23
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Eski komutan: Şemdinli planlı harekettir

Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Genel Başkanı Emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, anavatanın bütünlüğünün bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Küçükoğlu, alt kimlik üst kimlik tartışmalarını da eleştirerek, "Alt kimlik derken bir etnik grubun kimliği yanında bir de İslam kimliği çıktı; ki ümmetçiliği kabul etmek mümkün değildir. Bunu kim söylerse söylesin, kamuoyuna duyuruyoruz; bunu lütfen sandığa giderken unutmasınlar. Türkiye hiçbir şekilde bir daha Osmanlı dönemine, karışık milletler, ümmetler kavramına dönemez" dedi.

TESUD Genel Başkanı Emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, bugün dernek genel merkezinde bir basın toplantısı düzenledi.

Dernek Basın Yayın Başkanı Emekli Tuğgeneral Celal Gürkan'ın yaptığı basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Küçükoğlu, TESUD'un Dernekler Yasası'na kurulmuş yasal bir kuruluş olduğunu belirterek, hiçbir kişi ya da kuruluşun desteğini almadıklarını ve kimsenin adına açıklama yapmadıklarını belirtti.

Gazetecilerin alt-kimlik üst kimlik tartışmaları ile ilgili sorusu üzerine Küçükoğlu, Anayasa'nın 66. maddesinin dışlanmak istendiğini, bu maddenin Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk olarak tanımladığını belirterek, bunun Anayasal bir kimlik olduğunu kaydetti. Küçükoğlu, Türkiye'de üst kimlik alt kimlik gibi bir kavramın çıkarılmasını son derece yanlış bulduklarını söyledi.

Atatürk'ün de Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran halklara Türk dediğini ve 'Ne mutlu Türk', değil 'Ne mutlu Türküm diyene' dediğini belirterek, Atatürk'ün Diyarbakır'a gittiğini ve orada yaptığı konuşmada da, Türkiye coğrafyasının her yerinde, özellikle de şu günlerde tartışma konusu yapılan yerlerdeki kişilerin de Türk olduğunu vurguladığını kaydetti.

Küçükoğlu, herkese Avrupa Birliği Anayasası'nı okumayı önerdiklerini de belirterek, "Ben eğer yetkili olsam, AB ile konuşacağım temel konu AB Anayasası'dır. Çünkü bu bütün kralların, kraliçelerin ve devlet başkanlarının imzası ile oluşan anlaşma ile ortaya çıkmış bir tasarıdır" dedi.

Bu anayasanın 'AB vatandaşlığı'nı değil, üye ülke vatandaşı yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın temel olduğunu belirttiğini ve AB vatandaşlığının ona ilave olduğu belirttiğini anlatan Küçükoğlu, "Demek ki biz kendimiz yaratıyoruz veya ithal edilen tehdidi yaşıyoruz" diye konuştu.

Bugünlerde kim nereden bir tehdit veya bir gündem ithal ediyorsa bunun tartışıldığını ifade eden Küçükoğlu, "İki türlü kimlik çıktı. Alt kimlik derken bir etnik grubun kimliği yanında bir de İslam kimliği çıktı; ki ümmetçiliği kabul etmek mümkün değildir. Bunu kim söylerse söylesin, kamuoyuna duyuruyoruz; bunu lütfen sandığa giderken unutmasınlar. Türkiye hiçbir şekilde bir daha Osmanlı dönemine, karışık milletler, ümmetler kavramına dönemez. İslam kimliği diye de Müslüman kimliği diye de üst kimlik hiç oluşamaz. Bir tek kimlik ardır, bu açık ve nettir. Bunun mücadelesini yapmaya hazırız" şeklinde konuştu.

"ANAVATANIMIZIN VARLIĞININ BEKASININ TEHLİKEDE OLDUĞUNA İNANIYORUZ"

Hükümetle ordu arasındaki ilişkileri nasıl değerlendirdiği yönündeki bir soruyu da cevaplandıran Küçükoğlu, bugüne kadar askerler olarak iç politikaya girmekten özellikle kaçındıklarını söyledi.

