19
Mayıs
2024
Pazar
GÜNCEL

Bir teğmen şehit oldu...

Mardin'in Dargeçit ilçesinde devriye görevi yapan askerlere kurulan pusuda bir teğmen şehit oldu. İki korucu da yaralandı. Irak Cumhurbaşkanı Talabani, PKK'nın ateş kes için ikna edildiğini ileri sürdü.

1 şehit 2 yaralı

Çıkan çatışmada, bir teğmen ile 2 korucu yaralandı. Helikopter ile Şırnak Askeri Hastanesi’ne kaldırılan teğmen kurtarılamadı. Yaralı iki korucu ise hastanede tedavi altına alındı. Bölgede havada destekli geniş çaplı operasyon başlatıldı.

Talabani: PKK birkaç gün içinde ateşkes ilan edecek

Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, terör örgütü PKK'yı saldırılarını durdurması yönünde ikna ettiklerini ve birkaç gün içinde ateşkes ilan edeceğini söyledi.

Talabani, BM'nın yıllık Genel Kurul toplantıları için geldiği New York'ta Newsweek dergisine verdiği demeçte, Türk birliklerinin Irak sınırında olduğunun hatırlatılması üzerine, "öyle, ama içeri girmiyorlar. PKK'yı, çatışmaları durdurması yönünde ikna ettik. PKK, birkaç gün içinde resmi ateşkes ilan edecek" dedi. Talabani, "bu gelişme, Irak'ın Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasına yardım edecek" ifadesini kullandı. Celal Talabani, Türkiye içinde çalışmaların demokratik yollardan sürdürülmesi çağrısında bulundu.

Talabani, ABD güçlerinin Irak'tan çekilmesine ilişkin soruyu yanıtlarken de, "sanırım iki yıl içinde ordumuzu eğiterek terörizme karşı çıkacak kapasiteye ulaşacağız. Müttefiklerimizden Irak'tan çıkmalarını istediğimizde, bu, Irak'ın egemenliğini ve bağımsızlığını dış tehlikelere karşı koruma yeteneğimize bağlı olacak. Sembolik boyutta bile olsa Amerikan güçlerinin varlığı, içişlerimize karışmaya çalışanları korkutacak" dedi.

Talabani, ABD'nin Ortadoğu ülkelerini demokrasilere dönüştürme çabalarını da desteklediğini belirterek, demokrasiyi, bölgedeki problemlerin ilacı olarak nitelendirdi.

