4
Mayıs
2025
Pazar
GÜNCEL

'ABD'nin oyunu bozuldu'

Prof. Gürbüz'den AKP hakkındaki kapatma davasına ilişkin çarpıcı yorum

Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Gürbüz, Yargıtay Başsavcılığı tarafından AKP hakkında kapatma istemiyle dava açılmasının, ABD'nin Türkiye ile ilgili planlarını bozduğunu söyledi. Gürbüz, "Bu dava Türkiye'nin ılımlı İslam cumhuriyeti olma olasılığını ortadan kaldıracaktır. Türkiye yeniden laik, demokratik bir ülke haline gelecek" dedi.

Telefonların dinlenmesinin ve gizli kalması gereken zabıtların sızdırılmasının yasal olmadığını da belirten Gürbüz, "Hesabının sorulması gerekir. Bazı insanlar kendilerini nasıl yasaların üzerinde görüp bu türden işlere tevessül ediyorlar?" diye konuştu

Geçen haftanın bombasını AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Ollie Rehn' in Ankara ziyareti oluşturuyor. Dört yıldır AB'yi unutmuş görünen AKP Hükümeti ve Başbakan da kapatılma davası sonrasında yeniden AB ipine sarılmaya teşne görünüyor. Bir yandan da hiç durmadan yargı bağımsızlığından söz ediyor. AB'li konuklar Ankara'da dikkatli bir söylemle Türkiye'ye her zamanki gibi demokrasi dersi vermeye sıvanıyorlar. Çifte standart derseniz gırla... Bütün bu gelişmeleri Yeditepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yaşar Gürbüz 'le konuşuyoruz.


- AB'nin en önde gelen kriterlerinden birisi bağımsız yargı. Kapatma davası üzerine yeniden AB'ye sıkı sıkıya yapışma eğilimi gösteren AKP hükümeti iktidar olduğu şu son 5.5 yılda yargı bağımsızlığı için hiçbir çalışma yaptı mı?



GÜRBÜZ - Ben o konuda hiçbir şey yaptıklarını görmedim. Yargının bağımsız olmadığı konusundaki şikâyetler aynen devam ediyor. Aslında hükümetin şimdiye kadar hiç böyle bir kaygısı ya da isteği de olmadı. Hükümet olduklarından beri hep başka şeylerle meşgul oldular. Şimdi bu duruma düşünce yargının bağımsız olmadığından şikâyet ediyorlar. İlk baştan beri sizin uğraştığınız konular işte ortada. Bir ara Türkiye'yi AB'ye sokmak için çok çaba harcadılar. Dikkatleri o noktaya topladılar. Ama ondan da bir sonuç alamadılar.


- AB'ye bu kadar asıldıkları halde AB Türkiye'yi tam üye olarak istemediğini açık açık ilan etmedi mi?



- AB Türkiye'yi istemiyor. Ama bunu göremiyorlar. AB şimdiye kadar bunların sırtını sıvazladı. Çünkü belirli şeyleri bunlara yaptırmak istiyorlardı. AB de bu ABD projesini destekliyor. AKP'nin olması onların da işine geliyor.

Ilımlı İslam demokrasisi tezgâhı

- Yani AKP'ye ne yaptırmak istiyorlar?

- Türkiye'nin ılımlı bir İslam demokrasisi olmasını istiyorlar. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti yerine Müslüman demokratik Türkiye Cumhuriyeti olsun istiyorlar. Model bu. Yargı bağımsızlığından bahseden AB, görüyorsunuz Anayasa Mahkemesi'ni eleştiriyor, yargı darbesinden söz ediyor. Yargı bağımsızlığıysa işte buyurun. Dava açılmış. Ortada bir iddianame var. Gereği neyse yapılacak. Daha işin başında, "Böyle iddianame olamaz. Bu dava açılamaz" diyorlar. Niye açılamıyor?

Anayasa Mahkemesi'nde buranın mevzuatı çerçevesinde açılmış bir davaya siz nasıl itiraz edersiniz?


- Ayrıca Türkiye AB'ye tam üye bir ülke olmadığına göre Türk yargısına nasıl müdahale edebilirler?