Küçükoğlu, "Kimlik veya toprak bütünlüğü herşeyden önce Atatürk'ün Gençliğe Hitabına yönelerek anlayacağımız bir kavram. Bu tartışmalar benim gençliğimde yoktu. Biz o Atatürk'ün nutkunu, gençliğe söylevini ezbere bilirdik ama, bu derece analiz edip bir sonuca varmamıştık. Dikkat ederseniz bunun başında, ortasında ve sonunda üç temel kavram var. 'Türkiye Cumhuriyeti'nin istiklal ve cumhuriyetini korumak' diyor. Aynı anlayış Anayasamıza girmiş. Anayasamızın bir yerinde diyor ki; Hiçbir oluşum ulusal çıkarlara ters düşemez ve ulusal hedef olarak da Anayasa'daki ilk üç maddede beliren, devletin resmi dili Türkçe dahil, değiştirilemeyecek hükümleri belirtiyor. Endişe olarak da Anayasa korunması gereken 'Cumhuriyet' ve 'bütünlük' kavramlarını getiriyor. İşte bütünlüğümüz ve cumhuriyetin rejimi tehlikedeyse, bu artık dış düşmanlarla eşit bir hale geliyor. Yani anavatanınızın bütünlüğü ve savunması ortaya çıkıyor. Yani ha birisi ordularıyla hududunuza dizilmiş, sizin coğrafyanızın belli bir parçasını istiyor veya birileri o coğrafyadan bir parça içerisinde devletin bütünlüğünden ayrı bir oluşum yapmak istiyor. Biliyorsunuz, ulusal çıkarlarımız içimizdeki çıkarlarımız değildir. Daima dış tehditlere karşı ve birinci önceliği de anavatanın savunmasıdır. Bu durumda her türlü milli güç kullanılabilir. Bütün dünyada terör ve ayrılıkçı hareketler irtica dahil, anavatan savunması kavramına girmiştir" şeklinde konuştu.

Silahlı Kuvvetler'in cumhuriyeti koruması ve kollaması maddesinin çıkarılması fikrinin de cehalet olduğunu ifade eden Küçükoğlu, "Anayasa'da Cumhuriyetin korunması ve kollanması size, bana, yani Türk evladının vicdanına emanet edilmiştir. Cumhuriyet korumak ve kollamak sadece bir gruba ya da kuruluşa değil, hepimize düşen bir görevdir. Bu nedenle biz belli bir yönetimi idareyi değil, tehdidi ciddi sayıyoruz ve bu tehdide karşı da anavatanımızın varlığının bekasının tehlikede olduğuna inanıyoruz ve her şeyde ulusal çıkarlarımızı ön planda tutuyoruz" ifadelerini kullandı.

Şemdinli'de meydana gelen olaylara da değinen Küçükoğlu, "Hukuk devleti ne demektir? Bir terazi düşünün. Bir tarafında devletin varlığı devletin korunması, öbür tarafta ise temel hak ve hürriyetler, yani insan hakları vardır. Birilerinin alt kimlik olarak söylediği dil, konuşma hakkı dahil bu haklara, Anayasa'nın 13. maddesi dokunulamayacağ' gündem ithal ediyorsa bunun tartışıldığınını ancak gerekli zamanlarda kısıtlanabileceğini gösterir. 13. madde hakları korur ama 14. madde, 'Bu haklar temel olmakla beraber devletin bölünmez bütünlüğüne, varlığına aykırı geliştirilemez' der. Eğer siz devletinizin bölünmezliğine inanıyorsanız ve bunun yanında temel hak ve özgürlükleri herkes için koruyorsanız bu hukuk devletidir" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde 'masumiyet karinesi' kavramının yer aldığını belirten Küçükoğlu, Türkiye'deki bütün ceza yasaları değişikliğini de buna göre yapıldığını söyledi. Küçükoğlu, "Masumiyet karinesine göre suçluluğu ispat edilmedikçe herkes masumdur ve hakları cumhuriyet savcısınca korunur. Dememiş ki, politikacı, dememiş ki yurttaşlar gidip orda yargılama yapsınlar. Dememiş ki bir partinin milletvekili sırf bölgeli olduğu için medyaya hedef gösterilmiştir. Dememiştir ki, -valimizin beyanları ile de doğrulanmıştır- o bölgenin belediye başkanı 20-30 bin kişiyi o insanların üzerine yürütecek isyan çıkaracak hale getirmiştir. Yani şuna götürüyoruz. Biz kesinlikle orada bulunan astsubaylar suçludur ya da değildir diye mütalaa belirtmiyoruz. Bunun savcıya ait olduğuna inanıyoruz" şeklinde konuştu.

