22
Mayıs
2024
Çarşamba
GÜNCEL

367'nin gerekçesi ve tepkiler

Anayasa Mahkemesi, 367 kararıyla ilgili beklenen gerekçesini açıkladı. Cumhurbaşkanı seçimlerinde her tur için 367 milletvekilinin katılımı gerektiği yönündeki Yüksek Mahkeme kararına muhalefet eden eski Başkan Tülay Tuğcu ve Başkanvekili Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin yetkisiz olduğuna dikkat çekerken, Kılıç, kararın kaos yaratacağını da savundu.

367 gerekçesinde iki sürpriz

Başkan Tülay Tuğcu ve Fulya Kantarcıoğlu'nun da Haşim Kılıç ve Sacit Adalı ile birlikte ilk aşamada karşı oy kullandığı belirlendi. Tuğcu ve Kantarcıoğlu, CHP'nin başvurusunun mahkemenin yetki alanına girmediğini savundu. Ancak oy çokluğuyla yetki alanına girdiği kararı verildi. Böylece 367 başvurusu esastan görüşülmeye başlandı. Tuğcu ve Kantarcıoğlu esas görüşmesinde ise "Evet 367 gereklidir ve uzlaşma olmalıydı" yönünde karar bildirdi. Sonuçta bu karara karşı oy kullanan sadece iki üye oldu.

Gerekçe...


Anayasa Mahkemesi'nin 11.Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda eylemli içtüzük ihlali yapıldığına ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı. Esasa ilişkin görüşmede Başkan Tülay Tuğcu, Başkanvekili Haşim Kılıç, Üyeler Sacit Adalı ve Fulya Kantarcıoğlu'nun karşı oyları ve oy çokluğuyla alınan kararda, TBBM İçtüzüğü'nün 121.maddesinin Anayasa'nın 102.maddesine atıf yaptığı belirtildi. Anayasa'nın 102.maddesinde ise “Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir” denildiği belirtilen kararda, “102. maddesinin ilk fıkrasında Cumhurbaşkanı'nın seçimi için öngörülen üçte iki çoğunluk, dava konusu Meclis kararına ilişkin birinci oylama yönünden hem toplantı hem de karar yetersayısını kapsamaktadır” denildi. Gerekçeli kararda şöyle denildi:

“Oysa TBMM'nin 27.4.2007 günlü, 96. Birleşiminde 11. Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili birinci oylamaya geçilmeden önce Cumhurbaşkanı seçiminde uygulanması gereken toplantı yetersayısının Anayasa'nın 96. maddesinde öngörülen toplantı yetersayısı olduğu Meclis kararıyla saptanmıştır. Böylece, Anayasa'nın 102. maddesine yapılan gönderme nedeniyle, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin toplantı ve karar yetersayısının ilk oylamada TBMM üye tamsayısının üçte ikisini oluşturan 367 olduğunu öngördüğü sonucuna varılan İçtüzüğün 121. maddesi dava konusu Meclis kararına ilişkin birinci oylama yönünden değiştirilerek toplantı yetersayısı konusunda, Anayasa'nın 96. maddesindeki genel kural doğrultusunda TBMM üye tamsayısının en az üçte birini oluşturan 184 oyun yeterli olduğu kabul edilmiştir. Toplantı ve karar yetersayısının ilk oylamada TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu, bu bağlamda 367 olduğunu öngördüğü sonucuna varılan Anayasa'nın 102. maddesinin ilk fıkrası karşısında, bu çoğunluğun 184 olarak uygulanması sonucunu doğuran eylemli İçtüzük değişikliği niteliğindeki dava konusu TBMM Kararı Anayasa'nın 102. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.”

TUĞCU: İÇTÜZÜĞE AYKIRILIĞI DENETLEMEK GÖREVİMİZ DEĞİL

Tülay Tuğcu, karşı oyunda Anayasa'nın 85.maddesine dikkat çekti. Tuğcu, “Anayasa'nın 85. maddesinde sözü edilen yasama dokunmazlığının kaldırılmasına veya üyeliğin düşmesine ilişkin ayrık kural dışında, Anayasa'da TBMM “kararlarını” anayasal yargı denetimine tabi tutan, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'ne bu alanda görev veren açık bir düzenleme yoktur” dedi. Tuğcu, gerekçesinde şu görüşlere yer verdi:

