30
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Ağar'a ağır sorular

Susurluk çetesinin yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanacak olan Ağar, mahkemeye gelmedi

Çatlı’nın üzerinden çıkan belgede neden imzan var?
Sedat Bucak’a niye özel koruma verdin?
Topal cinayeti zanlıları niçin talimatınla kurtuldu?

Eski DP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın, Susurluk çetesinin yöneticisi olduğu iddiasıyla ilgili 2 yıldan 6 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına bugün başlanacak. Susurluk skandalından sonra, 1997 yılında hakkında açılan dava, 18 Nisan 1999’da milletvekili seçildiği için durdurulan Ağar, 9.5 yıl sonra yeniden hakim karşısına çıkacak. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi bir grup avukat da müdahil olmak için talepte bulunacak.

Suçu örgüt kurmak


İçişleri Bakanlığı’nın Ağar’ın 22 Temmuz 2007 seçimlerinde milletvekili seçilememesi üzerine dosyayı gönderdiği Danıştay 1. Dairesi, Ağar’ın, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçundan yargılanmasına karar verdi. Karar Danıştay İdari İşler Kurulu tarafından da onandı ve dosya Yargıtay’a gönderildi. Ağar’ın dosyası önce “vali” statüsünde olduğu gerekçesiyle Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ne gitti, ancak Daire, Ağar’ın, suç tarihinde “emniyet müdürü” statüsünde olduğuna işaret ederek, “görevsizlik” kararı verdi. Dosya böylece Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi.

Rahşan Affı kurtardı

Susurluk iddianamesinde Ağar’a, “Suç işlemek için silahlı çete kurmak, Abdullah Çatlı’nın firari olduğu dönemde saklandığı yeri bildiği halde yetkili mercilere haber vermemek ve gizlenmesine yardım etmek, Çatlı ve Yaşar Öz’e silah taşıma izin belgesi vererek görevi kötüye kullanmak, Çatlı ve Öz’e hususi damgalı (yeşil) pasaport verilmesini sağlayarak görevini kötüye kullanmak” suçları yöneltilmişti. Ancak Danıştay 1. Dairesi, Ağar’ın bu suçlardan sadece Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesine göre “suç işlemek için silahlı çete kurmak” suçundan yargılanmasına karar verdi ve diğer suçların Rahşan Affı’na girdiğini belirtti. Böylece Ağar 7.5 yıl hapis öngören bu suçlardan yargılanmaktan kurtuldu.
İstanbul DGM Başsavcılığı’nca Susurluk skandalı için hazırlanan fezlekedeki iddialar Ağar’a mahkeme süresince sorulacak. İşte fezlekedeki iddialar:

ÇATLI SORGUSU: Çatlı’nın kullandığı Mehmet Özbay sahte ismi adına düzenlenmiş silah ruhsatı ile “Mehmet Özbay, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak çalışmakta olup, silah taşımasına izin verilmiştir. Yardımcı olunmasını rica ederim. Mehmet Ağar” imzalı belge çıktı.
n Özbay adına silah ruhsatı çıkartılırken, ikametgahın karakol binası olarak gösterildiği anlaşıldı.
n Özbay adına çıkartılan yeşil pasaportun da Ağar’ın girişimleriyle verildiği kanısı uyandı.

BUCAK İLİŞKİSİ: Emniyetten ismen talep edilen Ercan Ersoy, Mustafa Altınok, Enver Ulu, Abdülgani Kızılkaya, Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ayhan Akça adlı polislerin Koruma Şubesi’nde görevli olmamalarına rağmen özellikle Sedat Bucak’a koruma tahsis edildikleri anlaşıldı.

TOPAL CİNAYETİ: Kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal cinayetinden sonra gözaltına alınan özel harekatçı korumalar Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz’la, Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir, Ağar’ın talimatıyla, savcılığa haber verilmeden Ankara Emniyeti’ne getirildi ve serbest bırakıldı.

TARIK ÜMİT’İN KAYBOLMASI: MİT adına çalışırken kaçırılan Tarık Ümit’le görüşen son kişilerin de korumalardan Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Akça olduğu, Ağar’ın bu konuda yapılan ihbarı dikkate almadığı anlaşıldı.

