23
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Doğu Paşa'dan ilginç açıklamalar

Milliyet Gazetesinde Derya Sazak'ın "Sohbet Odası" köşesine konuk olan emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu, çarpıcı açıklamalar yaptı. Silahçıoğlu, Rektör Aşkın'ın tutuklanmasıyla ilgili olarak, "Eskiden böyle bir durum olsa insan seli akardı. 12 Eylül'den sonra toplum, özellikle de gençlik depolitize edildiği için, etkili karşı koyuş olmuyor. Siyasal iktidar da 'İstediğimi yapabilirim' diyebiliyor" dedi.

Sazak'ın söyleşisini alıntılayarak aktarıyoruz:

DERYA SAZAK: 28 Şubat sürecinde Silahlı Kuvvetler'de etkin görevlerde bulunmuş emekli bir general olarak, siyasal iktidara karşı çıkanların 'Nasıl olsa ordu var' düşüncesine sığınmaksızın çözüm bulmalarını öneren makaleniz yankı uyandırdı. Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden 'muhalefet yapma' anlayışından vazgeçilmesini istiyorsunuz. Bu görüşleri seslendirme ihtiyacı nasıl doğdu?

DOĞU SİLAHÇIOĞLU: Türkiye bir kuşatma altında. Siyasal İslam ve bölücü ayrılıkçı hareket, Cumhuriyet'in temel niteliklerini aşındırmaya yönelik sistemli bir politika güdüyor. Toplumda bir rehavet var. İş zora girdiği zaman 'Nasıl olsa ordu var' diye düşünülüyor. Evet, rejimin sigortaları var.

Cumhuriyet'e sahip çıkmak öncelikle anayasal kurum ve kuruluşların görevi. Silahlı Kuvvetler de anayasal konumu nedeniyle rejimi sahiplenme görevini paylaşıyor. Ama algılama hep 'Silahlı Kuvvetler öne çıksın' şeklinde olmuş. Dünya artık eski dünya değil. Demokrasi, özgürlük, yurttaş hakları çok gelişti.

Silahlı Kuvvetler, yönetime el koymak için neden harekete geçer? Türkiye'deki olumsuz gidişe ordu üzerinden 'dur' demek isteyenleri artık bu düşünceden vazgeçmeye çağırmanız aynı zamanda bir özeleştiri de içeriyor mu?

Geçmişte, ülkedeki kurumların ve bireylerin Cumhuriyet'e yeterince sahip çıkamadığı bir ortamda, Silahlı Kuvvetler bu görevi üstlenmek, öne çıkmak zorundaydı. Bu güne geldiğimizde artık göreceli yerleşik bir demokrasiye ve bilinçli toplum yapısına sahip olduk.

'Nasıl olsa ulus var'

Askeri darbeler geride kaldı diyor musunuz?

Artık darbe olmaz. AB adayı olacak kadar gelişmiş bir ülkede demokrasi dışında çıkış yolu arayanlar varsa onların başka amaçları var demektir. Bu oyuna askerler düşmezler.
Siyasal iktidarın uygulamalarına karşı olanlar 'ordu'dan yardım ummak yerine, toplumu bilinçlendirerek ulusun harekete geçmesini sağlamalılar. Siyasal yönetimi iktidardan uzaklaştırmak halkın iradesiyle mümkün.

'Nasıl olsa ordu var' demek yerine...
Nasıl olsa ulus var, demeliyiz.

AB süreci de demokrasinin bir garantisi olarak görülüyor.
Siyasal iktidar siyasal İslam'ı Türklere dayatmak isteyen anlayıştan vazgeçmiş değil.
İktidar AB payandasına yaslanıyor, siyasal hedeflerimi gerçekleştirme yolunda ne kadar mesafe kat edersem o kadar iyi olur diye düşünüyor.

Hükümete dörtte üç karşı

AB hedefi de bir takiye mi?

Bunun böyle olduğunu gösteren çok emare var. Siyasal iktidar Türkiye'nin AB'ye tam üye olamayacağını veya olamayacak duruma getirileceğini biliyor.
"Bizi AB'ye almazlar ona göre" diyerek ideolojisine göre ülkeyi şekillendiriyor. Konumunu sağlamlaştırıyor.

Tehlike bugünkü iktidarın işbaşında bulunmasından kaynaklanıyor. Bu ülkede her dört kişiden üçünün karşı olduğu bir hükümet işbaşında.

Seçimle gelmediler mi? 2001'deki yoksulluğun etkisini unutuyorsunuz.

'Aç insan fikirlerini yer'. Nâzım Hikmet'in beni çok duygulandıran bir şiiri vardır, Birinci Dünya Harbi'nde Almanlarla Türklerin yan yana oldukları cepheler var. Alman askerleri vagonda makarna yiyorlar, hoşlarına gitmiyor, döküyorlar.