AA
Yayın Tarihi : 25 Eylül 2006 Pazartesi 10:23:07
Güncelleme :25 Eylül 2006 Pazartesi 14:36:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
nail amudi IP: 62.29.36.xxx Tarih : 21.11.2006 11:29:31
PKK BU SEFER BAŞARAMADI!.. Yolcu Trenine Kanlı Eylem Hazırlığındaki 3 PKK’lı İran’da Yakalandı!..” Örgütsel taktik gereği mevsimsel “ateşkes” kararı almasına rağmen Türkiye’de mayınlama eylemlerini sürdüren PKK, İran’da da sivilleri hedef almaya devam ediyor. Ancak kana doymayan PKK’lılar, bu defa başarılı olamadan yakalandılar. İran’ın önde gelen “Kayhan İnternational” gazetesinde yayınlanan (19 Kasım 2006) habere göre, İran-Türkiye demiryolu hattının, Türkiye tarafındaki Kapıköy sınır kapısının karşısında bulunan İran’ın Kotur bölgesindeki bölümünü patlayıcılarla tahrip etmeyi planlayan 4 PKK mensubunun, eylemi gerçekleştiremeden güvenlik güçlerince yakalandıkları belirlendi. PKK’lıların ilk ifadelerinde, yolcu trenini hedef aldıkları ortaya çıktı. İran’ın, PKK’ya yönelik operasyonlarını aralıksız sürdürdüğünü belirten Batı Azerbaycan Eyaleti Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Reşidi, Kayhan İnternational Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, bir ihbarı değerlendiren güvenlik birimlerinin yolcu trenine eylem hazırlığındaki 3 PKK mensubunu 20 kilogram TNT patlayıcıyla birlikte yakaladığını belirterek, yakalanan PKK’lıların Türkiye’ye iade sürecinin başlatıldığını vurguladı. İran İçişleri Bakan Yardımcısı Ali Asger Ahmedi ise, Cumhuri İslam Gazetesi’ne yaptığı açıklamada; “Terör örgütü olarak ilan edilen PKK’nın, İran ve komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine karşı yürüttüğü faaliyetlere izin verilmeyecektir. İran, terörle mücadelede Türkiye ile aynı saflarda yer alıyor. Geçen bir yıl içerisinde İran’da yakalanan 52 PKK mensubu Türkiye’ye teslim edilmiştir. İran topçusu, PKK’nın yuvalandığı Kandil Dağı’nı bombalamaya devam edecektir” diyerek, İran’ın PKK’ya yönelik tutumun daha da sertleşeceğinin işaretlerini verdi. Bu arada, Türkiye’yi ziyaret eden İran eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin basın-yayın organlarına yansıyan açıklamasında; “PKK terörü sadece Türkiye’nin değil, bölgenin sorunudur. İran, bu sorunun bitirilmesi için Türkiye ile yakın işbirliği içerisindedir” derken, Irak’ın üçe bölünmesi ile ilgili senaryolara ilişkin olarak da, “Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına İran hiçbir zaman izin vermeyecektir. Böyle bir girişimden en büyük zararı Kürtler görecektir. İran, bölgede barış ve huzur için Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasından yanadır” diyerek, İran’ın yaklaşımını net bir şekilde ortaya koymuştur. Geçen hafta İran basınına yansıyan bir haberde, İran güvenlik birimlerinin öldürülen her PKK’lı için 5 bin dolar verdiği, bu nedenle Urumiye başta olmak üzere İran’da yaşayan Kürtlerin de güvenlik güçleri ile birlikte PKK’lı avına çıktıkları öne sürüldü. Bu nedenle PKK’lıların mecbur kalmadıkça çatışmalarda ölen mensuplarının cesetlerini çatışma alanında bırakmadıkları ve yanlarında götürdükleri belirtiliyor. Nail Amudi nail_amudi@hotmail.com