YAŞAR ÖZ’ÜN KURTULMASI: Çatlı’nın eşi Meral Çatlı’nın yakın akrabası Yaşar Öz’ün evinde yapılan aramada, Ağar imzalı silah taşıma izni belgesi, yeşil pasaport ve Tarık Ümit’e ait pasaport bulundu. Gözaltına alınan Öz, Ağar’ın talimatıyla bırakıldı. Evde bulunan belgeler ve silahlar da Ağar’a teslim edildi. Kaza yapan araçtaki silahların Ağar tarafından verildiği kanaati oluştu.

Vatan için ölmeye hazır adamlar yargılanmak isteniyor

Ağar dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili oylamada TBMM’de 11 Aralık 1997’de ilginç bir konuşma yapmıştı. Konuşma, bugünkü yargılamanın şifrelerini de ortaya koydu: “Aydın geçinenlerin bile ’ver, kurtul’ dedirtebildiği bir vasatta, vatan için ölmeye hazır adam arandığında bir adım öne çıkanlar, yargılanmak istenmektedir ’devlet-i ebed müddet’ olsun diye ölümü göze alanlar, yargılanmak istenmektedir sıradan insanların hayatı sevdiği kadar ölümü sevebilmiş ve ölebilmiş olanlar, silah arkadaşlarımız ve onların mücadelesi yargılanmak istenmektedir geceleri Sivas’tan öteye seyahat edilmediği, ülkenin bir bölümünde bölücü örgütün vergi salmaya başladığı, bölge gençlerinin örgüt tarafından askere alındığı günler unutturulmak istenmektedir. Gündüz devletin, gece bölücü örgütün hâkim olduğu günler çok uzakta değildir kamu görevlileri, kendilerine ait binalardan burunlarını bile dışarı çıkaramıyorlar, toplu katliamlar birbirini takip ediyordu. Bugün, demokrasi ve insan hakları adına bizim boynumuza kement atan bazı yazarlar, o günlerde ’yahu, şu yangını söndürün de, nasıl söndürürseniz söndürün metodu, şekli, şemaili önemli değil’ diyebilip, haykırabiliyorlardı. Ben, bir devlet görevlisiydim görevimi yaptım, üzerime düşeni yaptım. Yanlış yaptıysam, vicdanıma, Allah’a karşı ve hukuk devletinde yaşayan bir insan olarak da yargıya karşı sorumluyum.

Vatan
Yayın Tarihi : 11 Kasım 2008 Salı 16:27:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
RAMODEDE IP: 88.252.37.xxx Tarih : 12.11.2008 12:57:14

Sayın ağar görevini yaptığını ve bu nedenle faili meçhuller ile kanunsuzluklara izahın bu cümlesinde yattığını söyleyebilmekte ve mahkemeye ta ramazandaki bayılmasına dayalı doktor raporu ile mazeret bildirmektedir.Bu sistemin içinde vali, emniyet müdürü, bakan olması nedeniyle sistemin ağır aksak işleyen denetim mekanizmalarına oldukça vakıf olması bu yöndeki maharetine yargıyı da kattığı anlamındadır.Eğer emniyet genel müdür iken emrindeki kolluk kuvvetlerini layıkı ile değerlendirip o zamanki yangını söndürememiş ise o zamanki emniyet genel müdürlüğü ve diğer üst düzey görevlerinin layıkı olamdığını ikrarı demektir.Ki demesine göre yangını söndürdüğünü iddia etmektedir.şayet yangını söndürürken ankaranın göbeği dahil bilhassa gebze izmit sakarya otobanı üçgeninde devamlı faili meçhul cinayetleri ima edip söndürdüğünü söylüyorsa o zaman genel müdürlük gibi açık bir makamın başında olmayıp karanlık bir teşkilatı yönettiğini kabul ederek vatan kurtardığını söylemektedir.Kendisi koca polis teşkilatına bu zaafı yüklemiş olmakla nasıl onların içinden çıkrığını ve onlara komuta ettiğini doğrusu anlamak zor.Kim ver kurtul demişte sayın ağar hangi yiğitlik ve cengaverlikle buna karşı çıkıp önleyebilmiş doğrusu muallak bir şey.Sonra madem gizli bir ekip kurmak zorunda kaldıysa neden hep uyuşturucu ve kumarhane tayfasıyla sınırlı kaldı.acaba vatan için canını bir tek onlarmı vermeye razıydı.Yoksa vatan kurtarılırken para da varmıydı.hem para hem vatan o tayfa için birleştirici zamkmıydı.Topal bunun neresinde,cantürk isimli komşusu bunun neresinde,örtülü ödenek paraları neresinde,nasıl bir devlet görevlisisinki devletinin güçünün çapuylcuların gücünden daha zayıf görüp hala göstermeye çalışıyorsun.madem haklısın mahkemeden niye kaçıp zaman aşımlarına bel bağlıyorsun.Mit in kuyruğunu daha ne kadar elinde tutup kendini koruyabileceksin.yoksa hala infaz timleri lağvolmadımı.suç sizde değil şu ülkede yakaya yapışabilen bir başbakan olmadı ki.yargı desen ha keza.


