problemin temel nedenleri, 2006'nın ikinci yarısından itibaren ABD konut sektöründe durgunluk yaşanması, konut fiyatlarının ve elde edilen kira gelirlerinin düşmesi, ABD merkez bankası FED'in kısa vadeli faiz oranlarını yüzde 5,25'e kadar çıkarması ile değişken faizli kredi kullananların (subprime mortgage kredilerinin üçte ikisi) aylık ödeme tutarlarının artmasıdır" diye konuştu.

Yüksek riskli tutsat'ların Avrupa'nın son 10 yılda en fazla yükselen konut ve tutsat piyasasına sahip ülkesi olan İspanya'da dahi verilmediğine işaret eden Erol, "Son 10 yılda toplam mortgage hacmi 6 kat artarak 475 milyar avroya (GSYİH'nın yüzde 52'si) ulaşan İspanya'nın ülkemiz için iyi bir model olduğu düşünülmektedir" dedi.

Başkan Erol, Türkiye'de subprime tutsat piyasası bulunmadığını ve Türkiye'de tutsat piyasasında hiçbir problem olmadığını söyledi.

Türkiye'de konut kredisi faiz oranlarının mevcut durumdaki seviyesi düşünüldüğünde, konut kredisi alan tüketicilerin dar gelirli tüketiciler olmadığı sonucuna ulaşıldığını belirten Erol, ayrıca, bankaların müşteriler için ayrı faiz oranları belirlemediklerini söyledi. Erol, "Dolayısıyla, ülkemizde bir subprime mortgage piyasası bulunmamaktadır" dedi.

SPK Başkanı Turan Erol, BDDK verilerinin de Türkiye'de konut kredilerinin geri ödemelerinde herhangi bir sorun yaşanmadığını, böyle bir sorun yaşansa bile bunun tüm bankacılık sektörü genelinde önemli olumsuz sonuçlar doğurmayacağı yargısına rahatlıkla varılmasını sağladığı görüşünü aktardı.

İpotekli konut finansman sisteminin artık işlemeye başladığı düşünüldüğünde, ekonomideki genel iyileşmeye bağlı olarak sağlanan yasal çerçeve içerisinde Türkiye'de ipotekli konut kredisi hacminin artması beklendiğini belirten Erol, şunları kaydetti:

"Bu sayede değişken faizli krediler de dahil olmak üzere birçok değişik kredi türü tüketicilere sunulabilecek, piyasa koşullarına ve rekabete bağlı olmak ile birlikte müşterilere göre farklı faizli konut kredileri verilebilecektir.

Ayrıca bankaların dışında, tüketici finansman şirketleri ve finansal kiralama şirketleri de konut kredisi verebilecektir. Söz konusu tüm konut finansmanı kuruluşlarının kredi vermelerine ilişkin düzenleme ve denetleme yetkisi BDDK'ya aittir. BDDK'nın ileriki dönemlerde de mevcut durumda olduğu gibi konut kredilerinin verilmesi ile ilgili her aşamada konut finansmanı kuruluşlarının basiretli bir şekilde davranmalarını ve risklerini yönetmelerini sağlayacağı düşünülmektedir."






ajanslar
Yayın Tarihi : 5 Ağustos 2007 Pazar 09:50:28
Güncelleme :5 Ağustos 2007 Pazar 12:10:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?