nail amudi IP: 212.98.6.xxx Tarih : 27.09.2006 11:26:18
KÜRTLER, PKK’NIN DİYARBAKIR’A DÖŞEDİĞİ MAYINLARA BASMAMALI!.. “Çocukları Öldürecek Kadar Gözü Dönen PKK Terörü Lanetlenmeli ve Demokrasiye Sahip Çıkılmalı!..” Kör terörün çocukları gözeteceğini mi bekliyordunuz? PKK terörü, şiddetin gözü dönmüş hali olarak neyi gözetebilir ki? Çocuklar da, arkasına gizlendiği bütün kutsal amaçlar gibi değersizdir teröristler için. PKK’nın Diyarbakır’da sivil halka yönelik termoslu katliamının yankıları sürerken, bombalama eyleminin “provokayon mu”, yoksa PKK’nın “planlı bir eylemi mi” olduğu da netleşiyor. Diyarbakır’daki bombalama olayını irdelemeden önce geçmişi şöyle bir hatırlamakta yarar görüyorum. 19 Mart 1993: Beka Vadisi’nde bir toplantı yapan Abdullah Öcalan’ın, PKK’nın “tek taraflı ateşkes ilan ettiğini” açıklamasının ardından, terhis olmuş 33 er Bingöl’de öldürüldü. 31 Ağustos 2006: Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki devir teslim ve terfi törenlerinin hemen sonrasında, örgütün dağdaki önemli ismi Murat Karayılan, örgüt içi bildiri yayınlayarak, “ateşkes” kavramını yeniden ortaya attı. 1 Eylül sabahı PKK’nın kendi içinde ateşkesi tartıştığı, örgüt yanlısı yayın organlarına yansıdı. Karayılan’ın açıklamaları, 11 Eylül 2006 tarihinde PKK’nın siyasi uzantısı Demokratik Toplum Partisi Eşbaşkanı Ahmet Türk tarafından kamuoyuna duyuruldu. Ertesi gün 200 aydın tarafından yayınlanan ve PKK’ya “şartsız silah bırakması” yönündeki çağrı da, Türkiye’de yaşayan herkesin şiddete karşı tepkisini dile getiriyordu. Ancak bu çağrıya PKK’nın cevabı, kimliğine ve özüne uygun oldu. Kanla beslenen değirmen kan öğütmeye devam etti. Yürekleri ve beyinleri kendilerine ait olmayan PKK mensupları, niçin ve kimi öldürdüklerini bilmeden, Diyarbakır’ın Bağlar Beldesi Koşulu Parkı yakınlarında bir termosun içine yerleştirdikleri bombaları patlattılar; 8’i çocuk, 10 masum insan hayatını kaybetti. Mart 1993 ve Eylül 2006 tarihlerinde yaşanan PKK katliamları arasında ilginç benzerlikler göze çarpıyor. 1993’te 33 erin öldürülmesi üzerine Abdullah Öcalan ve Cemil Bayık, “eylemi kendilerinden habersiz ve izin almadan gerçekleştiren Şemdin Sakık hakkında örgüt içi soruşturma başlattıklarını” açıklarken, Sakık ise, “eylemi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın gerçekleştirdiğini” öne sürmüştü. Ancak daha sonraki gelişmeler, eylemi yapanlar arasında Şemdin Sakık’ın olduğunu ve Cemil Bayık’ın da olayı bildiğini ortaya koydu. Türkiye’nin 13 yıl sonra benzer bir olaya sahne olmasının dikkat çekici olduğunu belirten Serbesti Dergisi Yazı İşleri Sorumlusu Ümit Fırat, Aksiyon Dergisi’ne yaptığı açıklamada (18 Eylül 2006), “Birilerinin, varlıklarını sürdürebilmek için Diyarbakır’da o bombayı patlattığını” belirterek, şöyle dedi; “Ahmet Türk’ün ve aydınların PKK’dan koşulsuz silah bırakmasını istemesi çok önemli bir gelişmeydi. Şiddet politikası nedeniyle Kürtlerin desteğini önemli ölçüde kaybetmeye başlayan PKK’nın güç duruma düştüğü bir dönemde, Diyarbakır’da yaşanan bombalama eylemi, toplumda nefret ve kin duygularını körükleyecek. 1993’teki örnekte olduğu gibi, şiddet olayları yeniden tırmanabilir. Bu durumdan herkesin zarar göreceği bilinmeli ve Kürtler şiddetin tuzağına düşmemeli. Hiçbir gerekçe, masum insanları öldürmeye haklılık kazandıramaz. Provokasyonlara karşı halkımız uyanık olmalı” diyerek, durumun hassasiyetine dikkat çekiyor. PKK’nın silah bırakması için imza atan 200 aydından biri olan Tarık Ziya Ekinci, örgütün şiddet politikasında ısrarlı olmasının Kürtlere büyük zararlar verdiğini belirterek, şöyle diyor; “PKK, DTP’nin tabanıdır. Bu nedenle Ahmet Türk, PKK’yı açıktan karşısına alamıyor, ‘PKK terör örgütüdür’ diyemiyor. PKK silah bırakırsa, DTP nefes alacak ve toplumsal ve sosyal sorunların çözümüne yönelik daha rahat