20
Mayıs
2024
Pazertesi
GÜNCEL

'SAKAT KADIN' OLMAK

Zorlanarak yapabileceğin şeylerden vazgeçmenin gerçek sakatlık olduğuna inandım. Kara gözlerimi, gür saçlarımı sevdiğim gibi sevdim sağ bacağımı...

“Artık olgunlaştım, hiçbir şey kolay kolay beni incitemez” diyordum. Nasıl da yanılmışım... Bir akşam üzeri kızım okuldan gelince arkadaşının kendisine “sakat annenin çocuğu” dediğini, üstelik bunu kızınca söylediğini ama kendisinin bunun neden kızgınlık anında söylendiğini anlayamadığını ifade ettiğinde yüreğimde hissettiğim acının tarifini yapabilmek kelimeler dahilinde o kadar zor ki...

Yaşadığım kırk yıl boyunca pek çok kereler arkamdan “sakat ama...” diye konuşulduğunu işitmişimdir. Kadın olmanın zaten zor olduğu toplumumuzda bir de sakat kadınsanız hayat iki kat zordur. Ki ben sakat bir kadın olarak dünya yüzeyinde olabilecek en iyi anne babaya sahiptim. Evin içinde bir kenara atılmadan, erkek kardeşime sunulan imkanların hepsine sahip, kadının özgürleşmek için mutlaka meslek sahibi olması gerekliliğine inanan bir ailede büyüdüm. Ama bütün bunlar toplum içinde ayrımcılığa uğramayacağınız anlamına gelmiyor.

Daha küçücük bir çocukken başlayan bu taciz, eğer yaşamın tüm alanlarında var olma mücadelesi verirseniz- artık biliyorum- ömür boyu sürüyor.

Şanslı iseniz eğitim hakkı elde edersiniz ama bu konuda devletin size özel bir desteği yoktur. Bu yüzden yaşamınızı kolaylaştırabilmek için, eğer imkan varsa, ailenizin yanında üniversite eğitimi almanız gerekir. Hem zaten “kadın kısmı okuyup da ne olacak”tır.

Ehliyet almak istersiniz, girdiğiniz sağlık kurulunda doktor sakatlığınızı değerlendirmeden önce üzerinizdeki kot pantolonu eleştirir, “ehliyeti ne yapacaksın?” diye sorar; öyle ya bir kadın hem de sakat bir kadın olarak yeriniz evinizdir, sokağa çıkmanız bile lüksken araba kullanmak neyinizedir.

Derken genç kız olarak başka sıkıntılar başlar. Flört edersiniz, insanlar o erkeğin neden sizi sevebildiğini sorgular. Öyle ya “sakat bir kadın”ın neresi sevilebilir ki, olsa olsa “acınabilir”, inanın bunu toplumun cahil kesimi değil, üniversite bitirmiş 
kocaman adamlar bağıra bağıra yüzünüze söyler, incitmekten hiç korkmadan dahası belki de özellikle incinin ki, gururunuzdan vazgeçin sevdiğinizden diye. Bir erkek sizi sevecek kadar yürekli çıkmışsa o ancak ne yaptığını bilmeyen bir erkektir ya da siz büyücüsünüzdür. Kadın olmanın güzel olmak, fit olmak, sağlıklı ve albenili olmak şeklinde algılandığı günümüzde, kulağa abes gelmiyor bu cümle belki de ama bunu bir kadından işitmek yine de çok düşündürücü.

Meslek sahibi olursunuz işyerinizde sıkıntılar başlar. Hele bir de benim ki gibi hem bedeniniz hem de beyninizle yapılan bir mesleğiniz varsa... Yıllardır hastalarımın pek çoğu gözümün içine baka baka “doktor bey” der. Ne de olsa “erkek” olur doktor dediğin. İlk kez karşılaştığım hastaların şikayetlerini dinledikten sonra ayağa kalkıp onları muayene etmek için masaya geçerken, yüzlerinde meydana gelen şaşkın ifade için için güldürmüştür beni. Bu şaşkınlık sadece benim sakat olmamdan kaynaklanmıyor -sonra sonra anladım bunu- hem kadın, hem sakat hem de doktor olmamdan kaynaklanıyor. Bu da çok sık rastlanmayan bir kombinasyon ne de olsa. Sakat değilmişsiniz gibi çalışırsınız ama bir süre sonra kronik sorunlarınız kolay tolere edilebilecek sınırları geçmeye başlar ama iş arkadaşlarınız bunu algılayamaz. Onların benzer sorunlarının ortaya çıkması için daha zaman vardır nasılsa ya da bir gün benzer sorunları yaşayabilecekleri akıllarına bile gelmez.

