16
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Çocuklar, 'Babama iş bulun' diyor

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm yurtta, KKTC ve dış temsilciliklerde kutlanıyor...

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Ankara'daki ilk tören, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik başkanlığındaki heyetin, Anıtkabir'i ziyareti ile gerçekleşti.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve beraberindeki Ankara Valisi Kemal Önal, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Garnizon Komutanı Korgeneral Saldıray Berk ve bakanlık bürokratlarından oluşan heyet ile öğrenci ve öğretmenler Anıtkabir'i ziyaret etti. Çelik, Atatürk'ün kabrine çelenk koydu ve saygı duruşunda bulunuldu.

Daha sona Misak-ı Milli Kulesi'ne geçerek Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalayan Çelik, deftere şunları yazdı.

''Büyük Atatürk, kurduğun TBMM senin ilkelerin ve gösterdiğin hedefler doğrultusunda çalışmalarına devam etmektedir.

Tüm Türk çocukları onlara bayram olarak armağan ettiğin anlamlı günde seni minnet ve şükranla anmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün dünyanın parlayan yıldızı olarak kalkınmasına ve ilerlemesine devam etmektedir. Milli hakimiyet kavramını özümsemiş Türk halkı da demokrasinin tadını çıkararak ebediyete akmaktadır.Ruhun şad olsun.''

Çelik, Misak-ı Milli Kulesi'nden ayrıldıktan sonra tören alanında bekleyen Türkiye'nin dört bir yanından gelen öğrenci ve öğretmenlerin yanına giderek bayramlarını kutladı.

BÜLENT ARINÇ, MECLİS'TEKİ ATATÜRK ANITI'NA ÇELENK KOYDU

TBMM Başkanı Bülent Arınç, TBMM'nin açılışının 87. yıldönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Meclis'teki Atatürk Anıtı'na çelenk koydu.

Bülent Arınç, TBMM ön bahçesinde bulunan Atatürk Anıtı'na üzerinde ''TBMM Başkanı'' yazılı çelenk koydu. Arınç'ın çelenk bırakmasından sonra saygı duruşunun bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.

Buradaki törene, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, TBMM Başkanvekilleri Nevzat Pakdil, İsmail Alptekin ve Sadık Yakut, AK Parti Grup Başkanvekilleri Eyüp Fatsa ve Sadullah Ergin, TBMM Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve Meclis personeli katıldı.

Çocuklar babalarına iş istiyor

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı tüm yurtta coşkuyla kutluyoruz.

“Bugünün küçükleri, yarının büyükleridir” diyen Ata’nın çocuklarımıza armağanı olan bu bayram, dünyadaki çocukların katılımıyla kutlanan ilk ve tek bayram... Ve yine Ata’nın “Egemenlik ulusundur” sözleriyle Türk halkı için büyük önem taşıyor.

Öteki Türkiye’nin çocukları, kendi bayramlarında bile babalarını düşündü. Deniz Feneri’nin ’Ne hediye istersiniz’sorusuna Türkiye’nin en fakir ilinden seçilen 3 bin çocuğun çoğu, “Babamıza iş bulun” cevabını verdi. Deniz Feneri Derneği her yıl Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre Türkiye’nin en fakir 26 ilini seçiyor ve bu illerden yine en fakir 87 köy ve kasabanın okuluna ulaşarak eğitim gören çocuklara dileklerini soruyor. “1001 çocuk, 1001 dilek” adıyla yapılan kampanya sonunda çocukların dilekleri gerçekleştiriliyor. Bu yıl ulaşılan 3 bin çocuktan kimi ayakkabı, kimi muz veya hayatında hiç içmediği kolayı istedi. Ama neredeyse hepsinin ortak bir dileği vardı. “Babamız işsiz, ona iş bulun.” Çünkü bu çocuklardan yüzde 22’sinin işi yok. İşi olanların ise garantisi yok, zira yüzde 58’si geçici işçi.

Dolmabahçe’ye akın 

Atatürk’ün gözlerini kapadığı Dolmabahçe Sarayı’nda, hafta sonu yoğun bir ziyaretçi trafiği vardı. İstanbul ve şehir dışından gelen genç, yaşlı her kesimden vatandaş, saraya adeta akın etti. Zaman zaman Saray’ın giriş kapısında uzun kuyruklar oluşurken, şehir dışından gelen misafirler araçlarını park edecek yer bulmakta zorluk çekti.

