Turkish diyaspora
Basınımızda dış ticaret konularını yazan az sayıdaki yazarlardan biri olarak TOBB ve DEİK tarafından davet edilmesem de arsızlık edip "Dünya Türk Girişimcileri Kurultayı" toplantılarını zaman zaman bir köşeden izleyerek notlar aldım.
Dünyanın dört bir yanına yayılmış yaklaşık 5 milyon Türkün bir bölümünü oluşturan 2 bin Türk işadamını bir araya getiren bu kurultayda 3 gün süresince çeşitli görüşler, seminerler, konferanslar ve toplantılar zincirinde sunumlar yapıldı, siyasiler dinlendi, sorular soruldu, birçok Türk işadamı birbirini tanıdı ve yılda bir kere de olsa gurbetteki Türk işgücü anlamında bir coşku yaşandı.
Kurultayın akıllarda kalacak en olumlu girişimi geç de olsa bir "diyaspora" oluşturarak dünya çapında bir lobi kurumu kurulması oldu.
162 bin girişimci Türk
Kurultayda yapılan sunumlarda 5 kıtada yerleşik, 5 milyonluk bir Türk kökenli kitlenin yaklaşık 2 bin kişisi görüşlerini paylaşma imkânı buldu. Bu kitlenin 4 milyonu Avrupa'da, 500 bini Amerika'da, 200 bini Ortadoğu'da, 150 bini Avustralya'da iş ve yaşam mücadelesi veriyor. Türk işadamlarının 96 ülkede iş yatırımları var. Sadece Avrupa'daki girişimci Türk sayısı 145 bin ve sağladıkları istihdam 650 bin kişi. Toplam ciroları 50 milyar euro. Bazı işadamları sadece işadamlığı yapmıyorlar, siyasete giriyorlar, milletvekili oluyorlar. Dünyanın 96 ülkesine yayılan 162 bin Türk işadamının sağladığı toplam istihdamın 1 milyon kişi, cirolarının 100 milyar dolar ve yatırımlarının 58 milyar dolar olduğundan söz ediliyor. Bu güce ilaveten büyük uluslararası şirketlerde üst düzey yöneticiler, isim yapmış doktorlar, eğitmenler, iktisatçılar, mühendisler, diğer iş dallarındaki yöneticiler ve öğrenciler var.
Bu güç hiç de yadsınamayacak bir güç ve bu gücü "diyaspora anlamında" bir araya getirmek son kurultaya nasip oldu. Aslında, yukarıda detaylandırdığım güç yıllardır gurbet ellerinde olan hâkim bir güç ama ne hikmet ise bu gücü diyaspora manasında bir araya getirmek akla yeni gelmiş.
Doğru bir girişim
Gönül isterdi ki, yurtdışındaki Türkler yıllar öncesinden bir araya gelsinler, davalarına yıllar öncesinden sahip olsunlar, "Her şey Türkiye için" diyerek organize bir şekilde ortaya çıksınlar.
Bir ayağı yurtdışında olan bir işadamı ve bir yazar olarak yıllardır bu eksikliği hep hissetmişimdir. Gittiğim her ülkede bu birlikteliği hep aramış, elimden geldiğince bu konularda çabalarda bulunmuş, yabancılara Türkiye'yi tanıtan kitaplar, kataloglar, broşürler, CD'ler dağıtmış, katıldığım toplantılarda her fırsatta Türkiye'den bahsetmiş, tanıdığım ve tanımadığım kişilere Türkiye ile ilgili, Atatürk'le ilgili yayınlar göndermiş, onları Türkiye'ye davet etmiş, ağırlamış ve her yıl bu konuda belli bir bütçe ayırmış bir kişiyim.
Bu nedenle "Dünya Türk Girişimciler Kurultayı"nda diyaspora konseyi kurulmasını büyük bir sevinç ama biraz da buruk heyecanla yaşadım. İsterdim ki, bu girişim "bizler, onlar" karşıtlığının yaşanmadığı bir ortamda oluşturulsun. Oluşturulsun ki, bu bölünme yurtdışındaki diyaspora oluşumunu etkilemesin.
Bakın kurultayda yapılan bir anket sonuçları ne diyor
Ankete göre Türkler ortak hareket edemiyorlar. Yurtdışındaki cılız lobi faaliyetleri organize ve etkin değil. Ankete katılanların ortak düşüncelerine göre yurtdışındaki Türklerin yüzde 54.2'si dağınık görünümlü ve iletişim halinde değiller. Türk mallarının yerleşik imaj yaratamadığını düşünenler yüzde 44.9.
