18
Mayıs
2024
Cumartesi
GÜNCEL

ORDUNUN DEMOKRASİ VE HUKUKLA SINAVI

Halkın Türk Silahlı Kuvvetleri'ne duyduğu güven, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un yanına kuvvet komutanlarını da alarak yaptığı sert açıklamalara paralel olarak düşüyor...

Cumhuriyet tarihi boyunca siyasetin buyurgan bir aktörü olarak kalan Türk ordusu, tarihinin hiç bir döneminde günümüzde olduğu kadar savunmacı ve sorgulanan bir konumda olmadı.

Nisan 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasının ardından bir rutini gerçekleştirme rahatlığı içinde e-muhtırayı kamuoyuna duyuran TSK, çok geçmeden hem Başbakan Erdoğan’ın karşı cevabı hem de onu izleyen kamuoyu tepkisiyle, güncel siyasetin buyurgan aktörü rolünü oynamanın artık kolay olmadığını anladı.

Önceleri çekimser adımlarla emekli subayları yoklayan sivil yargı, zamanla muvazzaf subaylara ardından da Kozmik Oda’ya değin uzanarak, TSK’nın tabu niteliğindeki en mahrem adreslerine girdi. Medya ve siyaset dünyasının bu gelişmelere ilişkin tepki ve yorumları, hem ülke hem de dünya kamuoyuna detaylı bir şekilde yansırken, en güvenilir devlet kurumu olagelmiş ordunun halk nezdindeki algısı da süreç içinde değişime uğradı. Öyle ki, demokratik-hukuk devletinin yasa ve teamülleri ile bağdaşmayan bir dizi faaliyetin adresi olduğu gerekçesiyle sürekli aydınların eleştirisine muhatap olan TSK, halkın benzer tepkilerine de bu süreçte muhatap oldu.

Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi bünyesinde, TSK ile ilgili olarak yürütülen son kamuoyu araştırması, bu bağlamda ilginç bazı bulguları içeriyor. Ocak 2010’da yapılan son araştırmanın ortaya koyduğu en ilginç bulgu, TSK’ya yönelik güven erozyonunun toplumsal katmanlarda artarak devam etmesi ve ordunun halk nezdinde demokratik bir imaja sahip olmaması. Temmuz 2009 tarihinde ordu içinde darbe yapmak isteyen bir grubun var olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 48,3 iken, aradan geçen altı ay içinde bu oran arttı, ordu içerisinde darbe yapmak isteyen bir grubun varlığına inananların oranı yüzde 55,1’e yükseldi.

Ordunun darbe yapmak isteyen söz konusu bu güçlere karşı kendi içinde yeterince mücadele edip etmediği hususunda bölünmüş bir görünüm arz eden halkın yüzde 47,2’si ordunun kendi içindeki bu oluşumlarla yeterince mücadele etmediğini ifade ederken, yüzde 46,5’i bu darbeci gruplarla kurumsal bazda yeteri derecede mücadele edildiğini ifade ediyor. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ordu ile ilgili iddia ve eleştirileri yanıtlamak, TSK’nın pozisyonunu açıklamak amacıyla yaptığı açıklamaları samimi ve inandırıcı bulanların oranı yüzde 42,4.

Aksi kanaatte olanların oranı da yüzde 45 olarak çıktı. 2009 yılı boyunca ordu ile ilgili yaşanan tüm gelişme ve tartışmaların TSK ve Genelkurmay Başkanı’na duyulan güveni yüzde 30 civarında olumsuz etkilediği, yüzde 10 civarında da olumlu etkilediği, araştırma bulgularına yansıyan bir başka önemli ayrıntı. Olay ve tartışmaların, TSK’ya duyduğu güvende bir değişiklik oluşturmadığını belirtenlerin oranı yüzde 57 civarında olmakla birlikte, bu görüşün orduya duyulan güvenden mi kaynaklandığı, yoksa ordunun statükoculuğunu işaret eden bir yaklaşım mı olduğu belirgin değil.

Darbe olur mu?
TSK komuta kademesinin Kozmik Oda’nın bir sivil hakim tarafından aranması sırasında ortaya koyduğu ölçülü tavrı olumlu bulan halk, Özel Harp Dairesi olarak da bilinen Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’ndaki aramaların da hukuk çerçevesinde yapıldığına inanıyor.

