16
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Diplomatik talep sokağı kesmiyor

Hep açlıkla 'onur' arasında kalan bölge halkı bu açlığa bir hayal ile katlanıyordu. Şimdi o hayalin yeri boşalınca Kürt siyasetinin Diyarbakır surlarında siyasal İslamın dağıttığı kumanyalarla gedik açılıyor.

"Şimdi Veysi arkadaş, konfederalizm, özerklik, anayasal vatandaşlık deniyor... Yani biz bu konularda nasıl şey yapacağız? Veysi arkadaş cevap verebilirse... Teşekkürler."
"Sivil ve Demokratik Anayasayı Tartışıyoruz" panelinde, Mardin'de, doğduğu günden beri bir iç savaşın ortasında yaşayan otuzlarındaki adam sorup oturuyor yerine. Konuşmacılar masasında İstanbul'dan gelmiş bir akademisyen, Diyarbakırlı bir avukat, bir sendikacı, Mazlum-Der temsilcisi ve ateşkesle meşru hayata başlamış bir "dağ emeklisi" var. Şimdi, sabahtan beri süren panelde, onca kültürel haklar, kimlik meselesi konuşmalarının ardından en pür dikkat halleriyle dinleyecek cevabı herkes. Çünkü...

Ertelenen soru
Kürt siyasetindeki dağınıklık yeni değil elbette. Bu, 1999'da bağımsızlık talebinden vazgeçilmesiyle başlayan bir süreç. 2004'ün Nevruz'unda kitlelere açıklanan bu siyaset değişikliği epeydir insanların kafasını karıştırıyor. Uğruna çocuklarını, hayatlarını verdikleri bir hayaliniz bir anda ortadan kalkınca ne yaparsınız?
"Peki biz o zaman bütün bunlara neden katlandık?" diye sorarsınız mesela.
"Peki bizim ödediğimiz bedelleri kim, nasıl geri ödeyecek bize?" diye sorarsınız, değil mi? İşte bu sorular Kürt siyaseti ve siyaseti yürüten kitleler arasında epeydir ertelenmişti. Bugün yaşanan süreç ise bu soruların kırıntılar halinde sorulmaya başlanmasıyla ilgili. Bir panelde, doğduğu günden beri savaşı ve "bağımsız Kürdistan" hayalini bilen adamlar, kadınlar o yüzden şimdi sormak istiyorlar:
"Peki şimdi bu anayasal vatandaşlık meselesine biz nasıl fit olacağız?"

'Barzani bizimle oynadı'
Bu soruların bugüne dek ertelenmesinin nedenleri vardı elbette. Birincisi, ABD'nin Ortadoğu politikasına ciddi ve içten olarak ümit bağlanmıştı. Hatta 28 Mart Diyarbakır olaylarından sonra Diyarbakır'da insanlar "ABD illa ki kötü değildir" diyerek Kürt siyasetinin cepheden ABD'nin Irak işgaline karşı çıkamayacağını ifade ediyorlardı. Enteresandır, o günlerde emperyalizmden söz ettiğimde Kürt siyaseti içindeki insanlar "Sen de amma anti-Amerikancısın" diye kızmışlardı bana.
Şimdi aynı insanlar Barzani'nin "Kürdistan kurulmayacak" açıklamasından sonra elbette aynı şekilde düşünmüyorlar. Hatta bu siyaseti en başından beri takip etmiş olanlardan biri şunu söylüyor:
"Barzani burayla oynadı. Tabii ki. Çünkü onlar için Kürt meselesi maddi bir şey. Bizim için ise duygusal bir mesele!"