Anket dışına çıkıp mevcut duruma bakarsak "İki Türk bir araya geldiler mi birbirlerini yer" şeklinde bir kanı hâkim ve maalesef bu hoş değil. Avrupa'da "Milli Görüş", Amerika'da "F" tipi kontrolsüz organizasyonlar yaygın. "Türkiye Yılı" adında çeşitli ülkelerde yapılan tanıtımlarda bu görüşte olanların etkinlikleri hâkim. Türkiye'den konuşmacı olarak giden bakanlar dahi aynı mealde konuşmalar yapıyorlar. Türk yılı etkinliklerinde kullanılan afişlerde etkinliğin yapıldığı ülkenin dili yanı sıra Arapça afişler kullanılabiliyor. Etkinlikler folklor ekibi ve "Mehter Takımı" anlayışıyla sınırlı kalıyor. Kürsü konuşmalarında 85 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nden ve Atatürk'ten bahseden yok. Sanırsınız ki Türkiye değil; İran, Arap ülkeleri, Afganistan tanıtılıyor. Katılanların kılık kıyafetleri de o ortama paralel oluyor. Türkiye'yi zaten tanımayan yabancılar Türkiye'nin o ülkelerden en önemli farkı olan şeriatla yönetilmeyen, laik, demokratik, hukuk düzeninde bir cumhuriyet devleti olduğunu kavrayamıyorlar. Türkiye'de oluşturulan "bizler-onlar" ayrışımı bu etkinliklerde maalesef tüm çarpıklığıyla sergileniyor ve diyasporanın önünde en büyük engel olarak duruyor.
Kurultayda oluşturulan "diyaspora" anlayışı geç de olsa çok doğru bir yapılanma ama maalesef bir bölünmüşlük ortamında ve "biz" olabilmeyi zorlaştıran prematüre bir yapıda kurulmuş.
Para harcamadan olmaz
"Diyaspora Konseyi"nde çok önemli ve doğru isimler var. Hepsi yurtiçinde ve yurtdışında ciddi oranlarda iş ve sosyal yapıda iyi ilişkileri olan değerli kişiler. "Türkiye bir markadır" düşüncesi de çok doğru bir düşünce. Gerçekten doğru bir strateji içinde yönetilip, yönlendirilebilirse farklı düşünceler bir araya getirilip, özlediğimiz birliktelik sağlanabilir. Önce "bizler-onlar" karşıtlığı kırılabilir ve dünyanın her yanındaki ve her düşüncedeki işadamları, sanatçısı, sporcusu, bilim adamları ve topyekün 70 milyon kişi ile çağdaş, laik, demokratik bir cumhuriyet yönetimindeki Türkiye anlayışında "biz" olgusu yaratılabilirse "Her şey Türkiye için" hedefinde istenilen sonuç alınabilir.
Bir taraftan bu hassas konu halledilirken diğer taraftan da pamuk eller cebe atılmalıdır. Diyasporanın ana amacına ulaşmak para harcamadan olmaz. Burada çok ciddi meblağlarda paralardan bahsediyorum. Bu paralar Hollywood yapımcılarına Türkiye'nin tarihini doğru anlatacak türde "İstanbul'un Fethi", "Çanakkale Savaşları", "Sözde Ermeni Soykırımı", "Kurtuluş Savaşı" ve "Atatürk" filmleri gibi dev projeler yaptırmak ve Türkiye'nin çağdaş, modern, laik, demokratik bir cumhuriyet yapısını vurgulayacak sosyal içerikli veya günlük aile yaşamından kesitler sunan komedi filmlerine, hatta mutfağına kadar varan geniş bir yelpazede paraya kıyarak harcanmalıdır. Harcamalar her fırsatta ve hemen her ülkedeki Türk yanlısı olan, olmayan siyasilerin seçim kampanyalarını parasal anlamda desteklemek, Türkiye hakkında seminerler, konferanslar, liselerdeki, üniversitelerdeki talebeleri Türkiye'ye davet ederek ağırlamayı kapsamalıdır. Yabancı üniversitelerde "Türk kürsüleri" kurdurulmalı ve önceden kurulanlar ise yanlış yapılanmalardan arındırılmalıdır. Türk mutfağı dünya genelinde profesyonel aşçıların olduğu bir anlayışla desteklenmeli ve restoranlar kuracak Türk girişimcileri "Turqualite" kapsamına alınmalıdır.
Eminim, başta Sayın Hisarcıklıoğlu olmak üzere, oluşan diyaspora konseyi tüm bu konuları değerlendirecek ve bu konularda Amerika'da yaşayan ve Amerika'nın en büyük şirketlerinden birisinin CEO'su ve DTİK Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı olan Muhtar Kent bu zor görevi başarı ile yapacaktır.