"ABD, Ortadoğu ve Türkiye" kitabının yazarı Dr. Haluk Gerger'in sansursuz.com için kaleme aldığı "Ateşkes, Uluslararası Güç, Lübnan'da İç Savaş Kışkırtması ve Türkiye" başlıklı yazısında; Lübnan'da yaşanan savaşın arka planını bulacaksınız... Gerger'in yazısını ilgiyle okuyacağınızı umarız...
"Ateşkes, Uluslararası Güç, Lübnan'da İç Savaş Kışkırtması ve Türkiye"
Bush ile Blair’in basın toplantılarında açıkladıkları “ateşkes ve uluslararası güç” oyununun iki ayağı var. Bunlardan birini açıkca dillendiriyor Siyonist Devlet’in dostları. Buna göre, ateşkes ancak ve sadece Hizbullah’ın beli kırılınca, Güney Lübnan yurtsever Lübnan direniş güçlerinden ve Hizbullah milislerinden temizlendikten, güç dengesi bütünüyle İsrail lehine değiştirildikten sonra yürürlüğe konulacaktır. Bu sağlanana kadar da İsrail’in vahşi saldırıları durudurulmayacak, hatta sözde olsun kınanmayacatkır bile. Zaten iki haftayı aşkın süredir İsrail’in askeri-politik hedeflerine ulaşmasını bekliyorlar, ateşkes cağrısı yapılmasını engelliyorlar. Bunu da açıkca ifade ediyorlar. Amerikalılar bunu, “statüko ante”ye dönülmemesi olarak tanımlıyorlar. Yani savaş öncesi durum değiştirilecektir, İsrail saldırısı hedeflerine ulaşacaktır, ondan sonra silahların susması gündeme gelecektir diyorlar. Bir başka ifadeyle, onların “ateşkes”i İsrail’in askeri-politik zaferinin taçlandırılması anlamına gelecektir.
Ondan sonra da, insansızlaştırılmış, yurtsever direniş odaklarından “temizlenmiş” Güney Lübnan’a, saldırı sonrası yeni durumu İsrail ve ABD adına savunacak/dayatacak bir uluslararası güç yerleştirilecektir.
Uğursuz planın öteki boyutu ise, sinsice yürürlüğe konuluyor. Bu, Lübnan’da yeniden iç savaş çıkartma kışkırtıcılığıdır. 1957’den başlayarak, Lübnan’ın faşist işbirlikçileri, İsrail ve ABD, ülkedeki Siyonist-emperyalist emellere karşı oluşan direniş odaklarını yok etmek için sürekli iç savaş kışkırtıcılığı yapmışlardır. Lübnan’ın tarihinin önemli bölümünü oluşturan ve neredeyse süreklilik kazanmış iç savaşlar zincirinde hep iki’li amaç olagelmiştir. Bunlardan biri, Lübnan’ın Arap karakterini korumak isteyen, Filistin halkıyla dayanışmayı talep eden ve Siyonist-emperyalist planlar karşısında konumlanmak isteyen, ülkedeki mezhepsel bölünmeyi ve ekonomik-sosyal eşitsizliklerle mücadeleyi öngören Müslüman ve solcu Lübnanlı yoksulların direnişinin kırılmasıdır. Buna bağlı öteki hedef de, Lübnan’ı İsrail’in kontrolünde bir Batı uydusu yapmak ve Arap dünyasının bağrına saplanmış bir hançere dönüştürmektir. Zaman zaman, Güney Lübnan’ın İsrail atrafından işgali ya da bölünmesi, İsrail’in tetikçisi bir Hıristiyan Güney alanının kurulması da denenmiş ve bu plan 2000 yılında Hizbullah’ın silahlı mücadelesi sonunda akamate uğramıştır.