Okulda buruk 23 Nisan kutlaması

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 14 Nisanda Aksaray yakınlarında meydana gelen trafik kazasında 1 öğretmen, 4 öğrenci ve çok sayıda velisini kaybeden İzmir Zafer İlköğretim Okulunda buruk şekilde kutlandı.

Zafer İlköğretim Okulundaki tören, büyük önder Atatürk ve silah arkadaşlarıyla trafik kazasında ölenlerin anısına yapılan 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı.

Törenin açılışında konuşan Okul Müdürü Süleyman Karabulut, bir öğretmeni ve 4 öğrencisin kaybeden okulun bayram öncesinde büyük bir acıyla sarsıldığını hatırlattı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün annesinin ölüm haberini aldığında yaşadığı acıya rağmen "Devletin planladığı hiç bir şey ertelenemez" diyerek programını iptal etmediğini ve görevine devam ettiğini kaydeden Karabulut, öğrencilere ve velilere hitaben şunları söyledi:

"Biz bir dükkan, market, bir ticarethane değiliz. Kapımızı 'Taziyemiz var' diyerek kapatamayız. Acımızı yüreğimize koyar, devam ederiz. Bu çocuklar bizden bir şeyler öğrenmek istiyor. Eğitim istiyor. Yüreğimizde acımızı hissetsek de görevimize devam etmek mecburiyetindeyiz."

Karabulut, öğrencilerin hazırladıkları gösterileri, yaşanan acı olay nedeniyle kutlama programından çıkardıklarını sözlerine ekledi. Karabulut'un konuşmasının ardından öğrenciler şiir okudu. Töreni öğrencilerin yanı sıra veliler de izledi. 

Egemenlik böyle ilan edildi: 23 Nisan'a nasıl gelindi
 


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ''...Gerek askeri gerekse siyasi hayatımın bütün dönem ve safhalarını işgal eden mücadelelerimde daima hareket kuralım, milli iradeye dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur.''

Bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir cumhuriyetin kurulmasına giden yolda önemli bir aşamayı daha gerçekleştiren Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Meclis'teki ilk konuşmasında mebuslara böyle seslendi.

Ata'nın bu sözlerle mebuslara seslendiği Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün 87. yıldönümünü kutluyor. Ankara'da zorlu şartlarda kurulan Millet Meclisi bugünlere kolay gelmedi.

İLK TÜRK PARLAMENTOSU

20 Mart 1877... İlk Türk Parlamentosu, ''Meclis-i Umumi-Genel Meclis'' adı altında ve iki meclisli olarak çalışmalarına başladı.

İki dereceli seçimler sonucu oluşan ''Heyet-i Mebusan'' veya bazen ifade edildiği gibi ''Meclis-i Mebusan-Milletvekilleri Heyeti'', 69'u Müslüman ve 46'sı Müslüman olmayan 115 üyeden oluşuyordu. Doğrudan doğruya padişah tarafından atanan ''Heyet-i Ayan'' veya diğer adıyla ''Meclis-i Ayan'' da (Seçkinler Heyeti) ise 26 üye yer alıyordu.

Genel Meclis'in çalışmaya başlamasından kısa süre sonra 23 Nisan 1877'de Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Savaş sırasında millet temsilcilerinin hükümeti eleştirmeleri ve sert çıkışları karşısında Heyet-i Mebusan 28 Haziran 1877'de padişah tarafından dağıtıldı.

ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI DOSYASI İÇİN TIKLAYINIZ

Ardından yapılan seçimler sonucun 13 Aralık 1877'de, Türk tarihinin ikinci millet temsilcileri meclisi toplandı. Ancak, Rus Savaşı'nın kötü bir gelişme
göstermesi sonucunda, bu yeni Meclis de 14 Şubat 1878'de padişah tarafından tekrar dağıtıldı.

Dönemin padişahı II. Abdülhamit 1878'den 1908 yılına kadar Meclis'i toplamadan ülkeyi idare etti. 1908 yılı başlarında giderek artan dış gelişmeler ve son derece şiddetlenen aydınlar muhalefeti nedeniyle Meclis-i Umumi'yi 23 Temmuz 1908'de toplantıya çağırmak zorunda kaldı.

MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Böylece II. Meşrutiyet dönemi açılmış oldu. Aynı zamanda Anayasa'nın yeniden uygulamaya konduğu bu dönem, Türk siyasi hayatında ''özgürlük ilanı'' olarak da anıldı.

