19
Mayıs
2024
Pazar
GÜNCEL

Gözüme bakarak yalan söylediler

Cumhuriyet yazarlarına "Sisteme güvenin, toplumdan çıkmalı her şey, ordudan değil" uyarısında bulunan Sezer, yaşadığı bir olayı da aktarıyor...

Gazeteci Mustafa Balbay’a ait olduğu iddia edilen günlüklerde eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e ilişkin bazı bölümler de ortaya çıktı. Günlüğe göre Sezer, İlhan Selçuk ve arkadaşlarına “Her şeye rağmen parlamenter sistemden umut kesmemek gerek. O güvendiğiniz yerlere de güvenmeyin. Toplumdan çıkmalı her şey” diyor

Tempo24 haber sitesi, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’a atfedilen günlüklerin 10’uncu Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’e ilişkin bazı bölümlerini de yayınladı. İşte günlükteki Sezer’le ilgili bölümler...

 

İlhan Selçuk: Bu parlamento faşizm getirir

10 Eylül Salı, saat 14.30 Cumhurbaşkanı ile görüşme...

Tam 14.30’da kabul etti. Planlanan yarım saatti. Ucu açık bırakıldığı için 80 dakika sürdü. Daha başlangıçta, ‘İlhan Bey, böyle yazılı randevu başvurularına gerek yok. Siz Ankara’ya gelince haber verin, mutlaka zaman ayırırız’ dedi.

İS-(İlhan Selçuk) Size medya dünyasında olup bitenleri anlatalım diye geldik. Yeni bir dağıtım şirketi kuruldu. Turgay Ciner, Karamehmet, kendilerini savunmak için bu sektöre girdi. Başarı kazanacaklar. Biz de onlarla aynı cephede olduk.

ANS- (Ahmet Necdet Sezer) Tekel’in kırılması iyi olur. Böyle şey olmaz.

İS- Tabii basın 4. güç. Düzenli olmalı

ASN- Valla İlhan Bey birinci güç. O hale geldi. Ama güvenilirliği kalmadı. Ben bana gelen tepkilerden biliyorum. İnanın toplum her şeyin farkında.

İS- Burada Sabah’ın yaşaması için, Karamehmet için önemli olan BDDK’nın çalışma biçimi. Eğer, ver paramı diye boğarsa, bu iş tutmaz. Kötü olur. Orada çalışanlar da. Eğer öyle yapmaz da şans tanırsa, o zaman iş değişir.

ANS- Benim yapabileceğim bir şey varsa, söyleyin..

İS- Yok, siz en üst katlarda bir kişi olarak gelişmeleri izliyorsunuz, izleyin yeter. Sizi bilgilendirmeye geldik

İS- Seçimleri nasıl görüyorsunuz?

ANS- Yapılmalı. Artık geri dönüş olmaz. Ben er geç topun bana geleceğini tahmin ediyordum ama, bu kadar erken geleceğini tahmin etmiyordum.

Seçim istemiyorum, herkes ampul
partisine çalışıyor

İS- Ben seçimi istemiyorum. Herkes Ampul Partisi’ne çalışıyor. Böyle şey olur mu?

ANS- Ama seçimin olmaması daha zararlı olur. İleride inşallah, demokrasi mi laiklik mi ikileminde kalmayız..

İS- Bu parlamento ülkeye faşizmi getirir.

ANS- Her şeye rağmen parlamenter sistemden umudu yitirmemek gerekiyor. Laiklik konusu çok önemli. Bu imam hatiplere kızların alınmaması olayını hala çözemediler. Ben bunu yasayla halledin dedim, yapamıyorlar. Çekiniyorlar. Kızların imam hatibe girmesini yıllar önce bir velinin Danıştay’a başvurmasıyla sağlamışlar..

(Yazıda yıl belirtilmediği için takvim üzerinde yapılan incelemede 10 Eylül’ün 2002 yılında Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle görüşmenin “10 Eylül 2002” tarihinde yapıldığı, sohbette Mustafa Balbay ile birlikte İlhan Selçuk’un da bulunduğu anlaşılıyor. Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden de ’Karamehmet’in Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, ANS’nin ise dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olduğu değerlendiriliyor...)

Sezer: Bana doğru söylemedi

11.7.2005 Pazartesi saat 16.3

Çankaya köşkü... Belki 10’uncu gelişimiz.

- Bu kez büyükelçilerin güven mektubunu sunduğu salon. Sırtında sırtlık, fıtık nedeniyle oturmakta zorlanıyor...

- Bıktım, yoruldum... İnanın seçme hakkım olsa bir gün bile durmam. Ama görev. Şimdi gitsem vatan hainliği gibi birşey olur. (2001’de mi neydi, köşkte görevli askere sormuş, kaç gün kaldı diye. Söyleyince benim senden çok günüm var, demiş.)