politikalar üretebilecek. Ancak PKK şiddet eylemleriyle buna izin vermiyor. Diyarbakır’da hedef gözetmeyen bombalama, Türkiye’de etnik çatışmayı körüklemeye yönelik bir eylem. Türkiye’de demokratik reformların önünün açılabilmesi ve güven ortamının yeniden tesisi için PKK’nın silah bırakıp, yurt dışına gitmesi gerekir. Bir daha silaha bulaşmaması şartıyla bunu biran önce yapması gerekir. Belki sonrasında bir af gündeme gelebilir. PKK ‘Devlet operasyonları durdursun, biz de silah bırakalım, ateşkes yapalım” diyor. Böyle bir şart olmaz ve kabul de görmez. Gerçekçi olmak lazım. Hiçbir devlet kendi silahlı kuvvetlerini, terörle mücadeleden geri durduramaz, geri çekemez. Sorunların demokratik anlamda çözümü için öncelikle dağdakilerin silah bırakması ve reformların önünü açması gerekir. PKK kendisine karşı hiç kimseyi istemiyor ve konuşturmuyor. PKK, sorunun çözümünün sadece kendisinde olduğuna inanıyor, ama yanılıyor. PKK yönetimi, durmadan ‘barış’tan, ‘demokrasi’den söz etmektedir. Ancak tam her şey yoluna girmişken, sorunlar demokratik ortamda tartışılmaya başlanmışken, Diyarbakır’daki patlama barış ve demokratikleşme sürecinin yeniden askıya alınmasına neden olabilir.” Kürt-Der Başkanı İbrahim Güçlü de, PKK’nın “önemli bir merkez olarak gördüğü, ancak desteğini kaybetmeye başladığı Diyarbakır’da yeniden öne çıkabilmek için böyle bir patlamayı gerçekleştirmiş olabileceğine” dikkat çekerek, şöyle diyor; “İlkbaharda Diyarbakır’da başlayan ve günlerce süren eylemlerde PKK psikolojik anlamda büyük yara almıştı. PKK’ya destek veren Diyarbakırlılarda, artık ‘silahlı PKK’nın Kürtlere bir yarar getirmeyeceği’ bilinci ciddi bir biçimde oluşmaya başlamıştı. Diyarbakır’daki olaylar, PKK’nın son yıllarda yaşadığı en ciddi kırılmadır. Daha önce PKK’ya yardım eden (haraç veren) önemli bir kesim PKK’nın şehirde organize ettiği gösterilerden sonra yardımını kesti, bazı aşiretler de örgüte katılan çocuklarını dağdan indirmek için büyük bir çaba içine girmeye başlamışlardı. PKK, bombalama olayını Devlet’e yıkarak, bir taşla iki kuş vurmayı planladı; hem taban desteğini yeniden canlandırmak, hem de Türkiye’de etnik çatışmayı körüklemek. Kürt sorunun çözümünün önündeki en büyük engel PKK terörüdür. PKK öldürmekle ve ölmekle bir yere varamayacağını görmeli.” Haklı terör yoktur, olamaz. Terör, bir silahlı propaganda yöntemidir ve insanlık suçudur. Terör örgütleri, bu yöntemi, önce halkı korkutmak, sindirmek, otorite kurmak, devlet otoritesine alternatif oluşturmak ve sonra da “dava”ları desteğe dönüştürmek ve süreci siyasallaştırmak için kullanırlar. PKK’nın izlediği yol da bu yoldur. Halk arasında destek bulamayan terör örgütleri yaşayamaz. Bu nedenle halkın tutumu, belirleyici derecede önemlidir. Halkın teröre karşı durması, terör örgütüne gönüllü, gönülsüz destek vermekten kaçınması, her eyleme tepki vermesi etkili olur. Terör örgütünü zor duruma düşürür. Terörü lanetlemesi, mahkum etmesi giderek bu yöntemi çıkmaza sokar. Bu açıdan başta Diyarbakır olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanından PKK terörüne yönelik tepkilerin yüksek sesle haykırılması, şiddetin sonunu getirecektir. Çok kültürlülüğü ile zengin Anadolu, bölünmeye uygun bir toprak değildir. Bu çağ artık bölünme çağı değil, bir arada yaşama, birlikte yaşama iradesini gösterebilme çağıdır. Türkiye’nin de çok kültürlü konumunu korumaktan başka çaresi yoktur. Türkiye hepimizin ülkesidir. Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Rumu, Yahudisi, Ermenisi, Asurisi, Süryanisi, hep birlikte, bu topraklarda barış ve kardeşlik içinde yaşamayı çoktan hak etmişlerdir. Günümüz; etnik milliyetçilik yerine, demokratik milliyetçiliğe ve yurtseverliğe gerçek anlamda sahip çıkma günüdür. Türkiye’nin de, Türkiye’de yaşayanların da tek doğrusu budur. Nail Amudi nail_amudi@hotmail.com