Anayasa 1909, 1912, 1914, 1916 yıllarında sekiz kez değiştirildi. Bu yolla, 1876 Anayasasının yapısı çoğu kez önemli değişikliklere uğradı.

Değişiklikler sonucunda, padişahın zararlı faaliyetleri iddiasıyla vatandaşları yurt dışına sürgün etme hakkı kaldırıldı. Basın özgürlüğü genişletildi ve sansür yasağı konuldu.

Vatandaşlara toplantı ve dernek kurma özgürlükleri tanındı. Artık siyasi partiler de kurulabilecekti. Ayrıca, hükümet Meclis'e karşı sorumlu tutulmuştu.

Padişahın dilediği zaman Meclis'i dağıtması hükmü sıkı kayıtlar altına alındı, gensoru kurumu yerleşti. Padişahın yasama yetkisine belli sınırlar getirildi.

Meclis üyelerine doğrudan doğruya kanun teklifi verme hakkı tanındı. Meclis başkanını padişah müdahalesi olmadan Meclis'in seçmesi kabul edildi. Bir padişah tahta çıktığı zaman, Meclis-i Umumi önünde Anayasa hükümlerine uymaya ve millete sadakat yemini edecekti.

1909 yılında yapılan bu anayasal değişikliklerin getirdiği demokratik parlamenter sistem iç ve dış olaylar nedeniyle uzun süre yaşayamadı. Yıpratıcı bir siyasal mücadele ortamına, 1911'deki Trablusgarp Savaşı ve Ekim 1912'de başlayan Balkan Savaşlarının acılı günleri de eklenince, 1914 ve 1916 yıllarında Anayasa'da yapılan değişikliklerle padişahın Meclis'i dağıtma yetkisi aşama aşama artırıldı. Ayrıca en güçlü parti durumunda bulunan İttihat ve Terakki'nin tek parti diktatörlüğü, demokratik gelişmenin önünü tıkayan önemli nedenlerden birini oluşturdu. 

Balkan Savaşları'nın 1913 sonbaharında yapılan anlaşmalarla sona ermesinden tam 1 yıl sonra Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'na katılmak durumunda kaldı. Savaşın bitim yılında, 3 Temmuz 1918'de 6. Mehmet (Vahdettin) Osmanlı Devleti'nin son padişahı olarak tahta çıkmıştı.

Birinci Dünya Savaşı yenilgiyle sonuçlandı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi'nden sonra da Padişah 6. Mehmet, 21 Aralık 1918'de Meclis-i Mebusan'ı dağıttı, kamuoyunun bütün tepkisine rağmen Meclis-i Mebusan'ı ancak 12 Ocak 1920'de yeniden toplattı.

ULUSAL EGEMENLİĞE GEÇİŞ

Birinci Dünya Savaşı'nın galibi olan İtilaf Devletleri, Osmanlı ülkesini kağıt üzerinde paylaşmışlardı.Bu planlara göre Türk Ulusu'nun siyasi varlığı bütünüyle yok ediliyor ve üzerinde yaşadığı bin yıllık vatanı da ufak bir bölge dışında elinden alınıyordu.

30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak 1 Kasım 1918'den itibaren Türk vatanının bazı yerleri işgal edilmeye başlandı. Türk ordusu dağıtılırken, ülke içinde çeşitli ayrılıkçı örgütler ayaklanma hazırlıklarına girişmişti.

Bunun üzerine Anadolu ve Trakya'daki bazı vatanseverler 1918 yılı sonlarında ''Müdafaa-i Hukuk'' adı altında direniş örgütleri kurmaya başladılar.

Bazı aydınlar kurtuluş çarelerini düşünmekle beraber güçleri birleştirmek, milli ve genel bir uyanış yaratacak mücadeleyi açmak kolay değildi. Farklı
düşünceler nedeniyle ülkenin hemen her yerinde, dağınıklık, çaresizlik ve genel bir karamsarlık görülüyordu. Bu karanlık içinden Türk Ulusu'nun tarihsel karakterine uygun bir ses yükseldi: Mustafa Kemal Paşa.

Mustafa Kemal, bu durumda ulusal egemenliğe dayalı, bağımsız, yeni bir Türk devletinin kurulmasından başka bir kurtuluş yolu olamayacağını ortaya koydu.