Küçükoğlu, oradaki astsubaylar farklı kişiler olsaydılar, bütün örgütlerin onların hak ve özgürlüklerini yani masumiyet karinesini, sanık haklarını koruyacaklarını belirterek, "Ama şimdi onlar sanık olunca haklarını koruyan olmadığı gibi, oraya gidenler sadece bombalanan dükkana giriyor. Ama aynı gün olan savcının arabasının bombalandığı yere gitmiyor. Beş şehidin şehit olduğu alana gitmiyor. Orada şehit ailelerine başsağlığı dileklerini sunmuyor. Eğer ciddi avukatlar olsa, o astsubayların hakları korunsa, oraya giden herkes ve haksız beyanlarda bulunanlar, ya Türk adalet sisteminde, yoksa da Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi'nde çok ciddi tazminat ödemek zorundadırlar, masumiyet karinesi gereğince. Kanunsuz delil kullanılamadığı gibi, delilden sanığa gidilir. Halbuki bir orada bulanan kişilerden delile gidiyoruz" dedi.

Şemdinli'deki olayların planlı provokasyon hareketleri olduğunu belirten Küçükoğlu, "Şemdinli olayları bizce planlanmış aynı anda birçok yerde belli örgütlerde düzenlenmiş ayaklanma hareketleri deneyimleridir" dedi. Bir milletvekilinin TBMM'deki muhafız alayının meclisten çekilmesi yönündeki isteğinin sorulması üzerine ise Küçükoğlu, "Bilgisizlikten doğan hareketler de var. Bu arkadaşımıza diyoruz ki, ne olur İngiltere'ye gidin. İngiltere'de parlamentonun yanında Savunma Bakanlığı karargahı var. Pentagon Beyaz Sarayla karşı karşıyadır. Acaba dünyada hangi başkent vardır ki, bir parlamenter desin, 'Ben sıkılıyorum. Askeri yönetim kokusu veren bu binalar şehrin dışına çıkarılsın'. Harp okulundan da rahatsız. Kendi içinde dilekçesini meclise verseydi. Meclis Başkanı zaten hemen cevabını verdi. Bütün Silahlı Kuvvetler Karargahından rahatsızlık duymak kamuca ve kendi meclis başkanımızca da cevaplandırılmış bir olaydır. Tabii ki kamu vicdanı gibi bizleri de son derece rahatsız etmiştir" dedi.

"TERÖR KONUSUNDAKİ YASAL DÜZENLEMELERİN SÜRATLE YAPILMALI VE GÜVENLİK GÜÇLERİ YETKİLENDİRİLMELİ"

Dernek Yönetim Kurulu adına bir açıklama yapan Basın Yayın Başkanı Emekli Tuğgeneral Celal Gürkan ise, Türkiye'nin eksik, yetersiz ve hatalı karar ve yaklaşımlar sonucunda, özellikle de BA sürecinde bulunulmasının etkisiyle, gelecek ve ülke bekası açısından önemli olaylarla karşı karşıya kalabildiğini söyledi. Terörün siyasallaşarak şeni bir boyut kazandığını ve bu yönüyle eskisinden daha tehlikeli bir hale geldiğini vurgulayan Gürkan, "Kuzey Irak'taki Türkiye aleyhine gelişmeler hem terörü hem de ülkemizi bölme amacını güdenleri cesaretlendirmiş, bu tarafları tam bir iş ve güç birliğine yöneltmiştir" dedi.

Birçok hayati konunu AB üye adaylığı uğruna tartışılmadığını da savunan Gürkan, "AB ile ilişkilerde eşitlik bir taraf bırakılarak, Türkiye adeta ikinci sınıf bin ülke durumuna düşürülmekte, hiç.bir aday ülke için gündemde olmayan konular dayatmalarla kabul ettirilmeye çalışılmaktadır" diye konuştu. Anayasa'da değiştirilmesi bile teklif edilemez maddelerin tartışıldığını ifade eden Gürkan, "AB'nin bazı sözcüleri bir taraftan Barzani'nin başkanlığındaki sözde Kürdistan Parlamentosu'yla işbirliği içinde Sevr'i hortlatmaya çalışırken, öte yandan Lozan Anlaşması'na yeni yorumlar getirerek, kendi ilgilendikleri etnik grupların azınlık statüsüne sokulması için gayret göstermekte ve bu yolla ülkenin oluşmuş dengelerini bozmaya çalışmaktadırlar" diye konuştu.