- Burada yargı bağımsızlığını nasıl tanımazlar?AB açısından aldıkları tavır çok çelişkili bir durum. Söyledikleriyle yaptıkları tamamıyla birbirine zıt.

- Bizde malum sözüm ona aydınlar koro halinde "AKP'ye kapatılma davası açılması hem hukuk hem demokrasi açısından olamaz" diyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Burada demokrasinin tanımına bakmak lazım. Liberal demokrasinin üç esası vardır. Yani, herkesin başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmesi ilkesi vardır. Yasalar önünde herkes eşittir. Hiç kimsenin doğuştan birtakım ayrıcalıkları yoktur. Bu ikisi 1789 Fransız İhtilali'nin getirdiği ilkelerdir. Bir de çoğulculuk.

Bir toplum içinde çeşitli görüşlerin serbestçe söylenebilmesi, yapılabilmesi, örgütlenebilmesi ve seçmenin desteğini aldığı takdirde de iktidara gelebilmesidir. Bütün mesele çoğulculuk ilkesinin sınırı var mıdır, yok mudur? Bütün dünya demokrasilerinde bunun sınırı vardır. O da demokrasiyle bağdaşmayacak olan, demokrasiyi ortadan kaldıracak fikirlerdir.

Bunlar totaliter fikirlerdir. Totaliter fikirlerin siyasal parti haline gelip kendilerini seçmene sunmalarına hiçbir devlet, sistemini savunma amacıyla izin vermez. Aksi halde sistem yıkılır. Hitler Almanya'da serbest seçimlerle işbaşına geldi. Ondan sonra işi ne hale soktuğunu hepimiz biliyoruz. İtalya'da Mussolini örneği de var. Onun için buna izin verilemez. Bu demokratik bir savunma refleksidir.

- İyi de totaliter fikirleri savunup sistemi yıkmak isteyen parti demokrasi adına işbaşında kalacak mı?

- Tabii ki kapatılacak. Sistemi yıkmak istiyorsa açılmaması lazımdır. Kapatılıp açılmasının nedeni faaliyetlerini gizleme amacıdır.

Din totaliter ideolojidir

- Bunlar, "Biz değiştik. Biz RP'nin devamı değiliz" demediler mi?

- Tabii. Amaçlarını gizledikleri için açılabildiler. Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkesi olan laisizmi yıkmaya çalıştığını yargı organı tespit ederse tabii ki kapatma davası açabilir ve o partiyi kapatır. Bunun demokrasiye aykırı tarafı nerede? Ben bunu anlamadım. Demokrasi sınırsızdır, diyorlar. Böyle ütopik bir kavram var. Ama hiçbir yerde uygulanmıyor. Bizim aydınlar böyle bir ütopya düşünüyorlarsa o başka. Ama bu hiçbir yerde uygulanmıyor. Bunların görüşüne göre her şey serbest kalacak.

Her türlü parti kurulabilecek. Yani demokrasiyi yıkacak faşist parti de kurulsun, şeriat partisi de kurulsun. O zaman bu ülkenin hiçbir belirli ilkeyi içeren bir anayasası olmaması gerekiyor. Dinci parti de totaliter bir partidir. Din Marksizm, faşizm, nasyonal sosyalizm gibi totaliter bir ideolojidir. Bugün İran'da din ideolojisi iktidardadır. Bunun demokrasiyle bağdaşır yanı olmadığı ortada. Bir kere iktidara geldi mi, artık onu oradan sökmeye imkân yoktur. O zaman başka bir boyuta geçiliyor. Demokrasi rafa kalkıyor. Totaliter bir yönetim kurulmuş oluyor. Demokrasiler buna izin veremezler. Aklı başında olan insan bunu aklından bile geçiremez. Bunu düşünebilmek için ne olmak lazım? Onu bilmiyorum.

- Aydın mı olmak lazım?

- Herhalde aydın olmamak lazım. Bir aydının bunu düşünebilmesi olacak şey değil. Eğer düşünüyorsa o zaman aydın filan değildir. Bunun ileriyi görmemekle ya da birtakım çıkar ilişkilerine fazla önem vermekle ilgisi vardır.

