28
Mayıs
2024
Salı
GÜNCEL

Bu kadınlar törelere ayaklandı

Doğu ve Güneydoğu bölgesinde, sayıları 50’yi bile bulmayan bir grup kadın, yıllardır canlarını dişlerine takmış, töreleri bahane ederek kadınları baskı altına almaya çalışan, alamayınca da gözünü kırpmadan katleden anlayışa karşı mücadele ediyor.

1997 yılında küçük kıvılcımlarla başlayan bu mücadele, bugün "hayat kurtaran" dev bir organizasyona dönüşmüş durumda. Son zamanlarda size de "sanki bu cinayetlerin sayısı artmış" gibi gelmiyor mu? Hayır, cinayet sayısı değil artan, sadece cinayetler ya da cinayete teşebbüsler daha çok ortaya çıkıyor artık; Marquez’in Kırmızı Pazartesi adlı romanında olduğu gibi gizli kalmıyor, daha çok dilleniyor, lanetleniyor, tartışılıyor.

Ama durmuyor. Töreleri, bu cinayetleri örten bir örtü gibi kullanan anlayış direniyor. Yasalarda cezası mı arttı, eskiden, daha az ceza yer diye, küçücük erkeklere işletilen cinayetler, şimdi kadınlara intihar olarak sunuluyor. "Sen kendini öldür, yoksa biz öldüreceğiz" deniyor. Giderek kendini astı, yaktı, kafasına ateş etti denilen kadınların sayısı artıyor bu kez. Üstelik cinayetler, sadece Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde değil, batıdaki büyük şehirlerde, hatta Avrupa’da da sokak ortasında işleniyor. Hafta geçmiyor ki, gazete sayfalarında bir kadının daha öldürüldüğünü okumayalım.

Neyse ki bir süredir, Doğu ve Güneydoğu’dan sadece cinayet haberleri gelmiyor. Yukarıda sözü edilen o 40 kadar kadının yaklaşık 10 yıllık çabası, haberlerin yönünü epeyce değiştirdi. Başlangıçta Diyarbakır’da küçük bir dernek olarak kurulan KA-MER (Kadın Merkezi) bugün, bölgesel çapta örgütlenmiş vakfı, gelir getirici işlerin yürütüldüğü şirket ve iktisadi teşekkülleriyle geniş bir alanda faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütü. Bölgedeki 23 kentte öyle bir örgütlenme oluşturdu ki, Paulette Kelly’nin şiirindeki gibi cenazesine çiçek gelmesine gerek kalmayan kadınların sayısı giderek yükselmeye başladı. Bu sayı yükseldikçe daha çok kadın onları dört duvar arasındaki şiddete kıstıran töreden çıkış olabileceğini düşünmeye başladı.

AİLE MECLİSİNE KARŞI ACİL MÜDAHALE EKİBİ

Lafı uzatmaya gerek yok, rakamlar konuşsun: Son üç yılda töre bahanesiyle öldürüleceğini anlayarak KA-MER’e başvuran 85 kadından tamamına yakınının sorunu, "kalıcı olarak" çözüldü. 43’ü kendi doğal çevreleri içinde, ölüm tehdidinden uzak bir şekilde yaşıyor artık. 19’u başka bir şehirde, 6’sı yurtdışında yeni bir hayat kurdu kendine. 10’u sığınma evlerinde, en azından tehlikeden uzak yeni bir hayat kurmanın umudunu taşıyor.

KA-MER bu can kurtaran örgütlenmeyi kurmak için az mücadele vermedi. Zaman zaman bir dedektiflik bürosu gibi çalıştı, zaman zaman kendisi tehdide, hakarete uğradı, ama sonunda başardı. Şimdi, bölgedeki şehirlerin valilikleri, savcılıkları, polis ve jandarma birimleri, sosyal hizmetler müdürlükleri ve sivil kadın örgütleri, hep birlikte aile meclislerine karşı bir "acil müdahale ekibi" olarak çalışıyor. Bir ihbar aldıklarında-alabildiklerinde, çok kısa bir sürede organize oluyor ve hayatı tehlikede olan kadını törenin elinden çekip çıkarıyor. Anlayacağınız bu yazıda kanıksamaya başladığımız kadın infazları yerine, törenin keskin bıçağından kurtulma hikayeleri okuyacaksınız.

ALTI YILDA 2340 BAŞVURU

KA-MER 1997 yılında Diyarbakır’da faaliyete geçtiğinden bu yana tam 2340 başvuru aldı. İçlerinde beş yıldır evden dışarı adımını atamamış, çıktığında yürümeyi unutmuş olanlar da vardı. Tamamı psikolojik şiddet görmüştü; yüzde 76.7’si sözel, yüzde 59.7’si fiziksel, yüzde 75,4’ü ekonomik, yüzde 48,8’i cinsel şiddet, yüzde 15,2’si ensest, yüzde 12,8’i tecavüz nedeniyle başvurmuştu. Kimisi yukarıdakilerin birden fazlasını yaşıyordu. Başvuranların yaşları 12 ile 70 arasında değişiyordu. En fazla sayıyı 20-30 yaş arasındakiler kapsıyordu, yüzde 43,1’le.