15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden 1 gün sonra 9. Ordu Müfettişliği'ne atanan Mustafa Kemal, karargahına aldığı bazı arkadaşlarıyla İstanbul'dan Anadolu'ya hareket etti. Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıyla Türk tarihinde kişisel egemenlikten ulusal egemenliğe geçiş süreci başladı. Bir milletin kaderi değişiyordu.

Samsun'da ve daha sonra da Havza'da yapılan hazırlıklar ilk kurtuluş meşalesini tutuşturdu. Milli hareketin başladığını duyuran ''..Milli
bağımsızlığımızın ve tarihimizin kurtuluşu, ancak milletin tek vücut olarak savunması ile kabil olacaktır...'' gibi bildiriler dağıtıldı.

Her yerde protesto mitingleri düzenlenmesi için askeri ve sivil makamlara talimatlar verildi, Mustafa Kemal bütün bu çalışmaları yaparken, Mondros
Ateşkesi'nden kısa bir süre sonra ülkenin çeşitli yerlerinde, sayıları bugün dahi kesinlikle saptanamamış kongreler toplanıp, vatanseverler kendi bölgelerini kurtarma çareleri arıyorlardı.

BİR MİLLET UYANIYOR

Mustafa Kemal, yavaş yavaş uyanmaya başlayan milli bilincini bir ulusal kurtuluş mücadelesine dönüştürdü.

Bu amaca ulaşmak için 10 gün süren ilk hazırlık çalışmaları, 21-22 Haziran 1919 günü ''Amasya Tamimi'' ile sonuçlandı. Bu kısa, fakat anlamlı belgede ''milletin bağımsızlığını yine milletin azmi ve kararının kurtaracağı'' kesin bir dille belirtiliyor, bu amaçla Sivas'ta millet temsilcilerinin katılacağı büyük bir kongrenin toplanacağı duyuruluyordu.

23 Temmuz 1919... Erzurum Kongresi toplandı, artık bütün vatanseverler Mustafa Kemal'in etrafında kenetlenmişti. Erzurum Kongresi'nde, bir yandan vatanın ayrılmaz bir parçası olan doğu illeri halkının düşmanla mücadele için el birliği ile çalışacağı kararlaştırılmış, bir yandan da milli bir istek olarak İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın toplanıp gereken önlemleri alması gereği vurgulanmıştı.

Erzurum'da başlayan yerel kongre akımı, batıda Yunan tehdidi altında bunalan Marmara ve Ege bölgelerinde devam etti. 26 Temmuz 1919'da Balıkesir'de, 6 Ağustos'ta Nazilli'de, 16 Ağustos'ta Alaşehir'de kongreler toplandı.Bu kongreler sonucunda ''Kuvay-ı Milliye'' adı altında vatansever milis güçleri kuruldu.

4 Eylül 1919... Milli egemenlik ilkesine dayalı yeni Türk devletinin kuruluşuna temel olan Sivas Kongresi toplandı. Kongrede, ''vatanın bölünmez bir bütün olduğu'' konusunda millet temsilcileri ortak karara vardı. Ülkedeki tüm yerel direniş örgütleri ''Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'' adı altında birleştirildi. Başkanlığına da Mustafa Kemal seçildi.

Kongre sonucunda oluşturulan ''Heyet-i Temsiliye'', milletin isteklerini yansıtan bir nitelik kazandı. Ancak, İstanbul yönetiminin ''ruhsal ve duygusal ağırlığı'' henüz devam ediyordu. Bundan dolayı, Sivas Kongresi Mustafa Kemal'in istediği ''kuruculuk'' niteliğini gösterememiş, vatanın kurtuluşu için bir an önce Meclis-i Mebusan'ın toplanmasının padişaha bildirilmesine karar verilmişti.

Ancak bu karar da önemli bir adımdı. Kurtuluş mücadelesi ve ulusal egemenliğe geçişin ikinci evresi tamamlanmıştı.

Üçüncü aşamada ise ulusal egemenliğin gerektirdiği tüm ilke ve değerlere sahip bir büyük meclisin kurulması ve Kurtuluş Savaşı'nın milli güçlere dayalı olarak kazanılması süreci başladı.

İSTANBUL'UN İŞGALİNDEN 3 GÜN SONRA BİLDİRİ YAYIMLANDI

İstanbul'un işgalinden 3 gün sonra Mustafa Kemal, 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı.