Bu aralamaların hukuki olduğunu düşünenlerin oranı (yüzde 50,1), aramaları onaylamayanların oranından (yüzde 39,8) daha yüksek. Temmuz 2009 ve Ocak 2010 sonuçları karşılaştırıldığında ortaya çıkan önemli bir başka bulgu da, Türk halkının Genelkurmay’dan yapılan sert açıklamalara sıcak bakmaması. Halkın TSK’ya duyduğu güven, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un yanına kuvvet komutanlarını da alarak yaptığı sert açıklamalara paralel olarak düşüyor.

Son Kozmik Oda aramalarında olduğu gibi hukuka bağlılık ve güvenin vurgulandığı ölçülü açıklamalara paralel olarak ise artıyor. 2009 yılında ordu ile ilgili olarak yaşanan çeşitli tartışma ve olayların, Genelkurmay Başkanı’na ve orduya olan güveni nasıl etkilediği yönündeki soruya Temmuz 2009’da halkın yüzde 33,7’si “olumsuz etkiledi” yanıtını verirken, Ocak 2010’da bu oran yüzde 29,7’ye düşüyor.

Gelişmeler bağlamında orduya güveni artanların oranı, Temmuz 2009’da yüzde 9 iken, bu oran Ocak 2010’da yüzde 10 oldu. Benzer şekilde, yaşanan tartışma ve olayların orduya olan güvenini değiştirmediğini söyleyenlerin oranı Temmuz 2009’da yüzde 42,9 iken, bu oran Ocak 2010’da yüzde 56,9 olarak sonuçlara yansıyor.

Bu sonuçlara bakarak halkın orduya duyduğu güvendeki bir artıştan söz etmek mümkün değilse de, kamuoyundaki eleştiri ve iddialardan hareketle TSK hakkında olumsuz kanaate sahip olanların oranındaki bir azalmadan, güven erozyonunun durmasından bahsetmek mümkün. Ocak 2010 itibarıyla, TSK’ya yönelik güven erozyonunda yaşanan bu kısmi duraklamada, özellikle Kozmik Oda’nın sivil bir hakim tarafından aranması sırasında sert açıklamalardan kaçınan, “hukuka güven ve bağlılık” vurgusu yapan, itirazlarını yargı yolu ile gündeme getiren Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tavrı oldukça etkili oldu.


Aydınlar arasında yaygın olan ve ordunun artık darbe yapmayacağı ya da yapamayacağını savunan tezin halkın bakış açısına da yansıdığı gözlemlenirken, ordunun darbe yapmasını ihtimal dahilinde görenlerin oranı yüzde 26,9, Türkiye’de bundan böyle askeri bir darbenin olamayacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 62,2. Aynı araştırma grubunun Türk demokrasisinin geçen yılki seyrine ait olumsuz düşüncesi hesaba katıldığında bu durum oldukça önemli bu bulguyu ortaya çıkarıyor.

Halkın yüzde 37,9’u 2009 yılında Türk demokrasisinin zayıfladığını düşünürken, sadece yüzde 24,5’i demokrasinin güçlendiğini, yüzde 37,6’sı ise demokrasinin nitelik ve olgunluğunda herhangi bir değişiklik olmadığını ifade ediyor. Bu oranlar göz önüne alındığında halkın yüzde 62,2’sinin Türkiye’de bundan böyle askeri bir darbe olamayacağına ilişkin kanısının demokrasinin sağlamlığına ve orduya güvenden çok, TSK’nın azalan güç ve etkisinden kaynaklandığını söylemek mümkün.

ÖZER SENCAR: Prof. Dr., Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
ÜNAL BİLİR: Yrd.Doç. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Kamu Yönetimi.

Radikal
Yayın Tarihi : 31 Ocak 2010 Pazar 21:18:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
oviraptor IP: 88.236.153.xxx Tarih : 2.02.2010 02:35:28

valla ben öyle görmüyorum şu anda sınav veren türk hukuku onun polisi hakim savcısı ve yargıçları  ve türk siyaseti zaten   şu anda ben bir vatandaş olarak şıklar halinde  hangisine inanır ve itibar edersiniz diye sorsalar şıklara  türk hakimleri ve yargıçları türk siyasetçileri türk bürokratları türk ordusu subayları ve askerleri  deseler hiç tereddüt etmeden türk subayları ve askerleri  derim yoksa içersine bazı cemaatlerin işlediği vıcık vıkık çıkar ilişkisi olan polis yargı ve siyasete inanmak ahmaklıktan başka bir şey değil