Yüzde 20’si bekardı. Evlilerin çoğunun resmi nikahı yoktu. Anlaşarak evlenenlerin oranı ise sadece yüzde 14,7’ydi. Yüzde 57,1’i görücü usulüyle evlenmişti.

Evlenme yaşları da vahim sonuçlar gösterdi: 11-12 yaşında evlendirilenler yüzde 1, 13- 16 yaş arasında evlendirilenler yüzde 44 civarındaydı. Bu oran yaş büyüdükçe hızla düşüyordu; 21 yaşında evlenenlerin oranı sadece yüzde 2,1’di.

Yüzde 28’i okur yazar değildi. Ama aralarında üniversite mezunu olanlar da vardı (yüzde 6,9). İntihar düşüncesi taşıyanlar yüzde 8,8 düzeyindeydi ve tehdit edilenlerin oranı 17,7’ydi. KA-MER, tamamına psikolojik, 625’ine hukuki, 705’ine iş, 156’sına sığınma, 115’ine sağlık danışmanlığı yaptı. Onlarca kadının hayatını da töreden kurtardı. Aileleri ikna edip kadını kendi aile ortamına gönderdikleri vakalarda bugüne kadar kötü bir şey olmadı. Zaten sorun olanların izleri kaybettirilmişti. Ve hepsiyle de irtibatları sürüyor.

DEDEKTİF GİBİ ÇALIŞIYORLAR 
KA-MER aile içi şiddet ve töre kisvesi altında işlenen cinayetlere ilişkin mücadelesini sürdürürken sadece iki kadın hayatını kaybetti: Şemse Allak ve Kadriye Demirel. Ancak onlar da merkeze başvurabilmiş kadınlar değildi; ağır yaralı olarak hastanede yatarken yansımıştı hikayeleri gündeme.

Diyarbakır Valiliği, emniyet müdürlüğü, jandarma, sosyal hizmetler yetkilileriyle ne yapabiliriz toplantısı yaparlarken düşüverdi bir vaka toplantının ortasına. Acil bir yardım çağrısı vardı. "Toplantının şeklini değiştirelim" dediler ve hakkında ölüm kararı verilmiş kadın ve kocasını da davet ettiler. Olayı onların ağzından dinleyen, kadının korkusunu, erkeğin çaresizliğini gören yetkililer, o gün karar verdiler "acil müdahale ekibi" kurmaya. O güne kadar, kadın saat 17.00’den sonra ya da haftasonu başvurursa kabul etmeyen Sosyal Hizmetler, bu bürokratik engeli acil duruma göre değiştirdi. Karakol bu konuyla ilgili bir vaka geldiğinde KA-MER’i arayıp işbirliği teklif etmeye başladı. Kentten gizlice kaçırılacak bir kadın varsa güvenliği sağladı. Giderek dedektiflik yöntemleri gelişti: Otogarı kullanmamaktan farklı araçlarla karışık semtlerden geçerek şehir dışına çıkmaya, kadın uçakla gidiyorsa listede adının görünmemesinden kılık değiştirmeye...

KIZI MEZARDAOĞLU HAPİSTE KENDİSİ GÖNÜLLÜ

KA-MER sadece başvuru olduğunda değil, duyumlar aldığında da emniyet, savcılık ya da jandarma desteğiyle harekete geçiyor. Aile gözaltına alınıyor, sorgulanıyor, kız korumaya alınıyor. Görüşmelerin sonunda eğer mağdur kadın ailesine dönmek isterse, güvenliğinin sağlandığından emin olunca bu isteği gerçekleştiriliyor ve takibi sürdürülüyor. Bu yüzden KA-MER’e farklı illerden, hatta yurtdışından da ihbar ve başvuru yağıyor. Kızı 2004 yılında oğlu tarafından öldürülen kadın, bir yandan mezardaki kızına, öte yandan hapisteki oğluna ağlarken, bu yüzden KA-MER gönüllüsü oluyor.

ARTIK ERKEKLER DE YARDIM EDİYOR

Artık bazı kadınlar KA-MER’e, ailenin kararına itiraz eden kocasıyla gelmeye başladı. Erkek kardeşler, ailenin kendilerinden beklediği cinayet yerine, kız kardeşlerini KA-MER’e teslim etme yolunu seçmeye başladılar. "Namussuz" kardeşleri sağ olduğu için eve normal yoldan değil de, geceleri damların üzerinden atlayarak gelme, bakkaldan bir ekmek, komşudan bir selam alamama pahasına...
Hürriyet
Yayın Tarihi : 2 Temmuz 2006 Pazar 03:30:28
Güncelleme :2 Temmuz 2006 Pazar 03:35:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?