Bildiride, ''olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara'da toplanacağı, meclise katılacak üyelerin nasıl seçileceği ve seçimlerin en geç 15 gün içinde yapılması gereği'' kesin ifadelerle yer alıyordu.

Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e katılabileceklerdi. İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri Ankara'ya geldiler. Ankara'nın o günkü şartları içinde Meclis'in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı.

Hazırlıklar tamamlanınca, Mustafa Kemal, 21 Nisanda yayınladığı ikinci bir bildiriyle Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl
yapılacağını duyurdu.

DUALARLA AÇILDI

22 Nisan 1920'de yapılan çağrı ile Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü toplandı. O gün, Hacı Bayram Camisi'nde kılınan Cuma namazından sonra topluca meclis binasına gelindi.

23 Nisan 1920... Saat 14.00'te merasimle ve dualarla Meclis açıldı. Başkanlığa ilk olarak en yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif Bey getirildi. Bu heyecanlı günü yaşayan bir tanık yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

''O gün, şimdiki Ulus Meydanında bir tabur piyade sıralanmıştı. Askerlerin arkasında da Ankaralılar toplanmıştı. Saat ikide birkaç yüz kişilik bir kafile, başlarında Mustafa Kemal olduğu halde Taşhan'a iniyordu. Bu bir avuç insan, yok edilmek istenen bir ulusu kurtarmak için birleşmişlerdi. Hepsinin ümidi de Mustafa Kemal'de idi.

Büyük Millet Meclisi olarak kullanılacak taş binanın pencerelerine ufak bayraklar asılmıştı. Binada başka bir olağanüstü durum göze çarpmıyordu.

Sağdaki küçük kapıdan, önce Mustafa Kemal, mebuslar içeriye girdiler. Bir koridoru geçtikten sonra sağdaki salona girdiler. Salonda tahta bir kürsü tam kapının karşısına konulmuştu. Oturmak için de okul sıraları dizilmişti. Salonu ısıtmak için bir soba kurulmuştu. Sobada eğri büğrü birkaç boru yükseliyordu. Tavanda da bir gaz lambası sallanıyordu.

Herkes yerine oturunca, Sinop mebusu olan yaşlı bir zat başkanlık kürsüsüne geldi. Meclisi açtı. Onun bu sırada yaptığı konuşma heyecanla dinlendi. Meclisin ertesi günkü toplantısında, Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi'nden beri geçen olayları açıkladı.

Bundan sonra Büyük Millet Meclisi'nin hak ve yetkilerini belirten bir teklifi Meclis'e sundu. Bunun kabul edilmesiyle Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kazandı. O günkü toplantıda Mustafa Kemal Birinci Başkan seçildi. Böylece Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu.''

MECLİS'E İLK TEŞEKKÜR

İlk Meclis, İstanbul'dan gelen 90'ın üzerindeki mebusa ilave olarak, 125 devlet memuru, 53 asker, 53 din adamı ve çeşitli sayıda tüccar, çiftçi ve
hukukçudan oluşan kadrosuyla çalışmalarına başladı. Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920'de Meclis Başkanı seçildikten sonra, meclise teşekkürlerini ifade ederek ilk meclis konuşmasını yaptı.

23 Nisan 1920'de kurulan yeni Meclis, 1 numaralı kararıyla kendi kuruluşunu düzenledi. Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi kararlarına uygun olarak milli iradeye dayanan bir meclisin seçimi yapılmıştır. Kapatılan İstanbul Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri, yeni kurulan Meclis'e katılma yetkisini bir numaralı kararla kazandı.

MECLİSİN ESASLARI

Meclisin açılışını izleyen gün, Mustafa Kemal'in teklifi ile şu esaslar kabul edildi:

''-Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde bir güç yoktur.
-Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
-Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
-Geçici bir hükümet başkanı veya padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir. Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis'in
düzenleyeceği kanuni esaslara uygun olan durumunu alır.''
23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme, zaman zaman da yargı yetkisini elinde topluyordu. Milletin tek temsilcisi sıfatıyla da kuvvetler birliği sistemini benimsedi.