- İşin başka bir boyutu daha var. Türkiye'nin stratejik ortağı, müttefiki olduğu söylenen ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve Türkiye doğumlu Prof. Henry Barkey, haftalık Newsweek dergisine AKP'ye kapatma davası açılmasının analizini yapan bir yazı yazdılar. Yazının son bölümünde de Washington yönetimini açık açık Türkiye'ye müdahale etmeye çağırdılar. Bu nasıl kendini bilmezlik, sizce?

- Burayı da aynen bir Latin Amerika ülkesi gibi görüyorlar. ABD birçok kereler şu ya da bu nedenle Latin Amerika ülkelerine müdahale etmiştir. Bugün Türkiye'yi ilk kez böyle görüyor. Şimdiye kadar böyle görmüyordu.

Çünkü burada yapmış oldukları çok önemli bir plan, bir program var. O da BOP çerçevesinde Türkiye'ye biçilen görevdir. O görev de Türkiye'nin model ülke olmasıdır. Daha açık deyimiyle Türkiye ılımlı bir İslam cumhuriyeti olacaktır. Bu açılan dava Türkiye'nin ılımlı İslam cumhuriyeti olma olasılığını ortadan kaldıracaktır. Türkiye yeniden laik, demokratik bir ülke haline gelecek. ABD bu kapatma davasına bir iç mesele olarak bakmıyor. Bunu dışarıya ihraç edeceği ılımlı İslam devleti modelini bozma girişimi olarak görüyor.

- Yani Yargıtay Başsavcısı ve Anayasa Mahkemesi ABD'nin planını altüst mü ediyor?

- Evet. Bu sadece içeride bir siyasi partiye karşı açılmış bir kapatma davası değil, onun için. Bu dava, ABD'nin BOP içinde Türkiye'ye biçtiği rolün ve planın altüst olmasına yol açacaktır. O yüzden de bu işten son derece rahatsız oluyorlar. Bunu durdurmak için Türkiye'ye müdahale etmeyi dahi düşünebiliyorlar. Akla hayale gelmeyecek bir durum. Türkiye şimdiye kadar böyle bir durumla hiç karşılaşmadı. Onun için Türkiye'nin durumu son derece zor ve ciddi. Bu, sadece Türkiye'nin iç dinamiklerinin ortaya çıkardığı bir sonuç değil. Bu, ABD gibi dünyanın tek süper gücünün Türkiye'nin içişlerine müdahale ve Türkiye'ye şekil verme yolunda hazırlamış olduğu bir plandır.

- Bu durumda AKP, ABD'nin piyonu durumuna mı düşüyor?

- AKP, ABD'nin Türkiye'ye biçmiş olduğu rolü üstlenen siyasal parti oluyor. AKP'nin bu rolü açılan bir davayla birlikte bozulursa ABD'nin de planı bozulacak. Bu son derece açık bir gerçektir. İddianamede ileri sürülenlerin gerçek olduğu ortaya çıkarsa bunun gereği olan kararı Anayasa Mahkemesi'nin vermesi gerekecektir. Bu karar kapatma yönünde olursa AKP gayet tabii kapatılacaktır. Burada AKP'nin kapatılmasını önlemek için çok tehlikeli başka bir gidiş var. O da dava sürecinde anayasanın değiştirilmesi. "Biz anayasayı kapatmayı önlemek için değiştirmiyoruz. Daha demokratikleştiriyoruz" diyorlar. Orada laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma ibaresini çıkartıyorlar. Bunların anayasasını yapan zat (Prof. Ergun Özbudun ) geçen akşam bir açık oturumda konuşuyordu . "Yeterli sayı olursa bunu yapabilirler. Buna bir engel var mı?" diyordu. Sonra bunu referanduma götürecekler. Bizim halk da büyük olasılıkla buna "evet" diyecek. Referanduma götürecekleri de, bir partinin kapatılma nedenleri arasında sayılan laikliğe aykırı hareketlerin odağı olma durumudur. Demek ki bu referandumda kabul edilirse bundan sonra partiler laikliğe aykırı hareketlerin odağı olabilecekler.

LEYLA TAVŞANOĞLU/ Cumhuriyet
Yayın Tarihi : 13 Nisan 2008 Pazar 09:11:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?