“İçtüzüğe veya Anayasa'ya aykırı Meclis kararlarının denetimsiz kalması kuşkusuz istenemez. Ancak Anayasa, İçtüzüğe aykırı durumun denetimini öngörmemiştir ve Anayasa Mahkemesi'ni de görevlendirmemiştir. Böylece Anayasa, yasamanın parlamenter rejimin kendi iç işleyişi içinde kendini denetlemesini, erkler ayrımına daha uygun görmüştür. Belirtilen nedenle bu tür kararlara bir takım isimler-sıfatlar yakıştırmak suretiyle denetime tabi tutulması yoluna gidilemeyeceği düşünülmektedir. İptali istenen TBMM kararında, İçtüzüğün değiştirilmesi yönünde prosedüre uygun bir teklif, istem veya irade bulunmadığı gibi, içeriği de gözetildiğinde kararın ihdası olmayıp İçtüzüğe ve Anayasa'ya aykırılığının ileri sürüldüğü, bir İçtüzük düzenlenmesi veya değişikliği olarak kabulü ile anayasal denetime tabi kılınması mümkün olmadığı görülmektedir. Belirtilen nedenlerle, Anayasa Mahkemesi'nin görev alanına girmeyen davanın esasa girilmeksizin ilk inceleme aşamasında görev yönünden reddi gerektiği görüşündeyim. Ancak bu görüşüm kabul edilmeyerek esasa geçildiğinde esasla ilgili görüşlerim çoğunluk gerekçesinde belirtilmiştir.”

KILIÇ: KARAR KAOS YARATIR

Anayasa Mahkemesi'nin kararına üyelerden Haşim Kılıç ve Sacit Adalı karşı çıktı. Kılıç, karşı oy gerekçesinde, kimi kişi, kurum ve mercilerin mahkemeyi etkilemeye dönük söylemler içinde bulunduğunu belirterek, “Mahkeme'nin kendi istekleri doğrultusunda karar vermemesi halinde ülkenin bir iç çatışmaya sürükleneceği biçimindeki ifadeler, yargıcın vicdani kanaatinin oluşmasını doğrudan hedef alan bir eylem biçimidir. Anayasa'nın 138. maddesi açıktır. Bu sorumluluğa karşın, çatışma çıkacağı tehdidi ya da ülkeyi koruma adına yapılan açıklamalar oluşacak karara dönüktür. Sonucun kamu vicdanında tereddüt uyandırmasına neden olabilecek bu ve buna benzer davranışlar ve söylemler demokratik hukuk devletinde onaylanması mümkün olmayan sorumsuzluklardır” dedi. Kılıç, bu düşüncelerinin hukuku korumaya yönelik düşünceler olduğunu ve sadece tarihe not düşmek amacıyla yazıldığını ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanan yöntemin TBMM İçtüzüğüne uygun olsa da olmasa da Anayasa Mahkemesi'nin görev alanına girmediğini vurgulayan Kılıç, “Anayasa Mankemezi, Meclis İçtüzüğüne uygun ya da aykırı tasarrufların denetim mercii değildir” diye görüş açıkladı. Kılıç, Anayasa'nın 102'inci maddesinin birinci fıkrasından bir “toplantı yeter sayısı” üretmenin mümkün olmadığını belirterek, gerekçesinde şöyle dedi:

“Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin yirmi günde tamamlanmasını amaçlayan anayasakoyucunun daha birinci turda 3/2 toplantı nisabı ile sistemi tıkayan bir modeli istemiş olması asla düşünülemez. Toplantı nisabı (3/2) sağlanamadığı sürece 2., 3. ve 4. turların yapılması mümkün olmayacak, buna ilişkin kurallar anlamsız, işlevsiz kalacak, seçimlerin derhal yapılmasının bağlı olduğu 4. tur hiçbir şekilde gerçekleşmeyeceğinden fiili durumlarla sonuca gidilecektir. Daha seçimin başında üçte iki toplantı nisabını aramak, 1961 Anayasası'nda sorun olmuş bir konuyu çözmek, kolaylaştırmak değil daha da ağırlaştırmaktır. 1982 Anayasası'nı yapanların iradesi bu değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bundan sonra istenen toplantı nisabıyla daha büyük sorunların kaynağı olmaya adaydır. Tam da bu noktada demokratik hayat, yerini, daha ağır kaoslara bırakmak gibi hiç de düşünülmeyen sonuçlara neden olabilecektir. Belirtilen nedenlerle karar Anayasa'nın 102. maddesine aykırı değildir.”

ADALI: KARAR TAM BİR GERİ DÖNÜŞ

Karara karşı çıkan diğer üye Sacit Adalı da dava konusu işlemin eylemli bir iç tüzük değişikliği değil TBMM kararı olduğunu belirterek, TBMM kararları üzerinde Anayasa Mahkemesi denetimi olmadığını söyledi. Adalı, 1982 Anayasasının cumhurbaşkanlığı seçimini kolaylaştırıcı düzenlemeler içerdiğini kaydederek kararı şöyle yorumladı:

“Artık bundan sonra 367 oy şartı aranacağından ve Meclis'in teşkil tarzı dâimâ değişebileceğinden Cumhurbaşkanını seçmek de son derece zorlaşacak, hattâ, bu usûlü yumuşatmak bakımından, meselâ, seçim usûlünü yeniden düzenlemek için 175. madde uyarınca beşte üç çoğunlukla Anayasa değişikliğine gitmek bile kolay olmayabilecek, 1961 Anayasası uygulamasında karşılaşılan zorluklara 1982 Anayasası ile getirilen çözümler, tam bir geri dönüşle, sistemde daha ağır sosyo-politik ve sosyo-ekonomik problemlere yol açabilecektir.