Yan tarafta köpekleri var... Ondan sonrasını anlatamayacağım çok acı. Hani Yüzbaşı Selahattin'in romanında bir yemek listesi vardı; sabah yarım tayın, öğlen şekersiz üzüm hoşafı, akşam bir şey yok. Bizim askerimiz bu koşullar içinde... Nâzım olayı şiirleştirmiş.
Size o dizeyi söyleyeyim: "Kaptı itin önünden makarnayı kaçıyor. Kaçıyor memet arkasına bakmadan. Aç insan kurt olup saldırmazsa, açlık itten beter eder insanı elbet..."

Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, askeri lisede Attilâ İlhan'ı okuduğunu anlatmıştı. Siz de Nazım'in şiirlerini ezbere biliyorsunuz.

Ulusumun tüm şairlerini seviyorum. Nâzım Hikmet de bunların arasında.

Köktendinciliğin ağında

Aydın olmanın dayanılmaz ıstırabı, bir dönem 'hainlik'le suçlandıktan sonra değeriniz anlaşılıyor. Ordudaki Attilâ İlhan, Nâzım Hikmet tutkusunu son dönemdeki 'eski solcu-ulusalcı' birlikteliğine mi yormalıyız? Oysa 12 Eylül'de en büyük darbe sola vurulmuştu.

1980 sonrasında sol yok edildiği için Türk İslam sentezinin içinde yer alanlar çok büyük bir hareket alanı ve hareket serbestisi buldular.
Solun sahipsiz kalan insanlarını kendi yanlarına aldılar. Düşünün bir zamanlar varoşlar solun kalesiydi değil mi, gecekondu semtleri. Şimdi o semtler siyasal İslamın, köktendinciliğin ağına düşmüş durumda.

AKP, solun terk ettiği alanlardaki gücüyle seçim kazandı.

1980 sonrasında ortaya çıkan gelişmeler siyasal İslamı bugün iktidara taşıdı.

Gülen'in arkasında ABD var

25 yıl sonra 12 Eylül'ü nasıl yargılamak gerekiyor?

Kan ve gözyaşını durdurmak için bu müdahalenin yapılması gerekiyordu. O günkü Türkiye'de kimse buna hayır diyemezdi. Ama sonradan toplum depolitize edildi. Siyasal İslam güçlendi.

Van'daki olaya ne diyorsunuz? YÖK Başkanı Teziç, 'Rektör Aşkın'a sahip çıkmak, Cumhuriyet'e sahip çıkmaktır' diye çağrıda bulundu.

Eskiden böyle bir durum olsa üniversiteler ayağa kalkardı, yürüyüşler yapılırdı, insan seli akardı. Şimdi hiç... Toplum, özellikle de gençlik depolitize edildiği için, etkili karşı koyuş olmuyor. Toplum tepki vermeyince siyasal iktidar da 'İstediğimi yapabilirim' diyebiliyor.

Van'daki kavganın ardında tarihten gelen tarikatçılık mı yatıyor?

1937'de Atatürk'ün vasiyeti gibi algılayabileceğimiz bir söylemi var. Diyor ki, Van üniversitesiyle birlikte modern bir kültür şehri olsun...

Saidi Nursi, 1907'de medrese kurmak istiyor.

Biliyorsunuz o kişi Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır. 1938'den bu yana devam eden bir karşı devrim var. Siyasal İslam ümmetçiliği esas alır. Bu düşünce yapısının üstüne kuran kurslarını, imam hatip okullarını, şeriatçıların yönetimindeki yurtları ekleyin; böyle bir zincirden gelip geçen insanlar, Tanrı egemenliğini ulus egemenliği üzerinde gören bir anlayışta demokrasiye yaşam hakkı tanırlar mı?

Gülen cemaatinin 1990'lardaki yükselişi nasıl oldu? Sovyetler dağılırken, Türk cumhuriyetlerinde okul açmaları teşvik edildi.

O kişinin arkasında ABD duruyor, bu hareketin ardında ABD var. ABD'nin 1991'den bu yana Türkiye'ye giydirmek istediği ılımlı İslam elbisesi var. Düşünün, ilkokulu zar zor bitirmiş bir eski vaiz kalkıyor ABD'ye gidiyor, orada yaşamını sürdürüyor, oradan talimat veriyor; bu mümkün mü?

ABD, Irak, Barzani

ABD ne yapmak istiyor? 1 Mart tezkeresinin reddiyle ilişkilerde kırılmalar oldu.

Türk ulusunun sonsuza dek unutmayacağı, dostluğa, müttefikliğe yakışmayan, çok çirkin bir hareket...

Çuval giydirme... 11 Eylül sonrası Erdoğan hükümetine, Türkiye'nin AB üyeliğine destek veren aynı ABD değil mi?
Batı toplumu köktendinci terörden kaynaklanan tehditle baş başa. Kuzey Irak'taki oluşum, müttefik ihtiyacından kaynaklanıyor.