- Bu kadar ikiyüzlülük, yalancılık dayanılır gibi değil. Adam yüzüne baka baka yalan söylüyor. İnanın normal hayatta telefonuna çıkmayacağım kişilerle, yani siyasetçilerle şurada oturmak zorunda kalıyorum

- Son Milli Güvenlik Siyaset Belgesi. İkisi kararlaştırmış. Genelde toplantıdan önce bir 10 dakika konuşuruz. Bu kez onu da yapmadım, doğrudan toplantıya geçecektim, ikisi birlikte geldi, (Erdoğan-Özkök) ‘Hazırlık yapamadık, bunu sonraki toplantıya erteleyelim’ dediler. Ben de olur dedim. Salona geçince de söyledim. Adam (Vecdi Gönül) bunu durumu bile bile, cumhurbakanının ertelettiğini söylüyor. Yalan söylüyor. Nasıl başa çıkarsın bunlarla?

- Anayasa Mahkemesi’ne benden sonrakinin görev süresi boyunca görev yapacak iki isim arıyorum. Şöyle genç olsun, biraz uzun görev yapsın istiyorum. Bütün derdim o. Bu gidişle mahkemenin başkanını seçemezler. Özdemir Özok, aslında olacaktı. Parti üyeliği de sorun değil. Ama o olur mu olmaz, bu olur mu olmaz, siyasi, delege gibi bir listeleme oldu. Sen olur musun dedik, ben parti üyesiyim demedi. Yanı doğru söylemedi. Ondan ben istifasını istedim.

- Talat, gelmiş bana emrivakiyle görüştürme istediler. Ben de reddettim. Sermet Bey’e, bir de biz temas kursak demiş bakan, yararı olmaz demiş. Talat, bir şey yaptı benimle görüştürüp bana da bulaştıracaklar. Bunlar böyle. Nitekim çıktı. Maraş’ı verelim demiş. Bunu Erdoğan’a sordum, ‘Haberim yok, eskidir’ dedi. Baktırdım eski değil, işte yüzüme baka baka yalan söylüyor.

- Ben o hakimlerin seçimini öyle yaptırtmam. Mutlaka, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun mülakatı yapması gerekiyor. Öyle olmaz...

Balbay’ın önerisi: Kızılay’da toplanılsa, siz de katılsanız...

- Lozan’la ilgili düzenlemeler iyi. Onlar Lozan’a gidiyor, ‘Siz gidin burayı ben bekleyeyim’ dedim. (Ben araya girip ‘29 Ekim’de Kızılay’da toplanılsa, siz de katılsanız diyorlar’ dedim) güldü ‘Olabilir’ dedi...

- Ömer Dİinçer orada duramaz. Şu intihal kesinleşip, titrini kaybederse, kesin duramaz.

- YÖK Başkanı sormayın durup dururken niye kurcalıyor... Yapma dedim, yoksa değiştirecekti katsayıyı, dinledi, tamam dedi... Sen atayınca sorumlu hissediyorsun. Üniversiteler üzerinde titriyorum.

‘O yerlere güvenmeyin’

- Toplumdan çıkmalı bir şey... O güvendiğiniz yerlere de güvenmeyin (sanırım askerleri kast ederek).

- CHP, 3 kıytırık afedersin RTÜK üyeliğine işbirliği yaptı.

- Bundan sonraki iktidar tek maddelik bir yasa çıkarmalı AKP döneminde yapılan bütün atamalar iptal edilmiştir.


Sezer’e tavsiye: Anladıkları dilden konuşun

19 Aralık Cuma günü saat 15.00’de Köşke gidiş...

Bu kez 5 nolu kapının hemen karşısındaki girişten girdik, avizeli büyük salondan küçük bekleme salonuna geçtik. Belki 10’uncu kezdir geliyorum buraya. En çok Sezer dönemi. 3-4 kez Demirel döneminde gelmiştim. Duvarlardaki resimler değişmiş. Atatürk sigara içerken, beyaz pantolon, şık takım bir duvarda. Ötekinde Türkiye haritası.

Sezer’in beli çok ağrıyor...

Görüşmede önce sağlık konuşuldu. 10 dakika kadar. Bel fıtığı... Doktorlar 2 yıl önce, karın kaslarının güçsüz olduğunu, bu yüzden tüm ağırlığı belinin çektiğini kendi aralarında konuşup ‘Bel fıtığı olabilir’ demişler. 29 Ekim ve 10 Kasım döneminde çok kötüymüş. Doktorlar ‘Çıkma, birkaç adımdan fazla atmaman gerekir’ demişler ama o ‘Ölsem çıkmam gerekir. Bu iki gün çok önemli’ demiş. İlaçla iyileşebileceği bir süreçteymiş. Konya şeyi, aruza bu yüzden gidememiş...