Dönemin şartları gereği bir Meclis hükümeti sistemi kuruldu. Meclis başkanı aynı zamanda hükümet başkanı idi. Devlet başkanlığı diye bir makam yoktu, hükümeti teşkil eden üyeler vekil diye adlandırılıyordu. Meclis olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan, kuvvet ve yetki birliğini de bu niteliği ile temsil ediyordu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin meclisi tam 87 yıl önce böyle doğdu. Kazanılanlar, bu milletin kanıyla, canıyla, o günlerin şartlarında verilen büyük mücadeleyle elde edildi. Tıpkı Atatürk'ün şu sözlerindeki gibi:

''Efendiler! Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türkiye ve Türkiye halkının beka ve istiklalini temine çalışıyor. Çünkü Türkiye'nin asıl sahibi, meşru ve gerçek sahibi olan Türkiye halkının kati arzu ve iradesi bu yoldadır...''


Arınç: "Mutabakat kavramına bugün de ihtiyacımız var"

TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Milleti buhranlı günlerden selametle çıkaran ve yeni bir başlangıç fırsatı sağlayan kavram, mutabakattır. O çetin günlerde ülkemizin önünü açan bu kavrama bugün de ihtiyacımız var" dedi.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları çerçevesinde Birinci Büyük Millet Meclisi'nde düzenlenen törende konuşan Arınç, ilk Meclisin bir 'Mütevaziler Meclisi' olduğunu söyleyerek, tüm sadeliğine karşın Birinci Meclis, devleti, ordusu, ekonomisi ve her şeyiyle çöktüğü sanılan bir milletin yeniden dirilişinin adresi olduğunu ifade etti.

Birinci Meclis'in, en hararetli tartışmaları en olgun şekilde yaparak parlamenter hayata örnek olduğunu dile getiren Arınç, "Onlar tartışmaktan korkmazdı. Tartışmanın zenginlik olduğunu bilirlerdi. Tıpkı onlar gibi farklılıklarımızı gerginliklerin nedeni değil; milletimizi zenginleştiren, birbirimize kenetleyen, birlik beraberliğimizi güçlendiren unsurlar olarak görmeliyiz.Geleneksel korkuların, vehimlerin, ön yargıların zihinlerimize kazınmış sevimsiz imajlarından, muasır medeniyet hedefimize koşmamızı engelleyen korku prangalarından kurtulmalıyız" diye konuştu.

Törene, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Devlet bakanları Ali Babacan, Beşir Atalay, Mehmet Aydın, Kürşad Tüzmen, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, TBMM üyeleri, siyasi partilerin temsilcileri ve davetliler katıldı. Tören, Ankara Kulübü Derneği seğmenlerinin gösterisi ile son buldu. 

ÇOCUK BAŞBAKAN, ASLI GİBİ KONUŞTU

23 Nisan nedeniyle Vekil Başbakan olarak atanan öğrenci Kamil Karaca Başbakanlık koltuğunda yaptığı açıklamalarla Ankara'da günün neşe kaynağı oldu.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın koltuğuna oturan Kamil Karaca adlı öğrenci de Başbakan Erdoğan gibi cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda renk vermedi.

Vekil Başbakan Karaca, gazetecilerin "Cumhurbaşkanı kim olacak?" sorusuna, "Bu kadar sabrettiniz, iki gün daha sabredin. Kim olur görürsünüz" yanıtını verdi.

Karaca'nın cevabı yanında bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan'ında uzun süre gülmesine neden oldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan nedeniyle Başbakanlık'ta çocukları kabul etti. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in başkanlık ettiği çocuk heyetini kabulde, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de bulundu.

Başbakan Erdoğan'ın "Başbakanlık'tan vazgeçiyorum. Yerimi yeni, güçlü ve dirayetli bir Başbakan'a bırakıyorum" diyerek koltuğunu 12 yaşındaki Yenimahalle Çalışanlar İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencisi Kamil Karaca'ya devretti.

Karaca, daha önce hazırladığı mesajını okudu. Vekil Başbakan Türkiye'nin dünyanın etkin bir ülkesi olma potansiyeline sahip olduğunu belirterek yetişecek olan yeni neslin Türkiye'yi geleceğe taşıyacağını söyledi.