Bush'un Beyaz Saray'da Mesud Barzani'yi 'Başkan' diye karşılamasına ne diyorsunuz?

ABD dünyaya diyor ki: Kuzey Irak'taki oluşumu tanınması gerektiği anda ilk tanıyacak benim.

ABD'nin Irak'ta başı belada.

Bu resim ABD'nin görmek istediği resimdir. Biliyor ki sonunda Irak 3 parçaya bölünecek; kuzeyde ABD'nin ulusal çıkarlarına hizmet eden bir ülke ortaya çıkacak .

Türkiye'nin 'kırmızı çizgileri' ne oldu?

Irak işgal altında da olsa karşınızda kendi sınırları içinde bir devlet var. Üzerinde durmamız gereken nokta Türkmenlerin hakları olmalı.

Geleceğin Çankaya'sı

Cumhurbaşkanı Sezer, 29 Ekim'de 'türban' hassasiyetini koruduğunu gösterdi, 2007'de cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Laikliğin sembolü olan makamın özelliği sürecek mi? Yoksa eşi türbanlı bir cumhurbaşkanı dönemine mi girilecek?

Cumhurbaşkanımızı Türkiye için büyük bir şans olarak görüyorum. Atatürk çizgisinden sapmaya izin vermiyor. Cumhurbaşkanımızın görüntüsünü, tavrını, üslubunu düşünün. Bir de aday olabilecek kişilerin üslubunu.

Çankaya'dan önce bir erken seçim de gündeme gelebilir.

Atatürkçü düşünce ulusu uyandıracak. Türk ulusu Atatürk'ün mirasının, Kemalizm karşıtı düşünce sahiplerinin eline geçmesine engel olamayacaksa, Cumhuriyet'i gelecekte daha zor günler bekliyor demektir.

Muhalefetteki partiler halka seçenek sunamazsa insanlar ne yapsın?

Neden sosyal demokratlar, özgürlükçü sağ bir adres vermiyor da ülkemiz siyasal istikrarsızlığa sürükleniyor. Desinler ki demokratik solun ya da özgürlükçü sağın adresi budur.

Toplum mühendisliğiyle bu işler olmuyor, 28 Şubat sürecinde görüldü.

28 Şubat yapılmasa işler daha kötüye gidecekti.

28 Şubat çabası

28 Şubat'ın 'demokratik olmayan' kimi uygulamaları bugün de tartışılıyor. Andıç mesela... Şemdin Sakık'ın ifadesinde yer almayan suçlamalar nedeniyle bazı gazeteciler işlerinden oldular.

Silahlı Kuvvetler'de böyle bir şey olmaz. Andıç, karargâh çalışmasında üst makama gelişmeleri özetlemek, bilgi arz etmek, öneride bulunmak için kullanılan bir formattır. Silahlı Kuvvetler'in terim ve terminolojisine alışık olmayanlar bunu yadırgıyor.

Batı Çalışma Grubu neydi?
Büyük karargâhlarda her projeyle ilgili bir çalışma grubu oluşturulur. Bu, dünyanın gelişmiş silahlı kuvvetlerinde başvurulan bir yöntem.

28 Şubat öncesinde şeriatçı örgütlenme var. Konu MGK'ya götürülüyor. Komutanlar o toplantıya nasıl gidecek? Bilgi altyapısına sahip olmadan hiçbir komutan hiçbir görüşmede bulunmaz, toplantıya katılmaz.

28 Şubat'ta bir darbe hazırlığı var mıydı?
Hayır. Darbe hazırlığında olan bir silahlı kuvvetler böyle mi yapar. Bütün çaba, kötüye gidişi durdurmaktı. 28 Şubat kararları MGK'da alındı ve Başbakan da imzaladı. Hepsi bu...

KİMDİR?

Doğu Silahçıoğlu,1948 Trabzon doğumlu. 1968'de subay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne katıldı. Kara Harp Akademisi, TSK Akademisi, Amerikan Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdi. Kurmay subay olarak Genelkurmay karargâhında çalıştı.1993-95'te Basın Daire Başkanlığı görevinde bulundu. 1995'te general oldu. Kartal, Maltepe, Sultanbeyli'de 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı yaptı. Refah Partili bir belediye başkanının görev yaptığı Sultanbeyli'de meydana Atatürk heykeli dikip belediye başkanıyla tartışmaya girmesiyle adından söz ettirdi. Silahlı Kuvvetler Akademisi Komutanlığı'ndan Ağustos 2005'te, tümgeneralken emekli oldu. 28 Şubat sürecinin etkin isimlerinden biriydi. 'Kuşatılmış Türkiye' isimli kitabı, yakın tarihin olaylarına ışık tutacak.

MİLLİYET
Yayın Tarihi : 31 Ekim 2005 Pazartesi 13:20:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?