Bazı AB yetkililerinin Atatürk'ün resimlerinden bile rahatsızlık duyduğunu kaydeden Gürkan, "Cumhuriyetimizin koruyucusu ve kollayıcısı, devletimizin bekasının garantisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri, çeşitli yollardan yıpratılmaya çalışılmakta, O'nun bütünlüğünü bozmak kendi içinde ve toplum nazarında saygınlığını zedelemek için her türlü güven sarsıcı davranışta bulunulmaktadır" dedi.

Gürkan şunları kaydetti:

"Derneğimiz kendisine gönülden bağlı 10 in üyesinden aldığı güçle, anavatanın bütünlüğünün bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna inanmakta ve bu nedenle içinde bulunduğumuz şartlarda bütün önceliklerin buna verilmesinin tartışılmaz şekilde gerekli olduğunu değerlendirmektedir. Ülke bütünlüğünün tehdit altında bulunduğu bu ortamda. ne zaman ve hangi şartlarda gerçekleşeceği belli olmayan AB konusunda halen yürütülen çalışmalar dahil olmak üzere, hiçbir konunu öncelik almaması gerektiğine inanmaktayız. TC devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olmayı bile kabul edemeyen, gelinen noktada başka Kuzey Irak'taki, nasıl oluşturulduğu gayet iyi bilinen, yönetim olmak üzere, birçok Avrupa devleti ve ABD'nin de bugüne kadar hiç olmadığı şekilde desteğini alan belli grupların ülkemizi bölme çabaları çok açık şekilde ortadayken, tüm bu gelişmelere ilgisiz kalınmasını asla kabul etmemekteyiz."

Irak devletinin iyi komşuluk ilişkilerine yakışmayan tutum ve davranışlarına karşı sessiz kalınmaması ve gerekli tedbirlerin acilen alınması gerektiğini ifade eden Gürkan, "AB yetkililerinin Türkiye'nin hassasiyetleri hakkında net bir şekilde bilgilendirilerek, yetkilerinin bulunmadığı konularda konuşmalar yapmamaları, Türk insanının sabrıyla oynamamaları konusunda uyarılmalarını, bölücülük girişimlerine asla taviz vermeden gereken tedbirlerin anında alınarak devletin güçlülüğünün gerösterilmesini, terör konusundaki yasal düzenlemelerin süratle yapılarak, güvenlik güçlerinin yetkilendirilmesini hatırlatmak isteriz" diye konuştu.

Gürkan, "Bu ülke hepimizin. Bu cumhuriyet yıkılırsa hepimiz altında kalırız ve bu cumhuriyet bir daha kurulmaz" dedi.

.
Yayın Tarihi : 9 Aralık 2005 Cuma 17:20:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yüksek oyuncu IP: 212.175.112.xxx Tarih : 10.12.2005 13:44:53
UNUTULMASIN VATANINA,MİLLETİNE,AİLESİNE,ARKADAŞINA İHANET EDENLER HİÇ BİR ZAMAN RAHAT EDEMEZ HUZUR BULAMAZ.TARİHTE BİZİM ÜLKE KADAR HAINI BOL BİR YER YOKTUR SANIYORUM. YEDİĞİNİ,İÇTİĞİNİ İNKAR EDEN BİR TOPLULUKLA KARŞI KARŞIYAYIZ.TÜRK MİLLETİ YUCEDİR,GÜÇLÜDÜR,SABIRLIDIR.

Dr. M. Cemil ÖZGÜL, Emekli Tümgeneral IP: 85.102.173.xxx Tarih : 11.12.2005 00:07:02
Üyesi olmakla onur duyduğum Türkiye Emekli Subaylar Derneği'mizin Genel Başkanı Emekli Tümgeneral Sayın Rıza Küçükoğlu ve Basın Yayın Başkanı Emekli Tuğgeneral Sayın Celal Gürkan'ın görüşlerine içtenlikle katılıyorum. Kendilerini duygularımıza tercuman oldukları için kutluyorum.

M.Necati ÖZTÜRK IP: 195.175.37.xxx Tarih : 9.12.2005 22:42:01
Basın toplantısındaki açıklamalarınızın bütün basın ve yayın organlarında yer almasını isterdim. Gerçekleri, çok daha fazla kişinin görmesi sağlanırdı. Ülkemiz açısından çok önemli olan aydınlatıcı bilgileriniz için sonsuz teşekkürler.