mehmettiflis IP: 88.252.37.xxx Tarih : 12.11.2008 11:55:47

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan günümüze gelinceye kadar osmanlı imparatorluğundan cumhuriyete geçişte yalnız bir defaya mahsus olmak üzere ve yine sultan abdulhamid in desteği ile Atatürk ün anadoluya gönderilip kurtuluş hareketini başlatması dışında vatanın elden gidebileceği tehlikesi ile karşılaşmamıştır.Kurtuluş hareketi sonrası kurulan cumhuriyet le birlikte ülkede gerek din ve gerekse bölgesel güç bazında bazı çapulcu elebaşları kurulu düzeni zaaf içinde görüp göstererek en son PKK örneğinde olduğu gibi çapulculuktan nemalanmaya yeltenmiş ve her defasında kafaları ezilerek hak ettiklerine uğratılmışlardır.Tarihimize bakınca ülkenin doğusunda batısında bu tür isyan ve düzene karşı başkaldırmaların pek çok örneğini görürüz.Bazen bir şeyh ortaya çıkıp dinin elden gitmekte olduğunu öne sürüp etrafındaki gurühla devleti ele geçirebileceği hevesine kapılmış,bazen doğuda ve batıda eşkiya başı aynı hevesi göstermiş,en son yine imralıdaki eşkiyabaşı buna yeltenmiştir.Hepsinin ortak tarafı millet ve vatan kurtarmak safsatası ile hareket edip aslında kişisel çıkarlarının peşinde koşmaları ve etrafına topladıklarını da sistem dışı faydalarla kullanabilmeleridir.Yani kendisini çok büyük ve ulvi hasletler içinde gösterip çevresine bunu inandırırlar ama kendisine bahşedilmiş ülke imkanlarından güç aldıkları halde o imkanları veren sistemi yetersiz ve tehlikede gösterip sistem harici yasaklı iş ve işlemleri çevrelerine destek olarak verip onları yanlarında tutmada cezbedici unsur olarak kullanmaktan beis görmezler.Yine sistem in verdiği yetki ve selahiyet ile imkanları kendilerine doğuştan verilmiş hak noktasında görürler.Bu tür mahlukatların sistem dışında herhangibir kıyemtiharbiye meziyetleri de asla bulunmaz.Bu hep aynı şekilde olagelmiştir.Bakınız sayın ağar ın da görevli olduğu geçmiş zaman dilimine tüm faili meçhul ve tuhaflıklar hiçbir ülke düzenine uymayan akıl almaz olumsuzluklarla dolu ve günümüz ızdıraplarının temelidir.Osmanlı imparatorluğu zamanında olsaydı şimdiye çoktan kelle gitmişti.Ama cumhuriyet ve demokrasi döneminin ağır işleyen bir sistem olması saidi nursi isyanı,çerkez ethemler,menemenler,pkk isyanı ve nice örneklerle aynı özellik taşıyorken sistemde demokrat parti genel başkanlığı ile suç sonrası buluşmasına dahi zemindir.Ne yazıkki demokrasi hor kullanıldığında millet için bir harakiri şekline de gelebilmektedir.Bu demokrasinin denetim uzuvlarından yoksunlukla olabilmekte,bu uzuvların liyakatsız çalışmasından doğmaktadır.Düşünün bir kere faili meçhul cinayetler ankara nın göbeğinde sür git olmakta iken bunları önlemek ve denetlemek te işin başında sayın ağar var ve söylediği bunları açığa çıkarma sorumluluğu yerine vatan elden gidiyordu şeklinde anlaşılmaz safsata.Bu ülke 70 milyon iken ve sahiplikte 70 milyonun katılımı esasken herbirirmiz sabah