Kafalar karışık
İkincisi "İmralı inisiyatifi" dedikleri meselenin karışıklığı şimdiye kadar hiç konuşulmuyordu. Konuştuklarımdan biri, bir avukat şöyle dedi:
"Aslında kafalar Öcalan 'Benim annem de Türktü' dediğinde karıştı. Önce ilacın etkisi altında konuşuyor dediler, sonra oradan gelen açıklamalara başka kulplar taktılar. Ama kafalar karışık. Yine de Kürt siyaseti onu hep mistifiye edecektir. Öcalan'ın kendisi de söyler bunu: Kürt siyaseti liderlerini hep peygamberleştirmiştir."
Her ne kadar Diyarbakır'da bunu açıktan ifade etmek hâlâ zorsa da artık insanların kafasında "İmralı inisiyatifi" ya da o "inisiyatifin" yorumlanışıyla ilgili sorular oluşuyor.
Üçüncü erteleme nedeni ise AKP. Son seçimlere kadar ciddi bir tehdit olarak görünmüyordu AKP'nin siyaseti. Kürt siyasetinin "Bizim sokağa bizden başkası giremez" inancı sandıkların açılmasıyla bozguna uğrayınca ertelenen sorular su yüzüne çıktı. Son seçimlerde DTP'nin "üstten siyaset" yaptığını düşünüyor insanlar. Bağımsızlık talebinin geri çekilip yerine konfederalizm, anayasal vatandaşlık, kültürel haklar koyulması, nasıl demeli, o eski heyecanı bırakmamış. Bu yeni ve "fazla diplomatik" görünen talepler, açık söylemek lazım, sokağı kesmiyor!

Türk olmasak, Kürt olurlar mıydı?

İnşaat işçisi Şeyhmus'un düğününe rastlıyoruz gece vakti. Bir kahvehanede. Camlar buğulanmış çay ve sigara sıcağından. Halay kesintisiz devamda. Başörtülü bir kız, kısa eteğiyle erkeklerle birlikte halay çekiyor. "Kürt-İslam sentezi" de böyle oluyor! Yurttaş fotoğraf makinesini ortaya çıkarınca, enteresandır, o ana kadar olmayan sarı-yeşil-kırmızı mendiller sallanmaya başlıyor, zafer işaretleri çıkıyor ceplerden. Her halinden "Türk" olduğu belli olan misafirler içeri girmemiş olsa belki de hiç olmayacak bu. "Biz" olmasak, "onlar" olmayacak. Belki de o zaman Atatürk fotoğrafının altında başka türlü halay çekecekler. Ama biz girdik içeri. Girmesek belki, "Dilan Orkestrası" bateriye gümbe de güm vurmayacak bu kadar kuvvetli. İnsanların anlatmak istediği bir şey var. İnsanların kendileriyle ilgili anlatmak istedikleri bir şey.

AKP meselesinde de kafalar karışık. Bazıları "AKP'den din motifini çıkar, yerine DTP kalır" diyor. AKP'nin bölge politikasının "yurtsever" olduğunu söylüyorlar mesela. Kafaların karışıklığı o düzeye varmış ki şöyle diyen biri bile var:
"Bizimkiler (DTP'liler) oturuyor, birbiriyle uğraşıyorlar. Öcalan'ı AKP hayata geçiriyor! Bak, nasıl değiştiriyorlar anayasayı!"
Bu işin iyice "uçuk" yanı ama esas itibarıyla insanlar hakikaten şöyle düşünmeye başlamış:
Ülke hayalinin yerine anayasal vatandaşlık, kültürel haklar, AB hedefi konulduysa o zaman zaten AKP bunları yapmak için daha fazla güce sahip. Üstelik bölgedeki politikacılar da bizim kadar Kürt yurtseveri. E o zaman, niye AKP'ye vermeyelim ki?
Ama yine de Kürt siyasetinin son otuz yıldır oluşturduğu bir "töre" var:

'Peygamber'in hadisi var!'
Kürtsen, Kürt siyasetinin içindesindir! Bu törenin dışına çıkmak da moral bir suç olduğu için bölgede artık "gizli AKP'liler" var. AKP'ye oy veriyorlar ama AKP'ye oy verdiklerini söylemiyorlar. AKP siyasetçilerinin ve özellikle Tayyip Bey'in övündüğü bir durum bu. Çünkü, "gizli AKP'liler" Tayyip Bey'in "İzmir'i ve Diyarbakır'ı alacağız" diyerek ortaya koyduğu "kaleleri fethetmek" anlayışının Diyarbakır surlarında bir gedik açtığını ortaya koyuyorlar.
Diğer yandan bu büyük "erteleme" içinde hâlâ eski taleplerin geçerli olduğunu, "sürecin böyle bir manevra gerektirdiğini" söyleyenler de var. "Ülke" onlar için hâlâ orada, bir hayalin tam merkezinde. Hatta bu değişmezliği şöyle ifade edene bile rastlanıyor halk içinde:
"Vallahi billahi biliyorum, Kürdistan kurulacak. Peygamber'in hadisi var yahu!"
Dindar bir Kürt milliyetçisi böyle söylüyor sokak içinde. Ama sanmayın ki bu "cahillikten". Öğretmen bir genç "daha bilimsel" bir yaklaşımla aynı şeyi söyleyebiliyor: "Şu anda sürecin gerektirdiği budur. Kürt siyasetinde talepler değişmemiştir."
Taleplerin değişmediğine dair inanç Kürt siyasetinin bölgedeki İslami yayılmayla aşık atmak için İslami söyleme başvurduğuna dair izlenimle yıpranıyor. Bölgede zaten var olan İslami tutuculuğu kendi lehlerine kullanan siyasal İslami politikalar DTP'yi de mesela ramazan yardımı yapmaya hatta ramazan eğlencesi düzenlemeye teşebbüs etmeye zorluyor.
Her şeyin ötesinde yoksullar artık Kürt siyaseti için eskisi gibi siyasetin sorgusuz sualsiz neferleri olmuyor. AKP'nin verdiği kumanyalarla aç insanların hayallerinin yerine AKP oyları koyulabiliyor. Kürt halkı onur ile açlık arasında yaşarken bu açlığa bir hayal ile katlanıyordu. Ama şimdi "anayasal vatandaşlık" gibi karışık, fazla sofistike kavramlar o aç mideleri onurla bastırmalarına yetmiyor.

'PKK, psikolojik bir şeydir'
Ama bu konuda kitaplar yazmış, haberler yapmış Kürt bir kadın yazarın şakayla karışık söyledikleri önemli:
"PKK, psikolojik bir şeydir. 90'lardan bahseder herkes sorsan. En kötü dönemdir o Kürtler için. Ama o zamanı özlerler. Neden? Çünkü o zaman anlam vardı. Meşru siyaset anlam dengesini bozdu insanların. Ortada kan var! Bu kanın hesabı verilmeyecek mi? Kürtlerde otuz yıldır biriken öfkeyi karşılamıyor bu anayasal vatandaşlık filan. Arkadaş Kürtlerin elinde bir PKK vardı, onu da alırsan bu insan neyle yaşasın?!"
Gülüyoruz. Acı. Sonra yüzü bütün tarihi ve kendi yaşadıklarını düşünüyor:
"PKK'nin bitmiş olması fikrine hazır değiliz biz. Ama tek bir kardeşimizin ölmemesi için en makul şekilde çözülmesi gerekiyor bütün bu hikâyenin."

DTP'nin fonksiyon hesapları
Sokakta bir adam, daha doğrusu bir "Diyarbakır kırığı" (Kırık, Diyarbakır'ın "tutunamayanı"dır) şöyle diyor:
"DTP, PKK'yı terörist ilan etse hiçbir fonksiyonu kalmamıştır!"
İşte Kürt siyaseti sokakta ve Meclis'te böyle karmaşık fonksiyon hesaplarını çözmek zorunda bugünlerde. Ve insanlar, doğruya doğru, Ordunun bütün kuvvetiyle Kürt halkının üzerine çullanacağından korkuyor. Çünkü sizin oralardan kalkan uçaklar gelip onların başının üzerinde dolanıyor.

Milliyet/Ece Temelkuran
Yayın Tarihi : 18 Aralık 2007 Salı 14:58:37
Güncelleme :18 Aralık 2007 Salı 15:02:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?