Karaca mesajının ardından Başbakan Erdoğan'a "Sayın Tayyip Bey, sizin gibi 26 Şubat'ta doğdum, sizin gibi bu koltuğa oturdum, inşallah yaşımı doldurunca gerçekten bu koltuğu oturmak isterim" dedi. Karaca daha sonra Dışişleri Bakanı gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gazetecilerle Vekil Başbakan Kamil karaca arasında şu diyaloglar yaşandı:

-Cumhurbaşkanı kim olacak?
-Bu kadar sabrettiniz, iki gün daha sabredin. Kim olur görürsünüz. Kim oturursa otursan önemli olan Türkiye Cumhuriyeti'ni en iyi şekilde temsil etmesi ve görevini layıkıyla yerine getirmesidir.
-Peki siz aday olacak mısınız?
-Bu kadar aceleci olmanıza gerek yok. Verdiğim cevabı yine veriyorum. Zamanı geldiğinde göreceksiniz.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik: "Eğitimin durumunu nasıl görüyorsunuz"
-Her şeyi yolunda görüyorum. Siz o şeyin başındasınız. Ülkemizde eğitim eşitliği olmasını istiyorum.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül: "Irak'ta ne yapacağız"
-Lütfen Dışişleri bakanımız 23 Nisan'la ilgili soru sorun. Bu sorunun muhatabı ben değilim. Bu soruyu Genelkurmay Başkanı'na sorabilirsiniz.
-Bir kadın Cumhurbaşkanı adayını nasıl değerlendirirsiniz?
İyidir ama biz meclisimize güveniyoruz. Meclis en doğru kararı verip cumhurbaşkanımızı seçecektir.
-Hangi takımı tutuyorsunuz?
-Galatasaraylıyım. Ama bu konuyu fazla konuşmak istemiyorum. Çünkü Fenerbahçe lider biz alttayız.
-Muhalefet partilerine bir şey söyleyecek misiniz?
-Herkes işini yapıyor, siz de işinizi yapın, soru alayım."

"Çikolata fiyatlarını düşürmeyi düşünüyor musunuz?" diyen bir basın mensubunun sorusuna da "Hayır, çünkü çikolata ucuzlarsa ben daha çok yerim. Bu da iyi olmaz şişmanlarım" diye cevap verdi.

Basın mensuplarının eğitimle ilgili sorularına "Onu Milli Eğitim Bakanı'mıza sorun" diyerek Bakan Çelik'i adres gösterdi. "Özel kaleminize bir şey söyleyecek misiniz?" sorusuna "Hayır o işini iyi yapıyor sizde yapın ve soru sormaya devam edin" diye cevap verdi.

Sorulara verdiği yanıtlarla Başbakan, bakanlar ve gazetecileri uzun süre güldüren Kamil Karaca'nın ardından Hazal Selin Atik Başbakan vekili olarak koltuğa oturdu ve hazırladığı 23 Nisan mesajını okudu. Başbakan Erdoğan daha sonra çocuklara hediye dağıtarak fotoğraf çektirdi.

SON FOTOĞRAF DEĞİL

Erdoğan, gazetecilerin isteği üzerine Başbakanlık muhabirleriyle de fotoğraf çektirdi. Erdoğan, gazetecilerin "Son fotoğrafı mı çektiriyorsunuz?" sorusuna "Daha çok fotoğraf çektireceğiz" yanıtını verdi. Yine gazetecilerin "Başbakan olarak mı" sorusu üzerine de "Orasını karıştırmayın" dedi.




ajanslar/AA
Yayın Tarihi : 23 Nisan 2007 Pazartesi 11:23:09
Güncelleme :23 Nisan 2007 Pazartesi 15:35:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
NAZAN GÜZE IP: 78.178.9.xxx Tarih : 21.04.2008 21:39:55

ben bu yazıyı çok beğendim.gerçekten anlamına göre


MEHTAPNUR IP: 88.233.27.xxx Tarih : 4.05.2008 16:23:08

BENİM BABAM YARIN İŞTEN ÇIKIO LÜTFENNN BİŞEYLER YAZIN İŞ YERLERİ... BABAM OTO İŞLERİNDE ÇALIŞIODU VE ÇOOOK GÜZEL ANLAR OTO İŞLERİNDEN BEN 2 KARDEŞİM ANNEM ÇALIŞIO MAAŞI DÜŞÜK BİZE YETMEZ YANİİ LÜTFEN BABAMA İŞ BULUN BABAM 40 YAŞIDA BU YAŞTAN SONRA OLMAZ DERSİNİZ AMA LÜTFEN BİŞEYLER YAPIN BEN DAHA 5 E GİDİYORUM ABLAM 6 YA NOLURRRRRRRRRRRR BULUN NOLUR NOLUR


nergiz almalı IP: 78.163.111.xxx Tarih : 22.01.2009 19:13:42

babama iş bulun ne olur