kalkıp tek başımıza sahiplenme ve sisteme elkoyma değiştirme hevesi ile ne kadar ahlak ve ülviyet sergilemiş oluruz.Sanırım hiçbir normal sıradan vatandaşın aklına dahi gelmez.Ama o vatandaşların vali,emniyet müdürü,bakan yaptığı sayın ağar haddini çoktan aşıp ülkenin başbakanı,cumhurbaşkanı,meclisi ne ait yetkileri kendine hak olarak görüp demokrasi içinde tek başına kararlar ittihazında bulunarak uygular ve bunun hesabını ülke elden gidiyordu ya dayandırırsa derhal genel af çıkarılıp cezaevlerinde bir tek allahın kulunu tutmamak gerekir.onların suçu eğer ağar ınki ile kıyaslanırsa yasalar tarumar olur ve eşitliğin zerresinden kimse dem vuramaz.Eğer yasalar varsa önce ilga edenden başlayıp cezalandırarak sonra önem sırasına göre maddelere inip muhataplara ceza verebilir.Yasaların varoluşundaki millet hakimiyetini cebine koyarak semaye edip ülkenin dibine dinamit koyanla halen cezaevlerinde yatan sisteme boyun eğmişlerin ceza ve ezalarında kıyas olmalıdır.Yurdun polisi jandarması düzeni sağlıyamayacak bir ağar ve tayfaları buna soyunup becerekmiş,peki topal cinayeti gibi işin içinden kumarhane ve katrilyonlarla ilgili vatan kurtarma özü nerede söylermisiniz.Ülkenin ne din ne ideoloji ne de başka tabularla idare edilmesine ihtiyaç yoktur bunu söyleyenler bunun arkasına sığınıp kendi kişisel dünyalığı yani arpalarının peşinde olan arpa yiyicilerdir.Bu eskilerdende böyle olmuştu,şimdi de böyle,bundan sonra da böyle olacaktır.Devletin yargı ve denetim birimleri cesaretle görevlerini yapmak zorundadır.Kim olursa olsun böylesine bir suça kalşkışanın bu rahatlık içinde maval okuması tüm efkarıumumiyeyi rencide etrmektedir.Bir zamanlar bir parti devlete destekle kendisini yükümlü sayıp ne kadar zaaf yarattı görüldü.Bereket o parti ş imdi ülkeye verilen zararın farkına varıp bu sevdadan vazgeçti.Ağar gibiler de vazgeçmeli,vaz geçirilmeli ve bundan sonrakilere örnek bir işlemle gösterilmelidir.Bu devlet bu ülke çapulculara teslim olmamalı 70 milyonun nefesi birlikte ve düzen içinde vatanın bekasında teminat olmalıdır.Bu vesile ile dokunulmazlık denen ve hiçbir ahlak ile mantığa sığmayan ve kötüler için zırh olan meretin de kaldırılması ve herkesin masumiyeti temelinde dokunulmazlığına varılmalıdır.Suç ve suçluluğunda osmanlı döneminin parlak devirlerindeki gibi çabucak bulunup ceza ile başbaşalığı sağlanmalı,demokrasinin bu ağır aksak işleyen kolu bükülmez kılınmalıdır.Ülkede her birim ve kurum görevini gecikmeden yapmalı istsinasız herkes haddinde tutulmalıdır.Aksi halde cezaevlerindekileri ve dışarıdakileri yerlerinde tutamaz ve kimseyi ikna edemezsiniz.KANUNLAR YA VARDIR YA YOKTUR-VARSA HERKES UYMALI-YOKSA OLMADIĞI KANUNLAŞTIRILARAK KİMİN KİME HADDİNİ BİDİRECEĞİ VE VATANIN NASIL KURTARILMASINDA HANGİ ANA KUZULARININ ÇIKABİLECEĞİNİN YOLU AÇILARAK YİNE HADDİN BİLDİRİLMESİ SAĞLANMALIDIR-şayet herkese her yol serbest bir usul olacaksa o da açıkta ortaya çıkmalıdır.