Medya: Ben size söylemiştim Sayın Selçuk, tartışma daha da hızlanacak diye. Bakın öyle oldu. Bence daha da hızlanacak. Acımasızlaşacak. Bu medyayla doğru dürüst konular tartışılamaz.

Hükümet: ben gerekli uyarıyı yapıyorum. Ama bakıyorum yetersiz kalıyor. Bakanlar geldiğinde tek tek konuşuyoruz yine öyle.

-Yaptıkları rejimi tehlikeye sokuyor. Bunu söylüyor musunuz?

-Söylüyorum ama, anlamıyorlar.

-Anlayacakları şekilde söylemeli belki...

-Evet gerekirse daha uygun dille söylenebilir. İşte bu dönemi en az hasarla atlatmak lazım. En önemlisi bu bence. Çok zarar vermekte oldukları kesin. Ama bunları biçtiniz mi alttan daha güçlü geliyorlar. Geçmişte de böyle oldu. O yüzden halk bunları bir görsün. Bunu beklemek lazım. Ekonomi iyi diyorlar ya aslında öyle değil. Ben konuşuyorum. Alt düzey esnafa yansıyan olumlu bir şey yok aslında.

-Askeri tedirgin gördük.

-Evet öyle.. Huzursuzlar. Tümü huzursuz... Hep söylüyorum bunları halk görmeli. Bunlar yıpranmadan yapılacak bir şey sonuç vermez. İstenen sonucu vermez.

(Diğer notlar göz önüne alındığında ve takvim üzerinde yapılan araştırmada 19.12.2003 tarihinin Cuma gününe rastladığı anlaşılıyor. Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden söz konusu görüşmeye katıldığı anlaşılan ’Selçuk’ isimli şahsın Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk olduğu değerlendiriliyor. Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 19 Aralık 2003 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Danışmanı ve Özel Kalem Müdürü Sermet Atacanlı’nın, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Aliyev’in cenaze törenine katılmaması, bel rahatsızlığı nedeniyle dinlenmesini gerektiğini o nedenle Şeb -i Aruz törenine katılmadığını söylediği görülüyor.)

‘Ne gerek var nezakete, Recep’e öyle olmaz de’

- 4 Mayıs (2006) Perşembe 10.30’da.. Rekor görüşme 105 dakika.. Temel konular aynı... Sağlığında genel düzelme var ama çok ilaç kullanıyor. 3 kez konu gündeme geldi. Birincisinde ‘O tamam’ dedi kesin ifadeyle bitirdi. İkincisinde, 45 günde bunu bitirmenin şart olduğunu söyledi. Tek korkusunun, son anda şu geziyi de yapayıp, bunu da yapayım, demesi olduğunu söyledi. Zaten geçen Ağustosta biraz yoruldun diye ima ettiğini söyledi. Gelinen noktada onun sorumluluğu var. Değil kaşını çatmak, suratını assa yeterdi dedi. Mesafeyi çok kapattılar. Bu kadar kapalı mesafe bundan sonra nasıl açılır, zor. Endişelerim var. Yeni bir plan yapamazlar da acaba insan yeni gelenin de nasıl davranacağını merak ediyor. Onunla da anlaştılar mı diye endişe ediyor. Ta bu mevkiye gelmişsin, ne gerek var, olağanüstü nezakete. Toplantıda gördüm, canım sıkıldı. Sen o noktaya geldin hem Recep’e hem kendi üstüne, bence öyle değil de, öyle olmaz de... Şemdinli’de bir tek savcıyı almak yetmez, başındakini de almak gerek. Bunlar kendi aralarında planını yapmış.. Ben o konuşmayı 6 ay önce planlamıştım. 15 sayfalık konuşmayı (İS, size çok görev düşüyor diye birkaç kez söyleyince) zaten hep ağır, karışık dosyalar bana düşer dedi.

-Kadrolaşma öyle hal aldı ki, bazen bir yere verdikleri adamın, orada bulunduğu yerden daha az zararlı olacağını düşündüğüm için evet diyorum. Bunlar gidiyor. Halk uyanıyor. zor olanı bu ama, en kalıcı olanı bu... Ahh Baykal toparlayamıyor. Güven veremiyor. Demirelle olmaz. O ne derse desin ben ülkeden çok kendisini düşündüğü için öyle dediğini düşünürüm. Onun etrafında öteki partilerden gelen olmaz (İSin tezine yanıt olarak: Her görüşmede 1 Mart tezkereninin reddinin ne kadar iyi olduğunu söylüyor. Orada Gülün telaşı.. Ne yapacağız diye gelişi... Bir numaraya sakın araya toplantı alıp, bildiri yayınlamayı kabul etme deyici.. İranda Ahmedijata kızgın. Bush’un işine yarıyor. Adam ülkesini kuşattırıyor, yalnızlaştırıyor. Sık konuşmayı sevmiyor. Ağırlığı kaybolur.

Vatan
Yayın Tarihi : 20 Mart 2009 Cuma 15:22:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?