Esas olan, Meclis'in ârızasız işlemesi, kesintisiz çalışması, görevini yapması ise, Anayasa hükümlerini buna göre yorumlamak kamu düzenini devâm ettirmenin ve toplumun huzuru, millî dayanışma ve adâlet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın da gereğidir.”

Bülent Arınç 367'nin gerekçesini değerlendirdi

TBMM Başkanı Bülent Arınç Anayasa Mahkemesinin verdiği '367' kararının gerekçesini değerlendirdi. CNN Turk'te canlı yayına katılan TBMM Başkanı Bülent Arınç "Anyasa Mahkemesi tarafından yayınlanan gerekçeli kararı ikna edici ve hukuki tabanı olan bir karar olarak görmüyorum." dedi.

'102. madde bana göre toplantı yeter sayısıdır' dyen Arınç 'Gerekçeli karar içinde uzlaşmaya vurgu yapılıyor, uzlaşma adına bizlere hangi örnek gösterilebilir? Uzlaşma arayacaksın baskısını kabul etmek uzlaşma mı olacak?' dedi.

Arınç: Ne adayım ne aday değilim diyorum

Cumhurbaşkanlığı için aday olup olmayacağı sorulan TBMM Başkanı Bülent Arınç, şu aşamada 'Ne adayım ne aday değilim diyorum, bu kadar önceden bu tarz kararları açıklamayı doğru bulmuyorum.' dedi.

20 Ağustos'a kadar hükümet kurulması ve divanların seçimleri yapılacağını hatırlatan Arınç, 'Cumhurbaşkanı seçimini yapmak için önümüzdse iki engel var' dedi.

Anayasa değişikliği paketinin Anayasa Mahkemesi'ne gittiğini hatırlatan Arınç Mahkeme seçim öncesinde kararını vermelidir' dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bir hata varsa bu müşterek bir hatadır diyen Arınç, Muhalefet liderinin AK Parti içinden bir isim zikrederek partiyi bölmeye çalışmasının da hata olduğunu, söyledi. Sürecin iyi gitmemesini tökezlemesini isteyenlerin olduğunu iddia eden Arınç, 'Sıkılı yumrukla el sıkılma' dedi.

Sol gelenekten gelen milletveklili adayların sayısı 10'u geçmediğini hatırlatan Arınç, 'Bu arkadaşlarımız son derece başarılıdırlar, tüm listeleri sosyal demokratlar ele geçirdi demek doğru bir yaklaşım olmaz' dedi.

TBMM Başkanı Arınç, 'Abdullah Gül benim gönlümün adayı olduğunu söylemiştim; ancak yeni yasama yılında seçilecek ve henüz başlamamış bir süreçte şimdiden adaylık açıklamayı doğru bulmuyorum' şeklinde konuştu.

Cemil Çiçek: Karar siyasetin alanını daralttı

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, kritik 367 kararı öncesi Mahkeme'nin vereceğe kararını etkilemeye yönelik girişim ve açıklamaları 'Demokratik hukuk devletinde onaylanması mümkün olmayan sorumsuzluklar' olarak nitelendirdi.

Kılıç, Yüksek Mahkeme'nin ''367'' kararıyla ilgili karşı oy gerekçesinde, ''Cumhurbaşkanlığı seçimleri bundan sonra istenen toplantı nisabıyla daha büyük sorunların kaynağı olmaya adaydır. Tam da bu noktada demokratik hayat, yerini, daha ağır kaoslara bırakmak gibi hiç de düşünülmeyen sonuçlara neden olabilecektir'' görüşüne yer verdi.

Anayasa Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci ve ikinci turunda toplantı yeter sayısının 367 olduğu yönündeki kararının gerekçesi, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Başkanvekili Haşim Kılıç'ın karşı oy gerekçesinin genel değerlendirme bölümünde, yargıçların karar ya da karşı oylarında yazdıkları dışında düşündüklerini kamuoyu ile paylaşma olanağı bulunmadığını vurguladı.

Hakimlerin, Anayasa'ya göre görevlerinde bağımsız olduklarını ve Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verdiklerini belirten Kılıç, Anayasa'da, ''hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz'' denildiğini anımsattı.

anka/ajanslar
Yayın Tarihi : 27 Haziran 2007 Çarşamba 18:17:43
Güncelleme :27 Haziran 2007 Çarşamba 18:46:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?