Şimdi iç savaş yeniden kışkırtılmaktadır. Bush ile Blair’in ateşkes planına göre, İsrail ile Lübnan Hükümeti arasında bir anlaşma sağlanacaktır. Ateşkesin amacı da, Hizbullah’ın silahsızlandırımasına, en azından Güney Lübnan’dan silah zoruyla çıkartılmış olmasına dayandırılacaktır. Güney Lübnan, onlara göre, “Lübnan Hükümeti’ne devredilecek”tir. Oysa Hizbullah legal bir partidir Lübnan’da, hükümette iki bakanla temsil edilmektedir ve Güney Lübnan’ın İsrail/faşist Lübnanlı işbirlikçiler işgalinden kurtaran güçtür. Şimdi işbirlikçi bir gurup Lübnan Hükümeti olarak kabul edilecek ve bu “meşru hükümet” de, ABD-İsrail amaçları doğrultusunda, onların oluşturucakları bir “uluslararası güç”le beraber İsrail saldırısının dayattığı statüko’yu kabul edecek, onu silahla (Lübnan Silahlı Güçleriyle) savunacak, gerekirse Hizbullah ve öteki yurtsever güçlerle çatışacak, insansızlaştırılmış, etnik-dinsel temizliğe uğratılmış Güney Lübnan’a yerleşecektir! Bu, elbette, iç savaş anlamına gelecektir. Lübnan’da bu planı dayatamaya hevesli işbirlikçi faşist güçler vardır ama bunu asla kabullenmeyecek güçlerin mevcudiyeti de kesindir. Aslında eski iç savaşların bölünme hattı varlığını sürdürmektedir. Lübnan Hükümeti bu oyunu kabul ederse, hiç kuşkusuz, Lübnan halkının çoğünluğu ve bütün direniş odakları, bu arada Filistinlilerin ve Arapların büyük bölümü, buna karşı çıkacaktır. Hükümeti sadece işbirlikçi faşist güçler destekleyecektir ve bu hükümet sadece zengin Maruni Hıristiyan zenginliğin temsilcisi olacaktır. Bugünkü Lübnan Hükümeti bunu kabul etmezse, kuşkusuz bir hükümet ve rejim krizi ortaya çıkacak, ülke yönetimsiz kalacak, iç savaş koşulları bu sefer böyle olgunlaşacaktır. Her halde böylece bilinçli olarak istikrarsızlaştırılan Lübnan, kırılgan yapısıyla eskiden pek çok kez olduğu gibi hızla bir yeni bir iç savaş kargasasına ve şiddet sarmalı içine yuvarlanacaktır. Böylece bütün Lübnan’ın uydulaştırılması planı bir kez daha denenecek, Suriye ile İran’ın, giderek, bütün bölgenin yangının içine çekilmesinin bahaneleri yaratılmış olacaktır.
Oluşturulmak istenen uluslararası güç de elbette bu iç savaşın tarafı olacaktır. Bu güç, ABD, İsrail ve Lübnanlı Falanjistler safında Lübnan yurtseverleriyle çatışmak durumunda kalacaktırf. Zaten asıl işlevi de budur. Güçsüz Lübnan Devleti ve Silahlı Kuvvetleri’ne cesaret ve güç vermek üzere orada olacaklardır. Hiç kuşkusuz, Güney Lübnan’ı İsrail adına ve Amerikan-İngiliz planı doğrultusunde işgal etmeye ve Hizbullahla catışmaya girecek Lübnan Ordusu da, bundan önceki iç savaşlarda olduğu gibi bölünecektir ve ayrı taraflarda catışmaya başlayacaklardır. Lübnan Ordusu’ndaki solcu, Müslüman ve Şii askerlerin bu oyunda yer almayacakları kesindir.
Türk yetkililer, böyle bir güç içinde yer alınmasına “sıcak baktıkları”nı açıklamaktalar. Bunun da Lübnan iç savaşında yer almak ve Hıristiyan Falanjistler, İsrail, ABD ile birlikte işgal ve savaş yanında saf tutmak anlamına geleceği kuşkusuzdur.
sansürsüz.com
Yayın Tarihi :
29 Temmuz 2006 Cumartesi 12:50:32