İş görüşmesine gidersiniz evli olup olmadığınız ve elbette çocuk sahibi olmayı düşünüp düşünmediğiniz sorulur, erkek olsanız ne zaman çocuk yapacağınıza siz karar verirsiniz kadınsanız patron. Hele hele sakat bir kadın çalışansanız işe girmek daha da zordur. Bütün kadınlar gibi zaten ilk seçenek değilsinizdir, bir de sakatsanız işiniz iyice zorlaşır. Ne de olsa sağlık sorununuzun çıkma ihtimali diğer çalışanlara göre daha yüksektir, görsel açıdan uygun değilsinizdir dahası elbette görüntünüz patronun gözünü okşayacak cinsten değildir.

Oğlumu çalıyor, hem de sakat!


Hele bir de evlenmeye kalkın yer yerinden oynar. Ataerkil yapının, ancak bir erkek çocuk doğurarak toplumda var olmasına izin verdiği kadının oğlunu elinden almaya cüret etmiş rakip kadınsınızdır artık. Hem de ne rakip... 

Zaten zordur oğlunu paylaşmak, bir de üstüne üstlük sakat bir kadını sevmesi oğulun nasıl açıklanır eşe dosta? Hiçbir açıklaması yoktur durumun, zaten mutsuz olacaktır oğul, hem kendi seçimidir bu kadın hem de sakattır. Tanımaya falan çaba harcamaya gerek yoktur, nasıl olsa olmaz bu iş. Bütün yaşamınız -siz sakat kadın olmayı ne kadar doğal kabul ederseniz edin toplum kabul edemediğinden- insanlara kendinizi anlatmaya çalışmanın yorgunluğu ile geçer. Ben ki meslek sahibi olmuş, ekonomik özgürlüğünü elde etmiş, sosyal yaşamını düzene sokma şansına sahip olmuş sakat bir kadın olarak bu kadar debeleniyorsam diğer sakat kadınların yaşamını hayal etmek hiç de zor değil. Benim şansım sakatlara kolay kolay nasip olmayan pek çok şeye -kimi zaman çok ağır bedeller ödeyerek olsa da- erişebilmiş olmamdır. İyi bir eğitim aldım, meslek sahibi oldum, mesleğimi icra edebildim, âşık oldum, evlendim, çocuğum oldu, ülkemin ve dünyanın erişebildiğim yerlerini gördüm, kanyonlarda aksayarak yürüdüm, denizin derinliklerini görebildim. Zorlanarak yapabileceğin şeylerden vazgeçmenin gerçek sakatlık olduğuna inandım. Kara gözlerimi, gür saçlarımı sevdiğm gibi sevdim sağ bacağımı...

Ülkenin en büyük azınlıklarından biri sakatlar (yaklaşık 8 milyon); gelin görün ki üç-beş özel gün dışında kimse hatırlamıyor. Sakatların ezici çoğunluğu eğitim alamıyor, iş sahibi olamıyor, ayrımcılığa uğruyor; dolayısıyla ülkenin genel yoksulluğunun da ötesinde yoksulluk ve yoksunluk yaşıyor. Oysa sakatlık ve yoksulluk birarada ise ezici bir yaşam başlıyor. Pek çok insanın kolayca ulaşabileceği bir mesafenin sakat bir insan için ne kadar uzak olabileceğini hayal bile edemezsiniz. Kaldırımların yüksekliği, rampa azlığı, otobüslerin hareketli basamaklarının olmaması önünüzde engeldir.

Ama bilinmesi gereken bir gerçek var ki, yaşamın tadını en az sakat olmayan insanlar kadar alabiliyoruz, imkan verildiği sürece çalışıyor, üretiyor, seviyor, seviliyor, sevişiyor, doğuruyoruz. Her türlü ayrımcılığa rağmen görmesini bilen gözler ve sevmesini bilen yürekler için varız.


                                                                                                                 uyucetin@hotmail.com

Ümit Pişkinoğlu Yücetin - Radikal
Yayın Tarihi : 30 Kasım 2008 Pazar 18:47:53
Güncelleme :4 Aralık 2008 Perşembe 15:55:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?